1 Mart 2019
Sayı: KB 2019/09

Yerel seçimler ve devrimci sınıf tutumu
AKP şefi ve yandaşların “yalan rüzgarı”
AKP-saray rejiminin tek umudu Washington!
AKP’nin sosyal patlama korkusu
Futbol rantı, pazarı ve kirli ilişkiler
Mafyalaşmış sendika bürokrasisine karşı lastik işçilerinin birliği!
EYT’ler mücadelesi üzerine...
Fabrikada Kızıl Bayrak deneyimi
Yasadışı devrimci örgütün ustası, devrimci davanın ölümsüz neferi!
TKİP VI. Kongresi toplandı!.. / 2
Kerenski’nin 15 Temmuz’u
Emperyalist metropollerde faşist yükseliş
Emperyalistlerin “insani yardımı”
Kuralsız ve güvencesiz çalışma tüm dünyada
Kadın hareketi ve 8 Mart
8 Mart’ın tarihsel mirası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP-saray rejiminin tek umudu Washington!

 

Türkiye’de dinci gerici akımların tarihi, ABD emperyalizmine hizmetin tarihidir. Bu alçaltıcı misyon 1950’li yıllarda kurulmaya başlayan Komünizmle Mücadele Dernekleri’nde başlayıp günümüze kadar sürmüştür.

2001 yılında kurulan AKP ise, daha yolun başında bir ABD-İsrail projesi olarak şekillenmiştir. Kuruluş öncesi süreçte Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Abdurrahman Dilipak, Ali Bulaç gibi dinci gericiliğin önde gelen figürleri ABD ve İsrail’den gelen heyetlerle gizli görüşmeler yapmış, hazırlanan projeye göre AKP kurulmuştur. Bazı hesaplar ya da iç politik ihtiyaçlarla kimi zaman ABD’ye karşı sahte efelenmeler, AKP’nin emperyalist-siyonist güçlerin bir projesi olduğu gerçeğini zerre kadar değiştirmemektedir.

AKP şefi ile bazı müritleri son dönemde ABD’ye ya da Trump’a karşı birtakım sözler sarf ediyorlar. Sarayın besleme medyası ile kimi yandaşlar bu riyakarlıklara dayanarak işi AKP’yi “anti-emperyalist” ilan etme noktasına vardırıyorlar. Oysa AKP şefleri bir gün Washington’daki efendilerine “atıp tutarken”, ertesi gün yaltaklanmakta sakınca görmeyen bir zihniyeti temsil ediyorlar. Onların Washington’daki efendilerine sadakatleri bakidir. Duruma göre rest de çekilir, dalkavukluk da yapılır.

Bu gerginlikler, sözde rest çekmeler hangi boyuta varırsa varsın, AKP-saray rejimi her zaman Washington’daki efendilerinin “kırmızı çizgileri”ne riayet ediyor. Ne İncirlik Üssü ne İsrail’e kalkan olması için kurulan Kürecik Üssü’nün adını anan var. Ekonomik-ticari ilişkiler hiçbir şekilde bu “sürtüşmeler”den etkilenmiyor. AKP şefleri Washington’daki efendilerine defalarca “hadi birlikte Suriye’ye saldıralım” diye yalvardılar. Kürt hareketiyle ilişkiler alanında yaşanan anlaşmazlığa ya da Rusya-İran ikilisiyle kurulan ilişkilerden ABD’nin rahatsız olmasına rağmen, efendi-uşak ilişkisinin özü hiçbir şekilde değişmiyor.

***

Toplumsal meşruiyetini yitiren, ancak hırsızlıkla ve zorbalıkla seçim kazanabilen, krizi çözme gücünden yoksun olan, Suriye politikası iflas eden, yayılmacı hevesleri kursağında kalan AKP-saray rejimi, bu açmazlardan çıkış için son umut olarak yine Washington’daki efendilerine sığınıyor. ABD ile Rusya arasındaki nüfuz alanları mücadelesinden faydalanarak sınırlı bir manevra alanı kullanabilse de, karar anı geldiğinde Washington’dan başka kıble tanımadığını kanıtlama telaşına düşüyor.

Son günlerde yaşanan gelişmeler, AKP-saray rejiminin hem açmazlarını hem Beyaz Saray nezdindeki itibarını kurtarmak için nasıl çırpındığını gözler önüne seriyor.

Milli Savunma Bakanı ile Genelkurmay Başkanı Washington’daki mevkidaşlarıyla görüşüp anlaşmaya vardıklarını ilan ettiler. Ardından Erdoğan ile Trump telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Yapılan açıklamalara göre taraflar pek çok konuda mutabık kalmışlar. Oysa aynı günlerde faşist saldırganlığıyla öne çıkan İçişleri Bakanı, oy avcılığı için yine Amerika’ya atıp tutuyor.

***

AKP-saray rejimi, dünya aleme rezil olmasına neden olan bu kaba tutarsızlıkları tam bir arsızlıkla sergilemeyi sürdürüyor. Bir yandan oy avcılığı için ABD’ye “kafa tutuyor” görüntüsü verilirken, diğer yandan Washington’daki efendisine sadakatinin devam ettiğini ispatlamak zorunda kalıyor.

İçişleri Bakanı meydanlarda Amerika’ya “meydan okurken”, Trump’la “verimli bir görüşme” gerçekleştiren Erdoğan, seçimlerden sonra Beyaz Saray’ın huzuruna çıkmak istediğini ilan etti. “Verimli görüşmeler”de neler konuşulduğu, hangi konularda anlaşma sağlandığı bilinmiyor. Ancak kesin olan, Erdoğan ile müritlerinin Trump nezdinde itibar kazanma telaşına kapılmış olduklarıdır.

Washington ziyareti için seçim sonrası bir tarihin verilmesi de bir mesaj olarak değerlendiriliyor. Görünen o ki, seçimlere kadar Amerika’ya “kafa tutma” riyakarlığı devam edecek. Seçimler geçip oy kaygısı geride kalınca, buna ihtiyaç kalmayacak.

Erdoğan seçimler sonrasında Washington’da huzura çıkma şerefine nail olursa, efendilerine biat tazeleyecek. Zira kendisiyle saray rejiminin içine yuvarlandığı açmazlara rağmen dikta rejiminin ayakta durabilmesi için, Washington’daki efendilerinin desteği şarttır. Onlardan başka bir sığınağı kalmadığı gibi, onlara dayanmadan dikta rejimini ayakta tutması da mümkün görünmüyor.

 

 

 

 

AP, Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını onayladı

Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye ile AB’ye üyelik müzakere görüşmelerinin askıya alınmasını 20 Şubat günü onayladı.

Öneri AP Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye Raportörü Kati Piri tarafından yapılmıştı. Piri, önerisini gerekçelendiren raporunda Türkiye’deki başkanlık sistemini “açıkça otokratik” diye tanımlarken, Türkiye’de “demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında ciddi gerileme” olduğunu belirtmişti. Piri’nin önerisi yapılan oylamada 7’ye karşı 47 oyla kabul edildi. Kabul edilen taslak karar AP’nin 12 Mart’ta Strasbourg’daki genel kurul oturumunda tartışılıp, 13 Mart’ta oylanacak.