27 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/17

Aslolan devrimci sınıf mücadelesini büyütmektir!
Seçim oyunlarını sokağın gücü bozar!
Erken seçim ve düzenin siyasal krizi
Orman arazileri satışa çıkarılacak
Tutsak annesi: Çocuklarımıza insanca davranılmasını istiyoruz!
“Devrimci tutsakların sesi olmak zorundayız!”
“Bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diye...”
“Savaştan daha fazla insan ölüyor iş cinayetlerinde”
“İşimiz ve iş güvencemiz için 1 Mayıs’ta alanlardayız”
Genç işçilerde sınıfsal bakış ve kapitalizmin yaydığı ahlak üzerine...
Suriye’ye emperyalist saldırı güçler dengesini değiştirmeyecek
Blair’in anı defterinden Macron’a miras kalan yalanlar ve Suriye gerçeği
Avrupa Komisyonu Raporu ve AKP rejiminin çıkmazları
Fransa’da öfke dinmiyor, kavga kızışıyor
Küba seçimleri ve görev devri
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden…
Nafaka-sadaka ile süren bir hayat değil, özgür, eşit bir yaşam ve çalışma imkanı!
“1 Mayıs’ta da alanlarda, sahnede var olacağız!”
Onlar bölmek istiyorlar, bizler birleşiyoruz!
Fransa üniversitelerinde neler oluyor?
Emek olmayan yerde umut ölüyor
İhraç olan hayatlar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Avrupa Komisyonu Raporu ve AKP rejiminin çıkmazları

 

Avrupa Komisyonu’nun açıkladığı yıllık Türkiye raporunda umduğunu bulamayan AKP rejimi, oldukça önemsediği raporu hiçbir karşılığı ve ağırlığı olmayan açıklamalarla önemsizmiş gibi yansıtmak yolunu tuttu. Böylece durumu dengelemeye çalışsa da bu çabalarının iç ve dış sermaye güçleri karşısında hiçbir inandırıcılığı olmadı. AKP temsilcileri, öncesinde Avrupa’nın belli başlı merkezlerine en üst düzeyde yaptıkları ziyaretler ve bu ziyaretlerde yaptıkları okkalı ticari anlaşmalarla lehlerine çevirmeyi hesapladıkları raporda umdukları desteği bulamadılar.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden uzaklaştığı” tespitini yapan Avrupa Komisyonu, Erdoğan rejiminin artık gözlerden saklanamayan keyfiliğine ve bu keyfiliğin kendilerini de rahatsız edecek düzeye tırmanmasına eleştiriler yöneltmek zorunda kaldı. Komisyon, OHAL bahanesiyle parlamentonun baypas edilerek ülkenin kararnamelerle yönetilmesi, hapishanelerin dolup taşması, işkencelerin giderek yaygınlaşması, basın ve düşünce özgürlüğünün yok edilerek burjuva hukukunun bile ayaklar altına alınması, yargının tek adam diktatörlüğüne bağımlı kılınması, sermayenin zorla el değiştirmesi, rüşvet ve uluslararası ilişkilerde uygulanan rehine politikası vb. gerçeklere gözünü kapatamadı.

Öte yandan komisyon, gerici savaşların mağduru göçmenlerin içerisinde bulundukları sefaleti ve sefil yaşamı görmezden geldi. Göç ve iltica konularında Türkiye’nin “iyi ilerleme” kaydettiğini buyurarak, ortak olduğu yağma savaşlarının yol açtığı insani trajediyi yok saymayı, ortak olduğu suçun sonuçlarını kapatmayı tercih etti. 6 milyar avroya sınır bekçisi yaptığı AKP rejiminin, AB ile Mart 2016’da imzalanan deklarasyona bağlı kalarak, savaş göçmenlerini Türkiye’de bloke etmesini övgüyle takdir etti. AKP hükümetinin vize serbestisi konusunda yaydığı karşılığı olmayan boş hayaller konusunda ise “Ankara’nın sunduğu çalışma planının incelenmekte” olduğunu söylemekle yetindi.

Kısacası, emperyalist-gerici savaşların kurbanı olan mülteciler dışında kalan bütün sorunlarda AKP rejimini eleştiren Avrupa Komisyonu, Türk sermaye güçlerinin de desteğini alarak, AKP rejiminin iplerini elinde tutmayı, AB’den daha fazla uzaklaşmasına takoz koymayı esas aldı. Avrupa Komisyonu’nun bu politikası Türk sermaye güçleri ve burjuva muhalefet tarafından memnuniyetle karşılandı.

AKP şeflerinin içi boş kükremelerini bir yana bırakırsak, komisyonun raporu AKP yönetimi tarafından da ciddi bir itirazla karşılanmadı. Onların itirazları, komisyon tarafından yapılan eleştirilerin aleni olarak yapılmasınaydı. Emperyalist merkezlerin kapılarını üst düzey temsilcilerle aşındırma ziyaretlerinde, AB’nin muktedirleri tarafından kapalı kapılar arkasında çok daha sert eleştiri ve hakaretlere maruz kaldıklarını söylemek hiç de abartı olmayacaktır. Rehin tutulan Alman ve Fransız vatandaşı gazetecilerin hiçbir yargı prosedürüne dahi başvurulmadan apar topar serbest bırakılarak, hazır bekletilen uçağa yetiştirilmelerinin peşinden mahkemelerin kararlarını vermiş olmaları gerçeği, perde arkasındaki ilişkilerin niteliği hakkında yeterince aydınlatıcı veriler sunmaktadır.

