28 Eylül 2018
Sayı: KB 2018/36

Kriz sizin, mücadele bizim işimiz!
Sınıfa karşı sınıf mücadelesini büyütelim!
Sermayenin “Yeni Saldırı Programı”
YEP: Krizi emekçilere fatura etme programı
EMİS krizin faturasını işçiye kesmek istiyor
Fabrikalarda işten atma ve ücretsiz izin!
Patronlardan kriz fırsatçılığı
Patronlar devlet korumasında, taleplerimiz karşılanmadı!
Greif davası bilgilendirme toplantısına çağrı
EİB Genişletilmiş Yürütmesi toplandı
Düzenin krizi ve devrimci sınıf alternatifi
Krizdeki sistemin işlevsiz örgütü
Küresel ısınma; buzullarda erime, kuraklık ve sıcaklıklarda değişim!
İlmek ilmek örülen bir fabrika deneyimi
AKP’nin öğrenci yerleştirme kaosuna çözümü mesleki eğitimi güçlendirmek
Patronlar bu kriz sizin, bedelini ödeyin!
“Kurtuluşumuz örgütlenmemize bağlı!”
Hapishanelerde işkence itirafı
Yargının bağımsızlığı?
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kurtuluşumuz örgütlenmemize bağlı!”

 

İstanbul İkitelli’de bulunan Mutlusan Elektrik’te krizin faturası işçilere ödetiliyor. İki aydır her hafta işten atmaların yaşandığı fabrikada, son olarak Petrokimya İşçileri Birliği üyesi Burcu Koçlu işten atıldı.

Koçlu’yla krizin fabrikadaki yansımaları ve işçiler üzerindeki etkisi hakkında konuştuk.

- Mutlusan Elektrik fabrikasında çalışırken işten atıldınız. Ne zamandır çalışıyordunuz? Ne iş yapıyordunuz?

Ben beş buçuk aydır Mutlusan Elektrik fabrikasında çalışıyordum. Montaj bölümünde kadın işçiler çalıştırılıyor. Ben de montaj bölümünde çalıştım. Burada belirli bir işiniz olmuyor. Bir gün içinde yerinizi beş-altı defa değiştirebiliyorlar. Nerede ihtiyaç varsa oraya sürüyorlar sizi. Ben bir de engelli işçi statüsünde çalıştığım halde yerimi sürekli olarak değiştirdiler.

- İşten atma saldırısı ne zaman başladı? Sürekli işten atmalar yaşanıyor mu?

Mutlusan’da işçi kıyımı sürekli olarak yaşanıyor. Mutlusan İŞKUR’dan işçiyi alıyor ve genel olarak iki aylık deneme süresi dolmadan yani ihbar falan vermeden işten atıyor. Kullan-at işçilik mevcut. İlk işe girdiğim zaman böyle atılan çok işçi gördüm. İki ayı doldurduğum zaman “tamam” dedim, “beni çıkarmayacaklar” ama yanılmışım.

Kriz söylemleri başlamadan önce aslında bu saldırının sinyallerini verdiler. Fabrikada her sene verilen bayram parasını keyfi bir biçimde ödemeyi kestiler. Zaten yeni işçilere vermeye tenezzül etmiyorlarmış. Bu sene eski işçilere de vermediler. Kurban bayramında hiç adını dahi etmediler bayram parasının.

Dolar yükselince de harekete geçtiler. Her ay yapılan işten atma saldırısı her hafta yaşanmaya başlandı. Her Cuma günü korkuyla geçer oldu. 16.30 çay molasında vedalaşanlar bile oluyordu. Bazen hafta içi de işçi çıkardılar. Yeni-eski bakmadan engelli demeden işten atıyorlar.

Söyledikleri de çok basit; “Kriz var, küçülüyoruz!” diyorlar. Ama fabrikada çalışan eski işçiler her sene Mutlusan’ın fabrikayı işçi ile doldurduğunu sonra da boşalttığını söylüyorlar. Mutlusan işlerini böyle görüyor. İşler acil diyerek kapasitenin üstünde çalıştırıyor sonra da ihtiyacı kalmayınca kapının yolunu gösteriyor.

- Kadın işçiler nasıl etkilendiler bu süreçten?

Bu süreçte en çok kadın işçilerin canı yandı. Montaj bölümünde çalışan kadınların sayısı yarı yarıya düştü. Eskiden eşyalarımızı koyacak dolap bulamazken şimdi kişi başına iki dolap düşüyor mesela. Kadını “ek gelir” olarak gören zihniyet Mutlusan’da da iş başında. İlk önce işten atılanlar kadınlar oldu. Bunda kadınların bu durumu sessizce kabul etmelerinin de payı var sanıyorum.

