13 Eylül 2019
Sayı: KB 2019/33

Ablukayı dağıtmak için birleşik, kitlesel mücadele!
Demokrasi mücadelesi kiminle, kime karşı?
Artan zorbalığa dur diyelim!
Kızılay’ın yardımseverliği yönetici kadrolarına
Hakkımız olanı almak için daha çok grev, daha çok direniş!
Metal işçisinin tarihi, gücünün ifadesidir!
Metal iş kolunda TİS süreci: İşçiler şer üçlüsüne karşı
“Metal işçisinin kazanması için çabamızı sürdüreceğiz!”
Lenin Marks’ı nasıl çalışırdı? - Nadejda Krupskaya
İngiltere’nin Brexit krizi ve AB
Amazon yangınları ve İsviçre’deki uluslararası tekeller
Yeni bir eğitim-öğretim döneminin başında...
Bir fabrika deneyimi
Kocaeli’de bir yaz stajı deneyimi
Petlas direnişi üzerine...
DGM düzeni AKP eliyle sürüyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal işçisinin tarihi, gücünün ifadesidir!

 

MESS ile metal işçisi arasındaki çetin mücadele, Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri dolayısı ile yeniden sahneye çıkıyor. MESS ve metal işçisi arasındaki mücadele, genç kuşakların hafızalarında 2015 Metal Fırtına ile yer etse de oldukça eski bir geçmişe sahiptir. Bir açından Türkiye kapitalizminin gelişimi içerisinde işçi sınıfının sahneye çıktığı döneme uzanan metal işçisinin mücadelesi, patronların vurucu örgütü olan MESS’in kurulması sonrası Türkiye tarihine damga vuran deneyimlerin ortaya çıkmasında özel bir rol oynamıştır. Metal işçisinin öne çıkan mücadele tarihinden baktığımızda, MESS’e karşı verilen mücadelenin salt toplu sözleşmeler kapsamında olmadığını, Türkiye kapitalizminin temel direği olan metal işkolu üzerinden sınıflar arası bir kavganın önemli yansımalarını görmek mümkündür. İşçi sınıfının ekonomik ve siyasal mücadelesinde metal işçileri hep yol açan bir pozisyonda olagelmişlerdir.

1950’li yılların ardından Türkiye’de hızlanan sınai gelişme ile birlikte işçi sınıfının gelişimi hızlanır. 1947 yılında İstanbul Demir ve Madeni Eşya İşçileri Sendikası’nın (Demir-İş) kurulması, bunun metal işçileri arasındaki yansımasıdır. Demir-İş, 1956 yılında Türkiye Maden-İş adını alır. ‘60’lı yıllara kadar metal işçilerinin örgütlenme ve hak arama girişimleri patronların ağır saldırıları ile püskürtülür. Metal işçisinin gelişmeye başlayan mücadelesi karşısında 11 Ekim 1959’da azılı patron örgütü MESS kurulur. 1960 darbesinin ardından kabul edilen ve örgütlenmenin önünü görece açan ‘61 Anayasası sonrasında ise metal işçisi Maden-İş’le bütünleşen tarihsel mücadelelere imza atmaya başlar.

Gelişen işçi sınıfının arayışının bir simgesi olarak Saraçhane mitingi bir dönüm ve sıçrama noktasıdır. 31 Aralık 1961 tarihinde İstanbul Saraçhane meydanında yapılan miting, cumhuriyet dönemi işçi hareketi tarihinin o güne kadarki en kitlesel eylemidir. Toplu iş sözleşmesi ve grev hakkına odaklanan mitinge yaklaşık 200 bin işçi katılmıştır. Metal işçileri, Maden-İş şahsında Saraçhane mitinginin önemli bir örgütleyicisi ve bileşenidir.

Yine metal işçisinin 1963 yılında işçi sınıfına armağan ettiği Kavel direnişi, yasalarda yer almayan grev hakkının fiili olarak kullanıldığı bir direniştir. Direniş, grev hakkının 275 sayılı Toplu İş sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ile yasalara geçmesini sağlar. Kavel işçilerinin ortaya koyduğu bu ısrar sonrasındaki yıllarda işçi sınıfının mücadelesinin yönünü tayin edecektir.

1964 yılına gelindiğinde MESS ve metal işçisi arasında ilk kavga baş gösterir. Grevlere kaynaklık eden talepler ücret veya sosyal hak talepleri değil, işyerlerinde Maden-İş’in etkin bir sendikal örgütlenme yaratmaya ve patronların keyfi yönetimlerini kırmaya dönük taleplerdir. ‘64 MESS grevleri, sendikaların işyerlerinde etkinleştirilmesi ve iş güvencesi planında önemli bir mücadele deneyimi yaratmıştır.

