26 Ocak 2018
Sayı: KB 2018/04

İşçi sınıfı ve emekçiler yayılmacı savaşları reddetmeli, halkların kardeşliğini savunmalıdır!
Efrîn’i işgal harekatı ve milliyetçi-şoven histeri
OHAL’de sömürüye ve baskıya devam!
Tek tip saldırısına karşı topyekûn direnişe!
Metal işçileri grev aşamasında!
“Ya hep birlikte aydınlığa koşacağız ya da bu barbarlığa teslim olacağız!”
Ocak zamlarında kazanmak için…
Erdoğan, işçi düşmanlığına devam ediyor!
Mesleki Eğitim Kurultayı Sonuç Bildirgesi
Fabrika örgütlenmesi ve mesleki eğitim
Rusya’da devrim ve proleter devrimin sorunları - H. Fırat
Emperyalizm, Türk burjuvazisi ve Kürtler
Çocuk işçilik, kapitalizmin gerçek yüzü
OHAL döneminde olağanlaştırılmaya çalışılan çocuk istismarı
Mücadelenin özgürleştirdiği kadınlar!
İzlandalı kadın işçiler kazandı
“Ben dilenci değilim”
Endüstri 4.0 ve mesleki eğitim
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

OHAL’de sömürüye ve baskıya devam!

 

OHAL 6. kez uzatıldı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından sadece 3 ay süreliğine ve “FETÖ” bahanesiyle hayata geçirildiği söylenen OHAL’in, geride kalan 1,5 yıl içerisinde asıl amacının hiç de söylendiği gibi olmadığını gösteren birçok uygulamasına tanık olduk. Toplumsal yaşamdaki baskıları arttıran OHAL; gerek işçi sınıfına, gerekse Kürt halkına, devrimci, ilerici güçlere yönelik devlet terörünün bir kılıfı haline geldi.

Vaktiyle doksanlı yılların “beyaz Toroslu”, “faili meşhur” cinayetlerine, kaçırıp kaybetmelere, Kürt halkının yerleşim yerlerinin yakılıp yıkılmasına, buraların adeta bir toplu mezarlar coğrafyası haline gelmesini sağlayan dönemin OHAL’ini kaldırmakla övünen Erdoğan, bu defa OHAL’in mimarı olmakla övünmektedir. Hatta sermaye sınıfının saldırılarının bir başka hedefi olan işçi sınıfına yönelik saldırıları gerekçelendirirken, OHAL’in işçi grevlerinin yasaklanması için çıkarıldığını itiraf etmekten de kaçınmamıştır. Böylece OHAL uygulamalarına sözde karşı çıkan TÜSİAD gibi sermaye kuruluşlarına da ‘işçi grevlerini OHAL nedeniyle birlikte yasaklayıp, sizlerin çıkarlarını koruduğumuzda neden sesiniz çıkmamıştır’ diyerek haklı bir sitemde de bulunmaktadır.

Onlarca işçi grevinin OHAL nedeniyle yasaklandığı, çıkarılan KHK’lar ile kamu emekçilerinin çalışma haklarının elinden alındığı, topluma dayatılan dinci, gerici uygulamaların OHAL güvencesine alındığı, temel hak ve özgürlüklerin gasp edildiği, toplantı, eylem ve açıklama hakkının emekçilerin elinden alındığı, kendilerini ifade etmek için sokağa çıkmak isteyenlerin devlet terörüyle karşılaştığı OHAL rejimi ile güvence altına alınan sermaye sınıfının ve Erdoğan AKP’sinin saltanatı olmuştur.

Yaratılan baskı ortamı ile 90’lı yılların karanlığı hayata geçirilmiş, yine 12 Eylül faşizmi ile hesaplaşıldığı yalanını uzun bir süre kullananlar, bu coğrafyada yaşayanlara 12 Eylül askeri faşist cuntasının bile hayata geçirmeye cesaret edemediği baskı ve yasakları yaşatmıştır. Öyle ki, görevden alınan ve tutuklanan öğretmen sayısı 15 Temmuz darbesini gerçekleştirdiğini iddia ettikleri tutuklu asker sayısını bile kat be kat geçmiştir. Öyle tuhaf bir durum ortaya çıkmıştır ki, sanki darbe girişimini eğitim emekçileri yapmıştır.

