19 Şubat 2016
Sayı: KB 2016/07

Savaş kundakçılarına geçit verme!
Suriye politikasının iflası ve maceracı çıkış arayışları
Türkiye ve Suudi Arabistan...
AKP’den polise rüşvet, emekçiye sefalet!
Patronlardan AKP’ye “asli görev” hatırlatması!
Metal fabrikalarında ek zam talepleri yükseliyor
İşçi sınıfı eskiyi yıkarken "yeni"yi elleriyle inşa ediyor!
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
“Sorunsuz” sendikacılık
DİSK 15. Genel Kurulu
Sınıf çalışmasının sorunları
19. yüzyıl Britanyası ve Kibritçi Kızlar Grevi
Emeğin özgürlüğü için Kadın İşçi Kurultayı’na yürüyoruz!
8 Mart’ta alanlara
Mücadelede biz de VARIZ!
Asalak bir burjuvanın ardından...
Meslek liseleri devrim meselesidir!
Katliamlar sürüyor
Sesimizi boğmaya gücünüz yetmez..
Bu doyumsuz dünyada soluğu hiç tükenmeyenlere
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!

 

Sermaye sınıfı yıllardır içinde bulunduğu krizi, her geçen gün daha derinden hissetmeye başladı. Yaşadığı ekonomik krizi ötelemek için bir yandan kardeş halklara bombalar yağdırırken, bir yandan da işçi ve emekçilere dönük sosyal yıkım saldırılarını hayata geçiriyor. Bugünlerde ise “Güvenceli esnek çalışma” adlı yasa tasarısı meclise sunularak saldırılara bir yenisi eklenmek isteniyor. Yasa tasarısı başta Özel İstihdam Büroları (ÖİB) olmak üzere, işçilerin çalışma yaşamını daha da köleleştirecek birçok madde içeriyor. İşçiler nezdinde iyice teşhir olan taşeronluğu kaldıracağını ifade edenler, yeni gelecek yasa ile kiralık işçiliği tüm işkollarında yaygınlaştırmak istiyor. Bu yasa ile özel istihdam bürolarına “geçici iş ilişkisi” kurma yetkisi veriliyor. Kadrolu çalışma döneminin kapanacağının göstergesi olan yasa ile yaklaşık 10 milyon işçinin kiralık kapsamına girmesi hedefleniyor. Yeni süreçte patronlar işçinin hiçbir sorumluluğunu üstlenmezken, bütün sorumluluk ÖİB’de olacak. Geçici süreli çalışan işçinin kıdem tazminatı hakkı fiilen alınmış olacak, böylece yıllardır kaldırılmak istenen kıdem tazminatı da fiilen kalkmış olacak. Kiralık işçi düzenli çalışamadığı için sigorta primleri de düzenli yatmayacak ve sağlık hakkından yararlanamayacak olan işçi için zaten zor olan emeklilik de artık hayal olacak.

Patron ile işçi arasında değil, işçiyi kiralayan firma ile ÖİB arasında sözleşme yapılacak. Bu sözleşme ile işçinin ne kadar çalışacağı, ne kadar ücret alacağı belirlenecek. Yasada işyerinde çalışan işçilerin en fazla %25’inin kiralık işçi olabileceği belirtiliyor. Kiralık işçinin çalışma koşulları muğlak ifadelerle sözde koruma altına alınmış; fakat “siparişlerim var” gerekçesine sığınan bir patron, kiralık işçiyi dinlenme hakkı, haftalık izin gibi haklarından mahrum bırakarak çalışma koşullarını kendi belirleme imkanına kavuşacak. Aynı şekilde kiralık işçi, düzenli bir işyerinde çalışmamasından kaynaklı ücreti asgari ücreti geçemeyecek, tabii o da 1 ay kesintisiz çalışabilirse. Ayrıca işçinin ücretini çalıştığı işyeri değil, kiralandığı ÖİB'in ödeyecek olması birçok işçinin ücretlerinin gasp edilmesine sebep olacak. Yani ücret güvencesi de ortadan kalkmış olacak. İşyerlerinde kadrolu-kiralık işçi ayrımlarının başlaması kaçınılmaz olacak ve bu durum sınıfın ortak mücadelesinin güçlenmesine de engel olacaktır.

