Polis saldırısına uğrayan avukatlara açılan dava görüldü
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatların 30 Mart 2016 tarihinde yargılandıkları duruşma sonrası adliye önünde yapmak istedikleri basın açıklamasına polis saldırarak izin vermezken, Av. Zeycan Balcı’nın beli polis tarafından defalarca tekmelenerek kırılmıştı. ÇHD’li avukatlara “polise direnme” gerekçesiyle açılan davanın ilk duruşması 12 Mayıs’ta İstanbul Adliyesi’ndeki 47. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Saat 10.30’da başlayan duruşmaya “sanık” olan avukatlar Zeycan Balcı, Güçlü Sevimli ve Yağmur Ereren ile dayanışma amacıyla çok sayıda avukat katılırken, olay günü “yaralandıkları” iddia edilen 4 çevik kuvvet polisi de “şikayetçi” olarak yer aldı. Aralarında DGB’lilerin de olduğu destekçiler de duruşmaya katılarak yargılanan avukatlara destek oldular.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada iddianame okunduktan sonra Av. Zeycan Balcı yazılı savunmasını okudu. “İktidar her yerdedir, direniş de” sözleriyle savunmasına başlayan Balcı, üzerlerindeki teçhizatlarına rağmen çevik kuvvet polislerinin yaralandığını iddia etmelerine dikkat çekti. Savunmasının devamında kolluk kuvvetlerinin gerçekleştirdiği zorbalık ve katliamlara değinen Balcı, buna rağmen hep mağdur rolüne bürünmelerine değindi.
“Cemaatçi yargının terörüne maruz kaldık”
Saldırıya uğradıkları gün katıldıkları davaya dair hatırlatmalar yapan Balcı, 2013 Ocak ayında 18 meslektaşlarının evleri basılarak 9’unun tutuklandığını, evlerinde bulunan müvekkil mektupları, yasal yayınlar ve dava dosyalarına bile el konulduğunu söyledi. Tutsak meslektaşları için adliyeleri eylem alanlarına çevirerek mücadele ettiklerini hatırlatan Balcı, savcı Zekeriya Öz’ün talimatıyla defalarca saldırıya uğradıklarını, Öz’ün kendileri için “terörist” dediğini aktardı. Haklarında açılan sayısız davadan beraat ettiklerini söyleyerek, Öz’ün de bugün “FETÖ” davasından arandığını belirtti.
“Direnmekten vazgeçmeyeceğiz”
Balcı, savunmasının devamında “İnsanlıktan nasibini almamış bir çevik kuvvet arkamdan defalarca tekmeledi” derken, hakim ise “bakın bunlar kayda geçiyor” şeklinde Balcı’yı “uyardı.” “Kayda geçsin” diyerek savunmasına devam eden Balcı, saldırıda beli kırıldıktan sonra sedyeye konduğunda zafer işareti yapması üzerine “parmaklarını da kıracağız” diyen, duruşma salonundaki çevik kuvvet polisi Osman Tutkun’u teşhis etti. Bu esnada Tutkun’un dalga geçer bir yüz ifadesi takındığı görüldü. Polisin ambulansı zorla Şişli Etfal Hastanesi’ne yönlendirmeye çalıştığını anlatan Balcı, avukatların müdahalesi sonucu Okmeydanı SSK Hastanesi’ne girebildiğini hatırlattı. Vücudunda kalıcı hasar oluştuğunu söyleyen Balcı, Halit Çelenkler, Niyazi Ağırnaslılar’ın geleneğinden gelen avukatlar olarak mücadelelerinden geri durmayacaklarını vurguladı.
AKP-cemaat arasındaki çıkar ilişkisine de değinen Balcı, KHK ihraçlarına ve OHAL zorbalığına karşı direnen kamu emekçilerini dile getirdi. Balcı savunmasını, dava dosyasına dair savunma yapmayacağını ve görüntülerin polis şiddetini tüm açıklığıyla gösterdiğini söyleyerek sonlandırdı. Balcı, hakkında verilebilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemediğini söyledi.
“Sanık” olarak yargılanan Avukat Güçlü Sevimli de polis şiddetini anlattı. Davalar sonrası basın açıklaması yapmalarının doğal olduğuna dikkat çeken Sevimli, hakkında verilebilecek hükmün açıklamasının geri bırakılmasını da kabul etmediğini söyledi.
