30 Eylül 2016
Sayı: KB 2016/36

İşçi sınıfı üzerindeki gerici cendereyi parçalamak için...
Uzatılması planlanan OHAL’le hedeflenen...
Hapishaneler devrimin bir mevzisidir
Ulucanlar Katliamı şehitleri anıldı
Alevilere dönük tehditler artıyor
Barış isteyen akademisyenlerin davası görüldü
“Ya aç kalırsın, ya da direnir hakkını alırsın!”
Her “müjde”, sınıfa yeni bir pranga!
“Korku ve baskı iklimini dağıtmak için birleşik mücadeleyi büyütmeliyiz!”
Katliamcılık bu devletin mayasında var - H. Fırat
Beyaz Kitap: Dinmeyen emperyalist ihtiraslar
Emperyalizm ve işbirlikçileri yenilecek, direnen halklar kazanacaktır!
Fransa’da El Khomri yasasına karşı mücadele ve büyüyen tehlike
ABD ve İsrail: Ortadoğu halklarının eli kanlı katilleri
ABD’de hapishane grevi devam ediyor
Güney Kore’de Hyundai işçileri şalterleri indirdi
Yurtlarda dinci-gerici politika
Meslek liseliler birleşiyor!
DGB Türkiye Meclisi: Geleceğimiz ve özgürlüğümüzden vazgeçmiyoruz!
Kirpiklerimiz yere düşmesin diye… / 2
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi sınıfı üzerindeki gerici cendereyi parçalamak için...

 

14 yıldan beri işbaşında bulunan AKP hükümeti kapitalistler sınıfına hizmette sınır tanımadı. Sermaye kodamanlarının 70 yılda biriktirdikleri servetlerini bu yıllarda ikiye/üç katlaması bu din istismarcısı partinin sınıfsal kimliğini ayan-beyan ortaya koyuyor.

Sermayeye sınırsız hizmetin diğer anlamı işçi sınıfıyla emekçilere yönelen pervasız saldırılardır. Zira çıkarları zıt/uzlaşmaz iki sınıftan birine hizmet etmek, ancak öbürüne saldırmakla mümkündür. Askeri cuntanın bile cüret edemediği bazı hakları gasp eden AKP-cemaat koalisyonu 11 yıl boyunca işçi sınıfıyla emekçilere saldırdı, haklarını gasp etti. Bu uğursuz koalisyon iktidar ve rant paylaşımında yaşanan anlaşmazlıklardan dolayı 2013’te dağılınca, saldırı furyasını AKP sürdürdü.

Gelinen aşamada AKP, emek düşmanlığında sınır tanımamasına rağmen halen işçi sınıfından azımsanmayacak bir destek buluyor. Bu destek bazı işçiler şahsında dinci-ırkçı ideolojinin aktif savunuculuğu boyutuna varabiliyor. Denebilir ki, işçi sınıfı ilk defa dinci-ırkçı gericilikten bu derecede etkilenmiştir.

***

İşçilerin sınıf kimliklerini yozlaştıran, sefaletlerini arttıran, birliklerini parçalayan, çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştıran, sömürü ve köleliği “takdiri ilahi” bir olaymış gibi takdim eden bir zihniyetin peşine takılmaları işçi sınıfının mevcut örgütsüz ve dağınık tablosunun dolaysız bir sonucudur. Bu durum elbette geçici olmaya mahkumdur. İşçiler sonuna kadar sınıf düşmanlarının peşinden sürüklenemezler. Çünkü ne siyasal İslamcılık ne ırkçı şovenizm; kapitalizmin her gün yeniden ürettiği çelişki ve çatışmaların üstünü uzun süre örtebilir.

Bu halin geçiciliğe mahkum olması sorunun önemini hafifletmiyor. Devrimci bir sınıf hareketi yaratmak için varını yoğunu ortaya koyan sınıf devrimcileri başta olmak üzere devrim ve sosyalizm iddiası olan herkesin vazife çıkarabileceği kapsamda bir sorunla karşı karşıyayız. Dinci faşist saldırganlığı durdurabilecek tek toplumsal güç olan işçi sınıfının en azından öncüleri şahsında bu zorbaların egemenliğinden kurtulması hayati bir önem taşıyor. Bu gerçekleşmeden işçi sınıfının tarihsel devrimci misyonunu gerçekleştirmesi, diğer bir ifadeyle kapitalizmin yıkılıp sosyalizmin inşa sürecinin başlatılması imkansızdır.

