3 Kasım 2017
Sayı: KB 2017/42

Gelecek mutlak sosyalizm!
Mafyalaşmış devlet geleneği sürüyor, sistem çürüyor!
Eski aktöre “yeni görev”
Tek tipleştirilmeye teslim olmayacağız!
Zafer pasif değil, aktif direniştedir!
“Baskıya ve güvencesizliğe karşı tek çözüm direnmektir”
Gülmen ve Özakça’nın doktoru uyardı: Her an her şey olabilir!
Torba yasadan madencinin payına ceset torbaları düşecek!
“Devrimci partinin varlığı devrime hazırlığın ve devrimin geleceğidir!
DEV TEKSTİL GMYK Toplantısı Sonuç Bildirgesi
İş cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye!
Birleşik Metal-İş’te neler oluyor?
Bir sömürü cenneti Mercedes-Benz
Şanlı devrimin, devrimci kadınları!
YÖK ve YÖK düzenine karşı 6 Kasım’da alanlara…
MEB’den öğrencilere baraka, sermayeye rant alanı
Bağımsızlık referandumları ve kapitalizmin çürümüşlüğü
Her yerin şarkısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

1917-2017… Örnek yaşamlardan yüzyılın çağrısı...

Şanlı devrimin, devrimci kadınları!

K. İmge

 

“…Çok büyük bir şey oluyor ve bizler hepimiz ‘tek bir devrim çarkının küçük dişlileriyiz’ inancıyla dolu olarak neşe içinde çalışıyorlardı.”

Aleksandra Kollontay

Partinin önündeki büyük devrimci görevler için, iki koşulu yerine getiren herkes yararlı olabilir. Bu koşullardan ilki, partiyi sevmek, ikincisi disiplini korumayı öğrenmektir. Elbette Marx’ın artı-değer teorisini incelemeniz ve Lenin’in eserleriyle ilgilenmeniz yararlı, ama bu yetmez. Partiye bütün varlığıyla bağlanmak zorundadır insan. Bütün burjuva alışkanlıklar bırakılmalı, «rol» oynama ya da kendini ön plana çıkarma isteği alt edilmelidir. Küçük görevler verildiğinde gücenilmemelidir, çünkü parti çalışmasında önemsiz olan hiçbir şey yoktur. Çünkü küçük bir görevde yapılan hata büyük görevlere de zarar verebilir. Parti, öncelikle sizin son derece disiplinli bir parti üyesi olduğunuza ve siyasal görevlerinizi kendi görevleriniz haline getirdiğinize emin olmalıdır. Partimizi yeni kuruyoruz; ilk taşları koyuyoruz. Yönetici yoldaşlarımız yeteneğiniz olduğunu gördüklerinde, elbette size görev vereceklerdir. Ama orada hak etmeden bir «rol» oynamayı düşünüyorsanız, partiye girmeyin.”

Elena Dmitrievna Stasova

İşçi sınıfının ve emeğin iktidar olduğu, mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirildiği şanlı devrimin 100. yılındayız. Ardında birçok dersler, deneyimler, kazanımlar bırakan Ekim Devrimi bugün hâlâ güncelliğini korurken kadınların gerçek kurtuluşunun da sosyalizmde olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Devrimin kızıl bayrağını taşıyan işçi, emekçi kadınlar dışında devrim öncesinde ve sonrasında yeni bir toplum düzeninin yapısı ve inşasında taş üstüne taş koyan öncü, devrimci, yiğit kadınlar tarihin sayfalarında yerlerini alıyorlar.

NADEJDA KONSTANTINOVNA KRUPSKAYA

26 Şubat 1869 Petersburg doğumlu olan Krupskaya, genç yaşlarından itibaren politik mücadele içerisinde yer aldı. Bolşevik bir devrimci kadın olan Krupskaya genç yaşlarında Marx’ı okuyarak Marksizm ile tanıştı. Marksist işçi eğitimleri veren okullarda öğretmenlik yaptı, o süre içerisinde Lenin ile tanıştılar. 1895’te “İşçilerin Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği”nin kurulmasında yer aldı, 1896 yılında “yasadışı ajitasyon”dan tutuklandı. Partinin çeşitli yayın organlarında yazı yazmanın dışında dağıtılması ve denetlenmesinde önemli görevlerde bulundu.

