18 Mart 2016
Sayı: KB 2016/11

Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
Halkların birleşik devrimci direnişini büyütelim!
Kürt halkıyla dayanışmayı güçlendirelim!
Ellerimize geçen yeryüzü nimetlerini toplayabilmek için, zihinlerimize pranga vuruluyor
“Yeni Türkiye”, “yeni anayasa” ve çürümüş eski düzen!
Anayasa tartışmaları...
Kamuda çalışanlara kadro “müjdesi” yalanı çöktü!
Kölelik yasası “işsizliğe çözüm olacak” yalanı
Tekstil Grup TİS süreci ve İnci Plastik işçilerinin tutumu üzerine
İşçiler neden suskun?
Partinin sınıf çalışması, deneyimler ve sorunlar
Paris Komünü 145 yaşında
Suriye’de “kırmızı çizgiler”
Fransa’da 9 Mart grevi, Avrupa’da büyüyen sınıf ve kitle hareketleri
DGB ve DLB mücadele çağrılarını sürdürüyor
Beyazıt’ta katliamlar lanetlendi
Gazi Katliamı 21. yılında lanetlendi
2016 8 Mart’ı: Baskı ve yasaklara karşı direniş!
EKİM 300. sayıda!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kamuda çalışanlara kadro “müjdesi” yalanı çöktü!

İş güvencesi ancak mücadele ile sağlanabilir!

 

İşçi sınıfı ve emekçilere dönük sosyal yıkım saldırıları konusunda hummalı hazırlık devam ederken, her saldırı sürecinin temel enstrümanlarından birisi durumunda olan demagojik propaganda da sürüyor. AKP’nin seçimler sürecinde bir vaat olarak sunduğu “kamuda taşeron işçilerine kadro verilecek” söyleminin, şu sıralar hükümet cephesinden yapılan açıklamalarla birlikte aldatmacadan ibaret olduğu tekrar görülmüş oldu.

Kuralsız, esnek ve kölece çalışma anlamına gelen taşeronluk ve bunun çalışma yaşamında yarattığı sonuçlara tepkiler yükselirken, AKP hükümeti bir yandan tepkileri yatıştırmak, diğer yandan da sürdürdüğü demagojik propagandayla oy desteğini arttırmak için “kadro” vaadinde bulunmuştu. Şu sıralar ise bu vaatleri gerçekleştirmek konusunda sözde kararlılıklarını ifade ederek, duruma yeni kılıflar bulma çabasını sürdürüyorlar.

Taşeronluğun geldiği boyut artık iş kanunundaki hükümlerin dahi sınırlarını aşmış bulunuyor. Çalışma yaşamında kuralsızlık kural haline getirilmişken, üstelik bu sadece özel sektörde değil, devlet kurumlarında dahi bütün pervasızlığı ile işletilirken, süreci burjuva hukukunun sınırlarına çekme zahmetine bile girmeden, yaşanan fiili süreçlere yasal dayanaklar oluşturulmaya çalışılıyor. İş kanununun “asıl iş taşerona verilemez“ maddesi, neredeyse hiçbir yerde uygulanmıyor. Şu sıralar kiralık işçi büroları vb. adlarla meclis gündemine gelmesi beklenen yasalar ile güvencesizlik derinleştirilirken, mevcut taşeron uygulamalarını arar hale getirecek düzenlemeler hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Kıdem tazminatının gaspı, kiralık işçi büroları gibi yasalarla çalışma yaşamına yeni kurallar (kuralsızlıklar) getirilmeye çalışılırken, taşeron işçiye kadro söyleminin gerçek yaşamda zaten bir hükmü olamaz. AKP tarafından ortalığa saçılan laf kalabalığı ne olursa olsun, sermayenin ihtiyaçları üzerinden atılan adımların yoğunlaştığı bir süreci yaşıyoruz. Taşeronluğun kaldırılması söylemi ve işçilere kadro vaadi de bunun ötesinde bir anlam ifade etmiyor.

