2 Aralık 2016
Sayı: KB 2016/45

Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!
AB-Türkiye arasındaki emperyalist düğüm
Ekonomik kriz, riskler ve görevler
Kral çıplak!
OHAL’de direniş!
Tarikat yurdunda yangın: 11 öğrenci yaşamını yitirdi
Şirvan madenci katliamı ve iş cinayetleri üzerine
Günsan direnişçileri: Önemli olan işçilerin birlik olması
MİB MYK Kasım Ayı Toplantısı Sonuçları
DİSK: Asgari ücret net 2 bin TL olmalıdır
Devlet, işlevi ve akıbeti üzerine…
Avrupa’da siyasal gericilik dönemi ve faşizm tehlikesi
Halep, Rakka, El Bab üçgeninde savaş kızışıyor
Küba Devrimi'nin komutanı: Fidel Castro
Fidel ezilen milyonların kalbinde yaşamaya devam ediyor!
Ticarethane değil üniversite için sonuna kadar mücadele!
İEKK’dan 25 Kasım eylem ve etkinlikleri
Siyasi tutsaklarla dayanışmaya
Emperyalist savaşa ve yıkıma karşı mücadeleye
Rejim krizi ve beklentiler
Çocuk istismarı ve travma
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Küba Devrimi'nin komutanı: Fidel Castro

 

Fidel Castro, 90 yıllık yaşamı boyunca insanlık tarihine mal olacak sayısız değerin altına imza atarak ölümsüzleşti. Küba tarihi ile özdeşleşen efsanevi devrimci Che’nin silah arkadaşı olan Castro’nun yaşamı ve mücadelesi dünya devrim tarihine adını yazdırdı ve ardında bıraktığı miras eşsiz bir deneyim olarak devrim tarihinde yerini aldı.

Başta Küba halkının ve dünyanın dört bir yanında devrim mücadelesine omuz veren işçi ve emekçilerin ölümsüzlüğe uğurladıkları Castro’yu anlatmak bugün aynı zamanda Küba’nın emperyalizme karşı verdiği mücadeleyi anmak demektir. Zira Castro, Che ve diğer Kübalı devrimcileri tarih sahnesine davet eden şey Küba’nın içinde bulunduğu sosyo-ekonomik koşullar idi.

*

İspanyolların egemenliği altında geçen 1800’lü yıllarda kölecilik ve feodal üretim ilişkileri hakimdi. Küba halkı 1800’lerin ikinci yarısında 10 yıllık bir savaşım sonucunda İspanyolları adadan atmayı başardı. Fakat yaşadığımız dönemden kulağımıza tanıdık gelen “kurtarıcı” sıfatını o dönemlerden miras alan ABD, çok geçmeden adada egemenliğini kurdu. ABD ve onun kuklası olan diktatörlüklerle tanışan Küba halkı İspanyolların ardından savaşımlarını bu yeni düşmana ve onun yerli işbirlikçilerine karşı başlattı.

Küba Ulusal İşçi Federasyonu önderliğinde yapılan işçi grevlerinin, açlık yürüyüşlerinin hedefi salt ekonomik mücadele değil aynı zamanda Machado diktatörlüğü idi. Sınıf savaşımının keskinleşen eşiklerinde federasyon dikta tarafından yasa dışı ilan ediliyor, bu hamleye karşılık işçiler genel greve gidiyor, kırsallarda köylü birlikleri kuruluyordu. Ağustos 1933’te Havana’da gerçekleştirilen katliamda binlerce işçinin can vermesi üzerine başlayan genel grev ulusal boyutta bir ayaklanmaya dönüşüp diktatörlüğü alaşağı ediyordu. Ancak, var olan devrimci önderlik boşluğu kısa zamanda Batista’nın bir kez daha kurtarıcı söylemleri ile başa gelmesine ve kendi diktatörlüğünü kurmasına sebep oldu.

Kübalı işçiler ve emekçiler ABD ve onun kuklası diktatörlere karşı verdikleri mücadele ile sınıf savaşımını büyütürken öğrenci hareketi içinde ileriye çıkan Fidel, 165 arkadaşı ile birlikte 26 Temmuz 1953’te Moncada baskınını gerçekleştirdi. Başarısız olan baskın Küba tarihinde önemli bir sayfanın açılışını beraberinde getirdi. Tutuklanan Fidel’in savunması bir manifesto olarak tüm Küba’da yankılandı. 15 yıla mahkûm edilen ancak çıkan afla beraber 21 ay sonra serbest kalan Fidel mücadeleyi büyütmeye devam etti.

Adını Moncada baskınından alan 26 Temmuz Hareketi Fidel’in 1955 yılında Amerika’ya geçmesi ile kuruldu. İspanya İç Savaşı'na katılan Kübalı Alberto Bayo yönetiminde gerilla savaş eğitimleri alan devrimciler 2 Aralık 1956’da Granma yatıyla Küba’ya döndü. Fakat Oriente’de yaşanan çatışmalarda ancak aralarında Fidel, kardeşi Raul Castro ve Che’nin olduğu 12 devrimci Sierra Maestra dağlarına ulaşabildi. Bu andan itibaren 26 Temmuz Hareketi Küba’da mücadeleyi ören ana karakter olarak sahnede yerini aldı. Fidel’in savunmasında önerdiği üzere küçük ve topraksız köylünün, sanayi proletaryasının, orta sınıfın ve küçük burjuvazinin bazı kesimlerinin ittifakını hedefleyen hareket mücadele biçimini esas olarak gerilla savaşına dayandırdı. Sierra Maestra dağlarında konumlanan hareketin kentle kurduğu sıkı bağlar zaferi beraberinde getirdi.

