6 Kasım 2015
Sayı: KB 2015/41

Seçim oyununun kazananı sermaye düzeni oldu
Parlamenter hayaller ve iki sonuç
Seçimlerin ardından...
Patronlar: Önümüz açıldı
Düzenin seçim oyununda ayak oyunları
MGK: Devlet terörünün “yasal” koordinatörü
Basına baskı özgürlüğü dağıtıyor
G20 Zirvesi için lüks oteller ve gözaltı merkezi
Şakran’da Ankara Katliamı’na öfke
“Kazanana kadar direneceğiz”
“Taleplerimiz kabul edilene kadar fabrika önündeyiz”
MİB ‘Metal Fırtınası Sempozyumu’ düzenliyor
‘Kaleler düşerken’ yazısına cevap!
1 Kasım seçimleri
"Buz kırılmış, yol açılmıştır!"
Ekim Devrimi yol göstermeye devam ediyor!
Hegemonya krizi derinleşiyor
Mültecilik üzerine bir deneme!
Dış basında 1 Kasım değerlendirmeleri
Üniversite çalışmasında pratik bir deneyim üzerine
Kapitalizmin gençlere gelecek vaadi: İşsizlik
Devrimci Gençlik Birliği Türkiye Meclisi Sonuç Bildirgesi
Kadının tarihsel ezilmişliğinin ve köleliğinin en zorlu halkası: Din
Kadın cinayetleri devam ediyor
Kadınlar ve yağmurlar - K. Ehram
Devlet hapishanelerde daha da saldırganlaşıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ekim Devrimi yol göstermeye devam ediyor!

 

Ekim Devrimi’nin 98. yıldönümünü andığımız günlerdeyiz. Ekim Devrimi, insanlığı sömürüden, yoksulluktan ve zulümden ibaret bir yaşama mahkûm eden emperyalist kapitalist sisteme karşı verilmiş, en büyük ve henüz aşılamamış bir tarihsel deneyimdir. Gelinen yerde Ekim Devrimi’nin deneyim ve derslerinin güncel plandaki önemi daha yakıcı hale gelmiştir.

Dünya genelinde, emperyalist kapitalist sistemden kaynaklı savaş alanı haline gelmemiş yer yok denecek kadar azdır. İşçi sınıfı ve emekçi halklar, sistemin yaşadığı çok yönlü krizin ağır faturalarını ödemektedir. Emperyalist saldırganlık giderek artmakta, sosyal yıkım saldırıları dünyanın dört bir yanında emekçilere kan kusturmaktadır. Emperyalist saldırganlık ölüm, kan, gözyaşı, göç, mültecileşme gibi çeşitli sorunlarıyla çok ciddi sayıda insanın yaşamını altüst etmektedir.

Bir yanda kapitalist kültürel yozlaşmanın etkileriyle çürüme yaşanırken diğer yandan da gericilik artmakta, özellikle kadınların yaşamlarını elinden almaktadır. Mutsuzluk ve geleceksizlik anket rakamlarından öte yaşamın her alanında gözle görülür bir şekilde hissedilmektedir. İşçi ve emekçiler kapitalist sistemin çarkları arasında ezilirken, doğa da bundan payını almakta, giderek artan bir kirlilikle büyük çevre katliamları yaşanmaktadır. Gelecek sorunu her anlamıyla kaygı vericidir.

Emperyalist kapitalist sistem içinde yer alan Türkiye’de işçi sınıfı ve emekçi halklar bu sorunları fazlasıyla yaşamaktadır. Türk sermaye devletinin çarklarını döndürmek için uyguladığı baskının ve zulmün dozunu giderek arttırdığı bir dönemdeyiz. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde, başta emperyalist güçler olmak üzere sermaye çevrelerinin kendileri için “istikrar ve güven” arayışını ister “demokratik” bir maskeyle isterse buna da gerek duyulmadan doğrudan katliamcı bir kimlikle gerçekleştirebileceği görülmüş oldu. 7 Haziran'da ortaya çıkan sonuç AKP’yi ihya etmeyince 1 Kasım’da tekrarlanan seçimin sonuçları AKP ve Erdoğan faktörüyle birlikte düşünüldüğünde, sermaye çevrelerini memnun eden bir anlaşmayla çözülmüş görülüyor. Sermaye düzeni mevcut gerçeklikte, yaşadığı çok yönlü kriz ortamında istediği “istikrarı” kim nasıl verirse versin, bu ister koalisyon ya da tek parti hükümeti olsun, desteklemektedir. Asıl dertleri hükümetteki isim değil, hükümetin kimin hizmetinde olduğudur.

