9 Ocak 2015
Sayı: KB 2015/01

Ya teslimiyet ya grev!
Beklenen oldu: Yolsuzluklar AK’landı!
AKP gericilik “kariyerinde” hızla ilerliyor!
Devletin paslanmayan silahı: Hizbulkontra!
Cizre’de devlet provokasyonu ve katliam!
Sağlıkta dönüşümden sağlıkta gericileşmeye!
Asgari ücretli “zengin vergisi” kıskacında
‘Sefalet zammına karşı grev yapılmalı’
Taşeron köleliği ekseninde sınıf hareketi - D. Umut
Karayollarında işçi kıyımı
Sermaye uşağından ‘Sütaş’ı yedirtmeyiz’ açıklamaları
Dayanışma gecesi üzerine...
DEV TEKSTİL’den Esenyurt’ta işçi toplantısı
Proletarya devriminin ve sosyalizmin iradesi
Kapitalizmin krizi, emperyalist savaşlar ve faşizm
Yunanistan’da siyasi kriz derinleşiyor
Filistin’de direnişe karşı işgal diplomasisi
Avrupa’da DGB kampı coşkusu
Ölümcül Ebola ve emperyalizm - Eylem Güneş
Mücadele ve kazanımlarla anılacak bir yıl için görev başına!
Emekçi Kadın Çalıştayı’ndan baharı örgütlemeye!
“Zorbalığa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz!”
Balık, böcek ve kuş imgeleriyle yabancılaşmadan özgürlüğe
Hasta tutsak Mehmet Yamaç’a sürgün
Devrimci tutsaklardan yeni yıl mesajları
Oğuz yoldaşa...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Zorbalığa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz!”

 

Cellat uyandı yatağında bir gece

Tanrım’ dedi bu ne zor bilmece:

Öldürdükçe çoğalıyor adamlar

Ben tükenmekteyim öldürdükçe...”

Şairin de dediği gibi öldürdükçe, hapse attıkça, yeni yargı paketleri, yeni yasalar yürürlüğe koydukça bitmiyor, çoğalıyorlar. İşçiler, emekçiler, öğrenciler, hepsini öldürdüm ama öldürdükçe, zulmettikçe çoğalıyor daha güçlü geliyorlar. İşte kapitalist sistem kendi mezarını giderek daha derine doğru kazmakta. Psikolojisi de bu yönde ilerleyip daha da katletmek için en son “İç Güvenlik Paketi” adında yeni bir paketle çıktı direnenlerin karşısına.

Eylemlerde daha çok gaz atmak, silah sıkmak için polisin yetkisi arttırılırken eylem yapanlar buna karşı tepki göstermek şöyle dursun yüzlerini dahi örtse “maske” statüsünde görülüp “terörist” olarak yargı karşısına çıkarılmakla tehdit ediliyor. Eğer karşılık verirse tam yetkili olan polis yeniden “destan” yazabilecek. Yetkisi tam olan sistemin korumaları istedikleri gibi insanların üstlerini, ev/işyeri gibi mekânları da rahatça arayabilecekler. Polis terörü de yetmezmiş gibi bir de esnaflar devletin korumalıklarını üstlenebilecek. Bu da artık sokaklarda bizlere dönük eli palalı-sopalı daha nice yandaşların ortaya çıkacağının ve bunların da “resmi” sayılacağının göstergesidir. Eylem için sokağa çıkmak suç olduğu gibi sokağa çıkmayı düşünmek dahi suç sayılacak. Sanal ortamlarda fikir paylaşımları eğer sistem karşıtı olarak tespit edilirse “nefret söylemi” sayılıp yine bir yargılama sürecine girilecek. Sanki telefon dinlemeleri yapılmıyormuş gibi bir de dinlemeler izinsiz-yasadışı bir şekilde yapılmasına meşruluk getirildi. Eylemlerde doğacak hasarlar eylemde yer alan kişilere kesilecek. Zaten zulüm altında kölelik koşullarında günde 12 saat çalışan işçi ve emekçilere, onların çocuklarına hiçbir yük yokmuş gibi bir de bu şekilde bir yük getirildi. Devletin korumalarına artık istediği kişiyi günlerce gözaltında tutabilecek eğer yetersiz görürse bu süreyi uzatabilecek yetki verildi.

Bu tarz engelleme yasaları sadece Türkiye’ye özgü bir tavır değil. Koltukları sallanan kapitalist sistemlerin hemen hepsinde görülmekte. “Özgürlükler ülkesi” olan Amerika’da da polisin eylemcilere yönelik uyguladığı şiddet devlet tarafından meşru karşılanmakta. Hatta insanları sırf siyahi oldukları için vahşice katledilmekte. Bunun benzerini Haziran Direnişi’nde yaşadık. Ali İsmail Korkmaz ve Ethem Sarısülük’ü vahşice katleden devlet kendi korumalarını kollamış ve suçsuz bulmuştur. Bir benzer yasa da İspanya’da uygulamaya sokuldu. Mariano Rajoy hükümeti tarafından çıkarılan “Tasma Yasası”yla artık “izinsiz” olarak yapılan eylemlere katılan kişilere 1000 avro para cezası kesilebilecek. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi sosyal alanlar üzerinden eylemlere çağrı yapmak, devletin şiddetini teşhir etmek de suç sayılacak. Eğer çağrı yapılan gösteride polise karşı bir tavır sergilenirse çağrı yapan kişi veya kuruma 30 bin avro ceza kesilecek.

