26 Ocak 2018
Sayı: KB 2018/04

İşçi sınıfı ve emekçiler yayılmacı savaşları reddetmeli, halkların kardeşliğini savunmalıdır!
Efrîn’i işgal harekatı ve milliyetçi-şoven histeri
OHAL’de sömürüye ve baskıya devam!
Tek tip saldırısına karşı topyekûn direnişe!
Metal işçileri grev aşamasında!
“Ya hep birlikte aydınlığa koşacağız ya da bu barbarlığa teslim olacağız!”
Ocak zamlarında kazanmak için…
Erdoğan, işçi düşmanlığına devam ediyor!
Mesleki Eğitim Kurultayı Sonuç Bildirgesi
Fabrika örgütlenmesi ve mesleki eğitim
Rusya’da devrim ve proleter devrimin sorunları - H. Fırat
Emperyalizm, Türk burjuvazisi ve Kürtler
Çocuk işçilik, kapitalizmin gerçek yüzü
OHAL döneminde olağanlaştırılmaya çalışılan çocuk istismarı
Mücadelenin özgürleştirdiği kadınlar!
İzlandalı kadın işçiler kazandı
“Ben dilenci değilim”
Endüstri 4.0 ve mesleki eğitim
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tek tip saldırısına karşı topyekûn direnişe!

 

Türk sermaye devletinin 12 Eylül darbesinden beri hayata geçirmeye çalıştığı ancak direniş duvarına çarpan Tek Tip Elbise (TTE) saldırısını şimdi de tek dil, tek din, tek bayrak anlayışına bağlı bir tek adam diktası kurmaya çalışan Erdoğan AKP’si deniyor. Dinci-gerici iktidar, bir Fethullahçı çete tutuklusunun “Hero” (kahraman) yazılı tişörtünü bahane ederek, -12 Eylül faşist darbesinden alınırsa- sermaye düzeninin yaklaşık 40 yıldır uğraştığı bu isteğini gerçekleştirmek istiyor.

Aralık ayında yayımlanan 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki tüm tutuklu ve hükümlülerin mahkemeye tek tip elbise ile getirileceği belirtiliyor ve somut uygulamasına bir ay içinde başlanacağı ifade ediliyordu. Daha bir ay geçmeden hapishanelerden zaten OHAL ile iyice artan hak ihlalleri ve işkence uygulamalarının TTE dayatması ile daha da yoğunlaştığı haberleri gelmeye başladı. Zindanlardan gelen haberler arasında koğuşların basıldığı, gardiyanlar tarafından tutsakların tehdit edildiği vb. saldırılar yer alıyor. Ayrıca çıplak arama işkencesinin de TTE bahane edilerek her fırsatta uygulandığı söyleniyor. Kıyafet sınırlamasının genişletildiği, TTE tartışmalarından önce alınan birçok giysinin artık alınmadığı, tutsak yakınları tarafından açıklandı.

Tek tip saldırısı devlet tarafından uygulanmaya başlanmışken, devrimci tutsaklar da bu saldırıya boyun eğmeyeceklerini, tek tip elbise giymeyeceklerini açıkladılar. Kadın tutsaklar gerekirse duruşma salonlarında çıplak kalacaklarını ancak devletin dayattığı kıyafetleri giymeyeceklerini beyan ettiler. İzmir’deki Şakran Hapishanesi ve Tekirdağ 2 No’lu F Tipi’nde DHKP-C dava tutsakları 10 Ocak’ta bir haftalık süreli dönüşümlü açlık grevine başladılar. Ayrıca Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nden devrimci tutsaklar, “Hücre cezaları, iletişim cezaları, kitap ve gazete verilmemesi, mektuplardaki sansürler gibi bir dizi keyfi uygulamaların sonuncusu olan tek tip elbise dayatmasıyla aslolan başta devrimci tutsakları teslim almak ve toplumda baskı, korku tırmandırmak istenmektedir. Bizler şimdiye kadar bu uygulamaları kabul etmedik ve asla kabul etmeyeceğiz. Bu saldırıya karşı slogan atma ve kapılara vurma eylemleri gerçekleştiriyoruz. Tek tip kaldırılana kadar eylemlerimiz farklı şekillerde sürecektir, devrimci iradeyi teslim alamadılar, alamayacaklar!” açıklamasında bulunarak, bu saldırıya direneceklerini açıkladılar. Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde de PKK dava tutsakları TTE dayatmasını, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit ile birleştirerek 1 aylık görüşe çıkmama eylemi yapıyorlar.

Tutsaklar bu saldırıya içeride çeşitli eylem biçimleri ile karşı koyarken ve tek tip kalkana kadar farklı yöntemlerle direneceklerini açıklarken, 16 Ocak’ta da İstanbul’da Tek Tip Elbise Karşıtı Koordinasyon kuruldu. 44 kurumun imzacısı olduğu koordinasyon, kuruluşunu deklare etmek için İstanbul Barosu’nda düzenlediği basın toplantısında bu uygulamanın 12 Eylül’ün mirası olduğunu ifade etti. Basın toplantısında konuşan İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Av. Gülseren Yoleri, 1984 Ölüm Orucu Direnişi’ni de hatırlatarak “Mücadelenin mahpuslar üzerine bırakılmaması gerekiyor” dedi. Ayrıca hapishanelerde olası bir saldırı durumunda kriz masası ve hapishaneler özgülünde görev alacak avukat ekiplerinin oluşturulması çalışmasının olduğunu söyledi.

