1 Nisan 2016
Sayı: KB 2016/13

Karanlığa ışık, sessizliğe çığlık olmak için 1 Mayıs'a!
Yoksulun can güvenliği için değil, sermayenin mal güvenliği için!
“Yılmadık, yılmayacağız!”
Kirli savaş ve direniş aralıksız devam ediyor
Çocuklar ancak sosyalizmde özgür olabilir!
Eğitim kurumlarında cinsel taciz
Yeraltından Sesler Mart ayı değerlendirmesi
Sermayenin asgari ücret hazımsızlığı devam ediyor
Beşiktaş Belediyesi’nde direniş sürüyor
Sermaye işçi sınıfının en ufak moral kazanımına acımasızca saldırıyor!
“Hep beraber bu mücadeleyi büyütelim”
“Haykırmaya devam edeceğiz; aşağılık sömürü düzeni son bulana kadar!”
Haklı olan biziz! Korkumuz yok!”
DGB II. Genel Kurul sonuç bildirgesi
“Barbarları bekle”miyoruz, Tek yol devrim!
Gençlik Kızıldere şehitlerini andı
Kızıl Bayrak'ı güçlendirmek, devrim davasını güçlendirmektir
Mülteciler üzerinden kirli pazarlıklar ve vizesiz geçiş aldatmacası
Rojava ve Kuzey Suriye Federasyonu üzerine - D. Yusuf
Fransa’da grev ve eylemler
1 Mayıs’ta alanlara!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sosyal hakların gaspına ve polis devletine karşı;

Fransa’da grev ve eylemler

 

Fransa, bir aydır devam eden kitle eylemlerine sahne oluyor. Mitingler, sokak gösterileri, işgaller, yürüyüşler, grevler... İşçilerin, emekçilerin, üniversiteli ve liseli gençliğin kitlesel bir şekilde katıldığı eylemlerin hedefinde “Sosyalist” Parti hükümetinin politikaları var. “Sosyalist” Cumhurbaşkanı Francois Hollande tarafından da desteklenen saldırılar hem sosyal hakların gaspını hem polis devletinin tahkim edilmesini içeriyor.

AB’nin ikinci büyük emperyalist gücü olan Fransa’nın bu politikalara başvurması, kapitalizmin krizinin Avrupa’nın göbeğinde de devam ettiğine işaret ediyor. Zira krizin basıncı olmasaydı, Fransız burjuvazisi sınıf çatışmalarını sertleştirmesi kaçınılmaz olan bu tür hamleler yapmayı tercih etmezdi.

“Polis devleti istemiyoruz”

Geçen Kasım ayında IŞİD’in Paris’te gerçekleştirdiği vahşi katliamları bahane eden Fransız hükümeti üç ay için OHAL (olağanüstü hal) ilan etti. Fransa Ulusal Meclisi’nin OHAL’i üç ay daha uzatmak ve “terör suçu” işleyenlerin vatandaşlıktan çıkarılmasına imkan veren yasa çıkarmak gündemiyle toplanması, kitlesel protestoları tetikledi.

Terör bahanesiyle gündeme getirilen saldırıya karşı Paris'te sokaklara çıkan onbinler, "polis devleti istemiyoruz" şiarıyla yürüdü. Terörün bahane, asıl amacın ise sosyal yıkım saldırılarına karşı yükselmekte olan toplumsal mücadeleyi polis zoruyla bastırmaya zemin hazırlamak olduğunun farkına varan emekçiler, OHAL’e de, ırkçılığa da hayır dediler.

Suriye’ye karşı organize edilen yıkıcı savşata yetiştirilen IŞİD canilerine destek veren devletlerden biri de Fransa’dır. IŞİD’in yaratılmasında önemli bir rol oynayan Fransız emperyalizmi, şimdi bu canavarı bahane ederek, emekçilerin mücadelesini polis zoruyla ezme hesapları yapıyor. Üç aylık OHAL süresince mahkeme kararı olmadan binlerce ev veya iş yerine baskın düzenleyen kolluk kuvvetleri, keyfiyette sınır tanımadılar. Gelinen yerde Fransız burjuvazisi OHAL’i süreklileştirmek için çaba sarf ederken; işçiler, emekçiler, gençler ise polis devletinin tahkim edilmesini engellemek için mücadele ediyorlar.

