16 Aralık 2016
Sayı: KB 2016/47

Birleşik direniş, fiili-meşru mücadele!
Sermaye ekonomik krize “çözüm” arıyor
Sermayedarları kurtarma paketi!
Kanla beslenen bir düzen
Bu pisliği devrim temizler
İki stratejik ortağın Mavi Marmara anlaşması
15 Temmuz’dan yansıyanlar
İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret için mücadeleye!
DEV TEKSTİL GMYK Aralık Ayı Toplantı Sonuçları
İşçi direnişleri ve eylemler devam ediyor
Krizler içerisinde debelenen düzene karşı, devrimci bir sınıf hareketi için ileri! - Onur Kara*
Asya-Pasifik: Emperyalistler arasındaki çatışmanın yeni alanı
Halep Suriye ordusunun denetimine geçti, savaş devam ediyor
Avrupa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru
AB ve avro cephesindeki gelişmeler üzerine
Bir kadın cinayeti ve Alman devletinin kirli sicili
Artık yeter! Sizinle kardeş değiliz
Maraş Katliamı’nın 38. yılı
19 Aralık Katliamı'ndan bugüne…
“19 Aralık’ta direniş bayrağını daha yukarıya yükselttik!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Krizin faturasını ödememek için;

Birleşik direniş, fiili-meşru mücadele!

 

Ekonomik kriz olgusu Türkiye gündeminin ilk sıralarındaki yerini korumaya devam ediyor. AKP iktidarı çeşitli manipülasyonlarla ve demagojik söylemlerle tabloyu tersyüz etmeye çalışsa da; kurda yaşanan dalgalanmalar, günbegün tırmanan işsizlik, ekonomik büyüme oranlarında önüne geçilemeyen düşüş, para ve sermaye akışında yaşanan durgunluk vb. her yeni gelişme krizin ne denli ciddi boyutlara sahip olduğunu gösteriyor.

Elbette Türkiye’de faaliyet yürüten sermaye çevreleri mevcut tablonun farkındalar. Bu nedenle AKP iktidarının “kriz bir kez daha teyet geçecek” yalanını ciddiye almıyorlar. “Dolarını bozdur” türünden şovlarla mevcut krizin aşılamayacağını ise fazlasıyla biliyorlar. Zira ortada yılların birikimi üzerinde cereyan eden ve dünya kapitalist sistemini de pençessine almış bulunan, dahası Türkiye kapitalizminin kendine has yapısal sorunları ile içiçe gelişen bir kriz olgusu yer alıyor.

Gerçekte AKP iktidarı ve temsilcileri de durumun gayet farkındalar. Kriz üzerinden gündeme getirdikleri “teyet geçecek” vb. argümanlar ise, temelde işçi ve emekçilerin bilincini bulandırmayı amaçlıyor. Çünkü sermaye ve ona hizmette kusur etmeyen AKP iktidarı yaşanan ağır ekonomik krizin reçetesini işçi sınıfı ve emekçilerin önüne koymaya hazırlanıyor. Bunun için gece gündüz demeden hummalı bir şekilde çalışıyor, “reform paketlerine” doldurdukları acı faturayı emekçi yığınlara ödetmenin yollarını arıyorlar. Son Ekonomi Koordinasyon Kurulu kararlarına ve 2017 bütçe planına bakmak bile bu açıdan yeterli olacaktır.

Sermaye krizi fırsata çevirme peşinde

2017 yılına ciddi bir kriz olgusuyla girilirken, sermaye çevreleri bu durumu kendileri adına fırsata çevirmek için çok yönlü bir hazırlık yürütüyor. Bu hazırlığın işçi sınıfı adına ne anlama geldiği ise açık; kitlesel işçi kıyımları, ücretlerin erimesi, çalışma koşullarının ağırlaşması, sosyal hakların gaspı, artan vergi yükü, temel tüketim mallarına yapılacak zamlar vb...

