16 Ocak 2015
Sayı: KB 2015/02

Metal işçisinin grevi, sınıfın ve sınıf devrimcilerinin büyük sınavı
Düzen cephesi seçimlere hazırlanıyor
Devrimci sınıf hareketini büyütelim!
Hrant Dink cinayeti 8. yılında!
Emperyalist saldırganlığa ve kanlı piyonlarına karşı…
MİB MYK Ocak ayı toplantısı sonuç bildirgesi
15 bin metal işçisi 29 Ocak'ta greve çıkıyor
Sınıf kardeşleriniz yanınızda!
Namet'te sendika düşmanlığına protesto
Ümraniye'de 8 Şubat hazırlıkları
Ülker'in önlenemez yükselişi! - Onur Kara
Sosyalizm ve din - Lenin
Charlie Hebdo katliamı
Zorba rejimlerin ‘insan hakları’ ortaklığı
Katiller de yürüyüşteydi
“Gelecek her yerde sosyalizme ait olacaktır!”
AKP’nin paketinde kadın emeğinin sömürüsü var!
“Kadın sorunu”, ideolojik donanım ve mücadelenin önemi
Sermayenin gözünden ‘aile paketi’ yorumu
İşçilerin Birliği Kurultayı toplandı!
Sincan’da işçiler mücadeleyi yükseltiyor!
Yerel bültenler: Devrimci sınıf faaliyetinin soluk borusu
Türkiye’de “hapishane”lere dair düşünceler - Z. Kaya
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP’nin paketinde kadın emeğinin sömürüsü var!

 

Geçtiğimiz günlerde Davutoğlu tarafından “Ailenin ve dinamik nüfusun korunması” adı altında bir paket açıklandı. “Kadınlara müjde” olarak duyurulan programda kadınlara ‘yeni haklar’ getirildiği iddia ediliyor. Programda, doğum yapan kadınlara doğum izinlerinin bitmesinin ardından isterlerse hiçbir ücret kaybı yaşanmadan (ücretlerinin yarısını patronun, yarısını da devletin ödeyeceği) kısmi çalışma hakkı, kadınların çocuk doğurmasını teşvik amacıyla, ilk çocuğa 300 TL, ikinci çocuğa 400 TL, üçüncü çocuğa ise 600 TL para yardımı, gündüz bakım evlerini yaygınlaştırmak için vergi teşviki, belediyelere kreş ve gündüz bakımevi açma zorunluluğu, gençlerde evliliği teşvik etmek için çeyiz modeli ve şiddetin engellenmesi için seferberlik vb. yer alıyor.

Çalışma yaşamında devrim’ olarak nitelendirilen bu paket, aslında yeni değil. 2013 yılında gündeme getirilen “Kadın İstihdam Paketi” özü aynı kalmak şartıyla kısmen revize edilerek bugün “ailenin ve nüfusun korunması programı” olarak öne sürülüyor. Toplumsal bir sorumluluk olan çocuk bakımı, bir kez daha kadınların üzerine yıkılarak, kadınlar ev ve aile sorumlulukları adına, güvencesiz bir çalışma yaşamına mahkum edilmek isteniyor. Programın özünde ise, “nüfus dinamizminin korunması” adı altında, sermaye sınıfının orta ve uzun vadeli çıkarlarının korunması yatıyor. Resmi rakamlara göre, Türkiye’de doğurganlık hızı 2,07. Türkiye nüfusu hızla yaşlanıyor ve devlet daha fazla ucuz işgücü için genç nüfusa ihtiyaç duyuyor. Nüfusu gençleştirmek için hamleler yapıyor. Bu hamleleri yaparken bir taşla 3-5 kuş vurmayı da amaçlıyor. Nüfusu artırma hedefiyle kadını kuluçka makinesi haline getirirken kadınları kısmi, yarı zamanlı güvencesiz işlere yöneltip esnek çalışmayı meşrulaştırmayı amaçlıyor. Yine üzerindeki toplumsal sorumlulukları (ev işleri ve çocuk bakımı) kadınların üzerine yıkıyor. Aynı zamanda AKP iktidarı dönemi boyunca izlenen gerici politikalarla aileyi kutsayarak kadını evin uysal kölesi haline getirmek istiyor.