Türk sermaye devletinin ve AKP rejiminin suç ortağı olan AB’nin AKP rejimine eleştirel bir tutum almasının nedeni hiç de “insan hakları”, “demokrasi”, “rüşvet” gibi konulardaki hassasiyetinden ileri gelmiyor. Raporun ekonomik kriterler bölümünde, Türkiye’nin işleyen bir pazar ekonomisi olduğu, ancak “devletin ekonomiye giderek artan müdahalesi ve kimi muhalifler, şirketler ve iş insanlarına yönelik hamlelerin iş ortamı açısından zarar verici olduğu” tespiti, AB’nin hassasiyetinin ne olduğunu yeterince açıklıyor. AKP şefinin içerideki toplumsal desteğini korumak için milliyetçi-gerici söylemler eşliğinde yaygınlaştırdığı Batı düşmanlığı, AB’nin emperyalist şeflerini kendi iç kamuoyları nezdinde oldukça zora sokuyordu. Şirazesinden çıkan Erdoğan onlar için artık taşınamaz olmaya başlamıştı ve Erdoğan’ı kendi sınırlarına çekmek için yıllık rapor, tam da bu amaç için oldukça iyi bir imkan sunuyordu. Almanya ve Fransa bu olanağı tepe tepe kullanmaktan geri kalmadılar.

Komisyon sert eleştirilerini, ilke olarak Türkiye ile gümrük birliğinin güncellenmesine destek vereceğini de ekleyerek, AKP şeflerinin ve büyük Türk sermaye gruplarının ağzına bir parmak bal sürüp onları beklenti tünelinde daha da bekletmeyi, bu yolla AKP rejiminin iplerini elinde tutmayı tercih etti.

Sonuç olarak, Avrupa Komisyonu Raporu’nun açıkladığı eleştirilerin altında yatan asıl kaygı, “demokrasi” vb. safsatalardan çok Türk sermaye devletini AB ekseninde tutma kaygısı olmuştur. Emperyalist merkezler arasında şamar oğlanına dönen AKP rejiminin payına da hiçbir ağırlığı ve yaptırım gücü olmayan hamasi nutuklarla durumu idare etmek kalmıştır.

 

 

 

Macron’dan ABD’ye çağrı

 

Suriye’deki hegemonya savaşında nüfuzunu genişletmeye çalışan Fransa’nın cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 23 Nisan’da başlayan 3 günlük ABD ziyareti öncesinde Suriye’deki hedeflerine dair konuştu.

Sahanın İran ve Esad’a bırakılmaması” hedeflerini açıkça söyleyen Macron, bu nedenle ABD askerlerinin Suriye’de kalması gerektiğini öne sürdü. “Suriye’nin yeniden inşası” için rol kapma amaçlarını da dile getiren Macron, “İran’la nükleer anlaşma” konusuna da değindi.

Trump ile aralarındaki ilişkiyi “özel” olarak tanımlayan Macron, ABD’nin “daha iyi bir seçenek olmadıkça” anlaşmadan çekilmemesi gerektiğini söylerken kendilerinin, bu anlaşmadan daha iyi bir seçenek görmediğini ve “B planı olmadığını” ileri sürdü.




Suudi koalisyonu Yemen’de saldırdı

 

ABD ve batılı emperyalistlerin desteklediği, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon Yemen’de katliam yapmaya devam ediyor. 22 Nisan gecesi de Husilerin hakim olduğu, Yemen’in kuzeybatısındaki bir köye hava saldırısı yapıldı.

Reuters’te yer alan habere göre, Hajjah’daki Al Jumhouri hastanesinin başkanı, 40 kişinin parçalanan bedenlerinin hastanelerine getirildiğini, 40’ın üzerinde yaralanan olduğunu söyledi.

Bölgeyi ve Kuzey Yemen’in büyük bölümünü kontrol eden Husilerin TV istasyonu Al-Masirah, 33 kişinin öldüğünü ve 55 kişinin yaralandığını duyururdu.


 


Başbakan istifa etti

 

17 Nisan’da parlamentoda yapılan oylamayla başbakan olan Serj Sarkisyan, 1 hafta devam eden protestoların ardından 23 Nisan’da istifasını açıkladı. Ermenistan’da 2015 yılında, cumhurbaşkanlık yetkilerini başbakana devreden anayasa değişikliği yapılmıştı. Devlet başkanı Sarkisyan 17 Nisan’da parlamentoda yapılan oylamayla başbakan olmuştu. Bunun ardından Sarkisyan’ın istifa etmesi talebiyle kitlesel protestolar yapılıyordu.


 
§