Bolşevik Parti’nin yayın organı Iskra’da sekreter olarak çalıştı, illegal mücadelede görünmeyen mürekkeple şifreli mektuplar yazmak konusunda uzmanlaştı. Kod çözme işi gerektiren ve şifreli olan birçok mektubun çözümlenmesini ve derlemesini yaparak, Lenin’e zamanında ulaştırılmasını sağladı.

Ekim Devrimi’nin ardından eğitim meselesine tekrardan yoğunlaşan Krupskaya, Halk Eğitim Komiserliği’ne atandı. 1921’den sonra ise Politik Eğitim Enstitüsü’nde dersler vermeye başladı. Yeni eğitim sistemiyle ilgili çalışmalar yaptı ve bu süre içerisinde Yeni Bir Hayata Doğru dergisini çıkarttı. Krupskaya tarafından geliştirilen ve 1919 yılında uygulamaya konan çalışma kısaca şu şekildedir; Birleşik Üretim Okulu’nda 7-12, 12-17 yaş aralıkları iki aşamalı eğitim grubuna ayrılır. İlk aşamada kolektif yaşamın tanıtılması ve öğretilmesi gerçekleştirilir, ikinci aşamada ise üretim içerisinde bir geliştirici olan politeknik eğitim süreci işletilir.

Yaşamı boyunca 40’a yakın kitap yazan Krupskaya'nın 3000’e yakın tüm eserleri 11 ciltlik bir çalışmada toplandı. Krupskaya, Emeğin Kızıl Bayrağı Nişanı (1929) ve Lenin Nişanı (1933) ile ödüllendirildi. 1931’de SSCB Bilimler Akademisi’nin onur üyesi oldu ve 1936’da ise kendisine pedagoji bilimleri doktorası verildi.

N. K. Krupskaya 27 Şubat 1939’da vefat etti. Külleri Moskova’daki Kızıl Meydan’da, Lenin mozolesinin yanındaki Kremlin duvarının içine konuldu.

ALEKSANDRA KOLLONTAY

Kollontay, burjuva bir ailenin çocuğu olarak St. Petersburg’da 31 Mart 1872 yılında doğdu. 12 bin erkek ve kadın işçinin çalıştırıldığı ünlü büyük Krengolm dokuma fabrikasını ziyaret ettiğinde işçilerin çalışma koşullarından ölümlerine, işçi çocuklarının yaşam koşullarından beslenme ve barınmalarına kadar birçok gerçeği gördü. Gördüklerinden oldukça etkilenerek bu koşulların düzeltilmesi için mücadeleye atıldı. Lenin’in ve Bolşevik Parti’nin savaş karşıtı politikalarından ve ekonomi okumak için gittiği Almanya’da Rosa’dan etkilenmişti.

1917’de Rusya’ya dönen Kollontay tekstil fabrikalarında ve çeşitli atölyelerde çalışmaya başladı. İşçi ve emekçi kadınların devrimci mücadelede yerini almasında önemli rol oynayan Kollontay, parti içerisinde de kadın sorununa ilişkin birçok çalışmada bulundu. Kadınların özgürleşme mücadelesinin yılmaz savunucusu oldu. İlk grev örgütlenmesini Finlandiya’da gerçekleştirdi.

Ekim Devrimi'nden sonra devlet yönetiminde de aktif görevler üstlendi. Devlet Yardımı Halk Komiseri Kurulu’nda görev alan Aleksandra Kollontay, daha sonraki yıllarda büyükelçi olarak pek çok ülkede Sovyetler Birliği’ni başarıyla temsil etti.

Evinde başlattığı kadın toplantılarıyla kadın kongrelerinin temelini attı. Sonraki zamanlarda 2. Enternasyonal’ın 7. ve 8. kongresine delege olarak seçildi. Aynı zamanda Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda da delege olarak görev aldı. Clara Zetkin ile birlikte 8 Mart’ın her yıl kutlanılmasını önerdi. Aynı toplantıda Sosyalist Kadın Hareketi’nin Uluslararası Sekretarya üyeliğine seçildi. Birçok ülkeden ajitasyon çağrıları yapması için davet edildi ve bu görevlerini başarıyla yerine getirdi. Mücadeleye bağlılığıyla, çalışkan ve disiplinli oluşuyla, kadın sorununun çözümü ve kadınların kurtuluş mücadelesine katkılarıyla, iyi bir ajitatör olmasıyla, feminizme karşı verdiği mücadeleyle hayatı geçen Kollontay, yaşamının en anlamlı anını “Sovyet iktidarının ilan edildiği an” olarak ifade etmişti.