Kentte Batista diktatörlüğüne karşı eylemler ve grevler yoğunlaştı. Öğrenci hareketi gelişiyor, sokak çatışmaları şiddetleniyordu. 1955 sonlarında şeker sanayiinde genel greve gidildi. Las Villas kentinde barikat savaşlarına dönüşen grevin ardından 26 Temmuz Hareketi’nin kent örgütlenme sorumlusunun katledilmesi üzerine 30 Haziran 1957’de Santiago’da ilan edilen genel grev de barikat savaşına döndü. İş bırakma bütün bölgeye yayılırken donanma ayaklanması ile bir başka kent birkaç gün isyancıların denetimine geçiyordu. Barikat savaşlarına, genel grevlere karşılık şiddetini arttıran diktatörlük Küba halkının onurlu mücadelesi ile yıkıldı.

*

Gerilla savaşı ve işçi grevlerinin sarsıcı etkileriyle yıkılan diktatörlüğün yerine Küba’da sosyalizmin eşitlik ve özgürlük rüzgarları esmeye başladı. Diktatörlüklere karşı verilen mücadele içinde şekillenen Küba halkı devrimci-demokrat hükümetine sahip çıkıyor, ABD’nin saldırılarına, komplolara, karşı devrimci ayaklanmalara Kübalı işçi ve emekçiler sokakları zaptederek yanıt veriyordu. Ağır ambargolara rağmen sosyalist politikaları hayata geçirmeye çalışan Küba, sınırlı kaynaklarıyla dahi sağlık, eğitim gibi alanlarda yarattığı başarılarla kapitalist dünyanın hayranlığını üstüne çekmeyi başardı.

Küba’da sosyalist bir toplumun inşasından söz edilemese de Küba Devrimi, dünya devrim tarihindeki özgün yerini almıştır. Küba Devrimi'nin mimarı ve komutanı olan Fidel Castro da devrim tarihinin kızıl sayfalarına adını büyük harflerle yazdırmıştır. Ve insanlık Fidel Castro şahsında devrim davasına omuz veren ve önderlik eden devrimcileri onurla anmaya devam edecektir.

 

 

 

 

Fidel Castro yaşamını yitirdi

 

Küba Devrimi’nin lideri Fidel Castro 26 Kasım Cuma günü yaşamını yitirdi.

90 yaşında yaşamını yitiren Castro, uzun zaman sonra ilk kez geçtiğimiz Nisan ayında Küba Komünist Partisi’nin 7. kongresinde konuşmuş, “Belki bu salondaki son konuşmam olacak. Kongrenin belirlediği tüm adaylara oyumu verdim, davetiniz ve beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Başta yoldaş Raul Castro olmak üzere hepinizi olağanüstü çabalarınız için kutlarım. Yola koyulacağız, geliştirmemiz gerekenleri düzeltip geliştireceğiz olanca bağlılığımızla ve gücümüzü birleştirerek” demişti.

Kongrenin kapanış konuşmasını yapan Castro “Yakında 90 yaşında olacağım. Yakında ben de diğer önderler gibi gideceğim. Elbette hepimizin zamanı gelecek. Ancak Kübalı komünistlerin idealleri, inançları bu dünya için, insanlık için fayda sağlamaya devam edecek. Bu idealler için savaşmaya devam etmeliyiz” diye konuşmuştu.

Fidel için yüz binler buluştu

30 Kasım günü Küba’nın başkenti Havana’da bir milyonu aşkın kişi, Küba Devrimi’nin lideri Fidel Castro için bir araya geldi. Devrim Meydanı’nda yapılan törenle Castro anıldı.

Törene Küba Devlet Başkanı Raul Castro ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun yanı sıra dünyanın pek çok ülkesinden liderler katıldı. Rusya, Çin, İran, Ekvador, Vietnam, Güney Afrika Cumhuriyeti gibi pek çok devlet adına gönderilen mesajlar okundu.

Törene katılan liderlerin konuşmalarının ardından Küba Devlet Başkanı Raul Castro söz aldı. ABD’nin ablukasına karşı Fidel’in Küba’daki başarılarından bahseden Castro, şu ifadeleri kullandı: “Aralık 1961’de burada Fidel’le birlikte Küba’nın tamamının okur yazar hale geldiğini ilan ettik. Fidel’in dediği gibi gençlik geleceğini ellerinde tutuyor. Burada Fidel’in önünde mücadeleyi sürdüreceğimize ant içiyoruz.”

Törene katılan kitleler “Yo Soy Fidel” (Ben Fidel’im) sloganlarıyla devrimin komutanını uğurladı.


 
§