Uzatılan OHAL’in bundan sonra ne işe yarayacağını elbette son bir buçuk yıldır yaşananlar fazlasıyla göstermektedir. Ancak yaratılan baskı ortamına, savaş koşullarının yarattığı şovenizm zehrine rağmen bir başka sosyal gerçeklik Erdoğan AKP’sinin korkusunu arttırmaktadır. On milyonlarca insanı daha da yoksullaştıran sermaye politikalarını hayata geçirenler yolsuzluk batağına batmaktadır. Emekçilere “din, iman, vatan, millet” sömürüsü yapanlar, kestikleri vergilerle hayatı daha da çekilmez hale getirmekte ama vergi kaçırmak için de her fırsatı kullanmaktadır. Yine kendileri savaşın rantını yerken bedelini de emekçilere ödettirmektedir.

Yaklaşan MESS sözleşmeleri nedeniyle yine OHAL’i fırsat bilip on binlerce metal işçisinin grevini ve hak alma mücadelesini yasaklamayı düşünmektedirler. İşçi sınıfına yönelik hak gaspları ve yoksullaştırma saldırısını olağan koşullarda hayata geçirmeye cesaret edemeyenler için OHAL bir imkan olarak değerlendirilmiş ve değerlendirilmeye devam edilecektir.

Hatırlanırsa işçi sınıfına yönelik kapsamlı yıkım saldırılarının yaşandığı zaman dilimi hiç olağan zamanlar olmamıştır. 24 Ocak Kararlarını hayata geçirmek için 12 Eylül’e ihtiyaç duyulmuş, ‘89 Bahar Eylemleri’yle başlayan ve Zonguldak madencilerinin yüz bin kişilik büyük Ankara yürüyüşüyle doruğa ulaşan işçi sınıfının eylem dalgası ancak Körfez Savaşı bahane edilerek engellenebilmiş, yine 5 Nisan Ekonomi Paketi ‘90’lı yılların karanlığında OHAL koşullarında hayata geçirilmiştir.

Tüm bunlar bile göstermektedir ki, sermaye devletinin hayata geçireceği saldırılar için demokratik hak ve özgürlüklerin zaten güdük, sınırlı olduğu olağan koşullar bile yeterli gelmemektedir. Sosyal yıkım saldırılarını devlet terörü ile birlikte aynı oranda arttıran OHAL’in fırsat bilinmesinin nedeni işte bunlardır.

 

 

 

 

Efrîn saldırısı ülke içinde de sürdürülüyor

 

Sermaye devletinin Efrîn’e havadan ve karadan saldırıları süresince, içeride de baskı, zorbalık ve polis devleti uygulamalarına hız verildi.

Çeşitli illerin başsavcılıkları tarafından Efrin saldırısıyla ilgili yapılan sosyal medya paylaşımlarına ilişkin başlatılan soruşturmalar kapsamında birçok ilde, içlerinde yazar, avukat ve gazetecilerin de olduğu 150’den fazla kişi gözaltına alınarak onlarcası tutuklandı.

Erdoğan’ın saldırıya karşı sokağa çıkanları “Güvenlik güçlerimiz sizin boynunuzdadır” diyerek tehdit etmesinin ardından gerçekleştirilen eylemler polis terörünün hedefi oldu. 21 Ocak günü İstanbul’da Avcılar ve Kadıköy’de saldırıyı protesto etmek isteyenlere saldıran polis, toplanmaya dahi izin vermeden gözaltı yaptı. Kadıköy’de gözaltına alınan 13 kişiden 11’i daha sonra tutuklandı. İzmir’de polis dayatmaları ve tehditlerle eylem engellenirken Ankara’da yapılmak istenen eylemler de polisin biber gazlı saldırısına maruz kaldı.

Öte yandan saldırı bahanesiyle Ankara, Kocaeli ve Mardin’de her türlü eylem ve etkinlik süresiz olarak yasaklandı. Ankara ve Kocaeli valiliklerince yapılan açıklamalarda aynı ifadelerin kullanılması dikkat çekerken, açık ve kapalı alanlardaki tüm eylem ve etkinliklerin “Zeytin Dalı Harekatı” süresince izne bağlanarak yasaklandığı ifade edildi. Mardin Valiliği ise getirdikleri yasağın “OHAL süresince” olduğunu açıkladı.

Öte yandan sermaye devletinin başbakanı Binali Yıldırım tarafından medyaya verilen 15 maddelik “tavsiye” listesi ile de gerçekler manipüle edilmeye çalışılıyor, medya tek ses halinde işçi ve emekçilerin işgal girişimine yedeklenmesini sağlamaya çalışıyor.

 
§