26 Ocak 2018
Sayı: KB 2018/04

İşçi sınıfı ve emekçiler yayılmacı savaşları reddetmeli, halkların kardeşliğini savunmalıdır!
Efrîn’i işgal harekatı ve milliyetçi-şoven histeri
OHAL’de sömürüye ve baskıya devam!
Tek tip saldırısına karşı topyekûn direnişe!
Metal işçileri grev aşamasında!
“Ya hep birlikte aydınlığa koşacağız ya da bu barbarlığa teslim olacağız!”
Ocak zamlarında kazanmak için…
Erdoğan, işçi düşmanlığına devam ediyor!
Mesleki Eğitim Kurultayı Sonuç Bildirgesi
Fabrika örgütlenmesi ve mesleki eğitim
Rusya’da devrim ve proleter devrimin sorunları - H. Fırat
Emperyalizm, Türk burjuvazisi ve Kürtler
Çocuk işçilik, kapitalizmin gerçek yüzü
OHAL döneminde olağanlaştırılmaya çalışılan çocuk istismarı
Mücadelenin özgürleştirdiği kadınlar!
İzlandalı kadın işçiler kazandı
“Ben dilenci değilim”
Endüstri 4.0 ve mesleki eğitim
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İzlandalı kadın işçiler kazandı

Kazanımlarımızı korumak ve geliştirmek için sosyalizm!


İzlanda’da kadın işçilerin “eşit işe eşit ücret” talebi yasalarda yer buldu. Geçtiğimiz haftalarda parlamentoda onaylanan tasarıyla, artık hem kamu kurumlarında hem de özel işyerlerinde, kadın ve erkeklere eşit ücret ödenmesi zorunlu kılındı. İzlandalı kadın işçilerin bu mücadelesi ve kazanımı, son yıllarda kadın işçi ve emekçilerin mücadele tarihlerine eklenen önemli halkalardan biri oldu. Elbette dünyanın dört bir yanında çifte sömürüye maruz kalan kadın işçiler için de önemli bir deneyim olarak kayıtlara geçti. Deneyimin önemi, talebin kendi başına yasalarda yer bulmasından değil, aslolarak bunun talep uğruna verilen mücadele sonucunda gerçekleşmiş olmasından geliyor.

İzlandalı kadınların eşitlik mücadelesi

İzlandalı kadınların “eşitlik” mücadelesi yeni değil. 1800’lü yılların sonuna dayanan, 1900’lü yılların başlarında alevlenen ve bugünlere dek uzanan bu mücadelede, İzlandalı kadınlar oy hakkının kazanılmasından işyerlerinde ve okullarda cinsiyet ayrımcılığının yasaklanmasına ve cinsiyet eşitliği yasasının onaylanmasına kadar birçok hakkı elde ederler. Ve elbette bu mücadele içerisinde deneyimlerini pekiştirirler. Bu deneyimler İzlandalı kadın işçiler tarihten bugüne hak alma bilinçlerinin ve pratiklerinin şekillenmesinde can alıcı bir noktada durur. Zira bu deneyimlerin en başat özelliği, kazanımı getiren olgunun fiili meşru mücadele ve üretimden gelen gücün kullanımıdır.*

Bugün elde edilen kazanım da yine İzlandalı kadın işçiler üretimden gelen güçlerini kullanmalarının bir sonucudur. 2016 yılının 24 Ekim’inde kadın işçiler tarihsel deneyimlerine yaslanarak üretimden gelen güçlerini bir kez daha “eşit işe eşit ücret” talebi için kullandılar. Sokakları ve meydanları doldurarak taleplerini haykırdılar. Gerçekleşen grevin ardından yasa tasarısının hazırlanması gündeme geldi ve bugün gelinen yerde “eşit işe eşit ücret” yasalaştı.

Peki, her şey bitti mi?

Kadın işçilerin mücadeleleri ile burjuvaziden söküp aldıkları pek çok hak, dünyanın dört bir yanındaki kadın işçi ve emekçiler için uzak bir hayal. Ancak böyle olsa da İzlandalı kadınlar eldekiyle yetinmeyip “eşitlik” mücadelelerini büyütmekten geri kalmadılar. Ve hayallerin nasıl gerçekleşebileceğini de göstermiş oldular. Fakat hiçbir şey bitmiş değil. Bugün olmasa bile kazandıkları bu hakları korumak için yarın da mücadelelerini sürdürmeleri gerekecek. Çünkü kapitalist sistem içerisinde elde edilen hiçbir hakkın tam anlamıyla güvencesi yoktur. Çokça kutsanan “hukuk devlet”inin hukukunda yer almış olsa dahi!

