24 Mart 2017
Sayı: KB 2017/12

Referandumdan 1 Mayıs’a...
Referandum ve sendikaların tutumu
İşsizlik, kapitalizmin “velinimeti”
Kamu emekçileri direniyor!
Referandum ve sosyalizmin güncelliği
“Dinler savaşı”ndan medet ummak…
Newroz ateşi Türkiye’nin dört bir yanında yakıldı
Dinci-gerici iktidarın Alevi düşmanlığı
AKP’nin “Nazi” benzetmesi ve kendi kirli sicili
“Aklın, vicdanın, bilimin onaylamadığını yargı onaylamış; bizim için yok hükmünde!”
Gündemdeki referandum üzerine - H. Fırat
Emekçi kadınlar AKP’nin yalanlarına prim vermemelidir
Kürt ve kadın olmak
Hem ucuz, hem de köle bir nesil yaratmak için çalışıyorlar
Tarikat yurtlarında yaşananlar
Suriye’ye karşı savaş yedinci yılında
Hollanda seçimleri ve Avrupa’daki yankıları
Balkanlar’da büyüyen kriz ve savaş olasılığı
Bir savaş andı: Kızıldere!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emekçi kadınlar AKP’nin yalanlarına prim vermemelidir

 

Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP iktidarı yalanlarla, provokasyonlarla, tehditlerle toplumu referandumda 'Evet' vermeye ikna etmeye çalışıyor. Kadınların ikna olması ise AKP iktidarı için özel bir önem taşıyor.

Referandumun gündeme gelmesiyle birlikte AKP Kadın Kolları referandumda kadınlara yönelik nasıl bir çalışma yürüteceklerini açıklamıştı. Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selva Çam, “Bugüne kadar hanelere girip, kadınlara yönelik çalışmalar yapıyorduk, aynı şekilde devam edeceğiz. Kapı kapı dolaşarak, meseleyi anlatacağız” diyerek özellikle işçi-emekçi kadınlara yönelik çalışmalarının hangi yöntemle yürütüleceğini duyurmuştu. Çam, 81 il ve 919 ilçeden çalışma yürüteceklerin katıldığı referandum gündemli eğitim çalışmalarının gerçekleştiğini söylemiş, “Sahada kendini güçlü hisseden, motivasyonları yüksek kadınlarımızı göreceksiniz” demişti. Ayrıca AKP’nin referandum süreci için oluşturduğu strateji ekibi içerisinde de kadın kolları ile koordineli çalışmayı sağlayacak temsilcilerin olduğunu belirtmişti.

AKP’nin işçi ve emekçi kadınları kazanabilmesinin önemli bir aracı olan kapı kapı dolaşma yöntemine verdiği önem bilinmektedir. Çam da bu yöntemi yeni kullanmadıklarını ifade etmiştir. Referandum vesilesi ile AKP’nin kadınlara yönelik ciddi ve sistematik bir çalışma yürüttüğü görülmektedir. Nitekim devrimci-ilerici güçler emekçi mahallelerinde gerçekleştirdiği referandum çalışmalarında AKP Kadın Kolları'na rastlamaktadır.

AKP iktidarı kadınları kendi cephesine kazanmak için kapı kapı dolaşarak ikna etmenin dışında farklı yöntemleri de devreye sokmaktadır. AKP Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selva Çam ve Erdoğan’ın başdanışmanı olan Özlem Zengin’in katılımı ile bir dizi ilde kadınlara yönelik referandum gündemli çeşitli seminer ve organizasyonlar düzenlemektedirler. 8 Mart sürecini de bu amaçla kullandılar.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün içini boşaltarak kendine siyaset malzemesi yapan iktidar temsilcileri Türk-İş, Hak-İş gibi yandaş sendikalar ve kendi düzenledikleri etkinlikler aracılığıyla sözde kadına verdikleri değeri ve önemi anlatan konuşmaları ön plana çıkarttılar. Kadına verdikleri değer (!) ise Suudi Arabistan’da yapılan “Kadın insan mıdır?” panelini aratmayacak tanımlamalarla bir kez daha gözler önüne serildi. Erdoğan “Kadını nisa, yani insan olarak görüp kabul ettiğimizde pek çok sorunun çözüme girdiğine şahit olacağız” dedi, bir yandan da işçi ve emekçi kadınlara 'Evet' çağrısı yaptı.

