20 Temmuz 2018
Sayı: KB 2018/28

Türkiye kapitalizmi tekliyor
OHAL’i mumla aratacaklar
Dünün “Yeşil Kuşak” çocukları günümüzün “Ilımlı İslam”cıları
Tren faciasının asıl nedenleri
Suruç Katliamı’nın 3. yılı
CHP kendi yörüngesinde her daim dönecektir
Star Rafineri’de zehirlenme sonrası polis yığıldı, işçiler tepkili
Sınıfın biriken öfkesini devrime yöneltmeliyiz
BDSP’den 60. gününde Flormar direnişine ziyaret
KHK zulmü akrabaya sıçradı
Güneş paneli sektörü
Üretimde kriz sinyalleri
Putin-Trump görüşmesi
Irak’ta emekçiler sosyal talepler için sokaklarda!
Brüksel Zirvesi’nde NATO’nun iç hesaplaşması
“Zengin fakir ülke”de* emekçilerin durumu ve görevleri
Bir devlet klasiği olarak NSU davası
Mesleki eğitim alanında gelişmeler
Kadıköy’de Flormar işçileriyle forum ve eylem
Kadınlar Şule Çet için sokaklara çıktı
Sen yine sür umut tarlalarını!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suruç Katliamı’nın 3. yılı…

Yaralarımız biraz olsun tamir edilmedi, daha çok kanatıldı!”

 

20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta gerçekleştirilen katliamın üzerinden 3 yıl geçmesine karşın gerçeklerin üzeri sermaye devleti tarafından örtüldüğü gibi, failler de korunmaya devam ediyor.

Suruç Katliamı’nda eşi Cemil Yıldız’ı kaybeden Sultan Yıldız, Vatan Budak’ın babası Murat Budak ve patlamadan ağır yaralı olarak kurtulan Çağla Seven ile neler hissettiklerini ve yargı süreciyle ilgili gelişmeleri konuştuk.

“Ömrümüz yettiği kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz!”

Katliamın üzerinden geçen 3 yıllık zaman zarfında neler yaşadıklarını, neler hissettiklerini sorduğumuz Sultan Yıldız hâlâ aynı acıyı hissettiklerini ifade ederek “Sanki olay tekrar olmuş gibi geliyor bize” dedi.

Yıldız sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Biz aileler olarak 3 yıldır elimizden geldiği kadar mücadele ediyoruz. Her yerde ömrümüzün yettiği kadar biz bu mücadeleye devam edeceğiz, devam ettireceğiz. Asla mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Bizim yaşadıklarımız çok kötü şeylerdi. Çoluğumuz çocuğumuz, ailelerimiz, herkes çok büyük üzüntü yaşadı ve üzüntü içindeler.”

Yargıdan bir beklentisi olmadığını belirten Yıldız, “Mahkemelerimizde yine asla ve asla bir arpa boyu yol alınmamıştır ve resmen mahkeme heyeti tiyatro yapıyor” dedi. Psikolojik tedavi görmelerine rağmen; katliamdan yaralı olarak kurtulanlara mahkeme heyetinin “Siz ne zarar gördünüz, fiziksel olarak bir zarar gördünüz mü?” sorusunu sormasını teşhir etti.

Katliamın faillerinin açığa çıkarılarak gerçek sorumluların cezalandırılmasının nasıl sağlanacağına ilişkin ise Yıldız, “Biz polis ve jandarmanın dipçiği altında mahkeme yapıyoruz. Bizi polisle tehdit ediyorlar, bizi jandarmayla tehdit ediyorlar. Onun için insanların mücadelesi sonucu bir şey elde edilirse edildi, yoksa biz en karanlık günleri yaşıyoruz” dedi.