Sermaye düzeni elde ettiği “istikrar”la işçi ve emekçiler için daha fazla sömürü, daha fazla soysal yıkım demek olan bir fatura kesmek üzere beklemektedir. Bu “istikrar” ise daha fazla baskı ile hak ve özgülüklerin gaspı ile mümkün olacaktır. Toplumsal muhalefetin tüm ilerici dinamikleri bu açıdan, son Ekim ayı MGK toplantısında da ifade edildiği gibi, artan bir devlet terörüyle susturulmak istenmektedir.

Ekim Devrimi yol gösteriyor!”

Seçimler vesilesiyle estirilen parlamenter hayaller rüzgârının, devrimci örgüt ve mücadele fikrini kaybedenleri arkasına aldığı bir dönemdeyiz. Zaten uzun bir süredir burjuva gericiliği hep bir ağızdan “sosyalizmin öldüğünü”, “kapitalizmin ebediliğini” vaaz etmektedir. Sol liberaller ve reformistler ise devrimden ve sosyalizmden kaçışın kılıfı olarak beyhude bir çabayla, yeni “teoriler” üretmeye çalışmaktadır. İşçi sınıfından umudunu kesenler, sınıf mücadelesi yokmuş gibi davranarak demokrasiyi mutlaklaştırıp, mücadeleyi seçimlerin kazanmasına indirgemekteler. Bu tasfiyeci dalga işçi sınıfının devrimci mücadelesine hiçbir fayda getirmediği gibi mücadele potansiyelini de heba etmektedir.

İşte böylesi bir dönemde “düzene karşı devrim” çağrısı ve mücadelesi hayati önemdedir. Bu nedenle Ekim Devrimi’nin zaferi öğretici ve önemlidir. Ve yaşanan her gelişme bunu yakıcı bir şekilde göstermeye devam etmektedir. Sermayenin saldırılarına karşı durabilmenin yolunun seçimler olmadığı, olamayacağı ortadadır. Bunun yolu sermayenin sınıf iktidarını devirmekten geçmektedir. Bu açıdan Ekim Devrimi ve deneyimleri her zaman akılda tutulmalıdır.

Ekim Devrimi ile dünya tarihinde yeni bir sayfa açılmış, proleter devrimler çağı başlamıştır. İşçi sınıfının bilimsel dünya görüşü yaşamda doğrulanmış, işçi sınıfına doğru devrimci önderlik yapıldığında nelerin başarılabileceği kanıtlanmıştır.

Tek yol devrim!

Emperyalist-kapitalist sistem tüm vahşiliğiyle hükmünü sürerken insanlığın önüne koyduğu tüm sorunlardan kurtulmanın yolu toplumsal bir devrimdir. İnsanın insan tarafından sömürüsünün son bulmasını, gerçek anlamıyla eşitliğin, adaletin yaşanmasını, gelecek kaygısının olmamasını, emperyalist savaş ve işgallerin bitmesini, kadının kurtuluşunu, halkların özgürleşmesini ve barışı istiyorsak devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütmeliyiz.

Bundan 98 yıl önce bu yola girilmiştir. Bu yoldan devam edilmelidir. Ekim Devrimi’nin önderi Lenin’in devrimin 4. yıl konuşmasında dediği gibi; “Biz bu eserin yapımına başladık. Ne kadar zamanda, ne zaman, hangi ulusun proleterleri bu eseri sonuna vardırırlar, bunun önemi yok. Önemli olan buzun kırılmış, yolun gösterilmiş ve açılmış olmasıdır.”

 
§