31 Mart 2017
Sayı: KB 2017/13

Kölelik dayatmalarına da, faşist zorbalığa da geçit yok!
Kamu emekçilerinin direnişi ve akademisyenler
Metal işçisi gücüne ve birliğine inanmalı
Metal TİS’lerine doğru
Grev hakkını savunmak için mücadeleye!
AKP’nin ‘Hayır’ çalışmaları
Burjuva siyasetin referandum ekseni
Sınıf devrimcilerinden referandum faaliyetleri
Burjuvazi için söz konusu çıkar ilişkileriyse gerisi teferruattır
Kazanımları korumak ve gerici ablukayı dağıtmak için fiili-meşru mücadele çizgisi
Siyasal gericilik ve kadınlar
İEKK’dan referandum gündemli toplantılar
Yeni Greifler’in, Metal Fırtınalar’ın yolu ‘Meslek Liseliler Birliği’nden geçer!
Filistin’de tek seçenek direniştir!
Yemen’den yansıyan barbarlık tablosu
Suriye’de yeni kanlı planlar
BİR-KAR’dan Almanya’da referandum gündemli paneller
“Genç Karl Marx” filmi ve bir kritik denemesi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Burjuva siyasetin referandum ekseni:

Yalan, demagoji, riyakarlık...

 

Referanduma sayılı günler kala ortalığı yalan ve demagojiler sarmış bulunuyor. Kitleler bir yandan AKP iktidarının yalanlarına, olay ve olguları çarpıtarak kendini ‘ak’lamaya çalıştığı ‘Evet’ propagandasına maruz kalıyorlar. Diğer taraftan CHP’nin başını çektiği burjuva muhalefet ve reformist çevreler, ‘Hayır’ çıkarsa 17 Nisan’da tüm sorunların çözüleceği hayali ile kitleleri sersemletiyorlar. Düzen siyasetinin bu yoğun bombardımanı, emekçi kitleler içerisinde gerici temellerde saflaşmalara yol açıyor, şu veya bu saiklerle düzen siyaseti arkasında sürüklenmelerine neden oluyor.

Açlık ve yoksulluk içerisinde yaşayan emekçilerin bu yalan ve demagojiler ile zehirlenmesi en başta sermaye düzeninin ekmeğine yağ sürüyor. Kurulu düzenin toplum nezdinde tahkim edilmesine hizmet ediyor.

Önümüzdeki günlerde başını AKP iktidarının çektiği gerici propagandanın tırmanacağı ve boğucu atmosferin yoğunlaşacağı ise açık.

Yalan ve demagojide de ‘usta’lar

İşçi ve emekçilerin alınteri üzerinden yükselen kapitalist sistemin çıkarları doğrultusunda çalışan hükümetler, seçim dönemlerinde kitleleri kandırmak için çok daha etkin bir şekilde sahnedeki yerlerini alırlar. “Hizmete” devam edebilmek için ihtiyaç duydukları oy desteğini almak adına şaklabanlıktan alicengiz oyunlarına, rüşvetten baskı ve zora kadar çeşitli yolları kullanmaktan imtina etmezler. En çok başvurdukları yöntem ise işçi emekçilerin umut ve özlemlerini kendi sefil çıkarları için istismar etmektir.

Bir seçim klasiği olan sıraladığımız bu yöntemlerin her çeşidi referandum gündeminde de bolca kullanıldı, kullanılıyor. Özellikle AKP iktidarı ve şefi Tayyip Erdoğan, yalan ve demagoji konusunda gemi azıya almış durumda. Bu konuda ‘usta’laşmış olduklarını dosta düşmana bir kez daha gösteriyorlar. Onlardan farklı bir tutum beklemek abes olurdu. Zira gündemde yer alan referandum AKP iktidarı ve şefi Erdoğan şahsında sıradan seçim dönemlerini geride bırakan bir öneme sahip. Bu nedenle devletin tüm olanaklarını da seferber ederek çok daha yoğun bir referandum çalışması yürütüyorlar.

Gerici ablukayı parçalamak için...

Tüm bu toz duman içerisinde temiz bir hava estirmeye çalışan ilerici-devrimci muhalefet ile sınıf devrimcileri; emekçilere faşist baskı ve zorbalık karşısında tutum aldırmaya çalışıyorlar. ‘Hayır’ tavrını tek adam rejimi kadar, kurulu sermaye diktatörlüğüne karşı bir mücadele ekseni olarak da ele alan sınıf devrimcileri ise; her yanıyla çürüyen burjuva düzen karşısında sosyalizm mücadelesi büyütülmediği sürece gerçek bir kurtuluşun mümkün olmadığını emekçilere anlatıyorlar. Geriye kalan sınırlı zaman dilimi içerisinde sınıf devrimcileri, toplumu saran gerici cendereyi parçalayıp, sermayenin diktatörlüğüne de, sermayenin diktatörüne de ‘Hayır’ tutumunu emekçilere mal etmek için çalışmalarına hız vermelidir.

 

 

 

 

Referandum faaliyetlerinden gözlemler…

Umudu büyütelim!

 

Tüm yılgınlık, bıkkınlık, bezginliklere inat toplumun tümünde biriken bir öfke kabarması var. Neredeyse toplumun üzerine ölü toprağı serpilmiş durumda. İlerici, sol kamuoyu da bundan payını alıyor. İlerici güçlerin önemli bir kısmı bu durumu genel kitle psikolojisiyle açıklıyor. Bu pratikte de güvercin tedirginliğiyle hareket etme durumunu doğuruyor. Ama gerçekler hiç de öyle değil. Yıllar evvel Atilla İlhan katıldığı bir TV programında bir dip dalgadan bahsetmişti. Ve o dip dalga ister '90 kuşağı gençliği, ister x,y,z kuşağı olarak adlandırılsın, kendini Haziran Direnişi'nde göstermişti. İşte bu günlerde de referandum faaliyetleri kapsamında ortaya çıkan bir tablo var. Liseli gençlerden işçi ve üniversiteli gençlere, oradan ev emekçisi kadınlara kadar toplumda bir taraflaşma ve öfke var.

Referandum gündemli faaliyetlerde özellikle liseli ve diğer genç kesimlerde ciddi bir taraflaşma olduğu görülüyor. Sonuçları ne olursa olsun, referandum süreci toplumun tüm kesimlerinde önemli bir politikleşmeye neden oluyor. Aslolan ise toplumda biriken tepkiyi 16 Nisan’a taşıyacak örgütlülükler yaratmak ve bunun adımlarını atmaktır. Düzenin o ya da bu uygulamasından memnun olmayan tüm kesimler rahatsızlıklarını referandum üzerinden belli ölçüde ifade ediyor.

Fakat bu demek değildir ki, bu tepkiler durduk yere sermaye düzeninin temellerine yönelecek. Toplumdaki hoşnutsuzluğun, artan baskının ve gelecek kaygısının belli kesimleri bir arayışa ittiği ortada, referandum faaliyetinde bunu gözlemliyoruz. Bize düşen görev de bu hoşnutsuzlukları işçi sınıfının devrimci programı etrafına kanalize etmektir. Bunu yapmayı başardığımızda geleceği kazanırız ve 16 Nisan sonrasına daha güçlü gireriz. Şimdiye kadar çeşitli sanayi havzalarında yürüttüğümüz faaliyetlerde bunu yapmaya çalıştık. Bu açıdan bugün düne göre daha fazla olanak olduğunu söyleyebiliriz.

M. Güzel


 
§