28 Eylül 2018
Sayı: KB 2018/36

Kriz sizin, mücadele bizim işimiz!
Sınıfa karşı sınıf mücadelesini büyütelim!
Sermayenin “Yeni Saldırı Programı”
YEP: Krizi emekçilere fatura etme programı
EMİS krizin faturasını işçiye kesmek istiyor
Fabrikalarda işten atma ve ücretsiz izin!
Patronlardan kriz fırsatçılığı
Patronlar devlet korumasında, taleplerimiz karşılanmadı!
Greif davası bilgilendirme toplantısına çağrı
EİB Genişletilmiş Yürütmesi toplandı
Düzenin krizi ve devrimci sınıf alternatifi
Krizdeki sistemin işlevsiz örgütü
Küresel ısınma; buzullarda erime, kuraklık ve sıcaklıklarda değişim!
İlmek ilmek örülen bir fabrika deneyimi
AKP’nin öğrenci yerleştirme kaosuna çözümü mesleki eğitimi güçlendirmek
Patronlar bu kriz sizin, bedelini ödeyin!
“Kurtuluşumuz örgütlenmemize bağlı!”
Hapishanelerde işkence itirafı
Yargının bağımsızlığı?
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hapishanelerde işkence itirafı

 

Özellikle OHAL sürecinde ve hala hapishanelerde işkence gözle görülür biçimde arttı. Bununla beraber AKP iktidarı işkenceyi artık gizlemiyor. Deyim yerindeyse pişkince itiraf ediyor.

CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, 29 Ağustos 2018’de bilgi edinme yasası kapsamında Adalet Bakanlığına “Son 10 yılda cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere işkence ve kötü muamele yaptığı gerekçesi ile hakkında soruşturma açılan personel var mıdır?” diye sordu. Bakanlık, verdiği yanıtta, “Kurum içi uygulamalara ilişkin bilgi ve belgeler kamuoyunu ilgilendirmez” dedi.
Bu yanıt hapishanelerde işkencenin geldiği boyutu ortaya koyuyor. Geçmişte “işkence yok” diye yalan bir yanıt verilirdi. Ama şimdi buna bile ihtiyaç duyulmuyor. “Biz işkence yaparız kamuoyuna ne” dercesine pişkinlik var artık.

Hasta tutsaklar katlediliyor

Hapishanelerde işkencenin birincil yanı yaşam hakkına yönelik saldırıdır. 19 Aralık sonrasında hücrelerde katliam, sürece yayarak hasta tutsakları katletme biçimini aldı. Hapishanelerde tedavi hakkı gasp edildiği için basit bir baş ağrısı bile süreç içinde ölümcül boyuta gelebiliyor. Kaldı ki hapishanelerdeki hasta tutsakların azımsanmayacak bir çoğunluğu kanser.

Koçer Özdal yakın bir tarihte yaşamını yitiren kanser hastası tutsaklardan sadece biri. Mesane kanseri olan Özdal’ın tedavi hakkı bütün vücuduna kanser yayılana dek gasp edildi. Buna rağmen kamuoyu basıncıyla Ankara Numune Hastanesi’ne getirilerek, güya “tedavi” altına alındı.

Hastane getirildikten yaklaşık 1 ay sonra savcılık izniyle görüşen ailesine doktorlar kanserin bütün vücuduna yayıldığını söylediler. Bu söylendikten 1 hafta sonra da Özdal yaşamını yitirdi. Serbest bırakılması için verilen dilekçelere yanıt bile verilmeden, “veda hakkı” tanınmadan ve tarihe insanlık ayıbı olarak geçecek olan kelepçeli bir şekilde yaşamını yitirdi.

Koçer Özdal hasta tutsaklara yapılan işkencenin sadece bir örneği. Neredeyse bütün hasta tutsaklara yaşam hakkına yönelik işkence yapılıyor.

Sürgün, disiplin cezaları, ayakta sayım vb. işkenceler

Tutsaklara yönelik işkence sadece fiziki işkence olarak ele alınmamalı. Psikolojik işkence çok daha yoğun biçimde uygulanıyor. Bunların başında sürgün sevkler geliyor.

