10 Şubat 2017
Sayı: KB 2017/06

Dinci-faşist iktidarın bekası için kuralsız saldırganlık
Krizin bedelini ödememek için örgütlü mücadeleye!
“Gerici-faşist ablukayı püskürtmek boynumuzun borcu olmalıdır”
İşçi sınıfına yasaklı meydan: Taksim!
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-4
İş cinayetlerine dur demek için, daha fazla mücadele, daha fazla örgütlenme!
Dağılsak da göç yollarında, yarın bizimdir bütün dünya
Sınıftan haberler
İşçilerin Birliği Sempozyumu başarıyla gerçekleştirildi!
MESS işe giriş taban ücretlerini fiilen düşürdü
Sınıflı toplumlar ve sınıf mücadeleleri
Metal sektöründe kadın işçilerin durumu ve sorunları-II
KHK’lara karşı “kadın direnişi” üzerine
İEKK’nin 8 Mart çağrısı
Boşanmak zor, öldürülmek kolay!
"Bu pazar kanlı pazar!"
Hem okuyor hem “ölüyoruz”
Dinci iktidar kamu kaynaklarıyla sermayeyi besleyecek
Basına sansürde son nokta: Haber yapmak yasak!
Merkel’in Türkiye ziyareti
10 Ekim Ankara Katliamı davasında 2. duruşma
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi sınıfına yasaklı meydan: Taksim!

 

İstanbul Valiliği, bu yıl yapılacak gösteri ve yürüyüşlerin yerleri ve güzergahlarına ilişkin açıklamasında Taksim Meydanı’na yer vermedi. OHAL’siz dönemlerde de yasaklı olan Taksim Meydanı’nın OHAL yasaklarının 12 Eylül’ü aratmadığı günlerde yasaklanması elbette şaşırtmadı. Valilikten yapılan açıklamada, gösteri ve yürüyüşler için Yenikapı ve Maltepe sahilindeki alanlar, Bakırköy Cumhuriyet Meydanı, Bakırköy Cumartesi Halk Pazarı, Kadıköy Yeni Salı Pazarı, Kartal Meydanı, Pendik Cumartesi Pazarı ve Beylükdüzü Fatih Sultan Mehmet Cami Otopark alanı adres gösterildi.

Yasaklı ve kanlı meydan Taksim!

Yıllardır işçi ve emekçilerin eylemlerine kapatılan, 1 Mayıslar’da yasaklanan Taksim Meydanı, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından “darbe karşıtı” eylemlere açılmıştı. Gerici iktidarın gösterileri olan “demokrasi şölenleri”ne açılan meydanda CHP de miting düzenlemişti. Buna karşın, sermaye devleti bu yıl da miting yapılabilecek alanlar arasında Taksim Meydanı’na yer vermeyerek, “toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü” hakkının kullanımında sıra işçi ve emekçilere geldiğinde bu hakkın bir geçerliliği olmadığını gösterdi. İşçi sınıfı için siyasal ve tarihsel anlamı olan bir alanın, diğer tüm kesimlere açık olmasına rağmen emekçilere kapatılması, sermaye düzeninin sınıf tutumunun bir yansımasıdır. Alanın kapatılmasında AKP gericiliğinin Taksim korkusunun da ayrı bir yeri bulunuyor.

İşçi sınıfının tarihe bedel ödeyerek kaydettiği Taksim Meydanı 1 Mayıs meydanıdır. İşçi sınıfı için en büyük önemi buradan gelmektedir. Herhangi bir kentin herhangi bir büyük meydanından çok ayrı bir yeri ve önemi, aynı zamanda çok ayrı bir mazisi vardır. Bununla birlikte Arjantin’de Plaza de Mayo Meydanı, Fransa’da Bastille Meydanı, Mısır’da Tahrir Meydanı neyse Türkiye’de Taksim Meydanı odur. Taksim bir simgedir.

Sermaye sınıfının ve AKP’nin Taksim korkusunun gerisinde de bu vardır. Haziran Direnişi sırasında Taksim Meydanı’nında buluşan yüzbinler Taksim’i yeniden güncelleyerek milyonlarca insanın kalbinin çarptığı meydan haline getirmişti. Taksim, AKP gericiliğine karşı öfkenin mayalandığı, saldırıya geçtiği bir kaledir aynı zamanda.

1 Mayıs mitingleri gündeme geldiğinde “Alanın böylesi kalabalıkları almayacağı”, “Bir miting meydanı olmadığı” yalanına başvuranların 15 Temmuz sonrası büyük mitinglerini burada yapmış olması Taksim Meydanı’na karşı bir politik saldırıdır. İşçi sınıfının, milyonlarca emekçinin bu mevzisini siyasal olarak ele geçirme, aynı zamanda onu sıradanlaştırma çabasıdır. Fakat bu çabanın, işçi sınıfı ve emekçiler için Taksim Meydanı’nın önemini ortadan kaldırmayacağını hem sermaye sınıfı hem de AKP çok iyi bilmektedir. Taksim bu yüzden işçi ve emekçilere yasaklıdır.

