28 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/29

Devrimci sınıf hareketi
Dikta rejiminin noteri: Parlamento!
Baskı ve denetim her yerde
Gerici müfredat
Birleşik Metal-İş nereye?
Metal işçisinin direncini örgütlemeye!
Türk Metal neye hazırlanıyor?
Gülmen ve Özakça için yapılan eylemlerde polis terörü
Sigortasız işçiliğin kaynağı kapitalizme karşı mücadeleye!
“Direnişi kazanana kadar daha da büyüteceğiz”
Soluğumuzu tutalım, sınıf ve kitle hareketliliklerinin yeni dönemine hazırlanalım!
“Devrimci sınıf sendikacılığında DEV TEKSTİL öncü adımdır”
Sermayenin az maliyet, azami kâr projesi: UİS
Karalama ve tehditlere karşı Yazaki’de direniş sürüyor
6 Ağustos seminerine doğru
“Boyun eğmedik, eğmeyeceğiz!”
DGB’li Enise İlin’e yönelik tacizlere dair açıklama
ABD’de yaşanan siyasal kriz ve yansımaları
Filistin’de katliam ve yağma bir arada
“Sünni cephe”nin önceliği, Filistin davasını tasfiye etmek!
Bir barikat türküsü: Halka Yol Gösteren Özgürlük
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Direnişi kazanana kadar daha da büyüteceğiz”

 

Öz Gıda-İş Sendikası Örgütlenme Daire Başkanı Göksel Şengül ile Orkide Yağ fabrikası direnişi üzerine konuştuk.

- Direnişiniz nasıl başladı, sürecinizi anlatır mısınız?

- Bornova’da bulunan Küçükbay yağ fabrikası direnişinin kırkıncı günündeyiz. Orkide Yağ’ın sahibi Ahmet Küçükbay “FETÖ/PDD” operasyonlarında gözaltına alınıp tutuklanınca burası TMSF’ye geçti. Fabrikaya kayyım atanınca İzmir Defterdarlığı el koydu. İzmir Defterdarı Tamer Utkucu işçi arkadaşlarla toplantı yaparak kafalarının karışacağı bir durum olmadığını, devlet memuru olduklarını, fabrikanın işleyişinde hiçbir değişiklik olmayacağını, üretimin aynı şekilde devam edeceğini, hiç kimsenin işten çıkarılmayacağını, hatta istihdamın gelişeceğini ve büyüyeceğini söyledi. İşçi arkadaşlar da anayasal hakkımızı kullanalım ve sendikaya üye olalım dediler (Kasım 2016) ve sendikamıza gelip bizle görüştüler. Biz de arkadaşlarımızı üye yaptık. Daha sonra gerek içeridekilerin (yöneticilerin) gerek defterdarlığın hal ve hareketleri, şekli şemalı değişmeye başladı. Yöneticilerin hal ve hareketlerinin değişmesini anlıyoruz bir yere kadar. Çünkü onlar, şu an cezaevinde olan Ahmet Küçükbay’ın kardeşi, kızı, damadı, gelini... Bunların sendikaya karşı direncini anlıyoruz ama tamamıyla kamu görevi yapması gereken İzmir Defterdarlığı’ndan Tamer Utkucu’nun tarafsız olması gerekirken, adil olması gerekirken, ama ille de taraf olacaksa garibanın yanında, işçiden yana olması gerekirken bizzat Küçükbay’ın vasisi gibi davranmasını anlamıyoruz. İzmir Defterdarı kesinlikle tarafsız olamadı işçi arkadaşlara verdiği sözü tutmadı. Küçükbay’ın damadı “Defterdar kimdir, burada ben ne dersem o olur” söylemleri ile astığım astık kestiğim kestik şeklinde davrandı. Sendika üyelerine baskı ve mobbing uyguladı, ağır işlere vererek, hakaret ve tehdit ederek ve sürgün cezaları vererek sendikadan istifa ettirmek için denenecek ne kadar çirkin yol varsa hepsini denedi. Maalesef bütün bu baskıları ™efterdar görmesine rağmen sadece seyretti. Kendisine gerek yazılı basında, gerekse sözlü basında defalarca derdimizi anlatmamıza rağmen sesimizi duyuramadık. Buradaki üzüldüğümüz konu kamu adına görev yapan defterdarlığın bağımsız olması gerekirken bağımsızlığını korumaması, bizzat işçinin karşısında tutum sergilemesi oldu. Defterdar Küçükbay tarafında yer alarak, fabrikada ekonomik gerekçeler öne sürerek 27 işçiyi işten çıkarttı. Diğer yandan içeri taşeron işçi alıp çalıştırdı. Bir tarafta insanları ekonomik sebeplerden dolayı işten çıkardı, bir taraftan içerideki insanları iş çok diye fazla mesaiye bıraktı. Bunların hiçbirinin ne yasada karşılığı var ne uygulamada karşılığı var.

Ekonomik sebeple adam çıkartıyorsun, 18. maddeyle eline fesih kağıdını veriyorsun ama kıdemini vermiyorsun. Madem 18. maddeden çıkartıyorsun tazminatını neden vermiyorsun? Yani yapılan hiçbir şey doğru değil. Hukuki yollara başvurduk ama biz yargının durumunu da biliyoruz bunu bizim gibi sizler de biliyorsunuz. Türkiye‘de yargı zamanında işlemiyor. Zamanında işlemeyen adalet de adalet değil. Bu nedenle bizlere de fabrikanın önünde ikinci bir mahkeme kurmaktan başka şans bırakmadılar. Biz de burada yasanın ve anayasanın bize verdiği hakları kullanarak direniyoruz. Kamusal alanlar bizim, nasıl genel müdür fabrikanın horozu benim diyorsa, kamusal alanlarda da bizim sözümüz geçer.