AKP iktidarı da bu konuda sermayenin ihtiyaç duyduğu düzenlemeleri yapmak için kolları sıvamış durumda. En başta sermayenin “güven” ve “istikrar” arayışına yanıt vermeye çalışan devlet, olası iflas ve çöküş riskleri karşısında işçi ve emekçilerin sırtından elde ettiği birikimleri sermayeye peşkeş çekmeye hazırlanıyor. EKK kararlarına bakıldığında açıkça görülüyor ki; sermaye devleti mevcut fonlarda birikmiş olan paraları yok pahasına sermayeye kredi ve olanak olarak sunmaya hazırlanıyor. Yeni yatırımlara teşvik adı altında ülkedeki zenginlikleri ve birikimi sermayeye peşkeş çekmek için yeni düzenlemelerin altına imza atıyor. Bütçe planlamısında “tasarruf” adı altında emekçilere kemer sıkma politikaları dayatıyor.

Tüm bu tablo, AKP iktidarının krizi fırsata dönüştürmeye çalışan sermaye için nasıl bir seferberlik içinde olduğunu açıkça gözler önüne seriyor.

Sermayenin çok yönlü saldırıları öfke ve huzursuzluğu mayalıyor

Sermaye ve devleti işçi ve emekçileri hedef alan saldırı hazırlığını hummalı bir şekilde yürütürken, 2017 yılına sınıf ve kitle hareketi açısından önemli potansiyellerle birlikte giriliyor. Bunun en yakın örenği ise önceki yıllar içerisinde metal iş kolunda yaşanan grev ve direnişler oldu. Bugün ise EMİS kapsamında devam eden TİS sürecinde yaşanan eylemli çıkışlar, metal iş kolundaki mücadele dinamiklerinin ne denli diri olduğunu gözler önüne seriyor. Dahası, OHAL koşullarında artan baskılara rağmen sınıfın farklı bölüklerinde işten çıkarmalara ve kölelik dayatmalarına karşı eylemli süreçler yaşanmaya devam ediyor.

Tüm bunlara ek olarak asgari ücret ve Ocak zamaları üzerinden sermayenin sıfır zam dayatmaları, kriz gerekçesi ile gündeme getirilen kitlesel işçi kıyımları, kıdem tazminatı vb. hakların gaspına yönelik düzenlemelerin hayata geçirilmesinin işçi ve emekçiler içerisinde öfke ve huzursuzluğu derinleştireceğini belirtmek gerekiyor.

2017 yılı ile birlikte, başta metal işkolu olmak üzere kimi sektörlerde TİS sürecine girilmesi ise -ki kriz gerekçesi ile sermaye bu süreçlerde de acı faturayı sınıfın önüne koyacaktır- sınıf hareketi cephesinde yer yer eylemli çıkışları gündeme getirebilir. Fakat bu kadarı sermayenin çok yönlü saldırılarını geri püskürtmek için yeterli değildir.

Kölelik dayatmalarına karşı birleşik direniş, fiili-meşru mücadele

Sermayenin kölelik dayatmalarını geri püskürtmek ve krizin acı faturasını reddetmek için işçi sınıfnının öncelikle taban örgütlerine dayalı birleşik, kitlesel bir direniş hattı örmesi ve fiili-meşru mücadele çizgisini esas alması kritik bir önem taşımaktadır. Zira sermaye düzeni bugüne kadar bir dizi saldırıyı işçi ve emekçilerin örgütsüzlüğünden güç alarak hayata geçirmiştir.

Bu nedenle; başta öncü-devrimci işçiler olmak üzere, sınıf mücadelesi içerisinde yer alan güçler bu gerçeği akıldan çıkarmamalı, sermayenin kapsamlı saldırılarına karşı işçi sınıfı içerisinde gelişebilecek mücadele dinamiklerini birleştirme ve büyütme yaklaşımı ile hareket etmelidir. Öncü-devrimci işçiler ve sınıf devrimcileri bu süreci “Krizin faturasını kapitalistler ödesin!” üst başlığı altında; “İşten atmalar yasaklansın”, “Herkese iş tüm çalışanlar iş güvencesi”, “İnsanca yaşama yeten vergiden muaf asgasri ücret”, “Grev yasaklarına son”, “Savaşa değil emekçiye bütçe”, “OHAL kaldırılsın”, “Sınırsız söz, basın ve örgütlenme özgürlüğü” vb. taleper üzerinden örmeli, her adımda sınıfın birliğini güçlendirecek, fiili mücadelenin önünü açacak bir pratik hat izlemelidir.

 
§