18 Kasım 2016
Sayı: KB 2016/43

Tek çıkış yolu devrimci direniştir!
Faşizm, demokrasi mücadelesi ve devrim
Bakanlık kararının ardından derneklere OHAL mührü
“OHAL’inizi de mührünüzü de tanımıyoruz!”
"Sokakları, alanları mühürleyemezler!"
“Baskıya karşı direnmek haktır ve meşrudur!”
Erdoğan’dan yeni bir “U” dönüşü
Gün Kürt halkıyla dayanışmayı büyütme günüdür!
Ekim Devrimi ve ulusal sorun
Ekim Devrimi ve devrimci parti
Bir bankanın raporu ve Ekim Devrimi’nin yadsınamayan anlamı
Gerici savaşlar, ‘insan hakları’ ve ‘sivil’ ölümleri
Kapitalist dünyadan sefalet manzaraları
AKP’nin 2017 programı
“Fiili mücadeleyle hakkımızı kazanacağımıza inanıyoruz!”
Günsan işçileri üretimi durdurdu
İstanbul Üniversitesi direnişi üzerine
20 Kasım Uluslararası Çocuk Hakları Günü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

"Sokakları, alanları mühürleyemezler!"

 

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı Av. Gökmen Yeşil ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Av. Sinan Zincir ile artan baskı ve saldırılara paralel olarak aralarında ÖHD ve ÇHD’nin de olduğu avukat örgütlerine yönelik kapatma saldırılarını ve bundan sonra nasıl bir mücadele hattı izleyeceklerini konuştuk.

Hem Zincir hem de Yeşil, OHAL ilanının ardından “FETÖ” gerekçesiyle başlayan saldırıların devrimci, ilericilere, Kürt muhalefetine uzandığını bunun sonrasında da sıranın kendi derneklerine geleceğini beklediklerini ve bunun şaşırtıcı olmadığını ifade ettiler.

“Toplumda kabul edilirliği, saygınlığı olan dernekleri kapattılar”

Gökmen Yeşil, derneklerin kapatılmasına ilişkin şunları ifade etti: “ÇHD’nin gerçekten ayrı bir yeri var. ÇHD 1970’ten beri çok önemli bir muhalefet odağı ve hukukçular açısından çok büyük bir örgütlülük. Türkiye’de çok geniş bir siyasal kesimi de kapsayan bir hukukçu derneğidir. 1974’te kurulmuş bir dernek ama 1970’e kadar götürebiliriz kuruluş sürecini de. Bununla birlikte ÖHD var, Mezopotamya Hukukçular Derneği (MHD) var daha çok yurtsever Kürt hukukçuların örgütlendiği, yine sosyalist avukatların, demokrat avukatların örgütlendiği dernekler var.

Şuna bağlıyoruz tabi ki; yargı camiasında da susturulamayan, muhalefetini hâlâ sürdüren ve toplumda da ciddi bir kabul edilirliği olan, saygınlığı olan hukukçu örgütlenmeleri bunlar. Dolayısıyla bu dernekleri de susturmalarını şaşırtıcı bulmadık.”

Yeşil, ayrıca ÇHD’nin hedef alınmasının özel nedenini ise şu şekilde açıkladı: “Adliyelerde de, sokaklarda da, işçi sınıfının olduğu alanlarda da önemli bir dernek ÇHD. Sürekli faaliyet içerisinde olan, hemen hemen her işçi direnişini ziyaret eden, destek veren, omuz veren, kadın mücadelesinde yer alan bir dernek. Dolayısıyla şimdi temel olarak bir toplumsal hareketi susturmak isteyen siyasal yönelimin ÇHD’yi es geçmesi beklenemez.”

“Devrimci avukatlık anlayışımız hedef gösterildi”

ÇHD ve ÖHD’nin de aralarında bulunduğu avukat örgütlerine yönelik saldırılara ilişkin “Bugün Türkiye’de çok önemli bir işlev gören baroların dahi işlevlerini yerine getirmediği bir ortamda çok önemli bir işlevi yerine getiren üç tane hukuk örgütü (ÇHD, MHD, ÖHD) kapatıldı” diyen Zincir şöyle devam etti:

“Biz mücadelemizi, bu topraklardaki devrimci avukatlık pratiğimizi ezilen halkların yanında, ezilen halkların yararına yürüttük. Bunun için devrimci avukatlık anlayışımız hedef gösterildi aslında kurumlarımız şahsında. Bu kurumların kimliği açık kimliklerdir. Türkiye’de emekçi sınıfların, kadın özgürlük mücadelesinin, ekoloji mücadelesinin, LGBTİ mücadelesinin, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin yanında yer alan ve ezilenlere yönelik her türlü siyasi soykırım operasyonunda, zindanlardaki işkencelerde, alanlarda, meydanlarda işkenceyle gözaltına alma ve tutuklama operasyonlarında, Soma’da, Ermenek’te, Cerattepe’de bu kurumlar vardı. Bu hukuk örgütlerinin avukatları vardı. Keza Sur’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de, Gever’de, Kürdistan kentlerinde Kürt halkına karşı, sivil insanlara karşı acımasız bir göçertme, katletme ve savaş politikası uygulanırken ÖHD ve MHD oradaydı. Orada nöbet tuttuk, orada raporlama faaliyetleri yaptık.”

