18 Kasım 2016
Sayı: KB 2016/43

Tek çıkış yolu devrimci direniştir!
Faşizm, demokrasi mücadelesi ve devrim
Bakanlık kararının ardından derneklere OHAL mührü
“OHAL’inizi de mührünüzü de tanımıyoruz!”
"Sokakları, alanları mühürleyemezler!"
“Baskıya karşı direnmek haktır ve meşrudur!”
Erdoğan’dan yeni bir “U” dönüşü
Gün Kürt halkıyla dayanışmayı büyütme günüdür!
Ekim Devrimi ve ulusal sorun
Ekim Devrimi ve devrimci parti
Bir bankanın raporu ve Ekim Devrimi’nin yadsınamayan anlamı
Gerici savaşlar, ‘insan hakları’ ve ‘sivil’ ölümleri
Kapitalist dünyadan sefalet manzaraları
AKP’nin 2017 programı
“Fiili mücadeleyle hakkımızı kazanacağımıza inanıyoruz!”
Günsan işçileri üretimi durdurdu
İstanbul Üniversitesi direnişi üzerine
20 Kasım Uluslararası Çocuk Hakları Günü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bir bankanın raporu ve Ekim Devrimi’nin yadsınamayan anlamı

 

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) 1989’da dağılmasından sonraki dönemi kapsayan bir rapor hazırladı. Rapor, 29’u eski SSCB’deki ülkeler olmak üzere, Kıbrıs, Almanya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye’nin içerisinde yer aldığı 34 ülkede 51 binden fazla hane incelenerek hazırlanmış. EBRD raporda, SSCB’nin dağılmasından sonra bu ülkelerde ortaya çıkan ekonomik büyüme ve gelir dağılımındaki değişime  dair verileri sunuyor.

1989 yılında tasfiye edildiğinde SSCB sosyalist bir ülke olma karakterini çoktan yitirmişti. Özellikle İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra sosyalizmin inşasına karşı parti ve devlet erki içerisinde çok yönlü bir saldırı başlatıldı. Ekim Devrimi’nin üzerinden 20, iç savaşın bitiminden ise sadece 13 yıl geçmişken emperyalist haydutlar komünizmi inşa etmeye çalışan devrimin bu genç ülkesine karşı açık bir savaş başlattılar. Bu savaşta SSCB toprakları işgal edilerek ülkenin ekonomisi ağır darbeler aldı, sosyalizmin inşa süreci sekteye uğradı, daha gelişme çağında olan işçi demokrasisinin kökleşmesine darbe vuruldu. Savaşın yol açtığı ekonomik, sosyal, fiziksel ve kültürel yıkımlar eski sistemin mirası olan çok yönlü sorunlarla birleşerek sosyalizmin inşa sürecinin sorunlarını iyice ağırlaştırdı. Parti ve işçi sınıfı savaş yıllarında sayısı otuz milyonu bulan en fedakar evlatlarını yitirdiler. Bu büyük kayıplar devrimin bu genç ülkesine çok pahalıya mal oldu. Parti ve devlet yapısında köklü bir değişim meydana geldi. Yıkımın ortaya çıkardığı durum savaştan sonra parti ve devlet aygıtının modern revizyonist ihanet tarafından ele geçirilmesini kolaylaştırdı. Sosyalizmin-komünizmin inşası sürecinde bir bakıma kaçınılmaz olarak ortaya çıkan eski hataları da istismar eden modern revizyonist hainler, parti ve devlet iktidarını gasp ettiler. Ekim Devrimi gibi büyük ve köklü sosyalist devrimin kazanımlarına karşı açıktan savaşmayı göze alamayan modern revizyonist hainler kliğinin elebaşı Kruşçev ve şürekası devrimi ve onun kazanımlarını kerte kerte tasfiye etme yolunu tuttular. Peşinden gelenler de aynı ihanet yolunu derinleştirerek devam ettirdiler. 1989 yılına gelindiğinde artık sosyalizmin inşasından geriye sadece sosyalizmin kazanımlarının kalıntıları kalmıştı. 1989 karşı devrimi bu kazanımlara karşı son darbeyi vurarak bürokratik devlet kapitalizmini özel mülkiyete dayanan klasik kapitalist sisteme dönüştürdü. Devlet mülkiyetinde olan işletmeler haraç-mezat özelleştirildiler. Kârlılık uğruna kitlesel işten atmalar günlük yaşamın bir parçası oldu. İşçinin emek gücünün azami sömürüsü kapitalist tekelleri büyütürken işçilerin de sefaletinin büyümesini koşulladılar.

