3 Haziran 2016
Sayı: KB 2016/21

Gerici-boğucu kuşatmayı devrimci sınıf hareketiyle parçalayacağız!
ABD-Türkiye “gerilimi” ve Rojava
Yolsuzluk ve rüşvet: Kapitalist bataklığın “nimetleri”
Haziran Direnişi 3. yıldönümünde selamlandı
Dinsel gericiliğin ve şovenizmin panzehiri sınıf mücadelesidir!
"KESK’in" güvenlik…
“Taleplerimiz karşılanana kadar mücadeleye devam edeceğiz!”
İş mahkemeleri kanun tasarısı: Yargının piyasalaştırılması
Çukurova; işçilere sömürü, patronlara bereket!
AVON’da direniş sürüyor
15-16 Haziran büyük işçi direnişine dair - 1
Geleceğiz ve değişecek dünya!
Üniversitelerde artan faşist saldırılar üzerine
Ölüm getiren yol; “Bilim”
Metal işçisi kadınlar ve işçi eşleri direnişin kararlılığı ve enerjisiydi!
Hatice Yürekli Yoldaş’a...
Göçmen katliamı kitlesel boyutlar kazanıyor
Fransa’da grev büyüyor
İstanbul’da her yer rezidans ve AVM
Çorum’dan günümüze katleden devlettir, hesabını soracağız!
Ahmed Arif, Orhan Kemal, Nazım Hikmet…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Üniversitelerde artan faşist saldırılar üzerine

 

Geçtiğimiz günlerde Hacettepe Üniversitesi’nde 2 akademisyen ile birçok öğrenci gözaltına alındı. Gözaltına alınan akademisyenler dönem başında üniversite öğrencilerine yönelik gerçekleşen bir faşist saldırıyı engellemeye çalışmışlar ve ardından “Hacettepe’de Terör İstemiyoruz” isimli facebook sayfasında “teröre destek veren hocalar” başlıklı bir yazıyla doğrudan hedef gösterilmişlerdi. Aynı günlerde İstanbul Üniversitesi’nde de Türk Ocağı isimli ırkçı-faşist çete Edebiyat Fakültesi’nde provokasyon yaratmış ve çıkan olaylarda ırkçıların hedef göstermesiyle 3 ilerici öğrenci gözaltına alınmıştı. Daha sonra “Üniversitelerde Terörist İstemiyoruz” adlı facebook sayfasında birçok öğrenciyi fotoğrafları ve isimleriyle hedef göstermişlerdi. Bu iki olay dahi üniversitelerde faşist çetelerle polisin nasıl işbirliği içinde çalıştığını göstermektedir.

Üniversitelerde yaşanan faşist saldırılar bu iki olayla sınırlı değil elbette. Geçen dönemin başından itibaren birçok üniversitede eş zamanlı olarak hemen her gün siyasal faaliyete dönük polis saldırısı gerçekleşmiş, bu saldırılara zaman zaman IŞİD yanlısı gerici çeteler, ülkücü faşistler eşlik etmiştir. Bu saldırılara rektörlük tarafından açılan soruşturmalar ve akabinde verilen uzaklaştırma-okuldan atılma cezaları eklenmiştir.

Üniversitelerde ilerici-devrimci öğrencilerin astığı afişe dahi tahammül edemeyen devlet, gericilerin gövde gösterisine çevirdikleri eylemlerinde güvenlik kalkanı görevi üstlenmektedir. Kampüslerde gerici-faşist çetelere özellikle alan açılmaktadır.

Tüm bu saldırıların bu dönemde yaşanması bir tesadüf değildir. Bir taraftan Kürt halkının büyüttüğü direniş, diğer taraftan her geçen gün artan işçi eylemleri ile köşeye sıkışan sermaye devleti, gençliği faşist saldırılar ve baskılarla sindirmeye çalışmaktadır. Hemen her gün okula giren çevik kuvvet polisleri, tüm gün okulda öğrencileri taciz eden sivil polisler, neredeyse polis gibi donatılan özel güvenlikler ve durmaksızın açılan soruşturmalarla gençliğin üzerine korku duvarları örülmek istenmektedir. Gençliğe geleceksizlikten başka bir şey vaat etmeyen sermaye devleti, gençlik kitleleri içinde büyüyen hoşnutsuzluğun eyleme dökülmesini arttırdığı faşist baskı ve saldırı politikaları ile engellemeye çalışmaktadır.

