10 Şubat 2017
Sayı: KB 2017/06

Dinci-faşist iktidarın bekası için kuralsız saldırganlık
Krizin bedelini ödememek için örgütlü mücadeleye!
“Gerici-faşist ablukayı püskürtmek boynumuzun borcu olmalıdır”
İşçi sınıfına yasaklı meydan: Taksim!
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-4
İş cinayetlerine dur demek için, daha fazla mücadele, daha fazla örgütlenme!
Dağılsak da göç yollarında, yarın bizimdir bütün dünya
Sınıftan haberler
İşçilerin Birliği Sempozyumu başarıyla gerçekleştirildi!
MESS işe giriş taban ücretlerini fiilen düşürdü
Sınıflı toplumlar ve sınıf mücadeleleri
Metal sektöründe kadın işçilerin durumu ve sorunları-II
KHK’lara karşı “kadın direnişi” üzerine
İEKK’nin 8 Mart çağrısı
Boşanmak zor, öldürülmek kolay!
"Bu pazar kanlı pazar!"
Hem okuyor hem “ölüyoruz”
Dinci iktidar kamu kaynaklarıyla sermayeyi besleyecek
Basına sansürde son nokta: Haber yapmak yasak!
Merkel’in Türkiye ziyareti
10 Ekim Ankara Katliamı davasında 2. duruşma
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hem okuyor hem “ölüyoruz”

 

Yıl 2015, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 1730 işçiden 426’sı inşaat, yol işkolundan..

Yıl 2016, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 1970 işçiden 442’si inşaat, yol işkolundan..

Yıl 2017, henüz 1 ay geçti aradan, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 161 işçiden 32’si inşaat, yol işkolundan... İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin açıkladığı (siz kayıtlara geçebilen diye okuyun) verilerden yansıyanlar bunlar. Sömürüye dayalı bu sistem devam ettikçe, iş cinayetleri de artarak devam edecektir. Şimdi de kameramızı biraz daha yaklaştırarak yitip giden canlardan, öğrenci olan ve çalışmak zorunda kalan birine dikkatleri çekelim. Çok değil, 5 gün önce yarıyıl tatilinde okul masraflarını çıkarmak için çalışmaya başladığı inşaatta üzerine beton bloğun düşmesiyle yaşamını yitirmişti Remzi Ersu. Henüz 22 yaşındaydı. Üzerine düşen beton blokla birlikte tuzla buz olan hayalleri vardı belki. Ancak eğitim masraflarının pahalılığından dolayı çalışmak zorunda kalmıştı. Hepimize geleceğimizin güvencesi(!) olarak gösterilen üniversitelerin, parası olanlar için bir gelecek oluşturduğunu görebilmemiz için daha kaç Remzi’nin hayatını kaybetmesi gerekiyor?

Yaşanan iş cinayetlerinin nedenleri olarak trafik/servis kazası, ezilme/göçük, düşme olarak sıralanıyor bizlere. Bugün çıkarılan her yeni yasayla işçilerin yaşam koşulları daha da zorlaştırılıyor. Gerek güvencesiz, esnek çalışma koşulları, gerek açlık sınırının altında bulunan asgari ücret, (ki daha düşük ücrette çalışanlar da var), gerekse 14-16 saate varan çalışma saatleri ve iş güvenliğinin alınmaması iş kazalarının gerçek sebepleriyken, işçilerin ölümleri kaderleriymiş gibi anlatılabiliyor. Ya da Torun Center’ın sermayedarları çıkıp, işçiler için ‘iyi öldüler’ deme iki yüzlülüğünü gösterebiliyor.

Hal böyleyken öğrenciyken çalışmak zorunda kalan birçok işçi ve emekçi çocuğu için koşullar daha da zorlaşıyor. Eğitimin paralı olmasınının bedelini, çalışırken iş cinayetinde canımızla ödemek zorunda kalıyoruz. Diğer yandan, sermayedarlar için ‘memleket meselesi’ olarak görülen meslek liselerinde de ‘staj’ adı altında binlerce öğrenci sömürülüyor, iş cinayetlerine kurban gidiyor. Örneğin Oğuzhan Çalışkan Gebze’de Filli Boya fabrikasında staj yaparken elektrik akımına kapılarak sömürü çarkında yaşamını yitiren bir canımız. Birçok öğrenci de bugün bu koşullar altında çalışmak ve yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor.

Bugün emperyalist-kapitalist sistemin çarkları çalışmak zorunda kalan nice öğrencinin kanıyla dönüyor, çarklar kırılmadığı sürece de iş cinayetleri devam edecek. Bunun karşısında gençliğin parasız-nitelikli eğitim talebini daha gür haykırmak ve geniş gençlik kesimlerini bu mücadelenin bir parçası yapmak önümüzde bir görev olarak durmaktadır.

P. Sevra

 

 

 

 

DLB faaliyetlerinden...