“Kürt siyasetinin iradesi rehin alındı”

HDP milletvekillerine yönelik tutuklama saldırısına da değinen Sinan Zincir; “Kürt siyasetine dönük gece yarısı operasyonlarıyla Kürt siyasetinin iradesi eşbaşkanları ve milletvekilleri rehin alındı, kaçırılarak rehin alındılar. Bu hukuki bir soruşturma değil. 5 farklı ilde aynı dakikalarda cumhuriyet savcılarının talimatıyla ve saraydan onlara gelen talimatla Kürt siyaseti, demokratik siyaset temeli ortadan kaldırılmaya çalışıldı” ifadelerini kullandı.

“Sendikaların da kapatılacağını ön görmek gerekiyor!”

Sendika ve baroların da kapatılma saldırısıyla karşılaşabileceğine dikkat çeken Yeşil şunları söyledi: “Aslında beklemediğimiz bir mesele değildi işin doğrusu. Çünkü şöyle düşünmek gerekiyor, zaten biz de öngörüyorduk, diğer birçok kişi de, birçok kurum da öngörüyordu. Nihayetinde bir bütün olarak ülkedeki sesin kendisini kapatmak istiyorlar. İtiraz eden, muhalefet eden her türlü sesi kısmak, susturmak istiyorlar. Bunun için de daha uygun olan yerlerden başlamaları lazımdı. Uygun olan yer de en çok itiraz edebilecek kesimler, örgütlü olanlardır. Çeşitli derneklerde sendikalarda, demokratik kitle örgütlerinde örgütlü olan insanlar en çok muhalefet ederler, en çok itiraz ederler. Dolayısıyla bu muhalefet odaklarının sesini kısmak gerekiyordu. Dolayısıyla 370 derneğin kapatılması, gerçi hukuken faaliyet durdurma deniyor ama, kısa bir süre içinde tümden kapatacaklar bunu öngörebiliriz. Bizi şaşırtmadı, beklediğimiz bir karardı. Kısa süre içinde sendikalara oradan da barolara yöneleceklerini bekliyoruz. Yani DİSK, KESK gibi, onun dışında bağımsız birtakım muhalif sendikaların hızla kapatılacağını öngörebiliriz.”

“Mücadelemiz mühürlenemez!”

Bu saldırılar karşısında ÖHD’nin nasıl bir mücadele hattı izleyeceği konusundaki sorumuza karşın Zincir şunları söyledi:

“Tabi ki buna karşı hukuksal yollara, idari yargı yoluna, tedbir talebi olarak Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapacağız. Ancak bir yandan da fiili-meşru mücadelemizi devam ettireceğiz. Daha önce dile getirmiştik, bizim mücadele alanlarımız kurumlardan oluşmuyor, dört duvardan oluşmuyor. AİHM’e, AYM’ye başvurular yaptık. Siyasi iktidar hakkında, ilgililer, yetkililer, tüm kurumlar hakkında suç duyuruları ve hukuksal yollara başvuru yaptık. Zaten daha önce derneğimizin üyeleri tutuklanmıştı bu başvurulardan kaynaklı. Saldırılarına devam ediyorlar. Biz şunu açık belirtelim, daha önce de belirtmiştik. Faşizm bize saldırıyor. Biz bu saldırıları püskürteceğiz. Bizim mücadele anlayışımız, mücadele çizgimiz kurumlardan, kurum binalarından ibaret değildir. Biz devrimci avukatlığı adliyelerde, alanlarda, meydanlarda, zindanlarda yaptık. Onun için de buradan, kaldığımız yerden mücadeleye devam edeceğiz.”

“ÇHD’nin avukatlarla, işçilerle, halkla buluşmasının önüne geçemezler!”

Nasıl bir mücadele izleyecekleri sorumuza Gökmen Yeşil ise şu şekilde yanıt verdi: “Fazla yapabilecekleri şey yok binalarımızı mühürlemek dışında. Esasen o mühürlerin de bizim için bir geçerliliği yok, bir hükmü yok. O mührü de tanımıyoruz. Ama bir binaya takılıp kalarak siyaset yürüten, hukuk mücadelesi yürüten örgütlenme değiliz. Dolayısıyla biz hem hukukçular içerisindeki örgütlenme ve mücadele pratiğimizi yani bir var oluş sebebi olan işçi sınıfıyla, emekçilerle, doğasına, barınma hakkına sahip çıkanlarla sokakta, alanda birlikte olmaya devam edeceğiz. Onlara gitmeye, onlar içerisinde faaliyet yürütmeye devam edeceğiz. Dolayısıyla bir örgütün ancak fiziki anlamda kapısına mühür vurabilirler. Ancak sanırım ÇHD’nin kitleler içerisinde, halk içerisinde tek tek kapı kapı gezmesinin, tek tek avukat avukat dolaşmasının, avukatlarla, işçilerle, halkla buluşmasının önüne geçemezler. Biz sokakları mühürleyemeyeceklerini düşünüyoruz.”


 
§