Yıldız sözlerine şu şekilde devam etti: “Katliama uğramış insanlar, oğlunu, kızını, babasını, eşini kaybeden insanların mücadelesi sonucu belki bir şeyler elde edilir. Ama bilmiyorum biz şu ülkenin en karanlık günlerini yaşıyoruz. Herkesin elini taşın altına koyup bir şeyler yapması gerekiyor diye düşünüyorum.”

Yıldız son olarak katliamın yıldönümü vesilesiyle gerçekleştirecekleri eylemlerin yanı sıra her ayın 20’sinde Kadıköy Halitağa’da gerçekleştirdiği oturma eylemine katılmaya, destek olmaya çağrı yaparak sözlerini sonlandırdı.

“Katliam 30 sene önce yaşanmış gibi geçmişte bırakıldı toplum tarafından”

Kendisi de patlamada yaralanan ve yanı başında 33 canın katledilmesine tanıklık eden Çağla Seven bugün dahi bu vahşi katliamın etkilerini hissettiğini ifade ederek; “Toplumsal olarak da iyi hissetmiyoruz kişisel olarak da iyi hissetmiyoruz. İyi sayacağımız hiçbir şey yaşanmıyor Türkiye’de” dedi.

Seven, katliamın üzerinden geçen 3 yılda neler yaşandığına ilişkin ise şunları söyledi:

Bu son 3 yıl yaşanmamış gibi bir Türkiye var bugün. Bu katliamlarla ilgili en ufak bir yüzleşme, en ufak bir adalet gelmemişken bunların hepsi sanki 3 sene önce değil de 30 sene önce yaşanmış gibi geçmişte bırakıldı toplum tarafından. Halbuki bizim yaralarımızın hiçbiri biraz olsun tamir edilmedi, daha çok kanatıldı üstelik bu süreçte. İyi hissetmiyoruz yani, iyi hissetmemiz için de Türkiye Cumhuriyeti’nin herhangi bir şey yaptığını düşünmüyoruz.”

Katliamın failleri korunurken Suruç’ta yakınlarını kaybeden ve yaralananların gözaltı ve tutuklama saldırılarıyla karşılaşması hakkında ise Seven şunları dile getirdi: “Yargı mesaisini aslında katillere, hırsızlara, tecavüzcülere harcamak yerine katliam yaralılarına, bu ülkede aydınlık günleri getirmeye çalışan devrimcilere, solculara, muhaliflere, bunlara harcıyor. İşte onların dışında kime harcıyor, daha evvel de söylemiştim, ‘Barış gelsin’ diyen akademisyenlerle uğraşıyor. ‘Barış olsun’ diyen, ‘Çocuklar ölmesin’ diyen öğretmenleri bebeğiyle birlikte içeri alıyor. Yargı mesaisinin büyük bir kısmı buna gidiyor. Ama öte yandan Türkiye’de bu kadar büyük katliamları, bu kadar kara sayfaları Türkiye tarihine geçirmiş olan cihatçılar çok nazik bir muamele görüyorlar. Elbette ki suçluyu, masumiyet karinesinden bağımsız düşünmemek lazım ama biz hem mağdur hem de sanki davaların sanığıymışız gibi, kendi mağdur olduğumuz davada bile haklılığımız gözardı edilerek, sanki kendimizi ve ölenleri savunmak zorundaymışız gibi bir yargılama sistemi görüyoruz. Bu daha fazla incitiyor insanları. Adalet aramaya, yarasına, içindeki ateşe su serpmeye gittiği yerde bir de böyle örselenmiş oluyor. Hem kırgınız hem kızgınız, öfkeliyiz. Hiçbir şekilde de herhangi bir acımız tamir edilmiş değil.”

“Bizi yalnız bırakmasınlar istiyoruz”

Diyarbakır ve Suruç katliamlarında gerçek bir yargılama süreci hayata geçirilmiş olsa, katliamı aydınlatma niyeti olsa Ankara Katliamı’nın gerçekleşmeyeceğini ifade eden Seven; “Sadece bu katliamların üzerine giderek bunları aydınlatma niyeti göstererek bunlarla yüzleşmek, bu tarihle, bu son 3 yılda yaşanan şeylerle gerçekten hakkıyla yüzleşerek bunların önüne geçilebilirdi” dedi.