AKP gericiliği Taksim’i kitlesel 1 Mayıslara, yeni Haziranlar'a yol açmaması için yasaklarken başka hamlelerde yapmaktadır. Taksim’i siyasi hamlelerle, yasaklar ve saldırılarla yok edemeyenler şimdi orayı hem sermayeye hem de dinsel gericiliğe açmaktadır. Taksim Sular İdaresi’nin hemen arkasında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait alana inşa edilecek cami projesine göre, 12 bin 574 metrekarelik inşaat alanının bin 210 metrekaresi ibadet alanı olacak. Geri kalanı çok amaçlı salon, sergi alanı, otopark, dernek ve vakıf alanları olacak. Topçu Kışlası’yla başarılamayanlar şimdi bu proje ile hayata geçirilmek istenmektedir. Taksim’i sermayeye rant alanı olarak sunanlar bunu cami yapıyoruz diyerek kutsamak istiyorlar. Bu şekilde aynı zamanda Taksim’e sahip çıkmak isteyenleri gerici yığınlara hedef göstereceklerdir.

Ancak tüm bu çabalar beyhudedir. Taksim işçi sınıfının kanlarıyla sulanmış bir meydandır. İşçi sınıfına ve emekçilere ait olmaya devam edecektir.

 

 

 

 

Kamu emekçilerine polis saldırısı

 

İhraç, soruşturma ve tutuklama saldırılarını protesto etmek isteyen kamu emekçileri her gün sermaye devletinin fiziki saldırılarıyla da karşılaşıyor. Kamu emekçilerinin eylemlerine saldıran polis emekçileri gözaltına almaya devam ediyor. Ancak kamu emekçilerinin direnişi ve eylemleri de baskılara ve saldırılara karşı devam ediyor.

Malatya’da emekçilerin Emeksiz Meydanı’nda, ihraçlara karşı direnişinin 26. gününde (4 Şubat) KESK de desteğe geldi. Emekçilerin bir araya gelerek ihraçlara karşı direnişi ve dayanışmayı yükseltmesine tahammül edemeyen polis “izinsiz eylem” bahanesiyle her gün sürdürdüğü gözaltı saldırısını yine hayata geçirdi. Bu sefer alana konuşlandırdığı çevik kuvvetle emekçilere saldıran polis onlarca emekçiyi gözaltına aldı.

Ankara Sakarya Caddesi’nde KESK’in atılan kamu emekçileri ile ilgili 4 Şubat’ta düzenleyeceği etkinlik polisin saldırısıyla karşılaştı. Etkinliğe katılmak için sloganlarla alana giden ihraç olan emekçilere polis azgınca saldırdı. Mahmut Konuk ve Eğitim Sen Ankara 4 No’lu Şube yöneticisi Gülhan Şimşek’in de aralarında bulunduğu kamu emekçileri yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı.

Akademisyen Nuriye Gülmen’in Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde başlattığı direniş de 3 ayı geride bıraktı. Acun Karadağ, Semih Özakça, Veli Saçılık ve Cemal Yıldırım da Gülmen ile birlikte direnişi sürdürüyor.

Alev Şahin’in Düzce’de başlattığı direniş ise ikinci haftasında devam ediyor.

İstanbul Kalkınma Ajansı’ndaki işinden ihraç edilen Betül Celep’in Kadıköy’deki Khalkedon Meydanı’nda 23 Ocak’ta başlattığı direniş de dayanışma ve desteklerle devam ediyor.

KESK İstanbul Şubeler Platformu’nun Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda başlattığı Cumartesi eylemi de devam ediyor.

 

 

 

 

Yargı iş cinayetlerinin sorumlularını cezalandırmıyor”

 

Adalet Arayan İşçi Aileleri, her ayın ilk Pazar günü yapılan Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin 58.’sini 5 Şubat’ta gerçekleştirdi. Eylemde iş cinayetlerinin üzerinin “kader, fıtrat” denerek kapatılmasına tepki gösterildi. Yalnızca iş cinayetlerinde değil, sokaklarda gerçekleşen patlamalarda da insanların katledildiğine dikkat çekildi.

Galatasaray Lisesi önündeki eylemde 2008’deki Davutpaşa patlamasında eşini kaybeden Arzu Cesur basın açıklamasını okudu. 2015’te en az 1703, 2016’da en az 1924, 2017 Ocak ayında ise en az 161 iş cinayeti yaşandığına dikkat çekilen açıklamada 3 Şubat 2011’de OSTİM ve İvedik’te gerçekleşen patlamalarda yaşamını yitiren işçiler anıldı. Basın açıklaması 28 Nisan’ın İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü ilan edilmesi istenerek sona erdi.

Açıklamanın ardından, 2013 yılında Esenyurt’taki Özel Doğa Hastanesi’ndeki iş cinayetinde oğlunu kaybeden Erdinç Eroğlu söz alarak geçen 3 yıla rağmen davada bir mesafe alınamamasını teşhir etti.

2008’deki Davutpaşa patlamasında eşini kaybeden İdris Çabuk da dava sürecine dair bilgi vererek ancak 2 yıl sonra dava açıldığına dikkat çekti.

CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu da iş kazalarının kader olmadığını söyleyerek yasama, yürütme ve yargının iş cinayetlerinin sorumlularını gerekli şekilde cezalandırmadığına dikkat çekti.

Avukat Berrin Demir ise Soma, BEDAŞ ve Gemlik Gübre’de yaşanan iş cinayetine ilişkin davaları hakkında bilgi verdi. Konuşmaların ardından 2016 İş Cinayetleri Almanağı tanıtılarak eylem sonlandırıldı.

 
§