Düşman bize saldırıyorsa demek ki huzursuz ediyor, rahatını bozuyoruz ve doğru yolda ilerliyoruz anlamına gelmektedir. Şimdiye kadarki grevlerde, eylemlerde, basın açıklamalarında barbarca saldırıyordu, sistem karşıtı her tür söylemi engellemeye çalışıyordu. Ancak “öldürdükçe çoğalıyor” zulme karşı çıkanlar. Bu paketle birlikte yapmak istedikleri katletme fiilini yasal bir hale getirmektir. Ancak bizler işçiler, emekçiler, gençler bundan önce nasıl ki bu kapitalist sistemi yıkmak için mücadele ediyorduysak ve bu yolda karşımıza çıkan tüm engellemelere karşı direndiysek, yeni “paketlere” de gelecek olanlara karşı da örgütlü mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Trakya’dan bir Ekim Gençliği okuru

 

 

 

 

Temel dershane’ kayıtları başladı!

 

Uğur ve Kültür gibi, dershane sektörünün önde gelen şirketleri yeni “okul” kayıtlarına başladı. AKP’nin sözde eşitsizliğe karşı dershaneleri kapatma iddiasının ardından dershanelerin özel eğitim kurumu olarak yoluna devam etmesinde böylece ilk adım atıldı.

Uğur, temel lise yerine “Hazırlık Lisesi” adını kullansa da sonuç değişmiyor. Kampanya reklamlarında da vurgulandığı gibi, formül hem okul hem dershane anlamına geliyor. Dershanelerin kapatılması şöyle dursun, artık dershaneye gitmek için devlet okulu yerine bu özle eğitim kurumlarına kayıt gerekecek. Bu da eşitsizliğe karşı yapıldığı iddia edilen kapatmaların aslında eğitimin özel sektöre pazar olarak daha geniş açılmasının dışında bir şey getirmeyecek. İşçi ve emekçi çocuklarının karşısınaysa sınavlara hazırlıkta yine aynı zorluklar çıkarılacak.

İsim değişti mantık aynı

Sınav isimlerindeki harf değişimleri gibi dershaneler de isim değiştirerek aynı pratiği uygulamaya devam ediyor. Dershaneler de temel lise olmasına karşın “sınavlara hazırlar” şiarıyla çalışıyor. Eğitimi eleme sınavlarına hazırlamak olarak gören bir düşüncenin hakim olduğu lisenin ne yapacağı ortadadır.

Özel lise statüsü kazanan bu dershaneler öğrencileri yarış atı gibi görmeye, sınavda derece çıkartma hırsıyla hareket etmeye devam edecektir. Bu da sermaye hükümetinin dünden bugüne iddia ettiği eğitim sistemindeki değişikliklerin aldatmaca olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Kültür Eğitim Kurumları Kurucu Temsilcisi ve Genel Müdürü Ahmet Sait Yurtseven “eğitimde dönüşüm” için şunları ifade etti: “Biz bu dönüşüm süreciyle birlikte dershanelerin itibar kazanacağına inanıyoruz. Kültür Dershaneleri olarak dönüşüm için ilk başvuran kurumuz. Hem dershane hem okul bir arada stratejisiyle, öğrencilerimize daha faydalı eğitim sunacağımıza inanıyoruz.”

Yurtseven’in dediği gibi; dönüşüm, dershaneleri mağdur etmek bir yana itibar kazandırarak kârlarını büyütüyor.



Bakanlıktan fişleme emri

 

İçişleri Bakanlığı’nın Kasım 2014 tarihinde 81 ilin valiliğine İnceleme ve Tespit Komisyonu’ başlıklı gizli ibareli bir talimat göndererek öğrencilerin kaldığı evlerin, apartların vb. izlenerek öğrencilerin fişlenmesini istedi.

Talimatta Milli Eğitim, Emniyet, Defterdarlık, SGK, Aile ve Sosyal Politikalar il müdürlükleri ile belediyelerden birer personelin fişlemede görevlendirilmesi istenirken, yapılan fişlemelerin bilgisi aylık olarak valiliklere iletilecek. Ayrıca bu fişleme bilgileri düzenlenerek İçişleri Bakanlığı’na iletilecek. Bakanlık bünyesinde oluşturulacak 5 kişilik ekip bu fişleme sisteminin merkezinde duracak. Fişleme komisyonunda yer alacakların listesinin 5 Aralık 2014 tarihine kadar bildirilmesi istendi.

 
§