9 Mart 1952’de geçirdiği bir kalp krizi sonucu yaşama veda etti.

ELENA DMİTRİEVNA STASOVA

1873'te Petersburg'da doğdu. Parti Merkez Komitesi Sekreteri olan Stasova, genç yaşta mücadelede yerini aldı. 1898’de Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin kuruluşunda, 1890’lı yıllardan itibaren illegal çalışmanın içerisinde bulundu.

Elena Stasova, o yıllarda Eğitim ve Eğitim Araçları Gezici Müzesi'nde çalışmaktaydı. Müze, Bolşevik Partisi'nin yapılanması ve sağlamlaşması, illegal çalışmanın da güçlenmesi için bir araçtı. Krupskaya’nın da müzeyi illegal görüşmeler için kullanmasına yardımcı olmaktaydı. Ve orada çalışan diğer kadınları Bolşevizm’e kazanmaya çalışmaktaydı. Elena çalışma titizliği ve örnek kişiliğiyle insan kazanmakta hiç zorlanmamaktaydı. Hatta ondan etkilenen kişi Kollontay’dır. Kollontay, Stasova’yı anlatırken çalışma titizliği ve disiplininden, her daim zor durumda olan yoldaşlarının elinden tutan, yorulmadan her görevi üstlenen ve üstesinden gelebilen devrimci kadından hayranlıkla bahsederdi.

Hapis ve sürgün yıllarında birçok zorlukla baş eden, devrime içten bağlılığı, örgütçü yetenekleri, zekası, çalışkanlığı, disiplinli çalışması ve yoldaşlarıyla kurduğu dostça ilişkileriyle ön plana çıkan Stasova 1966 yılında yaşamını yitirdi.

KLAVDİYA NİKOLAYEVNA

1892 doğumlu olan Nikolayevna bir matbaa işçisiydi. 16 yaşında iken Bolşevik Parti üyesi oldu. Aynı zamanda Rabotnitsa’nın editörlerinden de biriydi. Her daim coşkulu ve enerji dolu olan Klavdiya Nikolayevna, gazetenin ve Bolşevik kadınların çalışmalarının günden güne artan etkisini şu sözlerle anlatmıştı: “Bir toplantıda pek çok kadın ve cepheden gelen asker vardı. Birdenbire bir grup Bolşevik işçi kadın salona daldı ve konuşmacının olduğu platforma doğru ilerledi. Platforma ulaşan kadınların ilki ve ikincisi oraya çarptı ve platforma çıkamadı ama üçüncüsü tutunmayı başardı ve kürsüye çıkıp devrimin hedefleri konusunda öyle ateşli bir konuşma yaptı ki, bütün kadınlar ve askerler toplantıdan Enternasyonal’i söyleyerek ayrıldılar. Salonda sadece bir Menşevik kalmıştı.”

INESSA ARMAND

1874’te Paris’te müzisyen bir ailede doğan Inessa, devrimci mücadeleyle teyzesinin yanına gönderildiğinde tanıştı. İnisiyatifli davranışları ve özgüveniyle devrimin öncü kadınlarındandı Inessa. Genç yaşta atıldığı mücadelede polisin baskısıyla karşılaşmıştı. Devrimin ön günlerinde önemli parti görevlerinde yer almış, kadın işçilerin örgütlenmesi ve mücadeleye katılmasına özel bir ilgi duymuştu.