Burjuvazinin kendi çıkarları söz konusu olduğunda kendi hukukunu dahi ayaklar altına aldığı bir gerçektir. Bunun güncel örneklerini, yaşadığımız topraklarda tüm açıklığıyla görmekteyiz. Yasalarda var olan ancak patronlara öngörülen cüzi miktarlı yaptırımlarla ve denetimsizlikle birlikte kağıt üzerinde kalan haklar kadınlar için hiç de şaşırtıcı değildir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki kapitalist sistem içerisinde kadın ve erkek arasındaki eşitlik kadınların söküp aldığı veya tarihsel konjonktürün itilimiyle burjuvazinin vermek zorunda kaldığı bir takım haklarla sağlanamaz. Gerçek eşitlik yalnızca burjuvazinin her bir adımı ile kadının çifte sömürüsünü perçinlediği bu sistemin ortadan kalkması ile sağlanabilir. Kadının toplum içinde eşit bir birey olmasının yolu, toplumsal eşitsizliğin ortadan kalkması, üretim içinde tuttuğu yerin artması ve kadının omuzundaki toplumsal yüklerin gerisin geri alınması ile sağlanabilir. Bu da kapitalist sistemin kâr odaklı ekonomik yapısı ile taban tabana zıt bir olgudur ve yalnızca insanın insan tarafından sömürülmediği bir sistemde, sosyalizmde olanaklıdır.

Yaşamak için sosyalizm!

Kapitalist sistem içerisinde elde edilen haklar elbette önemlidir. Kadın işçi ve emekçilerin yaşam standartlarının yükselmesi, taleplerinin hayat bulması komünistlerin arzuladıkları ve bu uğurda mücadeleyi büyüttükleri başlıca hedeflerdir. Fakat bu kazanımlara haklı olarak alkış tutmanın ötesine geçilmezse eğer, işte o zaman kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine en büyük ket vurulmuş olur. Bunun içindir ki komünistler, kazanımları alkışlamanın ötesine geçerek, kazanımları kalıcılaştırma ve gerçek kurtuluşun yolunu işaret etmekle mükelleftirler. Ve bilirler ki kapitalizme karşı gelişecek mücadelede işçi sınıfının ekonomik-sosyal-siyasal haklar uğruna yürüttükleri mücadeleleri bir okuldur. Bugün İzlandalı kadın işçilerin okuduğu bu okul, onlara fiili meşru mücadelenin ve en önemli silahları olan grevin gücünü göstermesi açısından kritik bir dersi miras bırakmıştır.

İzlandalı kadın işçilerin dişe diş mücadeleleri ile burjuvaziden söküp aldığı haklarını selamlıyor ve ekliyoruz: “Yaşamak için sosyalizm!”

* İzlandalı kadınların eşitlik mücadelesi gazetemiz sayfalarında yer bulmuştu. “İşçi kadın grevlerinin gösterdikleri-3 / İzlanda: Geçmişten bugüne eşitlik mücadelesi

 

 

 

 

Yazaki’deki taciz davası görüldü

 

Yazaki’nin Sakarya’daki fabrikasında gerçekleşen tacizle ilgili davanın ilk duruşması 19 Ocak’ta Sakarya Adliyesi’nde görüldü.

Duruşmada ilk olarak sanık tacizci formen Mehmet Göğebakan dinlendi. İfadesinde birçok çelişkili şey söyleyen Göğebakan, sonra her şeyi kadın işçinin sağlık problemleri olduğu iddiasına bağlamaya çalıştı.

Avukat ve hakimin sorularına da çelişkili yanıt verirken tacize uğrayan kadın işçi Ayten Pehlivan ise olay günü yaşadıklarını, fabrikada aynı formen tarafından sözlü ve fiziksel olarak tacize uğrayan diğer kadınları, olayı anlatmasının ardından vardiya amirinden fabrika yönetimine herkesin olayın üstünü kapatmaya çalıştığını, olay gününden beri fabrikada yaşadığı baskıyı, yaşadığı olayın hayatını nasıl etkilediğini anlattı.

İfadelerin dinlenmesinin ardından tanıkların dinlenmesi ve delillerin incelenmesi için, bir sonraki duruşma 5 Nisan tarihine ertelendi.

Duruşma çıkışında yapılan basın açıklamasıyla “Yazaki’de tacize, baskıya, sömürüye hayır! Kadın işçiler susmayacak!” denildi. Ayten Pehlivan’ın yanı sıra Yazaki direnişçisi Dilek Gültekin’in de konuştuğu açıklamaya İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları, Kadın Meclisleri ve TOMİS de katıldı.


 
§