23 Eylül 2016
Sayı: KB 2016/35

İşçi sınıfının alternatifi sosyalizmdir!
ABD yıkıcı savaştan çıkışın yollarını tıkıyor
ABD’nin Suriye’deki “mızrak”ı “Fırat Kalkanı”
Baskı ve zulme karşı direnişi büyütelim!
Burjuva yargısı kirli icraatlarını sürdürüyor
Hapishanelerde OHAL işkenceleri
Cerattepe davasında mahkeme heyeti reddedildi
İş cinayetleri sürüyor
İzmir’de Hasan Ülker’le dayanışma etkinliği
İşsizliğin panzehiri sosyalizm için mücadeleye!
Onlar partimizin özü ve özetidirler - H. Fırat
Kanlı ve kirli tarihiyle, burjuvazi yıkılmayı bekliyor!
Devrimci tutsaklarla dayanışmayı yükseltmek için...
Kirpiklerimiz yere düşmesin diye… / 1
Susma, kabullenme, gericiliğe karşı direnişe!
Güç ve eylem birlikleri üzerine
NATO yetmedi, şimdi de Avrupa Ordusu gündemde
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri
İsrail askerleri Filistinlileri katletmeye devam ediyor
1. Enternasyonal 152 yaşında!
Suat Derviş ve Fosforlu Cevriye
“Yeryüzünde konaklayan” bir ozanın tanıklıktan taraflaşmaya serüveni
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devrimci tutsaklarla dayanışmayı yükseltmek için...

 

Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için gittiği ABD’de OHAL’in üç ay daha uzatılacağının sinyallerini verdi ve ayrıca meclise bu karar için talimat vermekten de geri durmadı. Ardımızda bıraktığımız üç ay, gelecek üç ayda neler yaşanacağının da habercisidir. Geçtiğimiz üç ayda, “OHAL vatandaşa karşı değil, devlete karşı!” dense de asıl olarak OHAL’in “muhalif vatandaşa”, yani topyekün toplumsal muhalefete karşı olduğu çok geçmeden ortaya çıktı. İşçi eylemleri yasaklandı ve OHAL gerekçesiyle grev kararları sendikal bürokrasi eliyle de bir çırpıda “anlaşma” ile sonuçlandırıldı. İçerisinde KESK’li öğretmenlerin de bulunduğu yaklaşık 30 bin öğretmenin işine son verildi. Devrimci güçlere operasyonlar düzenlendi, tutuklamalar arttı ve belki de OHAL’in en acımasız yüzü, hapishanelerde devrimci tutsaklara uygulanan baskının dozajının kat be kat arttırılması ile kendini gösterdi.

OHAL’in bir fırsata dönüştürüldüğünün son örneği ise yeni açılacak olan hapishanelerdir. Hapishanelerden her geçen gün yeni bir işkence ve hak gaspı haberi gelirken Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü’nün bir dilekçeye verdiği yanıttan öğrenildiği üzere, “hükümlü ve tutuklu sayısındaki öngörülemeyen artışın karşılanması için 5 yıl içerisinde 174 adet yeni infaz kurumu yapılacağı ve 100 bin 182 kişilik kapasite artışı sağlanacak.” Demek oluyor ki, sermaye devleti kendi bekası için daha fazla devrimci, demokrat, ilerici “vatandaş”ı hapishaneye atmayı planlamaktadır. Böylece toplumsal muhalefetin önüne tümden ket vurmayı amaçlamaktadır.

“Mantıksızlığın” kalesi Şakran’dan OHAL uygulamaları

Toplumsal muhalefete ket vurmaya çalışanlar ‘90’lı yıllarda olduğu gibi önce “içeriyi” teslim almaya çalışıyorlar. Zira biliyorlar ki, “içerisi teslim alınamadan dışarısı teslim alınamaz!” OHAL ile birlikte ülkenin dört bir yanından “içeriyi” teslim alma adımlarının haberleri gelmeye başladı.

Son olarak Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi’nde yaşananlar OHAL ile hapishanelerde hüküm süren keyfiyeti ve şiddeti ele verdi. Zira Şakran hapishanesi, icraatları ile her daim Türkiye hapishaneler gerçeğinde yer alan şiddet, tecavüz, işkence gibi insanlık dışı uygulamalarda üst sıralarda kendisine yer edindi. Çocuk tutsaklara uygulanan taciz ve tecavüzle, hasta tutsakların haklarının gasp edilmesiyle, keyfi yayın yasaklarıyla, görüşçülere getirilen keyfi sınırlamalarla, sürgünleriyle çokça adını duyduğumuz Şakran hapishanesi, OHAL döneminde de hapishanelerde artan baskı ve keyfi tutumlarda kendi cephesinden “başarılı” bir sınav vererek adını gündemde tutmayı “başardı”.