Köleliği pekiştiren iş yasasına hayır

OHAL’i kalıcılaştırmaya çalışan Fransa rejimi, aynı anda çalışma yasalarını değiştirerek, işçi sınıfıyla emekçilerin kazanılmış haklarını gasp etmek için de harekete geçti. Kapitalistlerin isteklerine utanç verici bir şekilde boyun eğen “sosyalist” hükümet, çalışma yasasını yeniden düzenledi.

Şirket ve kapitalistlere emekçilerin çalışma süresini arttırma ve maaşlarını düşürme yetkisi veren yasa, çıraklık eğitimi alan 18 yaşından küçük çocukların günlük 10 saate kadar çalıştırılabilmesine imkan tanıyor. Yansıra, günlük maksimum 10 saatlik çalışma süresinin 12 saate çıkarılması, 35 saat olan haftalık çalışma saatinin 44 ile 49 saate çıkarılması, çalışan kişinin yakınının vefatı üzerine ücretli izin verilmemesi ve işten çıkarmalarda patronlar lehine düzenlemeler de içeriyor.

Sermaye cephesinden gelen bu pervasız saldırıya karşı Fransa’nın birçok kentinde gösteriler düzenlendi. Marsilya, Nantes, Rouen, Lyon, Strasbourg, Perpignan, Toulouse, Bordeaux, Grenoble gibi şehirlerde hem işçi, hem öğrenci sendikaları sokaklara çıktı. Köleliği pekiştiren yasaya hayır diyen on binler, saldırıyı püskürtmek için mücadeleye devam edeceklerini ilan ettiler.

“Hollande sen bittin, gençlik sokakta”

İşsizliğin %25 gibi rekor bir düzeye ulaştığı Fransa’da sistemin gençliğe geleceksizlik dışında vaat ettiği bir şey yok. Hal böyleyken, “işsizliği azaltmak” gerekçesiyle sosyal hakların gaspı ve polis devletini tahkim etme saldırlarının gündeme getirilmesi, gençlik kitlelerinde büyük bir tepki yaratmış görünüyor. Hem üniversiteli hem liseli gençlik sokaklara çıkarken, polisle çatışmalar ve işgaller de yaşanıyor.

"Hollande Sen bittin”, “Gençlik sokakta” , ”Yorulmayacağız”, “31 Mart’ta yine sokaktayız”, “Genciz ve isyandayız, dünya bizim” gibi şiarların yükseltildiği gençlik eylemlerinde, mücadele kararlılığı da dile getirildi. Öğrenci sendikası UNEF ile lise öğrencileri sendikası FIDL tarafından yapılan çağrılarda eylemlere devam mesajları verildi.

Hükümet saldırganlıkta, emekçilerle gençler direnişte kararlılar

Görünen o ki, Fransa’da sokaklar hareketli olmaya devam edecek. Zira hükümet tüm tepkilere rağmen, bazı değişiklikler yaparak yasayı meclisten geçirdi. Kolluk kuvvetlerini sokaklara salarak kararlık gösterisi yapan hükümet, sermayenin çıkarlarını korumak için pervasızlıktan çekinmeyeceği mesajını verdi. Hem OHAL’in uzatılmasına, hem de çalışma yasasındaki değişikliğe öfkelenen emekçilerle gençlik güçleri ise, saldırıyı püskürtmek için kararlılıkla mücadeleye devam edeceklerini ilan ettiler.

Önümüzdeki süreçte Fransa’da daha kitlesel, daha militan eylemlerin gerçekleşmesi sürpriz olmayacak. Çünkü egemenlerin sınıf çatışmalarını yumuşatacak etkili araçları kalmadı. Emekçilerle gençliğin de, hak gasplarına ve dayatılan geleceksizliğe boyun eğmeleri beklenmiyor. İşçi sınıfının, emekçilerin, gençlik kitlelerin mücadeleyi daha ilerletecek devrimci bir önderliğe ihtiyaç duyduğu açık. Çünkü burjuvazi polis devletini tahkim etmekle kalmıyor, “sivil” faşist çetelerini de örgütlüyor. Pek çok AB ülkesinde faşist partilerin yükselişte olması durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor. İşçi sınıfıyla emekçilerin böylesine çetin dönemlerden kazanımlarla çıkabilmeleri ancak sağlam bir devrimci önderlik etrafında kenetlenmeleriyle mümkün olabilir.

 
§