***

Gericiliğin etkisi işçi sınıfının insanca çalışma ve yaşam koşullarına kavuşma mücadelesini ortadan kaldırmıyor. Bilindiği üzere bu mücadele yerel sınırları aşmasa da kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Bu da sınıfın kaderciliğe teslim olmadığını, iradesini kullanabildiğini gösteriyor. Fakat bu sınırlarda kalan hak arama mücadeleleri yazık ki işçi sınıfının gericiliğin güdümünden kurtulmasına yetmiyor. Bu sıçramanın sınıfın ileri kesimleri şahsında gerçekleşebilmesi için devrimci öncü müdahalenin kritik bir önemi var.

Demokratik sosyal hak arama mücadelesi gerici ideolojilere karşı geliştirilecek sosyalist propagandaya zemin hazırlar. Bu zemini etkili ve yaratıcı şekilde değerlendirmek, her olanağı burjuva gericiliğine saldırmanın, sınıfa kendi ideolojisini, yani sosyalizmi taşımanın vesilesi haline getirmek gerekiyor. Elbette kastettiğimiz “kuru sosyalist propaganda” değil. Tersine, kapitalistlerin pervasızlığı, sömürü ve köleliğin sınıfsal mantığı, dinci iktidarın fütursuz saldırganlığı vb. ile bağını kurarak ele almak, etkili bir yöntem olacaktır.

***

Gericiliğe karşı sosyalist propaganda dinci-ırkçılığın militanlığına soyunan kimi işçilerin tepkisine yol açabilir. Bu ise “sınıfla ilişkilerimizi germeyelim” türünden “hassasiyetler” yaratabilir. Vurgulamak gerekiyor ki, devrimci sınıf hareketi yaratma iddiasıyla faaliyet yürüten komünistler, bu tür hassasiyetlere prim vermemelidirler.

Sınıfı hedef alan saldırıların şu veya bu kapitalistin “kötü niyeti”nden kaynaklanmadığı, bunların sermaye iktidarının kaçınılmaz icraatları olduğu, siyasal iktidarın bu icraatların esas sorumlusu olduğu, somut örneklerle döne döne anlatılmalıdır. Özellikle yerel/sektörel yayınlar, sosyal medya ve diğer araçların bu yönde seferber edilmesi büyük önem taşıyor. Bu çaba sınıfla yüz yüze gelinen ortamlarda, toplantılarda, tartışmalarda vb. alanlarda da sürdürülmelidir.

Bu çalışmada içerikten taviz vermemek esastır. Bununla birlikte uygun bir üslup geliştirmenin önemi gözden kaçırılmamalı, gerekli özen gösterilmelidir. Sınıfla organik bağı olan, işçileri tanıyan, bilinç düzeylerini, hassasiyetlerini, ön yargılarını bilen sınıf devrimcilerinin uygun üslubu geliştirmeleri güç olmasa gerek. Bu çalışmada, gerekiyorsa eğer iğnenin ucunu sınıfa batırmak, gericilik savunuculuğu yapan işçilerle ideolojik çatışmaya girmek gibi tutumlardan da kaçınılmamalıdır.

***

Bu somut sorun, pervasızlıkta sınır tanımayan dinci sermaye iktidarının önemli avantajlarından biridir. Sınıf içinde gericiliğe karşı etkili/yaratıcı ideolojik/politik mücadele kritik bir önem taşıdığı gibi geleceğe ertelenemez bir görevdir aynı zamanda. Dinci ırkçılığı geriletmenin de sermaye egemenliğini ortadan kaldırma mücadelesini büyütmenin de bu alanda sağlanacak gelişmeye, yani öncüleri şahsında sınıfı sosyalizme kazanma başarısına doğrudan bağlı olduğu bir an bile unutulmamalıdır.

 
§