Yaşanan bu sistematik saldırılara ve gerici-faşist cendereye karşı koyabilmenin yolu üniversitelerde fiili-meşru mücadele hattını örebilmekten geçmektedir. Polis ve gerici-faşist çete saldırılarına karşı tok bir tutum alınmalı ve gençlik kitleleri de bu çizgiye kazanılmalıdır. Gençlik kitlelerine yaşananların “karşıt görüşlü öğrenci olayları” ya da “sağ-sol çatışması” olmadığı anlatılmalı, bu gerici ve faşist çetelerin asıl misyonu teşhir edilmelidir. Gerici-faşist grupların faaliyetlerinin “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirilemeyeceği, okullarımızdaki gerici-faşistlerin Ortadoğu’da katliam yapan, kadınlara tecavüz eden çetelerin, Özgecan Aslan eylemine dahi tahammül edemeyen faşistlerin üniversitelerdeki izdüşümleri olduğu, polisle nasıl işbirliği içinde çalıştıkları ısrarla teşhir edilmelidir. Ancak bu şekilde gençlik içinde bir taraflaşma yaratılabilir ve bu saldırılar boşa düşürülebilir.

İstanbul’dan bir DGB’li

 

 

 

 

Tacize, tecavüze karşı geleceğiz!

 

Özgecan Aslan, Cansel Buse Kınalı, Ensar Vakfı ve Nizip Mülteci Kampı nicelerinin yaşandığı bir dönemdeyiz. Artık her güne yeni bir taciz-tecavüz haberleriyle uyanmaktayız.

Ensar Vakfı’nda 45 erkek çocuğa tecavüz edildiğinde devletin tecavüzcü vakfı nasıl koruduğunu “Bir kereden bir şey olmaz” açıklamalarıyla görmüş olduk. Mahkemelerde tecavüzcüye “takım elbise giydiğinden”, “saygılı davranışından” ve birçok nedenden “iyi hal” indirimleri verilmeye devam ediliyor. Tecavüzcü, işkenceci devlet şimdiyse yeni bir tasarı koyuyor önümüze: “Boşanma Komisyonu”

“Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar İle Boşanma Olaylarının Araştırılması Ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu” çocukların evlendirilmesinin önünü açan ve tecavüzcüleri aklayan bir yasa taslağı sundu.

Taslağa göre:

- İstismar edilen çocuklar, tecavüzcüleriyle evlendirilecek. Çocuk istismarcısı tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanacak.

- 6284 Sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası’nda yapılacak değişikliğe göre kadına şiddetin önü açılacak. Şiddet gören kadının, “mesai saatleri ve tatil günleri” dışında kalan zaman içerisinde karakola başvurması ve koruma tedbiri istemesi gerekecek. Yani mesai saatleri içerisinde şiddet gören bir kadınla ilgilenilmeyecek.

- Şiddet gören kadınların “erkeklerin mağdur edildiği” gerekçesiyle verilecek tedbir süreleri 15 güne kadar kısaltılacak. Bunun yanı sıra şiddet gören kadının “delil ve belge” sunması gerekecek.

- Taciz/tecavüz davalarında “Aile Mahreminin Korunması” bahanesiyle davalara gizlilik kararı getirilecek. Bu madde ile toplumsal muhalefetin yükselmesinin önü kesilmeye çalışılırken aynı zamanda mahkemeler tecavüzcüleri nasıl akladıklarını da toplumun gözleri önünde yapmaktan kaçınmaya çalışıyorlar.

479 sayfalık bu raporda varolan birçok madde tecavüzün, çocuk yaşta evlendirmenin ve geleceksizliğin önünü açmak içindir.

Biz liseliler; tacize, tecavüze karşı, çocuk istismarlarına karşı, geleceksizliğe karşı geleceğiz diyoruz. Sessiz kalmak suça ortak olmaktır. Gelin hep birlikte sessizliğe çığlık olalım!

Devrimci Liseliler Birliği
29 Mayıs 2016

 

 

 

 

DLB’liler LYS karşıtı etkinliğe çağırıyor

 

Devrimci Liseliler Birliği (DLB), İstanbul Bakırköy ve Kadıköy’de yürüttüğü faaliyetlerle 11 Haziran’da gerçekleştireceği LYS karşıtı etkinliğe çağrı yaptı.

28 Mayıs günü şenliğe çağrı için Bakırköy Yürüyüş Yolu’nda bildiri dağıtımı gerçekleştiren DLB’liler liselilerin yaşadıkları sorunlar ve etkinlik üzerine sohbetler gerçekleştirdiler.

Dağıtım sırasında zabıta ve sivil polislerin tacizleriyle karşılaşan DLB’liler aldıkları tok tutumla bu engelleme girişimini boşa düşürdü. Faaliyet sırasında Liselilerin Sesi ve Ekim Gençliği de liselilere ulaştırıldı.

DLB’liler aynı gün Kadıköy Caferağa Spor Salonu’nda gerçekleştirilen “Barış İçin Akademisyenler”e destek gecesinde de açtıkları standla etkinliğin çağrısını sürdürdü.

29 ve 30 Mayıs günü Kadıköy’de stand açan DLB’liler ajitasyonlar eşliğinde bildiri dağıtımı yaptı, eleme sınavlarına karşı imza topladı. Liselilerin ilgiyle karşıladığı faaliyetle şenlik davetiyesi ve Liselilerin Sesi dergisi liselilere ulaştırıldı.

 
§