16 Ocak 2015
Sayı: KB 2015/02

Metal işçisinin grevi, sınıfın ve sınıf devrimcilerinin büyük sınavı
Düzen cephesi seçimlere hazırlanıyor
Devrimci sınıf hareketini büyütelim!
Hrant Dink cinayeti 8. yılında!
Emperyalist saldırganlığa ve kanlı piyonlarına karşı…
MİB MYK Ocak ayı toplantısı sonuç bildirgesi
15 bin metal işçisi 29 Ocak'ta greve çıkıyor
Sınıf kardeşleriniz yanınızda!
Namet'te sendika düşmanlığına protesto
Ümraniye'de 8 Şubat hazırlıkları
Ülker'in önlenemez yükselişi! - Onur Kara
Sosyalizm ve din - Lenin
Charlie Hebdo katliamı
Zorba rejimlerin ‘insan hakları’ ortaklığı
Katiller de yürüyüşteydi
“Gelecek her yerde sosyalizme ait olacaktır!”
AKP’nin paketinde kadın emeğinin sömürüsü var!
“Kadın sorunu”, ideolojik donanım ve mücadelenin önemi
Sermayenin gözünden ‘aile paketi’ yorumu
İşçilerin Birliği Kurultayı toplandı!
Sincan’da işçiler mücadeleyi yükseltiyor!
Yerel bültenler: Devrimci sınıf faaliyetinin soluk borusu
Türkiye’de “hapishane”lere dair düşünceler - Z. Kaya
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Katiller de yürüyüşteydi

 

Fransa’da Charlie Hebdo katliamının ardından ırkçı faşist güçlerin Müslümanları hedef alması büyük kaygı yarattı. Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ırkçı-faşist güçler Müslümanlara ait dükkan ve camilere saldırı düzenledi. Devlet yetkililerinin ikiyüzlü söylemlerinin yanı sıra duyarlı ve ilerici kesimler, İslam ve göçmen karşıtlığına karşı "kardeşlik" mesajları verdi.

Wolinski: Nefrete teslim olmayalım

Verilen mesajların en dikkat çekici olanı saldırıda hayatını kaybeden Charlie Hebdo karikatüristi Georges Wolinski’nin kızı Elsa Wolinski’den geldi. Wolinski, “Nefrete teslim olmuyoruz. Bu iğrenç olayda mükemmel şeyler de gerçekleşiyor. Wolinski arkadaşlarıyla beraber öldü. Onları güldürmek zorundayız” dedi.

Wolinski, babası ve ölen diğer karikatüristler için “Aşırılıkçılarla mücadele ediyorlardı, ‘Charlie Hebdo’ bile olsalar, onlar aşırı dincilerle, aşırı sağla mücadele ediyorlardı. Irkçı nefrete yenik düşmeyelim” ifadelerini kulandı.

Wolinski’nin dikkat çektiği bir başka önemli nokta ırkçı Marine Le Pen öncülüğündeki Ulusal Cephe’ye karşı oldu. Wolinski, “Fransa’nın bundan sonra Ulusal Cephe’ye oy vermesini gerçekten istemiyorum. Yoksa bir hiç uğruna ölmüş olacaklar” dedi.

Ulusal birlik’ yalanına tepkiler

Yürüyüşe katılan Türkiyeli göçmen örgütleri de Fransız devletinin “Ulusal Birlik” propagandasını eleştirerek yürüyüşe alternatif bir güzergahtan katılmayı tercih etti.

Fransız işçi ve emekçilerden bir kısmı hükümeti teşhir eden dövizlerle yürüyüşte yer aldı. “Ben Hollande, Sarkozy ve Le Pen için yürümüyorum” şeklindeki dövizler, Fransız burjuvazisinin demagojilerinin her kesim üzerinde işe yaramadığının farklı bir göstergesi oldu.

Fransa’daki çeşitli sol ve sosyalist örgütler de “Ulusal Birlik” yalanına, emperyalist savaş propagandasına karşı eyleme katılmadı. Fransa İşçileri Komünist Partisi (PCOF) Hollande’ın söylemlerinin 11 Eylül saldırıları sonrası ABD emperyalizminin söylemleriyle benzerlikler taşıdığını belirterek Fransız işçi ve emekçilerinin ‘Ulusal Birlik’ söylemi ile kandırılmaya çalışıldığına dikkat çekti.