“Güvenceli esnek çalışma” yasa tasarısı ile patronlara güvenceli daha fazla sömürü sağlanırken, işçiye güvencesiz çalışma dayatılmaktadır. Bu yasa ile çetin mücadelelerin sonucu kazanılmış olan haklarımız tek tek alınmış olacak. Böylece sermaye sınıfı oluşturduğu modern köle pazarları ile sınıfın örgütlülüğüne de en büyük darbeyi vurmuş olacak.

Sendikal ağalar bile bu yasanın işçilerin yaşamını daha da köleleştireceğini ve yasanın geçmesine sözde izin vermeyeceklerini ifade ediyorlar. Kuşkusuz tabandan gelen basınçla bu tepkileri gösteriyorlar. Ama şu bir gerçek ki tabanda bu çalışma koşullarına karşı büyük bir öfke birikmiş bulunmakta.

Önümüzdeki günlerde sınıf devrimcilerine büyük sorumluluklar düşmekte. Sermayenin topyekûn saldırısına karşılık, sınıfın topyekûn direnişini örgütleme sorumluluğu. Öncelikle bulunduğumuz her alanda güçlü bir aydınlatma ve bilgilendirme çalışması yürütmeliyiz. İşçilerin eylemli tepkilerini örgütlemek için özel bir çaba içerisinde olmalıyız. Unutmayalım ki saldırının kapsamını ve son dönem sınıftaki kıpırdanmaları bir arada düşünmeli ve oluşabilecek her tepkiyi daha da büyütmeyi hedeflemeliyiz. Saldırının kapsamına bakıldığında “Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!” talebi bu dönem öne çıkartılması gereken temel taleplerdendir. Son yıllardaki eylemler de göstermiştir ki işçilerde yaygınlaşan eylem tarzı fiili meşru mücadele tarzıdır. İşçi sınıfı mücadele etmeye hazır; yeter ki ona doğru yol ve yöntemlerle doğru müdahaleyi yapmasını bilelim.

 

 

 

 

Bursa İşçi Okulu’nda 3. ders

 

Bursa İşçi Okulu’nun 14 Şubat’taki dersi sendikalar üzerineydi. Prof. Dr. Yüksel Akkaya’nın verdiği derse çok sayıda fabrikadan katılım vardı.

İşçileşme tarihini kısaca anlatan Akkaya, işçileşme tarihinin acılı ve sancılı bir tarih olduğunu dile getirdi. Devletin işçileri atölyelere bağlamak için katı yasalar koyduğu ve idama giden yaptırımlarda bulunduğundan bahsetti. İşçiliğin bu zor koşulları karşısında örgütlenme ihtiyacı duyan işçilerin “Yaşamın risklerine karşı kendimizi koruyalım” diyerek yardımlaşma sandıklarını kurduklarını belirtti. Bir süre sonra bu sandıklar sayesinde işçilerin grevlerini finanse ettiklerini, ardından ise devletin buna müdahale ettiğini söyledi. Sendikanın 3 temel unsurdan oluştuğunu belirterek bunları şöyle anlattı: “1- örgütsel bir form var ortada, 2- bu örgütsel yapı işçiler adına toplu pazarlık yapacak, 3- toplu pazarlık döneminde işvereni baskı altına almak için zor kullanacak, greve gidecek.”

Kapitalizmi reddeden işçi sınıfının belli bir süreden sonra kapitalizm ile yaşamayı kabul ettiğini sözlerine ekledi. Antikapitalist eylemlerden vazgeçerek, kapitalizme karşı mücadelede el yordamıyla bulduğu bu aracın 19. yüzyıla geldiğimizde sistemle uyumlu bir hale getirildiğini belirtti. Sistemin rantından bir parça pay kapan bir sendikacılığın oluştuğunu söyledi. Daha sonraki aşamasında da sistemle birlikte hareket eden ve ortak karar alan bir role büründüğünü belirtti.

Bugün sendikacıların grev yaparak işçileri terbiye ettiğini örnekler vererek ifade etti. Oysa ki grevin işçinin öğrendiği okullar olduğunu belirterek “Burada dayanışmayı öğrenirsin, grevden başka bir insan olarak çıkarsın. Eğer dayanışma duygusunu ortaklaşmayı geliştiremezseniz tersi olur” dedi.

Bursa’daki sınıf haraketenin tarihini anlattı.

Uluslararası sendikal hareketten bahsederek Güney Kore, Güney Afrika’dan örnekler verdi. Air France ve başka bazı örnekler üzerinden burjuvaziye karşı koparıcı bir mücadele verilmesinin önemine dikkat çekti.

 
§