23 Eylül 2016
Sayı: KB 2016/35

İşçi sınıfının alternatifi sosyalizmdir!
ABD yıkıcı savaştan çıkışın yollarını tıkıyor
ABD’nin Suriye’deki “mızrak”ı “Fırat Kalkanı”
Baskı ve zulme karşı direnişi büyütelim!
Burjuva yargısı kirli icraatlarını sürdürüyor
Hapishanelerde OHAL işkenceleri
Cerattepe davasında mahkeme heyeti reddedildi
İş cinayetleri sürüyor
İzmir’de Hasan Ülker’le dayanışma etkinliği
İşsizliğin panzehiri sosyalizm için mücadeleye!
Onlar partimizin özü ve özetidirler - H. Fırat
Kanlı ve kirli tarihiyle, burjuvazi yıkılmayı bekliyor!
Devrimci tutsaklarla dayanışmayı yükseltmek için...
Kirpiklerimiz yere düşmesin diye… / 1
Susma, kabullenme, gericiliğe karşı direnişe!
Güç ve eylem birlikleri üzerine
NATO yetmedi, şimdi de Avrupa Ordusu gündemde
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri
İsrail askerleri Filistinlileri katletmeye devam ediyor
1. Enternasyonal 152 yaşında!
Suat Derviş ve Fosforlu Cevriye
“Yeryüzünde konaklayan” bir ozanın tanıklıktan taraflaşmaya serüveni
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Saldırgan faşistler tanık, saldırıya uğrayan gençler sanık!

Burjuva yargısı kirli icraatlarını sürdürüyor

 

2015 1 Mayıs’ında İstanbul Beşiktaş'ta esnaf kılıklı faşistler işçi ve emekçilere saldırmışlardı. Saldırı nedeniyle işçi ve emekçilerin bazılarının kemikleri kırılmıştı. Faşistlerin ‘haklarında kovuşturmaya yer yoktur’ deyip sırtını sıvazlayan yargı, faşistlerin vahşice saldırısına maruz kalan emekçileri hedefe çaktı. Yargı saldırıya maruz kalan emekçileri cezalandırmak için harekete geçti, savcının hazırladığı iddianameyi mahkeme kabul etti. Mahkeme ilk duruşma günü olarak ise 12 Ocak 2017’yi belirledi.

Ne olmuştu?

2015 1 Mayıs’ı sırasında Taksim iradesi öne çıktı. 1 Mayıs günü kolluk saldırganlıkta sınır tanımadı. Taksim ısrarını sürdüren öncü işçi ve emekçilere sistematik işkence uyguladı. Aynı zamanda her daim kolluğun emir eri olmayı onur(!) sayan sivil faşistler de işçi ve emekçilere, devrimcilere karşı saldırılarda etkin olarak kullanıldılar.

Kolluğun saldırısı ve biber gazı nedeniyle yaralanan Alican Aydın ve Özcan Daş adlı 2 genç İstanbul Beşiktaş’ta bir dükkana sığındı. Elektrikçi dükkanı olan faşist esnaf, gençleri içeri aldı. Komşu esnaf da elektrikçi dükkanına geldi. Esnaf kılıklı faşistler kolluğun vahşi saldırganlığına maruz kalan gençlere yönelik işkence seansına katıldılar. Gençleri tekme tokat ve sopalar kullanarak dövdüler.

Faşistlerin saldırısı kolluk güçlerinin yanı başında da sürdü. Kolluk müdahale etmek bir yana faşist saldırganlığın ayyuka çıktığı anlarda olan biteni zevkle izledi. Gençlerin ciddi bir şekilde darp edilmesini seyreden kolluk, faşistlerin sırtını sıvazlayıp olay yerinden uzaklaştırırken, işkenceye maruz kalan gençleri ise gözaltına aldı.

Gençlere yönelik işkence kolluk eliyle de sürdürüldü. Gençler ters kelepçeyle bağlanıp, tekmelenip arabaya bindirildi. Kolluk, gençleri Beşiktaş Meydanı’na götürüp gözaltı aracına alıp, uzun bir süre hırpaladıktan sonra serbest bıraktı.

İşkenceye maruz kalan Alican Aydın ve Özcan Daş faşistlerden ve kolluk güçlerinden şikâyetçi oldu. Yapılan muayenede Alican Aydın’ın vücudunun muhtelif yerlerinde ve burnundaki kırıklar Adli Tıp raporuyla kanıtlandı. Kırıkları gösteren Adli Tıp raporuna rağmen kırıkları yeterli bulmayan savcı, basında yer alan şiddet görüntülerini de ‘yeterli delil’ saymadı. “Yeterli delil yok” deyip faşistler hakkında takipsizlik kararı verdi. İşkencecilerin savcısına göre Alican Aydın’ın vücudundaki kırıklar basit yaralanmaydı(!)