Türkiye işçi sınıfının militan mücadelesinin gelişimindeki köşe taşlarından biri olan DİSK’in kuruluş aşamasında da metal işçileri yine temel bir rol oynamışlardır. Türk-İş’ten koparak DİSK’in temellerini atan 3 sendikadan birisi metal işçilerinin mücadelesi ile özdeşleşen Maden-İş’tir. DİSK’in kurulması işçi sınıfının mücadelesine yeni bir soluk kazandırmış, işçilerin örgütlenmesi ve mücadeleye katılmasını da kitlesel bir boyuta taşımıştır. Bundan dolayı işçilerin mücadelesini baltalamak isteyen devlet DİSK’i kapatma kararı alır. DİSK’in kapatılma kararına karşı işçi sınıfı, Türkiye tarihinin en ileri, kitlesel ve militan işçi eylemlerinden olan 15-16 Haziran Direnişi’ni gerçekleştirerek, sermaye devletine geri adım attırır. Yine 15-16 Haziran’ın örgütlenme sürecinde ve barikat başlarında metal işçileri vardır.

Uzun yıllar sonra ilk defa 1976 yılında 1 Mayıs’ın kutlanmasında, keza kanlı 1 Mayıs olarak bilinen ve 500 bin işçinin katıldığı Taksim 1977 1 Mayıs’ının örgütlenmesinde metal işçileri sürükleyici rol oynamışlardır.

Söz konusu dönemde örgütlendikçe güçlenen işçi hareketi karşısında farklı engellemelerle hareketi dizginlemeye çalışan devlet, DGM’ler ile sıkıyönetimi süreklileştirerek, mücadelenin önüne geçmek istedi. DGM’lerin yer aldığı yasanın çıkartılması için MESS, TİSK’in görevlendirmesi ile canhıraş bir çaba sergiledi. İşçi sınıfının siyasi eylemi olarak tarihe geçen DGM direnişi karşısında MESS, tehditlerle metal işçisine savaş ilan etmişti. Genel grev yasak olduğu için yapılan iş durdurmaları, miting ve eylemlere işçiler cephesinde “Genel yas” adı verildi. Eylemlere metal işçileri de işçi sınıfının militan gücü olarak katıldı. Eylemlere ilk gün 100 bin, ikinci gün ise 300 bin civarında işçi katıldı. MESS, 3 bin öncü metal işçisini işten çıkartarak, direnişe engel olmaya çalıştı. İşten çıkartılan işçiler kara listelere alınarak, başka işyerlerinde işe girmeleri engellendi. Ancak işçi sınıfının vermiş olduğu mücadeleler ile DGM’lerin kurulması engellendi. “DGM’yi ezdik, sıra MESS’te!” şiarının ortaya çıktığı direnişte metal işçisi yine ön saflardaydı.

Yine ‘70’li yıllarda metal işçisinin örgütlenmesinin ülke sermayesi açısından stratejik işletmeleri de kapsaması ve yaygınlaşması MESS’i tedirgin etmekteydi. MESS, metal işçisinin önemli bir mücadele aracı olan Maden-İş’i güçten düşürmek için işyerlerindeki sözleşme süreçlerini uzatarak grup sözleşmesini dayatıyordu. Maksat aynı anda greve çıkacak işçileri ekonomik olarak güçten düşürmekti. 1977 yılındaki bu saldırı metal işçisinin direnci ile karşılaştı. Grup sözleşmesi metal işçisi için patronları zorda bırakacak bir araca dönüştü.

Ve 1980’de, MESS grevleri sürerken gerçekleştirilen 12 Eylül faşist darbesi, bizzat metal işçisine karşı da yapılmış bir saldırıdır. Dönemin MESS yöneticilerinden Halit Narin’in “Bugüne kadar işçiler güldü, artık gülme sırası bizde” sözleri ‘80 darbesinin ekonomi-politiğini özetleyen bir cümle ve asıl hedefi işaretleyen temelli bir vurgu olarak tarihe geçti. 12 Eylül darbesi MESS’in önünü düzlerken, fabrika kapılarını da Türk Metal çetesine açmış oldu.

12 Eylül’ün karanlığına karşı ilk ses yine metal işçilerinden geldi. 1986 yılında Netaş işçileri yaptıkları grev ile kendilerinden sonra gelecek olan ‘89 bahar eylemliliklerine ve ‘91’deki Madenci Direnişi’ne esin kaynağı oldular.

Özetle, metal işçisi Türkiye işçi sınıfının lokomotif gücü olmuştur yakın tarih boyunca. Yakın dönemde gerçekleşen 2015 Metal Fırtına bunun en son örneğidir. Grev hakkının kazanılmasından iş güvencesine kadar bir dizi konuda metal işçileri, Türkiye işçi sınıfı tarihinde “buz kıran yol açan” bir misyon üstlenmişlerdir.

2019 MESS grup toplu sözleşme görüşmelerinin başladığı bugünlerde krizin faturasına ve kıdem tazminatının gaspına karşı metal işçisi yeniden nesnel olarak öncü rolüne bürünebilme potansiyeline sahiptir. Bunun bilincinde olarak MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi sürecini ele almak, devrimci bir sınıf hareketi geliştirme kaygısı ile hareket eden tüm ilerici-devrimci güçlerin temel bir sorumluluğudur.