24 Mart 2017
Sayı: KB 2017/12

Referandumdan 1 Mayıs’a...
Referandum ve sendikaların tutumu
İşsizlik, kapitalizmin “velinimeti”
Kamu emekçileri direniyor!
Referandum ve sosyalizmin güncelliği
“Dinler savaşı”ndan medet ummak…
Newroz ateşi Türkiye’nin dört bir yanında yakıldı
Dinci-gerici iktidarın Alevi düşmanlığı
AKP’nin “Nazi” benzetmesi ve kendi kirli sicili
“Aklın, vicdanın, bilimin onaylamadığını yargı onaylamış; bizim için yok hükmünde!”
Gündemdeki referandum üzerine - H. Fırat
Emekçi kadınlar AKP’nin yalanlarına prim vermemelidir
Kürt ve kadın olmak
Hem ucuz, hem de köle bir nesil yaratmak için çalışıyorlar
Tarikat yurtlarında yaşananlar
Suriye’ye karşı savaş yedinci yılında
Hollanda seçimleri ve Avrupa’daki yankıları
Balkanlar’da büyüyen kriz ve savaş olasılığı
Bir savaş andı: Kızıldere!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Referandum ve sendikaların tutumu

 

Anayasa referandumuna bir aydan kısa bir süre kaldı. Referandumda 'Evet' çıkması durumunda işçi sınıfı çok daha ağır bir saldırı ile karşı karşıya kalacak. Halihazırda OHAL ve KHK’larla yönetilen ülkede, tek adam rejimine dayalı bir düzene geçilmesiyle artık KHK’lar olağanlaşacak. İşçi sınıfının kırıntı düzeyinde kalan hakları da gasp edilecek. Bir gecede çıkan kararname ile kıdem tazminatı fona devredilebilecek. Grevlerin yasaklanması olağanlaşacak, toplu sözleşmeler işlevsizleşecek ve sendikalar ise varlık yokluk sorunu ile karşı karşıya kalacaklar.

Böylesine ciddi bir gelişme karşısında işçi sınıfının kitlesel örgütleri olan sendikalar cephesinden ciddi bir tepki yok ortada. Tepki bir yana, AKP’nin yandaş sendikaları olan Hak-İş ve Memur-Sen 'EVET' kararı aldıklarını ilan ettiler. Türk-İş suskunluğunu korurken, DİSK ve KESK yalnızca 'Hayır' tutumu alacaklarını deklare etmiş bulunuyorlar.

DİSK ve KESK, referandumda 'Hayır'tutumu almalarına rağmen, bu tutumu örgütlemeye dönük ciddi bir çabayı görmek olanaklı değil. DİSK, üyelerine yönelik gelecek tehdidini anlatmaya ve tutum örgütlemeye girişmezken, KESK ise direniş meydanlarında en güçlü şekilde 'Hayır'ı örgütleyen emekçileri yalnız bırakması ile tutumunun ciddiyetini sorgulatıyor.

Yandaş sendikalar AKP’nin yanında!

AKP, 15 yıllık iktidarı ile toplumu sadece dinci gerici temellerde şekillendirmekle kalmadı, sendikaları da teslim aldı ve bazılarını kendi eliyle palazlandırdı. Kamu alanında Memur-Sen’i, işçi sınıfı içinde Hak-İş’i alabildiğine büyüttü. Türk-İş’i arka bahçesi haline getirdi. Memur-Sen’in üye sayısı son rakamlara göre 956 bine çıkarken, Hak-İş’in üye sayısında %293 oranında artış yaşandı. Hak-İş konfederasyonu, bu artışı sırtını AKP’ye dayamasına ve aynı zamanda ülkenin bir taşeron cumhuriyetine dönüştürülmesindeki katkısına borçlu elbette. Zira en büyük artışın taşeron örgütlenmesinden geldiğini bizzat kendileri açıklıkla ifade ediyorlar. Tabii ki iktidarın olanaklarını kullanarak, belediyelerde, hastanelerde ve diğer kamu işyerlerinde uyguladıkları mobbing ve rüşvetleri gizlemeyi ihmal etmeyen bir açıklık bu. Aynı zamanda iktidarın operasyonları ile başka sendikaları (Liman-İş, OLEYİS vb.) bünyesine katması da cabası. Yine iktidar olanaklarına dayanan baskı ve tehditlerle Hak-İş bünyesine üye yapılmasını da bunlara eklemeliyiz. Çelik-İş sendikasının üye sayısının 37 bine çıkmasında olduğu gibi...

AKP iktidarıyla palazlanan, varlıklarını AKP iktidarına borçlu olan yandaş sendikalar yoğun bir şekilde 'Evet' kampanyası yürütüyorlar. Hak-İş, 'Evet' tutumunu, başkanlık sisteminin siyasal ve ekonomik istikrar sağlayacağı argümanıyla gerekçelendiriyor. İktidarın ağzı ile konuşan Hak-İş yöneticileri işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı saldırıları gündeme getirmiyorlar. Dahası büyümelerini ağırlıklı olarak taşeronlaşmaya borçlu olan ve bunu gizlemeyen Hak-İş yöneticileri, işçilerin basıncıyla taşeron sorununda iktidardan farklı düşündüklerini, iktidarın politikalarından “kaygı duyduklarını” belirtmelerine rağmen, referandum sürecinde taşeron sorununu bile es geçerek gerici-milliyetçi propaganda ekseninde bir çalışma yürütüyorlar.