Faşistleri ve kolluğu aklayan yargı, gençleri kıskaca aldı

Faşistler aklandı. Kolluk aklandı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi gençler yargı kıskacına alındılar. Savcı, olay günüyle ilgili olarak saldırgan faşistlerin ifadelerini yeterli delil saydı. Faşistlerin ifadesini temel alan savcı saldırıya uğrayan iki genç hakkında ‘eyleme aktif olarak katılıp güvenlik güçlerine taş atarak direndikleri, hakaret ettikleri belirlenmiştir’ suçlamasıyla iddianame hazırladı. Gençlerin ayrı ayrı cezalandırılmasını talep etti. Bunca hukuksuzluk savcıya az geldi. Bir de saldırgan faşistlerin mağdur tanık olarak yargılama sürecine katılmalarını istedi.

Mağdurları yargılama korosuna mahkeme de tam destek verdi. İddianameyi kabul eden mahkeme de gençlerin yargılaması için düğmeye bastı. “Biz Müslüman’ız, onlar terörist. Zaten yüzlerinde meymenet yoktu, polis bize teşekkür etti ifadelerini kullanan faşistlerin, yargılama sürecinde tepe tepe kullanılmasının önü açıldı.

Faşist sermaye devletinin tüm kurumlarıyla birlikte faşistlere sahip çıkması ve tepe tepe kullanması sadece bu davayla sınırlı değildir. Faşistler her zaman devlet tarafından tepe tepe kullanılmışlardır. Faşistler, 1970’li yıllarda devletin ihtiyaçları çerçevesinde Bahçelievler Katliamı vb. bir dizi faşist saldırıya imza atmışlardır. 1980’li ve 1990’lı yıllarda Kürt halkının özgürlük yürüyüşünü engellemek isteyen sömürgeci sermaye devleti faşistleri sokaklara salmıştır.

Faşistler devletten aldıkları güçle yüzlerce linç saldırısına, onlarca katliama imza atmışlardır. Her seferinde sömürgeci sermaye devletinin güvenlik ve yargı kolu faşistlerin ellerini soğutmama yaklaşımına tam destek vermiştir. Sivas Katliamı davasında olduğu gibi dosyaları zaman aşımına uğratan da, AKP’nin ebedi şefinin deyimiyle katillerin “mağduriyetlerini” gideren de düzen yargısıydı.

Faşistleri koruyan düzen yargısı devrimcileri ve Kürt siyasetçileri uyduruk gerekçelerle tutuklarken bir an bile duraksamadı. Savcılar aylarca iddianame hazırlamayıp Kürt siyasetçilerin mahkemeye çıkmalarını engellemişti. İddianameleri kabul eden mahkemeler Kürt siyasetçilerini, devrimcileri, komünistleri hiçbir somut delil olmaksızın en ağır cezalara çarptırmıştı. Sermaye devleti devrimcilere ve Kürt hareketine cezaevinde tecriti dayatırken bile faşist katillerin sırtını sıvazlamıştı. Faşistleri dışarıya çıkarma planları yapmaktan vazgeçmemişti.

Faşist katiller hep devletin koruma kalkanı altında oldular. Ülkücü faşistler dünden bugüne faşist devlet ve hükümetleri tarafından hep korundular. Hala sağ olan katiller kontrgerilla cumhuriyetinin kirli ve kanlı işlerini yapmayı sürdürüyorlar. Özel timciler, Oral Çelik, Sami Hoştan, Yaşar Öz, Alaattin Çakıcı vb. faşistler yakalandılar, ama her seferinde bir yolunu bulup dışarı çıktılar. Çoğu zaman bu yolu mahkemeler açtılar. Burjuva yargı sistemi ayakta durdukça, bu yargı sisteminin arkasındaki burjuva sınıf devleti var oldukça faşist katilleri koruyan mekanizmalar işlemeye devam eder.

Devrimci sınıf mücadelesi büyüdükçe, katillerin ve sermaye düzeninin ve yargısının adaletsizliği, hukuksuzluğu, bu nedenle emekçilerin duyduğu öfkeden kaynaklı korkusu büyür. Bu nedenle faşist katliamlara maruz kalan devrimcileri, ilericileri unutturmamanın, faşist katillerden hesap sormanın tek yolu devrimci sınıf mücadelesinin yükseltilmesidir.

 
§