Genç SSCB’de ekonomik gelişme işçilerin ve yoksul köylülerin yaşam koşullarının iyileştirilmesini sağlarken, sosyalizmin tasfiye sürecine girmesiyle bu süreç tersine döndü. Kapitalist tekeller büyürken, işçilerin ve emekçilerin sefaletinin derinleşmesi devam etti. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) SSCB’nin 1989’dan sonraki dönemini kapsayan araştırması bile bu bakımdan oldukça anlamlı veriler sunuyor.

Rapora göre eski Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkelerinin ekonomisi son 25 yılda 1,5 kat  büyüyerek gelişmiş kapitalist ülkelerle aralarındaki farkı %17 azaltmış. Ancak ekonomide sağlanan  büyüme, klasik kapitalist ülkelerdeki sonucu yaratarak işçilerin sefaletinin büyümesiyle sonuçlanmış. Bu ülkelerdeki gelir dağılımını inceleyen rapor, bölge halkının yüzde 33’ünün gelişmiş ülkelerle aralarındaki gelir makasının son 25 yılda daha da açıldığını, yüzde 23’lük kesimin ise 1989 yılına göre gelirlerinin daha da azaldığını tespit ediyor. Bununla birlikte bu ülkelerde bu aynı dönemde, nüfusun yüzde 10’unu oluşturan bir avuç  burjuvanın gelirleri ise yüzde 82 oranında artış göstermiş.

1989’da tasfiye edilen sosyalizm değildi, sadece ondan arta kalanlardı ve bu arta kalanların tasfiyesinin bile nasıl bir sonuca yol açtığını bir bankanın yaptırdığı araştırma bile gizleyemiyor.

Bu olgular, Ekim Devrimi’nin 99. yılında “Sosyalizm mi? Kapitalizm mi?” sorusunu işçinin ve ailesinin günlük yaşamı için, çok daha yaşamsal bir sorun olarak karşımıza çıkarıyor. Yıkılan SSCB’nin emekçilerinin sosyalizme olan özlemlerini daha da anlaşılır kılıyor.

 

 

 

 

Köln’de AKP karşıtı kitlesel protesto mitingi

 

12 Kasım Cumartesi günü Köln’de işçilere, emekçilere, Kürt halkına, Alevi emekçilere, akademisyen ve aydınlara, ilerici basın ve medyaya, ilerici ve devrimci güçlere dönük saldırılarını protesto amaçlı bir miting yapıldı. Avrupa Aleviler Birliği Federasyonu’nun (AABF) organize ettiği mitinge, 30 binin üzerinde kişi katıldı. Kürt kurumu Nav-Dem, ATİK, ADHK, Yaşanacak Dünya, DİDF gibi kurumların bileşeni olduğu Avrupa Demokratik Güçbirliği’nin desteklediği mitingde, Alman Sol Partisi-Die Linke, Yeşiller Partisi, MLPD, FDP gibi yerli partiler de yer aldılar. Mitinge BİR-KAR ve TKİP de kendilerine ait bayraklarla katılıp destek sundular. BİR-KAR ayrıca yaygın biçimde birleşik devrimci mücadeleyi büyütme çağrısı yaptığı bir bildirileri dağıttı.

Dinci-gerici AKP ve şefi Tayyip Erdoğan’a öfkenin kusulduğu, onların şahsında faşizme karşı mücadele birlik, mücadele ve dayanışma vurgusunun öne çıktığı miting, Ren nehri kıyısındaki Deutz/Wert alanında başladı. Önce devrim ve kurtuluş mücadelelerinde yitirilenler için saygı duruşu gerçekleştirildi. Tertip komitesi temsilcisinin kısa açılış konuşmasının ardından, AABF başkanı Hüseyin Mat bir konuşma yaptı. Onu, Hatip Dicle, Alman Basın Sendikası Başkanı Frank Überal ve Die Linke Milletvekili Sevim Dağdelen’nin konuşmaları izledi.

Miting alanında çeşitli parti ve kurumlara ait çok sayıda kitap, dergi ve yemek standı açılmıştı. Her köşesi çeşitli parti ve kurumlara ait renk renk bayrak, flama ve posterler asılmıştı. Yerlisi ve göçmeni ile ilerici, yurtsever ve devrimci tüm güçler bir aradaydı. Dağıtılan bildirilere, yapılan konuşmalara ve atılan sloganlara birlik, mücadele ve dayanışma isteği ve vurgusu hakimdi. Belirgin biçimde öne çıkan bu durum mitinge katılan her kesin dikkatini çekti.

Mitingin başlangıcından sonuna dek sahnedeki sunucuların da yönlendirmesi ile, özellikle Kürt kitlesinin olduğu tarafta sıklıkla “Katil Erdoğan!”, “Faşist Erdoğan!” sloganları haykırıldı. “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganı da en çok ve en sık atılan slogandı.

Miting Pınar Aydınlar ve Hozan Cömert’in gerçekleştirdiği müzik dinletilerinin ardından sona erdi.

 
§