Seven sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ama bugün bakıyoruz patlamalar olmuyor, neden böyle? Mesela bunun da açıklanması gerekiyor. Neden tek bir kesime bu kadar örgütlü ve bu kadar istihbarat olmasına rağmen, güvenlik zafiyeti demeyeceğim, orada başka bir şey var, başka bir işbirliği olduğunu düşünüyoruz. Neden bunlar ardı ardına bir anda patlarken bıçak kesmiş gibi bir anda kesilebiliyor? Başkanlık sistemi geldi diye mi? Bu soruların cevabını bu ülke vermeden bizim yaralarımız sarılmaz, Türkiye de bu karanlıkla yüzleşemez.”

Katliamın yıldönümü vesilesiyle Suruç’ta yaralanan ve yakınlarını kaybeden ailelerle dün gösterilen kenetlenme ve dayanışmanın bugün de sürdürülmesinin önemine dikkat çeken Seven; “Başka dayanacak herhangi bir yerimiz, elimizi uzatacak herhangi bir alanımız yok. Bizi yalnız bırakmasınlar istiyoruz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

“Asıl yargılanması gereken katiller şu anda dışarıda”

Katliamın 3. yılında “Acımız ve öfkemiz de her geçen gün daha da büyüyor” diyen Murat Budak; “Asıl yargılanması gereken katiller şu anda dışarıda” dedi. Suruç gazilerinin, davayı sahiplenen avukat ve gazetecilerin gözaltına alınarak tutuklanmasını teşhir eden Budak; “Bu savaşı bırakacağımızı, tutuklamalarla, gözaltılarla yılacağımızı sanıyorlar ama tam tersi, daha da güçlenerek büyüyoruz. Öfkemizi içimize gömüyoruz” ifadelerini kullandı.

Budak yargı süreci diye bir şey olmadığını, bir “tiyatro” oynandığını belirterek şunları söyledi: “Bu Sivas’ta da böyleydi, Gazi’de de böyleydi. Bu katilleri hepimiz tanıyoruz. Mağdurların hepsi batı şehirlerinde olmasına rağmen maalesef mahkememiz Urfa’da devam ediyor. Nasıl ki Gazi’de bütün mağdurlar İstanbul’daydı, Trabzon’a sevk ettiler. Yani tiyatro sahneleniyor. Biz bunun farkındayız. Biz bu TC’nin yargılamasından hiçbir şey beklemiyoruz. Biz biliyoruz ki sonuçta hesabı halk soracaktır.”

Suruç’un ardından Türkiye’de peşi sıra katliamların sürmesine ilişkin sözlerine bütün devletlerin katil olduğunu ifade ederek başlayan Budak; “Suruç TC’nin en çok korktuğu bir hareketti. Çünkü Suruç bir Kürt hareketinin, bir sol hareketin değildi. Bütün halklar bir araya gelip bir köprü kurmak istediler. Bunun farkına varan katil TC maalesef böyle bir olay gerçekleştirdi” dedi. Ama “Halkların bir araya gelmesinin önüne geçmek için” yapılan bu saldırının ters teptiğini söyledi.

Mücadelelerini kararlılıkla sürdürdüklerini belirten Budak, Ankara’daki Suruç anmasının valilik tarafından yasaklanmasını teşhir ederek şu çağrıyla sözlerini sonlandırdı: “Şu anda yaşadığımız düzen, görüyoruz tam bir faşizan düzendir. Halkımıza şunu söylemek istiyorum, yılgınlık yok, geri adım atmak yok. Üstüne daha çok gideceğiz. Herkesi de her ayın 20’sinde yapacağımız anmalara davet ediyoruz.”