Inessa Armand, devrimden sonra kadın işçi hareketinin yaygın biçimde örgütlenmesi için çalıştı ve düzenli yapılan delege konferansları onun yaratışı oldu. Emekçi kadınlar arasında yapılan çalışmalara büyük emek veriyordu. 1913-1914 yıllarında partinin tüm kadınları bir kadın dergisi çıkarılması konusunu tartışıyorlardı. Rabotnitsa (İşçi Kadın) adlı kadın gazetesi Lenin’in deyimiyle “Armand’ın çabasıyla muhteşem ve enerjik bir şekilde” hazırlandı. Armand'ın dışında Krupskaya, Anna ve Maria İlyiniçna, Lyudmila Stal, Zinaida Zinovyeva dergiye emek veren isimler arasındaydı. Bu konuda edindiği tecrübeler Armand’ın devrimden sonra da kadın işçilerin örgütlenmesi konusunda büyük görevler almasını sağlayacaktı. Bolşevik Parti'nin merkez komitesi onu bu yolda teşvik edecek ve görevlendirecekti. 1920’li yıllarda koleraya yakalanan Inessa hayata gözlerini yumdu.

VARVARA NİKOLAEVNA YAKOVLEVA

1884 doğumlu olan Varvara, 20 yaşında Bolşevik Parti’ye üye olan genç bir kadın devrimciydi. 1905 Devrimi sırasında göğsünden ağır yara aldı. Ancak o karşısına çıkan engellerle her daim mücadele etti. Çalışkan bir devrimci kadın olarak 1916-1918 yılları arasında partinin Moskova bölge komitesinde yer aldı. 1917 yılında Bolşevik Parti Merkez Komitesi'ne aday oldu. Devrim kararının alındığı Merkez Komite toplantısının tutanaklarını tutmuş olması onu hayatı boyunca mutlu etmişti.

Varvara Yakovleva, çok yönlü bir Bolşevik kadındı ve üstlendiği çok çeşitli görevleri başarıyla yerine getirdi. 1922’de eğitim halk komiserliği, sonrasında gıda komiserliği yürütme kurulunda görev aldı. O dönemde süregiden kıtlık nedeniyle çok sert önlemler almak zorunda kaldı.

ANNA İLİNİÇNA ELİZAROVA

Lenin’in ablası olan Anna 1864'te doğmuştu. Narodniklerin etkin olduğu, örgütlendiği ve çara karşı eylemler düzenlediği yıllarda gençti. Kız kardeşi Maria ile birlikte ömrünün sonuna kadar devrim mücadelesinde yerlerini aldılar.

Yıllar boyunca çevirilerle, dergilerle, editörlükler ile geçecek olan ömründe şifreli mektuplar da çözmüştü. Parti belgelerini ve mektuplarını gerekli yerlere ulaştırma işini üstlendi. Karl Liebknecht’in bazı yazılarını Rusça'ya çevirdi, Lenin’in kitaplarını yayınladı, Pravda için bağış kampanyaları düzenledi. Anna bu süre zarfı içerisinde birçok kez hapse düştü. Devrimin arifesinde Astrahan’da sürgündeydi. Devrimin ön günlerinde Lenin’in yanına döndü ve önemli görevlerde yer aldı. 1935’te Moskova’da hayata gözlerini yumdu.

KONKORDİYA SAMOİLOVA

Yaşamını proleter kadınların mücadelesine adayan Samoilova 1876 yılının Haziran'ında doğdu. St. Petersburg'da Bestujev Kursları'nda okuyan bir üniversite öğrencisi iken katıldığı gösteri sonrası tutuklandı ve ardından okuldan atıldı.

1903'te RSDİP’e katıldı. 1902-1913 yılları arasında dört kez tutuklandı. Kasım 1918'de yapılan Birinci Tüm Rusya Kadınlar Kongresi'nde, Inessa Armand, Aleksandra Kollontay ve Klavdiia Nikolaeva ile yer aldı. 1912'de Pravda gazetesi yazı işleri müdürlüğünün kurucu editörü ve sekreteri oldu. Daha sonra Rabotnitsa'nın editörleri arasında yer aldı.

Konkordiya, devrimden sonra da kadınlar arasında çalışmayı güçlendirmek için görev aldı. Kasım 1918’de Tüm Rusya İşçi ve Köylü Kadınlar Konferansı'nın toplanmasına karar verildi. Ülkenin dört bir yanına ajitatörler gönderildi. 16 Kasım'da başlayan konferansa tam 1147 kadın delege katıldı. Inessa Armand ve Konkordiya Samoilova konferansta bir öneride bulundu. Partiye, komünizm fikrini pratiğe geçirmek üzere kadınlar arasında ajitasyon ve propaganda yapmak için partinin en aktif kadın unsurlarından oluşan özel gruplar kurma çağrısı yapıldı. Bu komisyonun çalışmaları sonucu bir yıl sonra İşçi ve Köylü Kadın Bürosu (Genotdel) kuruldu. Disipline çok önem veren Samoilova, 1921 yılında koleradan yaşama gözlerini yumdu.