Sürgün sevklerde fiziki işkence de yapılıyor. Gece yarısı baskınla başka bir hapishaneye ters kelepçeyle sürgün edilmeleri ağır bir fiziki işkence anlamına geliyor. Tutsaklar sürgün edildikleri hapishanelerde mutlaka çıplak arama dayatmasıyla fiziki işkenceye tabi tutuluyorlar.

Bu fiziki işkencelerin hiçbiri yapılmasa bile, sürgün edilen tutsağın ailesine de psikolojik işkence yapılmış oluyor. Ailenin, tutsak olan yakınıyla görüşme imkanı yok denecek kadar azalıyor. Çünkü sürgünlerde tutsak mesafe olarak oldukça uzak başka bir hapishaneye sürülüyor.

Disiplin cezaları psikolojik işkencenin bir diğer parçası. Disiplin cezası vermek için artık neredeyse bahane de aranmıyor. Tutsaklara yönelik o kadar çok keyfi dayatmalar oluyor ki bu dayatmalara uymamak disiplin cezasının nedeni oluyor. Mektup ve görüş yasaklarıyla beraber “süngerli oda” diye adlandırılan ağır tecrit uygulaması da tutsaklara fiziki işkenceyle birlikte uygulanıyor.

Tek tip elbise (TTE) uygulamasına henüz geçilmedi. Ama 696 sayılı KHK iptal edilmedikçe TTE tehdit olmaya devam ediyor. Ancak askeri düzende ayakta sayım işkencesi uygulanıyor. İşkence diyoruz, çünkü ayakta sayımı kabul eden bir tutsağın kişiliği ve onuru erozyona uğramaya başlayacak. Bu dayatmayı kabul etmeyen tutsaklar önce fiziki işkenceye uğruyor, ardından disiplin cezaları alıyorlar.

Bakanlık pişkince “sizi ilgilendirmez” dese de biz yanıtlayalım. Bütün bu işkenceleri yapan personel hakkında açılmış bir soruşturma örneği dahi yok.

İşkence yapanların pişkinliği toplumun sessizliğinden kaynaklı

Bakanlığın soruya yanıtı işkencenin pişkince itirafı üzerine yeni olmayacak birçok şey söylenebilir. Ne var ki asıl önemlisi, yine yeni olmayan, bu işkence karşılığında toplumun sessizliğidir. Hapishanelerde artan işkenceye karşı İHD, tutsak yakınları vb. gibi kesimler seslerini yükseltiyorlar. Şimdilik cılız çıkan sesler bile işkenceyi bir nebze dizginleyebiliyor. İşkenceye karşı sesin çoğalması ise işkence itiraflarıyla birlikte işkenceyi de bitirebilir.

Hapishaneleri yalıtık düşünmemek gerekiyor. Tutsaklara uygulanan işkence sosyal yıkım politikalarıyla işçi ve emekçilere de uygulanıyor. Sosyal yıkım politikalarına ve krizin fatura edilmesine karşı işçi ve emekçilerin seslerini yükseltmeleri, dolaysız olarak hapishanelerdeki işkenceye karşı da yükseltilmiş ses olacaktır.

 

 

 

 

 

Avukatları tahliye eden heyete sürgün

 

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatları hakkında tahliye kararı veren mahkeme heyeti sürgün edildi.

17’si tutuklu 20 avukatın yargılandığı duruşmanın 14 Eylül’deki celsesinde tutuklu olan bütün avukatlar için tahliye kararı veren mahkeme heyeti aynı gün yeni bir karar ile 12 avukat hakkında tutuklama istemiyle yakalama kararı çıkarmıştı. Ve tahliyelerinin üzerinden 24 saat geçmeden gözaltına alınan 6 avukat tutuklandı.

Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kararıyla Heyet Başkanı Kadir Alpar 37. ACM Başkanlığı’ndan 18. ACM’ye üye olarak atanırken, bir başka heyet üyesi Serkan Baş ise 15. Ticaret Mahkemesi’ne üye olarak atandı.

Selçuk Kozağaçlı hakkında10 dakikalık göstermelik duruşmada tutuklama kararı veren hakim Akın Gürlek ise 26. ACM üyeliğinden 37. ACM başkanlığına terfi ettirildi.