 

DLB Ümraniye Meclisi toplandı

3 Şubat Cuma günü DLB Ümraniye Meclisi toplandı. Meclis toplantısında öncelikle geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen Devrim Okulu’nun değerlendirilmesi yapıldı. Geçtiğimiz dönem yapılan çalışmalarında değerlendirildiği toplantıda bölgede yapılan çalışmaların önümüzdeki dönem daha da güçlendirilmesi üzerine planlamalar yapıldı. Okul meclislerinin güçlendirilmesi ve yayınlar üzerinden tartışmalar yapılırken, örgütlenme üzerine de deneyim aktarımlarında bulunularak yeni dönemin çalışma programı yapıldı.

Devrim Okulları sonlandı

Devrim Okulları’nın 2. gününde (1 Şubat Çarşamba) gezi düzenlendi. Balat Sahil’de başlayan gezide tarihi mekanlar gezildi. Kadir Has Üniversitesi (Tütün fabrikası), Fener Rum Patrikhanesi, Orhan Kemal’in evi gezildi. Gezi boyunca 6-7 Eylül olayları ve 15-16 Haziran Direnişi üzerine sohbetler edildi. Gezilen mekânlar sınıfsal perspektifle incelendi.

Devrim Okulları’nın 3. gününde (3 Şubat) film izlemek için bir araya gelindi. Bir Alman lisesinde geçen ve otokrasi üzerinden faşizmi ve amaçsızca örgütlenmenin gelebileceği boyutları anlatan “Dalga” filmi izlendi. Filmin ardından yapılan sohbetlerle Devrim Okulları sonlandırıldı.

Kartal’da meslek liselilere mücadele çağrısı

Sömestr tatili sona ererken meslek liseli DLB’liler 4 Şubat Cumartesi günü İstanbul Kartal’da yapılan yazılamalarla liselileri mücadeleye çağırdı. Meslek lisesi çevresine ve öğrencilerin geçiş güzergahına yapılan yazılamalarda eşitsiz, niteliksiz eğitim, ucuz işçilik, eğitimden kesilen fakat savaşlara aktarılan bütçe, okullardaki müşterileşme gündemleştirildi.

Ankara’da devrimci faaliyete saldırı

Devrimci Liseliler Birliği okulların açıldığı ilk günden itibaren DLB’nin sesini liselere taşımaya başlarken Batıkent Lisesi’nde yazılama yapan iki DLB’li 6 Şubat Pazartesi gübü sermayenin kolluk güçleri tarafından gözaltına alındı.

Gözaltına alınan DLB’liler “çevreye zarar vermek” gerekçesiyle 227 lira “para cezası” kesilerek serbest bırakıldılar.

 

 

 

 

DGB yeni dönemi planladı

 

Çeşitli üniversitelerden DGB’liler geçen dönemi değerlendirmek ve yeni dönemi planlamak için 6 Şubat Pazartesi günü bir araya geldi. Toplantıya gündemler belirleyerek başlayan DGB’liler siyasal süreç ve referandum, yeni dönemde üniversitelerde işlenecek politik hat ve GMYK kararlarını tartıştı.

Yakın dönem gençlik mücadelesi üzerine sohbet edildi. Devrimci Gençlik Birliği’nin misyonu üzerine gerçekleşen sohbette, 6. Filo’nun denize dökülmesinden Komer’in arabasının yakılmasına ve ‘68 bahar dönemi hareketliliğine değinilerek gençliğin her zaman toplumun en dinamik kesimi olduğu ifade edildi.

Ardından siyasal süreci değerlendiren DGB’liler dönemin krizler, bunalımlar ve savaşlar dönemi olduğunu belirterek yükselen gericiliğin, ırkçı şoven dalganın dönemin gelişmeleri olduğunu konuştular. Bunun karşısında ise örgütlülüğün yükseltilmesine, üniversitelerde meclisler oluşturmak ve bundan yola çıkarak gündeme müdahale etmek gerekliliğine vurgu yaptılar.

Referandum, başkanlık tartışmaları ve bu çerçevede alınacak tutumun asgari ve ilkesel boyutlarını tartışan DGB’liler, gündemi bu dönem üniversitelerde işlemenin gerekliliği üzerinde durdu.

Sistemin krizinin işçi ve emekçilere, gençliğe topyekun bir sosyal yıkımı dayattığı, bunun panzehri olarak mücadelenin büyütülmesi gerektiği tartışıldı. Emperyalist savaş gerçekliğini dönemsel olarak işlemenin önemi üzerinde duruldu. Gerici eğitim müfredatına ilişkin gerçekleşecek imza kampanyası ile “gerici piyasacı eğitime son!” şiarını yükseltmek gerekliliği ortaya konuldu.

Sonrasında dönem değerlendirmesi yapılarak yerel deneyimler aktarıldı. Taşra üniversiteler, Meslek Yüksek Okulları ve İstanbul’daki üniversitelerin tablosunun aktarımı yapıldı. Geride kalan dönem boyunca DGB’nin yaptıkları, yapamadıkları ve eksiklikleri tartışıldı.

Bu tartışmalardan çıkarılan derslerle bu döneme yüklenmek gerekliliğine vurgu yapılarak yerel meclislerin kurularak etkili bir şekilde işletilmesi kararıyla toplantı sonlandırıldı.

 
§