***

Bolşevik Parti’nin saflarında, devrimci mücadelenin her bir noktasında Ekim Devrimi’nin ilmek ilmek örülmesine katkı sağlamış, devrimin ateşini körüklemiş devrimci kadınların yaşamları şanlı devrimin 100. yılında bizlere yol gösteriyor.

 

 

 

 

Tek kurtuluşumuz sosyalizm!

 

Ekim Devrimi’nin 100. yılı vesilesiyle gerçekleştirilen “Ekim Devrimi ve Kadın” paneline katılma fırsatım oldu. İki çocuk annesi bir kadın olarak sizlere bu paneldeki gözlemlerimi aktarmak istiyorum.

Sosyalizmin kadınlar için çok önemli olduğunu az-çok bilmeme rağmen, katıldığım panelden sonra biz işçi ve emekçi kadınlar için Ekim Devrimi’nin güncelliğini ve sosyalizmin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha anladım. Çalışan bir kadın olarak ilk başta dikkatimi çeken şey, sosyalizmin ardından mahallelerde kurulan çamaşırhane ve yemekhanelerin olmasıydı. Kadınların omuzlarından koca bir yükü kaldıran bu uygulamanın bugün olduğunu düşündüğümde beni çok heyecanlandırdı. Hatta panelden sonra bu heyecanımı eşime anlattığımda bana dediği şey “Ortak yemekhanelerden başka yemek olmayacak mı? Ya o gün benim canım başka bir yemek isterse” oldu. İkimizin de çalışıyor olmasına rağmen kurduğu bu cümle hayata farklı açılardan bakıyor olduğumuzun göstergesidir. Çünkü biz kadınlar sadece çalıştığımız iş yerlerinde sömürülmüyoruz bir de eve gelince fazla mesaiye kalıyoruz… Bu durum biz kadınlar için çok ciddi bir sorun olabiliyorken bu diyalogdan da anlaşılacağı üzere bir erkek için hiçbir anlam ifade edemeyebiliyor.

Ayrıca iki çocuk annesi olarak, mahallelerde kurulan kreşlerin çocuğu olan kadınlar için çok büyük bir sorunu ortadan kaldırmış olduğunu da gördüm. Böylece kadınlar “çocuğumu kime baktıracağım” derdinden kurtulup çalışma hayatına katılabilmişler. Bu düzendeki kreşleri hepimiz biliyoruz, bir anne olarak çocuklarımı bu düzendeki kreşlere asla yollamazdım çünkü bu kreşler tamamen ticarethanelere dönüştürülmüş durumda. Bununla birlikte oraya yollanan çocuklar nitelikli bir eğitim alamamakta, güvenli-sağlıklı olmalarına dikkat edilmemekte, sadece bu çocuk bana kaç para kazandırıyor gözüyle bakılmaktadır.

Ayrıca dikkatimi çeken bir şey de Çarlık Rusya’sında yaşanan diktatörlük rejiminin ve din adı altında insanlar üzerinde kurulan baskıların birçoğunun günümüz Türkiye’sine fazlasıyla benziyor olduğuydu. Orada Bolşevik Parti’nin devrim yapması ile birlikte kadınlara verilen haklar ve işçilerin çalışma saatlerinin kısaltılması, insanların fizyolojik özelliklerine göre işlerde çalışmaları dikkatimi çeken bir diğer şey oldu.

Yani dostlar ve işçi-emekçi kadın arkadaşlar, ben yarım gün çalışıp yolda gelirken de eve bir an önce gidip “Ne iş yapsam?” ya da “Akşama ne yemek yapsam?” diye düşünmek istemiyorum artık. Bunun için bir an önce sosyalizmin ülkemize de gelmesi ve kadınların hak ettiği değeri görmesi dileği ile…

Küçükçekmece’den Kızıl Bayrak okuru

 
§