Türk-İş susmaya devam ediyor!

900 bin üyesiyle Türkiye’nin halen en büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş ise iktidarın arka bahçesi olmaktan gayet memnun görünüyor. AKP iktidarının hamleleri sonucu bazı sendikalar Hak-İş’e kayarken, muhalif kimi sendikalar da AKP’li bürokratların denetimine geçti. Gelinen yerde Türk-İş yöneticileri AKP ile birlikte davranır hale geldi. Türk-İş referandumda tutum açıklamasa da ne yapacağını kestirmek zor olmasa gerek. Örneğin Türk Metal’in gerçekleştireceği, ancak 8 Mart günü kadın işçilerin ölümü sonucu gerçekleşmeyen kurultayda, muhtemeldir ki Tayyip Erdoğan’ın safında yer alacak ve Erdoğan’ın 'Evet' şovuna ortak olacaklardı.

Türk-İş açıktan 'Evet' demeyerek paçayı kurtaracağını sanıyor olmalı. Rejim krizinin derinleştiği ve asıl olarak yargının ele geçirilmesinin hedeflendiği 2010 referandumu sürecinde de Türk-İş tutum açıklamamıştı. Bugün kamu sendikalarının grev ve toplu sözleşme hakkının gasp edilmesine dayanak olan söz konusu referandumda Türk-İş’e rağmen, Türk-İş bünyesindeki 12 sendika o dönem 'Hayır' tutumu almışlar ve ilerleyen süreçte “Sendikal Güç Birliği Platformu”nu kurmuşlardı. Ancak alt kademe sendika bürokratlarına dayanan bu oluşumun ömrü kısa olmuştu. Zaman içinde işlevsizleşen ve muhalefet etme gücünü de kaybeden Sendikal Güç Birliği Platformu bileşenlerinin de gündemdeki referandum sürecinde sesi soluğu çıkmamaktadır.

Şimdilik işçi sınıfının tabandan gelişecek öfkesine hesap verme boyutu bir yana, bugün işçi sınıfına dönük bu kapsamlı siyasal saldırı karşısında tutum almayan ve gerekenleri yapmayan sendikalar, bunun bedelini ağır şekilde ödeyeceklerdir. Keyfi tek adam diktatörlüğü altında erimek, işlevini yitirmek, giderek ıskartaya çıkmak, keyfi şekilde kapatmalara uğramak vb. biçimlerde…

 

 

 

 

Sınıf devrimcilerinden referandum faaliyetleri

 

Sınıf devrimcileri referandum gündemli faaliyetlerini sürdürüyor.

İstanbul

Esenyurt, Yenibosna, Şahintepe, Kadıköy, Kartal, Ümraniye gibi alanlarda işçi ve emekçilere Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun (BDSP) referandum bildirileri dağıtılırken, “Faşist tek adam diktasına da ücretli kölelik düzenine de HAYIR!” şiarlı afişler yapılıyor. Aynı zamanda Kızıl Bayrak gazetesi de işçi ve emekçilere ulaştırılıyor. Faaliyetler semtlerde, fabrikalarda, kahvehanelerde ve pazarlarda sürdürülüyor. İşçi ve emekçilere referandumda ‘Hayır’ deme çağrısını ulaştıran sınıf devrimcileri, sermaye düzenine karşı da mücadele çağrısı yapıyorlar. Yanı sıra işçilerin neden ‘Hayır’ demesi gerektiğine dair toplantılar düzenleniyor.

Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu (EKK) aylık olarak yaptığı kahvaltı-forumu 19 Mart’ta gerçekleştirirken işçi, emekçi kadınların referandumda neden ‘Hayır’ demesi gerektiği üzerinde duruldu. Bu kapsamda ‘Hayır’ çağrılarının kapitalizm teşhirine dönüştürülmesi ve sosyalizm alternatifinin ortaya konabilmesi gerektiği vurgulandı.

Ankara

Sınıf devrimcileri Kızılay Yüksel Caddesi’nde referandum bildirilerinin dağıtımını ajitasyonlar eşliğinde gerçekleştirdi. Dağıtım sırasında yapılan sohbetlerde mücadelenin referandumla sınırlı olmadığı vurgulandı.

Mamak Akşemsettin Mahallesi’nde afişleme yapıldığı esnada polisin engellemesiyle karşılaşan sınıf devrimcileri bölgeden geçen emekçilere ajitasyon çekerek işkenceli gözaltı terörünü teşhir etti. 20 Mart günü Mamak’ta 3 sınıf devrimci afiş yaparken polis tarafından gözaltına alınmıştı.

Bunların yanı sıra Sincan İşçi Birliği 26 Mart Pazar günü saat 13.00’te “İşçiler referandumu tartışıyor neye evet neye hayır” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirecek.

İşçi Kültür Evi de 8 Nisan Cumartesi günü Mamaklı işçi ve emekçileri referandum sürecinde “Sermayenin iktidarına da, faşist diktaya da ‘Hayır’ demek için” düzenleyeceği şenlikte buluşturacak.


 
§