Yargılanan Avukat Yağmur Ereren de, basın açıklamasını engellemenin kendisinin suç olduğunu belirterek, Balcı’nın belinin kırıldığına, polislerin ise “ellerinde çizikler oluştuğu” yönlü rapor aldıklarına dikkat çekti. Polis tutanağına göre hazırlanan iddianamede polis şiddetinin izinin olmadığına dikkat çeken Ereren, hakkında verilebilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemediğini söyledi.
Polisler hiçbir şey “hatırlamadı”
Avukatların ardından “yaralandıkları” gerekçesiyle şikayetçi olan çevik kuvvet polisleri Ferhat Akçeşme, Bülent Aydın, Muhammet Esat ve Osman Tutkun konuştu. Polislerin hepsi de doğrudan darbe almadıklarını, itiş kakış sırasında “yaralandıklarını”, kendilerini kimin “yaraladığını” teşhis edemeyeceklerini söyleyerek şikayetçi oldular. Aynı zamanda polislerin hepsi, saldırı günü amirlerinin kim olduğunu, yanlarındaki polislerin kim olduğunu, hangi birlikten olduklarını hatırlamadıklarını söyledi. Avukatlara saldırı fotoğraflarında kendilerini “bulamayan” polislerden yalnızca Osman Tutkun kendisini teşhis ederek ekip şefi olduğunu, fotoğraftaki polisleri ismen de bildiğini ancak söylemek istemediğini ifade etti. Tutkun aynı zamanda “polisin devletin temsilcisi olduğu, yaptığı müdahalenin kanunlara uygun olduğu, polisin saldırı değil müdahale yaptığı” yönlü söylemlerde bulundu. Polis Ferhat Akçeşme de, “avukatların üzerine çok gelmesiyle yere düştüğünü, iki gün kendine gelemediğini” iddia etti. Akçeşme’nin aynı zamanda fotoğraflara bakmadan “fotoğrafta yokum” demesi dikkat çekti. Şikayetçi polisler, avukatların kendilerine “ağza alınmayacak hakaretlerde bulunduğunu” da öne sürdüler.
Polislerin ardından savunma yapan avukatlar Bahri Bayram Belen, İbrahim Ergün ve Bülent Şimşek, dava dosyasındaki hukuki çelişkilere dikkat çektiler. Dosyada yalnızca polisin görüntü çözümlerine yer verildiğini, görüntülerin bulunduğu CD’nin olmadığını belirttiler. Ayrıca, ÇHD’li avukatlar hakkında 30 Mart günü yapılmak istenen eylem için toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefetten takipsizlik kararı olduğunu hatırlatarak, “polise direnme” suçunun oluşmadığını ifade ettiler.
Avukatların savunmasının ardından duruşma 13 Ekim 2017 tarihine ertelendi.
İzmir’de ÇHD üyesi avukatlara polis saldırısı
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek olmak için valilik önünde ve adliyede eylem yapan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar polis saldırısına uğradı.
12 Mayıs günü ÇHD üyeleri Av. Emel Diril, Av. İlhan Gül Kireçkaya ve ÇHD Genel Sekreteri Av. Nergiz Tuba Aslan, valilik binası önünde eylem yaparken polis tarafından yerde sürüklenerek gözaltına alındı.
Avukatların gözaltına alınmasına ilişkin açıklama yapan ÇHD İzmir Şubesi de “Onurları, ekmekleri, hayatları ellerinden alınan bu iki insan için ses olmak zorundayız. Zira mevcut hükümet onların yaşamdan kopmalarına göz yumuyor. Ama biz göz yummayacağız” dedi.
17 Mayıs günü ise adliye binasında eylem yapan ÇHD üyesi avukatlar polisin saldırısına uğradı. İzmir Adliyesi’nde İzmir Barosu Vestiyeri önünde toplanarak ‘dayanışma zinciri’ oluşturan avukatlar, polisin “adliye içinde eylem yapmak yasak” dayatmasıyla karşılaştı. Polisin dayatmasını kabul etmeyen avukatlar darp edilerek, yerlerde sürüklenerek adliye dışarısına çıkarıldı.
Avukatlar dışarıda oturma eylemi başlatırken polis biber gazı ve coplarla bir kez daha saldırıya geçti. Nuriye ve Semih için sloganlar atarak saldırıya karşın eylemlerini sürdüren avukatlardan yaralananlar olduğu belirtildi.
Saldırının ardından açıklama yapan avukatlar, en ufak demokratik hakka dahi polisin tahammül edemediğini teşhir ederek “Adalet aramaya her yerde devam edeceğiz” dediler. |