31 Mart 2017
Sayı: KB 2017/13

Kölelik dayatmalarına da, faşist zorbalığa da geçit yok!
Kamu emekçilerinin direnişi ve akademisyenler
Metal işçisi gücüne ve birliğine inanmalı
Metal TİS’lerine doğru
Grev hakkını savunmak için mücadeleye!
AKP’nin ‘Hayır’ çalışmaları
Burjuva siyasetin referandum ekseni
Sınıf devrimcilerinden referandum faaliyetleri
Burjuvazi için söz konusu çıkar ilişkileriyse gerisi teferruattır
Kazanımları korumak ve gerici ablukayı dağıtmak için fiili-meşru mücadele çizgisi
Siyasal gericilik ve kadınlar
İEKK’dan referandum gündemli toplantılar
Yeni Greifler’in, Metal Fırtınalar’ın yolu ‘Meslek Liseliler Birliği’nden geçer!
Filistin’de tek seçenek direniştir!
Yemen’den yansıyan barbarlık tablosu
Suriye’de yeni kanlı planlar
BİR-KAR’dan Almanya’da referandum gündemli paneller
“Genç Karl Marx” filmi ve bir kritik denemesi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal TİS’lerine doğru

 

Metal sektöründe MESS’e bağlı fabrikalarda ve sendikalarda TİS tartışmaları ve toplantıları başladı. İlk toplantıyı Isuzu işçileri fabrika önünde gerçekleştirdikleri eylemin ardından, sözleşme sürecini değerlendirmek için sendikada gerçekleştirdi. İstanbul Anadolu Yakası şubesinin ardından, Birleşik Metal-İş’in diğer şubeleri de TİS hazırlık toplantılarına geçtiğimiz haftalarda başlamış oldu. TİS komitelerinin seçiminin ardından, fabrikalarda yapılan anket ve toplantılarla taslak hazırlığına başlanacak. Bu arada TİS Komitesi eğitimleri gerçekleşecek.

Geçtiğimiz dönemde benzer bir şekilde süreç başlamış, komiteler seçilmiş, taslak için taban yoklamaları yapılmış ve grev sürecine gidilmişti. Hatırlatmak gerekir ki, 2015 MESS grup TİS ve EMİS TİS’leri de böyle başlamış, görüntüde taban inisiyatifine dayalı bir süreç işletilmişti. Ne var ki, son sözün sözleşmeden yararlanacak işçiler tarafından söylenmediği bir kez daha görülmüştü. Dahası, bu yıl kazanımla bittiği ilan edilen EMİS sürecinin ardından da işten atmalar yönetim tarafından sessizlikle karşılanmıştı. Sonuç olarak; şekilsel olan, görüntüde kalan demokratik işleyiş ve Birleşik Metal-İş yönetiminde cisimleşen icazetçi, meşru-fiili yöntemleri sonuna kadar kullanmayan anlayış bir kez daha metal işçilerine ağır faturalar ödetecektir.

Türk Metal de hazırlıklarına geçtiğimiz dönem başlamıştı. Metal işçilerinin sırtında bir kambur olan Türk Metal çetesi, öncelikle muhalif işçileri işten attırarak sözleşme sürecinde atacağı adımlarda tökezlemek istemediğini ortaya koydu. Fabrikalarda yapılan eğitim toplantılarında “Çok güzel bir sözleşme imzalayacağız” demenin ötesinde sunduğu herhangi bir şey yok. Yine bu toplantılarda MİB ile görüşen, MİB’in sayfasını beğenen işçilerin işten atılacağını, MİB’e yönelik ağır hakaretlerle duyurdu. Türkiye genelinde yapılan şube toplantılarında ise temel konu yine MİB ve ilerici işçileri hedef alan tehdit ve hakaretler oldu. Fabrikalarda ise işçilerin geneli Türk Metal’in yürüttüğü bu işleyişe karşı tepkili. Bu tepkinin örgütlü olmamasından, Türk Metal’in sürekli bunun önüne geçecek hamleler yapmasından dolayı ileriye doğru adım atacak işçilerde ciddi bir basıncın olduğu gözlemleniyor.

İçerisinden geçtiğimiz dönemde tüm bu nedenlerle önceki dönemden daha ciddi ve daha sıkı bir hazırlık süreci içerisinde olunması gerekiyor. Öncelikle geçtiğimiz TİS süreçlerinin zaafiyet alanlarının bilince çıkarılması kritik bir önem taşıyor.

Buradan hareketle şu noktaların altı bir kez daha çizilebilir: Birinci olarak ‘söz, yetki, karar hakkı’ işçiden, komitelerden başkasında olmadan yol yürünmesi kazanmanın anahtarıdır. Kendi yararlandığı sözleşme sürecinde karar beyan edemeyecekse, metal işçisi geçtiğimiz dönemden daha kötü koşullarda çalışmaya zorlanacaktır. Ki bu şekilde olması için sermaye olanca gücüyle çaba harcamaktadır, taban inisiyatifinin geliştirilememesinden olabildiğince yararlanmaktadır. Yani ‘söz, yetki ve karar hakkının’ işçide olmaması için çaba harcamakta, bundan da yararlanmaktadır.