AKP Kadın Kolları işçi ve emekçi kadınlara yönelik sistematik bir çalışma yürütürken bir yandan da geçtiğimiz günlerde Emine Erdoğan’ın gerçekleştirdiği, Türkiye’nin “önde gelen” iş kadınları, kadın sanatçı ve sporcularını sarayda konuk etmek gibi şov amaçlı etkinlikler de gerçekleştirmektedirler. Bu etkinliklerin propagandası ise burjuva medya aracılığı ile işçi ve emekçi kadınlara yapılmakta, gözleri boyanmaya çalışılmaktadır.

Kısacası AKP iktidarı sahip olduğu bir dizi imkanı seferber ederek kadınları kazanmaya, kendi kirli politikalarına yedeklemeye çalışmaktadır. Çünkü kadınların yaşadıkları çifte sömürü ve karşı karşıya kaldıkları baskı ve saldırılara eylemli tepkiler göstermeleri ve dinamik bir kesimi oluşturmaları onları korkutmaktadır.

Onların korkularını gerçek kılmak, işçi ve emekçi kadınları 'Hayır'da birleştirmek ve devrim mücadelesine kazanmak için tüm gücümüzle çabalayalım. Bu sorumluluk hepimizin!

 

 

 

 

Kadınlar neden ‘Hayır’ demeli?

 

Bu ülkenin en büyük sorunu insan haklarının olmamasıdır. İnsan haklarının olmadığı bir yerde koşullar ne olursa olsun insan her zaman mağdurdur. Bundan en çok kadın ve çocuk etkileniyor. Her gün gazetede, TV veya gözümüzün önünde kadın cinayetleri, çocuk istismarıyla karşılaşıyoruz. Bu olaylara ben zulüm diyorum. Bu olayların bu dereceye gelmesinin nedeni kişilerin hafif cezalarla kurtulmasıdır. Buna “iyi hal indirimi” diyorlar. Ülkenin bu duruma gelmesinin nedeni toplumun sorgulamayan, itaat eden bir hale getirilmesidir. Burada biz kadınlara çok iş düşüyor. Sorgulayacak, her şeyi herkesin görmesi için mücadele edeceğiz. Mücadelenin içinde olmalıyız. Çünkü mücadelenin içinde kadın varsa o haklı bir eylemdir.

İnsanların öldüğü bir ülkede, hakların olmadığı bir ülkede, rejimin tek adamın elinde olması büyük bir felaket olur. Hangi parti olursa olsun siyasette tek adamın olması hiçbir umudun olmaması demektir. Şu anda yaşanılan bu süreçte yandaş kişiler dışında tüm aykırı sesler susturuluyor. Başkanlık sistemi gelince hiçbir yasal hakkımız kalmayacak.

Biz kadınlar her tarafa sevgimizle, gücümüzle ulaşmalı, buradayız diyebilmeliyiz.

Çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakmak için 'Hayır' demeliyiz.

Sokakta öldürülmemek için 'Hayır' demeliyiz. Umudun adı olan biz kadınların sesi gür çıkmalı ki, bu sistemi yıkabilelim.

Bunun için biz de varız ve “HAYIR” demeliyiz.

Sarıgazi’den ev emekçisi kadın

 

 

 

 

Bizi eve hapseden zihniyete Hayır’ diyorum!

Tek adam rejimi, başta kadınlar olmak üzere tüm işçi ve emekçilerin şu anda var olan kırıntı haklarının da yok olması demektir. Biz kadınların kaç çocuk doğuracağına, kürtaj hakkımıza, ne giyeceğimize karışıyorlar. Her türlü gericiliği bizim üzerimizden hayata geçiriyorlar. Bunun için mi referandumda “evet” diyeceğim? Biz kadınları dört duvar arasına sıkıştırıp, hayatta yemek ve ev işleri yapmaya layık görüyorlar. Bence başkanlık rejimi biz kadınlar için sokağa çıkma yasağı anlamına geliyor. Öncelikle ben bir insanım. Kimsenin sığıntısında yaşamak istemiyorum. Bunun için ben “HAYIR” diyorum. Ben şu anda çalıştığım fabrikada taşeron işçisiyim. Önümüzdeki günlerde şirket değişikliği olacak ve biz işçileri kiralık işçi statüsünde çalıştıracaklar. Böyle kölelik koşullarında bizi çalışmak zorunda bırakan bu düzene “HAYIR” diyorum.

Ümraniye’den bir kadın işçi


 
§