Şakran müdürleri “burada mantık aramayın!” diyerek, aslında mantıksızlığı kendilerine ilke edindiklerini açıkça ifade ediyorlar. Mantıksızlığa dayalı bu devlet kurumunda, OHAL döneminin baskı ortamına dayanılarak hasta tutsaklara işkence edilmesinde, 3-4 kadın tutsağın üzerine gardiyan orduları gönderilmesinde, yemek verilmeden üç günlük hücre işkencesi uygulanmasında aykırı bir durum yoktur. Bilakis Şakran hapishanesinin alenen ilan ettiği ve diğer hapishanelerde ise fiilen uygulanan ilkeye uygundur.

Ancak sadece bugün için “uygun” ve fiilen “uygulanabilir”dir! Unutulmamalıdır ki, sermaye devleti hapishanelerde sürdürdüğü baskı ve keyfiyetin dozajını toplam sınıf mücadelesinin seyri içerisinde belirlemektedir. Bugün sınıf mücadelesinin seyri içerisinde Şakran müdürleri alenen mantıksızlıkları ile övünerek devrimci tutsaklara işkence edebilirler. Ancak yarın temsilciliğini yaptıkları sermaye devletinin diğer temsilcileri ile birlikte yaptıklarının hesabını vermekten kurtulamayacaklardır.

Devrimci tutsaklarla dayanışmayı yükseltmek OHAL’e karşı çıkmaktır!

Ulucanlar Zindan Direnişi’nin yıldönümüne yaklaşırken vurgulamak gerekir ki, devrimci tutsakların dişe diş mücadelelerle kazandıkları mevziler bugün OHAL uygulamaları ile tek tek geri alınmaya çalışılmaktadır. Ülkenin dört bir yanında yükselen duvarlar ve dikenli teller arasından gelen haberler bunu kanıtlamaktadır. Devrimci tutsaklarla dayanışmayı yükseltmek OHAL’e karşı çıkmak demektir, sınıf mücadelesini bulunduğumuz her alanda daha da kuvvetle örmek demektir. Mantıksızlığın mantığına karşı tek kurtuluşun sosyalizm olduğu bilinciyle güne yüklenerek geleceği kazanmaktan başka şansımız yoktur.

 

 

 

 

Evrim yoldaşın gülümsemesi için

 

Şakran hapishanesinde işkence haberinde Evrim yoldaşın ismini okuyunca kaygılandım. Çünkü yoldaş astım hastasıydı ve hastanede yeni hastalıklar da edinmiş. Tecritte kalıyormuş. 19 Eylül’de tecritin süresi bitmese bile tarihi belli olacakmış.

Yoldaşın moral olarak iyi olduğunu biliyorum. Gidip onu görmüş değilim. Onu, yoldaşımı tanıyorum. Bu yüzden görmüşüm gibi, morali çok iyi diyorum. Ama sağlık durumunu bilmiyorum. Ki hücrede rahatsızlığının ilerleme tehdidi var. Sağlık durumunu öğrenmek için ona faks çektim. Pek çok yoldaş mektup yazma konusunda ipe un seriyordu. İpe un seren yoldaşların bile yazabileceği kadar basit cümleli faks çektim. “Moral olarak çok iyi olduğunu biliyorum. Sağlık olarak merak ediyorum: NASILSIN?”

Faksın Evrim yoldaşa verilme ihtimali yüzde 50’nin de altında. Ama yüzde 10 ihtimal dahilinde olsa bile, yoldaş faksımı aldığında çok mutlu olup gülümseyecek. Yoldaşımı bir an için bile olsa gülümsetebilirsem (yani faksım ona ulaşırsa) ne mutlu bana…

Bugün faks çekmem sadece insani bir eylem gibi görünüyor. Evet Evrim’in de benim de komünist insanlar olmamız bana bu eylemi yaptırdı. Ama faksım yoldaşımın eline geçerse onun bir anlık gülümsemesi bile, bir süreliğine de olsa bütün taş duvarları, demirleri yıkıyor. Ölüm orucundayken hiç tanımadığım bir yoldaşımın bir merhabası bile bana çok büyük bir güç veriyordu. Hücreler bir an için bile olsa parçalanıyordu. Zaten ölüm orucunun hedefi de hücrelerin parçalanması değil miydi? Genç, hatta çocuk yoldaşımın mektupla gelen “merhaba”sı bir an için bile olsa hücreleri parçalıyordu. Aynı durum Evrim yoldaş için de geçerli.

Yoldaşa faks çekmemi, okuyan herkesi kıskandıracak biçimde anlattım. Evet bunu bilerek yapıyorum. Ama bu bir kampanya olarak düşünülmemeli. Sürekli, mektup, kart, fax vb. yollarla sermayenin tecridini kırıp, hücreleri parçalamalıyız.

Şakran Kadın Hapishanesi’nin faks numarası: 0 232 618 10 51

Not: Evrim yoldaş dışında başka tutsaklara yazmak isteyenler (https://www.facebook.com/gorulmustur/?fref=ts) Facebook sayfasından adresleri edinebilirler.

M. Kurşun

 
§