İkinci olarak; metal işçileri sadece kendi fabrikasındaki komitelere sıkışmadan, tüm fabrika komitelerinin koordineli bir şekilde hareket edeceği bir süreç örmelidir. Zira, son anda her fabrikanın kendi başına bırakılması durumu moral kırılmaları beraberinde getirecektir. Bunun önüne geçmek için sendika bürokrasisinden bağımsız fabrikalar arası komiteler oluşturulmalı, bu komiteler süreç boyunca irtibat içerisinde olmalı, kararlarını birlikte almalı, programını birlikte yapmalıdır. Öncü, bilinçli işçiler öncelikli rollerini bunu gerçekleştirerek oynamalıdır.

Fiili meşru mücadele hattı ise kazanmanın bir diğer anahtarıdır. Sonu gelmeyen sosyal yıkım politikalarına, yasa, kural tanımaz uygulamalara karşı işçi sınıfının hayata geçirmesi gereken mücadele pratiği fiili-meşru bir hatta dayanmalıdır. Bunun böyle olduğunu en sınırlı haklarımızın dişe diş mücadelerle kazanmamızdan bilmekteyiz.

Yasaların, kuralların çöpe atıldığı bu dönemde, daha kötü koşullar kapıda işçi ve emekçileri beklemektedir. Bu yönü ile sözleşme sürecinin siyasal yönü de ağırlık kazanacaktır. Daha fazla sömürü ve yağmayı hayata geçirmek için kolları sıvayan AKP-MESS-Türk Metal ortaklığı, işçilerin açık hedefi olmalıdır. Metal işçisinin siyasal bilincinin gelişimi için bir ihtiyaçtır bu aynı zamanda. Kaldı ki, grev yasaklarının ve keyfi uygulamaların had safhada olduğu, sömürüyü perdelemek için manipülatif siyasal tartışmaların hararetli bir şekilde yapıldığı bir dönemde; özgürlüklerin ve demokrasinin bu düzende nerede, ne zaman, kimin için başlayıp bittiğini göstermek eskisinden daha kolay olacaktır.

 

 

 

 

İMES işçileri neden ‘Hayır’ diyor!

 

Ben İMES’te çalışan bir işçi olarak referandumla ilgili İMES işçilerinin tutumlarına dair gözlemlerimi anlatacağım.

Bu süreçte işçi sınıfının çoğunluğu ‘Hayır’ demeye kararlı. Bunun temelinde de sermayenin ağır saldırıları yer alıyor. Bu kapsamda; işçilerin yaşadıkları hak gaspları, ödenmeyen tazminatlar, AKP’nin iktidarı sürecinde artan iş cinayetleri ve daha birçok sebep sıralanabilir. AKP’nin 15 yıllık iktidarı sürecinde birçok söz verip de hiçbir sözünü tutmaması sebeplerin en başında gelmektedir. Gittikçe işçilerin hakları daha fazla gasp edilmeye başlandı. Verilen asgari ücretler bir ailenin geçim standardının altında. Bununla birlikte ücret kesintileri işin ne boyuta geldiğini gösteriyor. Artık işçi sınıfı bu koşullarda hiçbir şeyin düzelmeyeceğini anlamaya başlıyor.

İşçiler referandumda ‘Evet’ çıkarsa, tek adam rejiminde hiçbir hakkın kullanılamayacağını, hak ve özgürlüklerin tamamen ortadan kalkacağını, bunlarla birlikte yaşamın tamamen bir karanlık çağa doğru gideceğini ifade ediyorlar.

Bir Cuma namazı bitiminde cami imamı verdiği fetvada “Referandumda ‘Evet’ diyelim, ‘Hayır’ diyenler teröristtir” gibi sözler sarf etmiş. O esnada bütün cemaatin tepkisini çekmiş. Bir arkadaşımın bana anlattığı ve hemen sosyal medyada paylaşılan olayda imama tepki gösteren birçok işçi arkadaş olmuş. “Madem camide siyaset var biz de ‘Hayır’ diyeceğiz” diyerek o imama karşı net bir tutum almışlar.

Bir başka sohbetimizde bir işçi arkadaşımız üç dönemdir AKP’ye oy verdiğini ifade etti. Kendisine referandumda tutumun ne olacak diye sorduğumda, söyledikleri açıkçası beni şaşırttı. “Ben de ‘Hayır’ diyorum” dedi. Sebebini sorduğumda “Bunca yasa ve sınırsız güç bir kişinin eline teslim edilirse sonumuz hiç iyi olmayacak, daha da karanlık bir sürece gidebiliriz, onun için ben de ‘Hayır’ diyorum” dedi.

İMES işçileri her şeyin farkında. Tek adam diktatörlüğünün işçi sınıfı için dizginsiz sömürü anlamına geldiğini biliyorlar.

Tek yol devrim, tek yol direniş!

İMES'ten bir işçi

 
§