27 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/17

Aslolan devrimci sınıf mücadelesini büyütmektir!
Seçim oyunlarını sokağın gücü bozar!
Erken seçim ve düzenin siyasal krizi
Orman arazileri satışa çıkarılacak
Tutsak annesi: Çocuklarımıza insanca davranılmasını istiyoruz!
“Devrimci tutsakların sesi olmak zorundayız!”
“Bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diye...”
“Savaştan daha fazla insan ölüyor iş cinayetlerinde”
“İşimiz ve iş güvencemiz için 1 Mayıs’ta alanlardayız”
Genç işçilerde sınıfsal bakış ve kapitalizmin yaydığı ahlak üzerine...
Suriye’ye emperyalist saldırı güçler dengesini değiştirmeyecek
Blair’in anı defterinden Macron’a miras kalan yalanlar ve Suriye gerçeği
Avrupa Komisyonu Raporu ve AKP rejiminin çıkmazları
Fransa’da öfke dinmiyor, kavga kızışıyor
Küba seçimleri ve görev devri
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden…
Nafaka-sadaka ile süren bir hayat değil, özgür, eşit bir yaşam ve çalışma imkanı!
“1 Mayıs’ta da alanlarda, sahnede var olacağız!”
Onlar bölmek istiyorlar, bizler birleşiyoruz!
Fransa üniversitelerinde neler oluyor?
Emek olmayan yerde umut ölüyor
İhraç olan hayatlar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emek olmayan yerde umut ölüyor

 

Basit bir örnekle başlayalım. Güzel bir yemek isteyen biri ya o yemeği yapmak için, ya da o yemeği satın almak için emek harcayacak. Yok eğer emek harcamazsa, güzel yemek yeme umudu bir yana yemek yeme imkanı bile kalmıyor. Emek olmadığında umut yaşamıyor.

Günümüzde, “böyle kötü koşullar hiç yaşamadık” türünden cümleler sıklıkla kuruluyor. Bu cümle nesnel gerçekliği anlatıyor. Ama bunun ardından gelen cümleler umudun yaşatılıp yaşatılmayacağını ortaya koyuyor. “Umudum kalmadı” gibi dolaysız olarak bu anlama gelen cümleler var.

“Cümle” sözünü edebi olarak değil, yaşamın sözcüklerle ifade edilişi olarak alıyoruz.

Umudu kalmayanların ortak özelliği, ya emek harcamayan, ya da emek harcamaktan yorulanlar olmasıdır. Kurduğu cümlelerde özne kendisi gibi görünse bile, esasta anlattığı olayın nesnesi olmaktan öteye geçmiyor. Dernekler, gazeteler kapatılıyor, sözcüklerin, hatta isimlerin kullanılması yasaklanıyor. Yoğun bir baskı var.

Evet ama hepsine karşı geri ya da ileri pek çok çözüm var. Örneğin gazeteler kapatılıyor. Sesi boğmak için bir saldırı bu. Bu saldırı karşısında suskunluğa boğulmak, düşmanın saldırısından çok, biz sustuğumuz içindir. Elbette saldırı öncesindeki kadar gür çıkaramasak bile yine sesimizi çıkarabiliriz. Fanzin, hatta onu da çıkaramadık bildirilerle sözümüzü söyleriz.

Sözümüzü kitlelere ulaştırma hedefine kilitlendikten sonra hiçbir güç bunu tümüyle engelleyemez. Mutlaka, ama mutlaka söyleriz. Tek kişi bile bunu yapabilirken kolektifin yapamaması imkansız.

“Gerçekçi ol imkansızı iste!” İmkansızı emekle imkanlı hale getir

Umutsuzluğa batanların temel argümanı, “gerçekçi olmak”. “Sesimizi çıkarıyoruz ama duyan yok ki...” Yorulan, artık emek harcamaktan çekilecek biri, “duyan yoksa ses çıkarmanın anlamı yok” deyip teslimiyet karanlığına çekilir.

Karanlığa teslim olmayıp inatla emek harcayanlar ise sesini çıkarmaya, yeni ve daha güçlü saldırılara rağmen devam eder. Çıkan sesin imkansız denecek kadar kitlesel bir tepkiye dönüşme ihtimali az olsa bile, inatla sesini çıkarmaya devam eder.

1907 Rusya’sında devrim yenilmiş karanlık çökmüştü. 1907 bir yana 1914’te bile 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı başlangıcında, Bolşeviklerin savaşı, iç savaşa çevirme politikasına karşı “gerçekçi” olan Menşevikler bir yana işçi, emekçiler bile soğuk, çok soğuk bakıyordu. Aynı işçi, emekçiler 3 yıl sonra Bolşevik Parti öncülüğünde Ekim Devrimi’ni gerçekleştirdi. 1914’te imkansız görünen 3 yıl sonra gerçek oldu. Kan ve can bedeli emekle gerçek oldu.

Evet kesinlikle gerçekçi olmak gerekiyor. Daha fazla, daha isabetli emek harcamak için gerçekçi olmak gerekiyor. İmkansız görüneni imkanlı hale getirmek için emek harcamak gerekiyor.

