29 Ağustos 2014
Sayı: KB 2014/35

Gerçek barışa ulaşabilmek için
tek yol anti-kapitalist direniş!
AKP’nin yeni şefi Davutoğlu
Toplu mezarlar ülkesi
Barajdaki ihmaller katliama dönüştü
Kavel’den Alpagut’a, Greif’ten Yatağan’a…
Türk-İş Başkanı’nın bakanlık koltuklarında gözü var!
Satış taslağı MESS’in masasında
Deva işçileriyle dayanışma büyüyor!
"Birlik olalım, haklarımıza sahip çıkalım!"
Cam işçisinin iradesi: TEKLİFE HAYIR!

“Tek Gıda-İş, işverenler sendikası olmuş”

Kafesan işçisi
boyun eğmiyor!

Eğitim Sen: Siyasal kadrolaşmaya hayır!

Barış sorunu - V. İ. Lenin
ABD saldırganlığının yeni bahanesi IŞİD
ABD: Servet-sefalet uçurumunun vahim boyutlar kazandığı ülke
ABD’de polis yok,
ordu var!
Ebola yayılıyor
Sınıfa karşı sınıf ve
sınıf temelli devrimcilik!
Emeğin bahçesinde festival coşkusu
DGB’yi mücadele içinde yaratalım!
"Kızıl Bayrak’la güçlendim"
Zulmünü artır ki çöküşün hızlansın! - Evrim Erdoğdu
Hastaneye gitmek lüks mü?
Kadınlardan Ortadoğu’daki katliamlara tepki
Halkların Vietnam'dan doğan güneşi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Türk-İş Başkanı’nın bakanlık koltuklarında gözü var!

 

Erdoğan’ın Çankaya’ya yerleşmesinin ardından başbakan atadığı Ahmet Davutoğlu ile birlikte hükümette görev alan birtakım isimlerin de ‘değişmesi’ bekleniyor. Sermaye sınıfı için ise kimin gidip kimin kaldığı pek bir anlam taşımıyor. Zira onlar için önemli olan işleyişin kendisi.

TÜSİAD tarafından cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası yapılan ilk açıklamada sükûnet çağrısında bulunulmuştu. Gergin bir siyasal atmosferin kazançlarını etkileyeceğini düşünen sermayedarlar, toplumsal patlamalara yol açabilecek kutuplaşma istemediklerini söylemişlerdi. Sermaye sınıfı, Haziran Direnişi benzeri ikinci bir kalkışmada sosyal sorunlarla harmanlanmış bir öfkenin kendilerine de yönelebileceğini düşünüyor, bunun endişesini yaşıyor.
Konumu nedeniyle sözlerini daha özenli ve dengeli seçen TÜSİAD’ın arkasından konuşan çeşitli sermaye kuruluşlarının temsilcileri ise daha açık konuşuyorlar, beklentilerini ifade ediyorlar. İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar bu rahatlıkla şöyle diyor: “Ülkemizin başarılı dış politikasının mimarlarından olan Sayın Davutoğlu’nun Başbakan olarak da büyük hizmetlerde bulunacağına yürekten inanıyorum. Sayın Bakanımızın adaylığının ülkemiz için hayırlı olmasını temenni eder, kendisine başarılar dilerim.”

İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi ise “Yeni kabine oluşturulurken uyum içinde çalıştığımız ekonomi yönetiminde bir değişikliğe gidilmemesini arzuluyoruz. İstikrarın önemini ve sonuçlarını son 10 yılda tüm Türkiye gördü. Üst üste yaşanan seçimlerden ülke olarak yüzümüzün akıyla çıktık” demekte.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan da şunları söyledi: “Yakın dönemde olduğu gibi bu yeni dönemde de finansal istikrarın korunarak artık ekonominin ülke gündeminde daha ağırlıklı bir yer edinmesini temenni ediyor, üretimden ve yatırımlardan beslenen ve ihracat ağırlıklı, sürdürülebilir bir büyüme modelinin, ekonomimizin temel hedefi olması inancıyla Sayın Ahmet Davutoğlu’na başarılar diliyoruz.”