Yıllardır sınıfın farklı bölükleri taşeron çalışmaya, bu kapsamda yaratılan güvencesiz ve kölece koşullara karşı tepkilerini ortaya koyuyor. Karayollarında çalışan işçilerin geçtiğimiz yıllarda kadro talebiyle bir dizi eylem örgütlediklerini, açtıkları davaları kazandıklarını biliyoruz. Kamuda asıl iş-yardımcı iş ayrıştırmasını gerçekleştirme yetkisi bakanlar kurulunda bulunuyor. Karayolları işçilerinin gerçekleştirdiği eylemler ve bu konuda açtıkları davanın ardından, Eylül 2014’te gündeme gelen ayrıştırma çalışması aradan geçen zamana rağmen halen yapılmamış bulunuyor. Kazanılan davaların ardından dahi kadro konusunda adım atmamakta diretenler, bugün “kadro vereceğiz“ yaygarası ile bilinçleri bulandırmaya, varolan tepkiyi azaltmaya, böylelikle hayata geçirmeye çalıştıkları kölelik yasaları için yolu düzlemeye çalışıyorlar. Kaldı ki asıl iş-yardımcı iş ayrımı ile verileceği söylenen kadrolar, kamuda çalışan yüzbinlerce işçinin taşeron köleliğine devam etmesi anlamına geliyor.

Taşeronluk, işçi sınıfı ve emekçiler açısından kölece çalışma koşulları anlamına geliyor. Bu köleliği pekiştirecek yeni yasaların gündemde olduğu bir dönemde, sermayenin asıl iş-yardımcı iş, farklı işkolu vb. ayrımlarına prim vermeden sınıfın bütününü ilgilendiren saldırılara karşı mücadeleyi örgütlemek temel bir yerde duruyor. Bu kapsamda taşeron çalışmanın tüm alanlarda yasaklanması, kiralık işçi büroları yasasının geri çekilmesi ve “herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi” mücadelesinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Sermaye sınıfının ve onların hükümetlerinin giriştiği saldırılara, bir aldatmacadan, işçi ve emekçileri bölmekten başka bir anlam ifade etmeyen vaatlerine karşı, iş güvencesi ve taşeronluğun kaldırılması ancak mücadele sonucu elde edilebilir.

 

 

 

 

Renault’da kapı önü direnişi başladı

 

Renault’da işten atılan işçilerin bir kısmı, işe geri alınmaları talebiyle 16 Mart’ta fabrika önünde oturma eylemine başladı. İşçiler, talepleri karşılanıncaya kadar direnmeye devam edeceklerini belirttiler.

Polis yine devrede

Fabrika önünde başlayan direnişe karşı polis bir kez daha devreye girdi. İşçilerin yanına gelen polisler, “kanunsuz eylem yapmamaları”, “haklarını kanun yoluyla aramaları”, “başkalarının söylemesiyle eylem yapmamaları” ifadeleriyle işçileri direnişten vazgeçirmeye çalıştı. “Kibarca” işçileri “ikna etmeye” çalışan polis “başınızı belaya sokmayın” diyerek hak arama mücadelesine karşı aba altından sopa da gösterdi.

İşçiler ise MESS’in fabrikalara bildiri gönderdiğini, Renault’da işten atılan işçilerin başka fabrikalarda iş bulamadıklarını, haklarını aramanın kanunsuz olmadığını belirterek direnişe devam edeceklerini dile getirdiler.

“Kardeşlerimize sahip çıkalım”

Fabrika önünde başlayan direniş Renault işçilerinde de ilk yankısını buldu. Metal İşçileri Birliği’nin Facebook sayfası üzerinden direnişe dair mesaj paylaşan bir Renault işçisi, fabrikadaki tüm işçileri direnen kardeşlerinin yanında olmaya çağırdı.

İşçinin mesajı şöyle:

“Hadi tüm fabrika şimdi tam zamanı oturma eylemi yapan kardeşlerimizi yalnız bırakmayalım kıralım zincirleri biz korkak değiliz bunu herkese gösterelim yoksa sürekli esir gibi çalışacağız fabrikada şimdi bu baskıları hepimiz görüyoruz sonumuz için geleceğimiz için hadi tüm fabrika destek olalım kardeşlerimize”

Üçlü şer ittifakına devlet arka çıkmıştı

Bursa’da kurulu Renault fabrikasında işçilerin yürüttüğü hak mücadelesinin karşısına dikilen fabrika yönetimi-MESS-Türk Metal ittifakı, işçi kıyımı ile işçileri sindirmeye çalışmış, devlet de kıyımı engellemek için eylem yapan işçilere polisi saldırtarak üçlü şer ittifakına arka çıkmıştı.


 
§