İç ve dış politikada iyice sıkışan; ekonomik, sosyal ve siyasal bir kriz içinde olan Türk sermaye devleti ve dümenindeki Erdoğan AKP’si, çıkışın yolunu gericiliği arttırmak, baskı ve zorbalık politikalarını yoğunlaştırmakta arıyor. Ülkede demokrasi kırıntısı namına hiçbir şeyin kalmaması, her türlü hak ve özgürlüğün yok edilmesi ve son olarak TTE saldırısı bunu gösteriyor. 19 Aralık Katliamı öncesi Ecevit’in “içeriyi teslim alamadan, dışarıyı teslim alamayız” sözleri gösteriyor ki toplumun en ileri unsurları olan devrimcilere ve devrimci tutsaklara yapılan bu saldırı aslında toplumun tümünü hedef alan bir saldırıdır. TTE saldırısına karşı konulurken de bu bakışla hareket edilmeli ve sadece içerideki direnişin destekçisi değil, tersine dışarıda da direnişin öznesi olmak gerekmektedir. Toplumu din afyonuyla edilgenleştiren, iradesizleştiren, işçi ve emekçileri bir torba kömür, bir paket makarnaya muhtaç ederek onursuzlaştırmaya çalışanla; tek tip elbise uygulamasını hayata geçirerek devrimci tutsakları kimliksizleştirmeye çalışan aynı sermaye iktidarıdır. Tüm toplum kesimlerine bu saldırının anlamı, amacı ve hedefini teşhir etmek ve tepkiyi/direnişi örgütlemek gerekmektedir.

Topluma giydirilmek istenen deli gömleğini de tutsaklara dayatılan tek tip elbiseyi de parçalamanın yolu dışarıda yaygın, etkili, örgütlü, militan faaliyet ve direnişten geçmektedir.

 

 

 

 

Mektuplar, kıyafetler verilmiyor;
sürekli görüş ve iletişim yasakları var”

 

Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nde bulunan Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) Dava Tutsağı Onur Kara’nın ailesiyle hapishanelerde artan baskı ve tek tip uygulaması üzerine konuştuk.

Son dönemde ciddi hak gaspları yaşandığını belirten aile “Son dönemde ciddi sorunlar yaşıyoruz, mektuplar ulaştırılmıyor, kıyafetler verilmiyor, sık sık görüş, iletişim yasağı geliyor. Gönderdiği mektuplar ise insanların eline ulaşmıyor, yayın ve kitap yasakları geldi. Tutsakları tamamiyle sosyal yaşamdan soyutlamaya, yalnızlaştırılmaya çalışıyorlar” dedi.

Çocuklarının sürgün sevkle, yaşadıkları kent olan Ankara’dan Tekirdağ’a getirildiğini belirten aile görüşlerin kendileri için bir eziyete dönüştürüldüğünü söyleyerek şöyle devam etti:

Kendi isteği dışında Ankara’dan Tekirdağ’a sürüldüler. Ankara’da hemen hemen her hafta görüşe giderken şimdi hem maddi, hem de manevi açıdan eziyet oluyor, zorluk yaşıyoruz. 14 saat yollarda geçiyor, beklemesi de cabası. Kapalı görüşlere yol uzunluğu sebebiyle gelemiyoruz. Ayda bir açık görüşe geliyoruz, o da görüş cezası yoksa bir saat açık görüşe giriyoruz. Bir dizi aramalardan geçip görüşüyoruz. Kimi zaman bekletiyorlar.”

“Açık görüşte ne kadar kaldığımız muamma”

Saat yasağıyla açık görüşte ne kadar zaman geçirdiklerini bilemediklerini belirten aile; “Açık görüşlerde yiyecek getirebiliyorlardı, onları engellediler. Duvar saati vardı onu kaldırdılar, çocukların kol saati vardı onu da yasakladılar uzun zamandır, şimdi ne kadar kalıp kalmadığımızı bilemiyoruz. Önceden tam bir saati kullanabiliyorduk fakat şimdi tamamıyla muamma oldu” aktarımında bulundu.

“Düzenli olarak haber alamıyoruz”

Mektup, görüş ve telefon yasakları konusunda ise ailenin aktarımı şu şekilde:

Onur, arkadaşlarının gönderdiği çeşitli mektuplara ulaşamadığını söylüyor. Çoğu zaman cevap bile vermiyorlar. En son gönderilen bir mektubun içindeki iki sayfanın birini verip diğerini ise emanetçiye verdiklerini söylemişler. Oradan sorumlu kişiye sorduk hiçbir şeyden haberi yok! Yani kural yok, merci yok, şikayet dilekçelerine cevap yok. Telefon yasakları geldiği zaman haber alamıyoruz. Örneğin yakın zamanda 2 ay haber alamadık. Yanı sıra görüş yasağı da eklenince daha kötü oluyor. Dolayısıyla düzenli olarak haber alamıyoruz.”

“Yeni kıyafet alınmaması tek tipi zorunlu kılmanın ön süreci”

Tek tip elbise saldırısına ilişkin ise aile şunları dile getirdi:

Tek tip kıyafetin insan onuruna aykırı olduğunu düşünüyoruz ve giyilmesine de karşıyız. Tek tipin ön hazırlığı olarak kıyafetleri sınırlandırmaya gittiler. Şimdi en son açıklamalarında eskiyene dek yeni kıyafet almıyoruz dediler. Bu da gösteriyor ki tek tipi zorunlu kılmanın ön süreci işletiliyor.”

 
§