Üstelik imkansızı isteyip onun için emek harcamak, gerçekçi olup karanlığa teslim olmaktan daha az yorucu. Çünkü insan emek harcadıkça müthiş bir yaşam enerjisiyle, umutla doluyor.

H. Ortakçı

 

 

 

 

Bijî Yek Gulan

 

Merhaba yürek dostlarım.

Sevgili dostlar, 1 Mayıs ezilenlerin ezenle hesaplaştığı günün adıdır.

Dünyanın en güçlü silahı insanın örgütlü gücüdür. Örgütlü olan insan ne istediğini ve nasıl yaşayacağını çok iyi bilir.

Sömürüye, baskıya, işkenceye, keyfi tutuklamalara, iş kazalarına, inkara, kadın cinayetlerine karşı hep birlikte haykıralım. Biz devrimci tutsakların yüreklerini yüreklerinizle birleştirip alanlara akalım.

1 Mayıs karnaval değil, her yönüyle bedel ödeyerek kazanılan en büyük mevzidir ve 1 Mayıs devrimcidir.

Mücadele insanı kendi değerlerine döndüren en güçlü motordur. Sermaye düzenine karşı kaybetmek insanın içindeki zayıflıktır. Kazanmak ise insanın bağlı olduğu devrimci değerleriyle kazandığı yeteneğin bir sonucudur.

Dünyada hiçbir şey özgür yarınları yaratmak için seve seve ölümü göğüsleyenler kadar değerli olamaz.

Yeryüzünde tüm kötülüğün döllendiği şey sermayedar asalakların kâr hırsıdır. Sömürü, katliam, kan ve gözyaşı da bu kirli zihniyetin bir ürünüdür.

Sosyalist düzen en büyük adalet ve vicdan muhasebesidir. Ezilen tüm halklar için bir güneş gibidir.

Sosyalizm güneşin doğuşuyla batışı arasındaki süreçtir. Güneş olmasa dünya sonsuza dek karanlığa mahkum olacaktır.

Sosyalizm iyi bir ruh halidir. Korku duvarlarını parçalar. Cesaret ve cüret de onun mayasıdır.

Biz Kürdistan Marksist Leninist Devrimci Savaşçılar dava tutsakları olarak bu inançla siz yürek dostlarımız olan Kızıl Bayrak’ın tüm emekçilerinin şahsında, tüm dünya proletaryasının birlik, dayanışma ve kavga günü olan 1 Mayıs mücadele gününüzü en içten devrimci duygularla kutluyoruz. Yek Gulan jı buyna we karkeran hemu cihanera bi dıla can piroz be.

1 Mayıs’ın tüm kızıl güllerinin şahsında devrim ve sosyalizmin tüm kızıl yüreklerini sevgi ve saygıyla anıyoruz. Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Anıları yolumuza ışık tutacak.

Yüreğimizin olanca sıcaklığıyla o proleter yüreklerinizi sevgiyle selamlıyoruz. Sevgi ile, umut ve dirençle kalın. Devrimci selamlar, saygılar.

Kahrolsun emperyalist, kapitalist, faşist sistemler

Yaşasın proletarya enternasyonalizmi

Bijî Yek Gulan

Yaşasın 1 Mayıs

(Azad) Mehmet Yamaç

 

 

 

 

Cumhuriyet gazetesi davasında karar açıklandı

 

Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının yargılandığı davanın 24-25 Nisan tarihlerinde görülen 8. duruşmasının sonucunda mahkeme kararını açıkladı.

Silivri Hapishanesi’ndeki mahkeme salonunda görülmeye devam eden davanın 8. duruşmasının ikinci gününde, savcının mütalaasına karşı Cumhuriyet çalışanlarının avukatları savunmalarını sundu.

Avukatların beyanlarının ardından, gazete çalışanı, yazar ve yöneticilerinin aralarında olduğu 18 kişi hakkında mahkeme heyeti kararını açıklandı.

Karara göre; Turhan Günay, Bülent Yener ve Günseli Özaltay haklarındaki iddialardan beraat ederken, diğer tüm sanıklara hapis cezası verildi. Ayrıca İlhan Tanır ve Can Dündar’ın dosyasının bu davadan ayrılmasına hükmedildi. Tutukluluğu devam eden Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın, yurt dışı yasağı ve adli kontrol şartıyla tahliyesine hükmeden mahkeme heyetinin “Terör örgütüne yardım” iddiasıyla gazete çalışanlarına verdiği hapis cezaları şu şekilde:

Orhan Erinç’e 6 yıl 3 ay, Murat Sabuncu’ya 7 yıl 6 ay, Musa Kart’a 3 yıl 9 ay, Aydın Engin’e 7 yıl 6 ay, Hikmet Çetinkaya’ya 6 yıl 3 ay, Ahmet Şık’a 7 yıl 6 ay, Akın Atalay’a 7 yıl 3 ay 15 gün.

Ayrıca, Güray Öz, Önder Çelik, Hakan Kara ve Mustafa Kemal Güngör’e 3 yıl 9’ar ay, Kadri Gürsel’e 2 yıl 6 ay ve Emre İper’e 3 yıl 1 ay hapis cezası verildi.

Hapis cezası verilen tüm sanıklara adli kontrol şartı uygulanmasına karar verildi.


 
§