Liderler poz verip kaçtı

Diğer yandan içlerinde tescilli katillerin de bulunduğu 50’ye yakın ülkenin lideri de Fransız burjuvazisi ile dayanışmak için yürüyüşte yer aldı. Türkiye Başbakanı Davutoğlu’nun yürüyüşte yer alması Fransız Le Monde gazetesi tarafından eleştirildi ve ‘ifade özgürlüğü’ne düşman olan birçok devlet liderinin yürüyüşe çağrıldığı belirtildi. Le Monde, saydığı ülkeler için, “Bu ülkelerin Sınır Tanımayan Gazeteciler’in gerçekleştirdiği 2014 basın özgürlüğü sıralamasında oldukça kötü sıralardalar: 180 ülke içinde, Türkiye 154’üncü, Rusya 148’inci, Ürdün 141’inci, Gabon 98’inci ve İsrail 96’ıncı” ifadeleri ile Fransız devletinin niyetinin ‘ifade özgürlüğü’ne dikkat çekmek olmadığını göstermiş oldu.

İsrail Başbakanı Netanyahu, Davutoğlu ve insan hakları konusunda sicili hiç de parlak olmayan isimlerin yürüyüşte yer alması kitlenin de tepkisini çekti. Hollande ve yürüyüşe katılan liderler, olağanüstü güvenli önlemleri ile poz verdikten sonra yürüyüşten ayrılmak zorunda kaldı.

 

 

 

 

Avrupa’da polis rejimi koyulaşıyor

 

Kendi yarattıkları ve besledikleri dinci-gerici çetelerin katliamlarını fırsata çeviren batılı emperyalist devletler, ortaya çıkan tablonun nedenini “güvenlik zaafiyeti” olarak tanımlıyorlar. Buradan hareketle de “güvenlik önlemleri” adı altında polis devleti uygulamalarının arttırılmasını gündemlerine almış bulunuyorlar.

AB’de ‘ortak istihbarat’ önerisi

Charlie Hebdo saldırısının ardından polis ablukasına alınan Paris’te yaşayanların can güvenliğinden endişe duydukları ve bunun “eve dönüp dönmeyeceğimiz belli değil” ifadeleriyle toplumsal bir paranoyaya dönüştürüldüğü basında yer aldı.

AB ülkeleri bu olayı öne çıkararak “güvenlik önlemlerini” gündeme getirmiş bulunuyorlar. Ülkelerindeki polis rejimi uygulamalarını arttıran devletler, AB içinde “güvenlik” konusunda ortak bir çalışma yapılması gerektiğini dile getirdiler.

Bu konudaki en somut öneri İtalya’dan geldi. İtalya Başbakanı Matteo Renzi, Paris saldırıları üzerine ortak bir Avrupa Birliği istihbarat servisi kurulmasını önerdi. Renzi “Ortak bir para birimimiz var, ortak bir istihbarat servisine de ihtiyaç duyuyoruz. Avrupa terörizme karşı birlik olmalı” diye konuştu.

İngiltere de Paris’teki saldırıların ardından polis kontrollerini arttıran ülkeler arasında.

'Saldırılar artacak' bahanesi

Paris saldırısının ardından çeşitli değerlendirmelerde bulunan istihbaratçılar, saldırının diğer Avrupa ülkelerinde de yaşanması olasılığının yüksek olduğunu öne sürdüler. Buna yaslanarak da polis rejiminin koyulaşması yönündeki adımların atılmasını gündeme getirdiler.

İngiltere devleti benzer bir gerekçe öne sürerek “önlemlerin artacağını” duyururken, ABD’nin de olası saldırılara karşı hazırlık ve önlemlerini arttırdığı bildirildi. Ayrıca, yurtdışında olan ABD’lilerin bizzat devlet tarafından uyarıldığı haberleri basına yansıdı.

Charlie Hebdo katliamının ardından polisiye uygulamaların en fazla gündeme geldiği ülke Almanya oldu. Edinilen bilgilere göre, Federal Emniyet Teşkilatı (BKA) tüm birimlerine acil soruşturma talimatı verdi. “Tehlikeli radikal İslamcılar ve onların çevrelerindeki kişileri” kapsadığı öne sürülen soruşturmaların gizli yürütülmesi gerektiği de talimatta belirtildi.

Öte yandan, Almanya İçişleri Bakanı da Maiziere’nin askıya alınmış Avrupa Birliği güvenlik yönergesi taslağını tekrar gündeme getirmeye hazırlandığı öğrenildi. Taslak, uçaklardaki yolcularla ilgili bilgilerin polise aktarılmasını içeriyor.

Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) de saldırıları bahane ederek daha fazla ‘eğitimli’ polis görevlendirilmesi gerektiğini öne sürdü. Bavyera Eyaleti İçişleri Bakanı Joachim Herrmann “Radikalleşmiş faillerin izlenmesi zaruri. Eğitimli ve deneyimli personele ihtiyaç var” dedi.

 
§