Ancak AKP iktidarının bu paketi sunarken yine de içi rahat değil. Sermayedarların vereceği tepkilerden çekiniyor ve hemen “özel sektöre hiçbir yük yok” diyerek onların içini rahatlatmaya çalışıyor. Ancak daha önce kadın istihdam paketi gündeme geldiğinde sermaye cephesinden verilen tepkileri hatırlayalım. İSO Başkanı’nın ardından ASO Başkanı’nın itirazları unutulmuş değil. Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, pakete itirazını dile getirirken şu ifadeleri kullanmıştı:“ASO üyesi bir sanayicimiz düzenlemeden duyduğu kaygıyla bundan sonra fabrikasına kadın işçi almayacağını bana söyledi. Taslak bu haliyle yasalaşırsa, kadın işçi çalıştıran işletmelerin istihdam maliyetleri artacağından, yöneticilerine kadın yerine erkek işçi alınması talimatı vermiş. Fabrikada 40’ı kadın olmak üzere toplam 200 kişi çalışıyormuş.” Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Genç nüfusu kalkınmanın parçası yapmazsanız başkanın çocukları, çalıştıracak erkek bile bulamayacak” derken, ASO başkanını yatıştırma görevi dönemin Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’a düşmüştü. Yılmaz’ın o günlerde ifade ettiği “(...) Özel sektöre ekstra yük değil. Onların işini kolaylaştıracak katı çalışma hayatından esnek çalışmaya geçilecek. Başkan yeterince bilgi sahibi değil. Bilgi sahibi olursa bunu sahiplenecektir. İş dünyasının önündeki engelleri kaldırıyoruz, asla yeni engel koymayız. Aynı zamanda beşeri sermayeyi güçlendirmek de bizim en büyük görevimizdir” bu sözler AKP iktidarının niyetini tüm yalınlığıyla ortaya koyuyordu.

Bugün ise tasarıya ilk tepkiler sermaye örgütlerinden gelmeye başladı. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, programa itiraz ederken ne kadının istihdamındaki azalmayı, ne de kadınların daha fazla güvencesizliğe itileceğini düşünüyor. Onun tek düşündüğü “Yarım günlük işimizi kime yaptıracağız” sorusunun yanıtı.

“Ailenin ve dinamik nüfusun korunması” programının ayrıntıları önümüzdeki günlerde daha net görülecektir. Ancak bu haliyle bile kadınlar başta olmak üzere işçi ve emekçiler için yeni bir saldırı anlamına geldiği çok açıktır. Bugün güvencesiz ve kuralsızca çalışmanın hakim olduğu, kadın ve erkek işçilerin uzun çalışma saatlerine, fazla mesailere mahkum edildiği koşullarda, patronların kadınları yarım gün çalıştırması olanaklı değildir. Geriye kadınların güvencesiz, sigortasız, part-time işlerde çalışması kalmaktadır. Bu durumda zaten devletin üzerinde hiçbir yükümlülük kalmamaktadır. Ayrıca, devletin ödeyeceği yarım günün ücretinin nereden karşılanacağı merak konusudur. Ancak bugüne kadar yağmalanan fonlar ve “kadın istihdam paketi” taslağında İşsizlik Sigortası Fonu'nun kullanılacağının ifade edilmesi, faturanın yine işçi ve emekçilere yıkılması anlamına gelmektedir.

Bugün her türlü göz boyamaya, aldatmaya karşı kadın-erkek işçi ve emekçiler, sermaye sınıfına karşı mücadeleyi yükseltmek durumundadırlar. Kadın istihdamını sözde artırmaya yönelik olan, başta kadınlar olmak üzere işçi ve emekçileri daha beter kölelik koşullarına mahkum etmek amacıyla öne sürülen paketler/programlara karşı nasıl bir mücadele hattı izlenmesi gerektiği Aralık 2013 tarihinde Emekçi Kadın Komisyonları tarafından hazırlanan “Kadın İstihdam paketi esnek çalışmanın parçasıdır- Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleyi yükseltelim!” başlıklı broşürde şu şekilde ifade edilmektedir:

(...) Oysa, kadını çalışma yaşamına dahil etmenin yolu bir bütün olarak işçi sınıfını esnek çalışma koşullarına ve dolaysız bir şekilde dizginsiz bir sömürüye mahkum etmekle değil, kadını iki kez köleleştiren ev içi emeğin ve çocuk bakımının toplumsal bir sorumluluk olarak ele alınıp örgütlenmesi ile mümkündür. Bu ise, bugün günün önemli bir bölümünü dizginsiz bir şekilde patronların sömürüsü altında yaşayan işçi sınıfı için günlük çalışma sürelerinin kısalması ve insanca koşullarda yaşayabilmesi anlamına gelecektir. Ancak bu koşullarda ev içine hapsedilen kadınlarla birlikte milyonlarca işsiz de toplumsal üretimin ve yaşamın da temel bir bileşeni haline gelebilecektir. Ne var ki, tek düsturu daha fazla kâr olan kapitalizm koşullarında bu mümkün değildir.

Bırakalım, kadının ev içi köleliğini kaldırmayı, onu daha da pekiştirmeyi hedefleyen “Kadın İstihdam Paketi”, tam da bu nedenle çalışma yaşamını daha da esneksizleştirmeyi ve kuralsız sömürüyü tek kural haline getirmeyi amaçlayan diğer saldırı gündemleri ile birlikte ele alınmalı, bu saldırı paketlerine bir bütün olarak karşı çıkılmalıdır. Bu ise, kadını ve erkeği ile işçi sınıfının insanca bir yaşam, özgür bir gelecek mücadelesini büyütmesi ile mümkündür.”


 
§