Bizim burada gelenle, geçenle, çevreyle bir sıkıntımız yok. Gelen geçen bizleri destekliyor. Anayasal hakkımızı kullanarak direnmeye devam ediyoruz. Ve direnişimizin 40. günü. Arkadaşlarımız tekrar iş başı yapana kadarda direnişe devam edeceğiz. Biri bize “pardon arkadaş yanlışlık oldu işe geri alıyorum” diyene kadar. Çünkü daha önce de sendikadan dolayı Taner Utkucu arkadaşlarımızı iki sefer işten çıkardı. İlk işten çıkarttığında birgün içinde arkadaşlarımızı geri aldı “yanlışlık oldu” diye. İkici kez işten atma yaşandığında bir hafta direndik aynı bu alanda. Arkadaşlarımız tekrar işe geri alındı. O zaman aynı Defterdar “içerden yöneticiler bize yanlış bilgi verdiler” diyerek arkadaşlarımızı tekrar işe geri almıştı. Ne oldu da yine aynı arkadaşlarımız sayıları artırılarak tekrar işten çıkartıldı? Bu yapılan tamamen insanların birlik beraberliklerine karşı, anayasal hakkı olan sendikalaşmaya karşı yapılan bir hazımsızlıktır.

- Fabrikada sendika yetkiyi almış mıydı?

- İçeride çalışan arkadaşların % 80’i bizim üyemiz. Ancak yönetimin yaptığı hiçbir iş doğru değil, çalışan arkadaşların maaşları bankaya yatıyor geri kalanı elden veriyorlar. Yani mesaileri elden veriyorlar. Böylece çalışandan çalıyor, sigortadan çalıyor, vergiden çalıyor, devletten çalıyor. Burada ne yapıyor? Burası yağ fabrikası, yağ yapıyor. Ama dört değişik iş kolunda çıkıyor, bir tek gıdada çıkmıyor. Burada bir usulsüzlük var, biz burada tespit kararı istedik bakanlığa başvurduk. Müfettişleri gönderdik, gıda iş kolunda olduğuna dair raporunu yazdırdık, resmi gazetede yayınlandı. Resmi gazetede yayınlandıktan sonra itiraz ettiler. “Ben gıda üretmiyorum” diyor oysaki yağ üretimi yapılıyor ve yağ gıdadır. Direnişimizin 40. günündeyi, özellikle kolluk kuvvetlerinden, polisten herhangi bir sorun yaşamadık. İçerideki arkadaşlarımız destek veriyor, vardiya giriş çıkışlarında yanımıza geliyorlar. İçerdeki arkadaşların büyük desteği var. Vardiya değişimlerinde buraya gelip topluca alkışlarla arkadaşları içeri iş başına yolluyoruz. Şimdilik içerideki arkadaşlara henüz bir görev vermiş değiliz. İçeride arkadaşlar çalışmalarına devam ediyor. Tabi birkaç işçinin bize tepkisi de oluyor. İçerde 20-25 bin lira maaş alan kralın şaklabanları bazen arkadaşları germek için laf atıyor. Bizler de onları ciddiye almıyoruz, önemsemiyoruz. Genel olarak çevredeki insanların, gelen geçenin desteği, alkışları oluyor. Bulunduğumuz yer iki yolun ortasında, kaldırımdayız. Tehlikeli bir yer aynı zamanda. Bizler de dikkat ediyoruz çünkü yola taşınca kaza olma ihtimali, araçların çarpma ihtimali yüksek oluyor. Bunlara kaşı bizler de dikkat ediyoruz.

-Fabrika önünde direnmenin dışında kamuoyu yaratmak, sesinizi duyurmak için başka eylem ve etkinlikler yapıyor musunuz?

-Tabi kamuoyu yaratmak, sesimizi başkalarına duyurmak için ilk olarak fabrika önünde basın açıklaması yaptık. İkinci basın açıklamasını 20 gün önce Konak’ta saat kulesinin orada yaptık. Bildiri çıkartıp pazarda dağıttık, gelenlere de bildirilerimizi veriyoruz. Bunun dışında sosyal medya üzerinden Orkide Yağ boykot çalışmaları örüyoruz. Ayrıca önümüzdeki günlerde sendikamızın bulunduğu başka illerde de “Orkide yağını boykot ediyoruz!” pankartlarının sendika binalarına asılmasını isteyeceğiz. Ayrıca İzmir’ de Orkide yağ satan marketlere işçi arkadaşlarla gidip Orkide yağı satmamalarını, müşterilerin de neden Orkide yağ almamaları gerektiğini anlatarak direnişimize destek olmaya çağıracağız. Bizler hem burada, hem içerdeki çalışan arkadaşlar hukuki çerçevede mücadeleyi büyütmek için ne gerekiyorsa yapacağız. Biz bu mücadeleyi sosyal medya üzerinden, basın üzerinden duyurmaya çalışıyoruz. Sosyal medya üzerinden Orkide yağ fabrikası yönetiminin işçileri mağdur ettiğini duyurduk ve insanların boykot etmeleri için hem yazılı hem de görsel paylaşımlarda bulunduk. Ama maalesef basın “çiçek böcek” dışına bir haber vermiyor. Bizlerin direnişine sessiz kalıyorlar. Biz bu direnişi kazanana kadar daha da büyüteceğiz. Buradan ricam bütün duyarlı kesimlerin, emek dostlarının direnişimize destek olmaları.

Kızıl Bayrak / İzmir

 
§