- Mutlusan’da ne gibi sorunlar yaşıyorlar kadın işçiler?

Kadınların pek çok sorunu var Mutlusan’da. Montaj bölümünde yoğun olarak kadınlar çalışıyor. Tuvaletlerin temizliği burada çalışan kadınlara yaptırılıyor. Tanımlı işin dışında başka bir iş yaptırılması zaten başlı başına yasalara aykırı. Öte yandan tuvaletlerin temizliği ayrı bir sorun; çünkü kadın işçiler bu duruma tepkililer ve çoğunlukla sırası gelen bu işi baştan savma bir biçimde yapıp sırasını geçiştiriyor. Haliyle ortaya hijyen sorunu çıkıyor. Mutlusan’da yakın zamana kadar tuvaletlerde peçete bile bulunmuyordu. Çoğu kadın enfeksiyon şikayeti yaşıyor. 70 kadının çalıştığı yerde sadece iki kabin bulunuyor.

Montaj bölümünün süpürme işi de kadın işçilere yaptırılıyor. Bu iş içinde kadınlara ne bone ne de maske veriliyor. Ben engelli işçiyim. Bana da bir kere süpürme işi yaptırdılar. İtiraz etmeme rağmen listeden adımı silmediler. Maske istedim. Yok denildi. Ben de süpürme günü geldiğinde yüzümü fularla örterek ve verilmeyen ama benim bir şekilde fabrikada bulduğum eldivenleri takarak temizlik yaptım. Bunun üzerine usta adımı temizlik listesinden silmek zorunda kaldı. Kimsenin bu yola başvurmasını ya da kendilerinden maske, eldiven, bone istemesini istemedikleri için… Ve engelli işçiye tanımlı işinin dışında sağlığını zorlayacak başka bir iş yaptıramayacağı için…

Kadın işçilerin üzerinde psikolojik baskı da mevcut. İlk işe girdiğim zaman usturuplu bir biçimde bana da izah edildi. Her gün alınan sayılar eğer ki normalin altına düşerse yani performansın düşerse işten atılırsın. Bu sebeple işten atılmamak için herkes sayı çıkarmak için yoğun bir çaba harcıyor. Yeri geliyor tuvalete gitmiyor. Ya da kafasını işten bir saniyeliğine kaldırmıyor.

Tabi genel sorunlardan kadın işçiler de mustarip. Fazladan haftalık olarak 2.5 saat bedavan çalışmak gibi, kötü yemekler gibi, uzun çalışma saatleri gibi…

- Engelli işçi olarak yaşadığınız sorunlar var mıydı?

Elbette! Öncelikle engellilere ödenen vergi kesintileri tarafıma ödenmedi. İtiraz sonucu iki ay sonra toplu aldım. Sonra da hep hatırlatmam gerekti. Nedense unutuluyordu! Bunun dışında rahatsızlandığım zaman yerimin değişmesini istediğimde yerim değiştirilmiyordu. En son demontaj bölümünde çalıştım. Çok tozlu bir ortam. Sürekli kasaları kaldırıp indiriyorsun. Tozlu dedim. Bir maske bulup yolladılar ama maske yüzümün yarısını kapladığından işleri göremediğim için takamadım. Doktora inip söyledim. Maske yok dedi. Geçen hafta üç gün hastanedeydim. Koluma açılan damar yolları sebebiyle kollarımın ağrıdığını ve yerimin değişmesini istediğimi söyledim ancak “bakarız” dediler. Ses soluk çıkmadı.

İzin alırken hiç zorluk yaşamadım ama. Çünkü rapor da getirsem gelmediğim gün ücretimden kesiliyor. İşlerine geliyor yani. Engelli işçinin sigortasını devlet ödüyor. Daha doğrusu hepimiz ödüyoruz. İşsizlik Fonu’ndan ödeniyor. Bana verdikleri raporlu olmama rağmen kesintilerle birlikte aylık 1400 lira maaş. Sonra da “kadın istihdamı arttı, engelli istihdamı arttı” deniliyor. Gerçek ortada!

- Kadın işçilere ne söylemek istersin?

Kadın işçiler sorunlarına duyarlı olmalılar ve örgütlenmeliler. Birlik olmadığımız koşullarda haklarımız bir bir ellerimizden alınır. Ve sessiz kalmamalılar. Kaybedecek bir şeyimiz yok. Gündelik hayatta yaşadığımız tüm sorunlar fabrikada yaşadıklarımızdan bağımsız değil. Her alanda örgütlenmeliyiz. Kurtuluşumuz buna bağlı.

KIZIL BAYRAK / KÜÇÜKÇEKMECE