“Bakanların arasına iki üç sendikacı serpiştirin”

Sermaye sınıfına mensup kapitalistler temennilerini bu ve benzeri sözlerle ifade ederken Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay da yaptığı açıklamalarla onlardan geri kalmadı. Atalay, Ahmet Davutoğlu’nun ülkeye hayırlı olmasını diledikten sonra taşeronlaşmadan, Soma örneğinden yola çıkarak madenlerdeki çalışma şartlarının kötülüğünden, özelleştirilen ve özelleştirilmesi düşünülen termik santrallerden, işçilere yapılan sendika değiştirme baskısından bahsetti. Ardından da kendi dahiyane çözümünü açıkladı. Atalay, şu anki ve daha önceki Bakanlar Kurulu ile meclisin patron ağırlıklı olduğunu belirterek yeni Bakanlar Kurulu’nda 2-3 işçi ağırlıklı bakan olmasını arzuladıklarını söyledi. Yani “bakanların arasına iki üç sendikacı serpiştirin ki yalanlarınız tam tutsun” dedi.

Mecliste işçi olmadığına ve tümü farklı yatırım alanlarında isim yapmış pek başarılı girişimci-hırsız olduğuna göre, Atalay’ın kafa yapısına en uygun isim olarak ilk akla gelen Hak-İş Eski Genel Başkanı ve şimdi ‘onursal başkan’ olan AKP Çorum Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Salim Uslu olmaktadır.

Uslu’nun yanında sermaye hükümetinin bakanlık koltuğuna yakışacak en uygun isimler de elbette Türk- İş yöneticileridir. Anlaşılan Türk-İş Başkanı eski günlere özlem duymaktadır.
O günler ki; sermaye sınıfının çıkarları için 24 Ocak Kararları’nın 12 Eylül ile birlikte hayata geçirildiği, Türk-İş dışındaki sendikaların kapatıldığı, grev hakkının gasp edildiği, öncü-devrimci işçilerin hapse atıldığı, işçi sınıfının tüm kazanımlarının gasp edildiği, tarifsiz acıların yaşandığı karanlık yıllardır. İşte bu yıllarda Türk-İş, 12 Eylül askeri faşist darbesiyle kurulan hükümete genel sekreterini Sosyal Güvenlik Bakanı olarak vermiştir. Atalay herhalde sermaye sınıfına en az 12 Eylül cuntası kadar hizmette bulunmuş AKP’ye, kendilerini önermektedir.

 

 

 

 

Direnen işçiye organize de yasak!

 

Hakları ve gelecekleri için mücadeleye atılan işçiler kapitalistlerin yüreğine korku salıyor. Sendika hakkı ve güvenceli çalışma talebine sahip çıkan işçiler patronların işçi düşmanı uygulamalarından paylarına düşeni alıyorlar. Bunun son örneği, alanında önemli bir tekel durumunda olan SÜTAŞ’ta yaşandı.
Tek Gıda-İş Sendikası’na üye 42 işçiyi işten atan SÜTAŞ patronu, baskılar sonuç vermeyince işçilerin haklarını aramaması için ‘kalıcı çözümü’ işçilerin Aksaray Organize Sanayi Bölgesi’ne girmelerini engellemekte buldu. SÜTAŞ’taki direnişe karşı ‘organize’ olan patronlar ortak karar alarak işçilerin bölgeye girişini yasakladılar. İşçilere, Aksaray Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu kararıyla girişlerinin yasaklandığı iletildi. Bu duruma itiraz eden işçiler özel güvenliklerin saldırısına uğradı.

Her yolu deniyor

SÜTAŞ patronunun benzer saldırıları SÜTAŞ’ın Bursa Karacabey’deki fabrikasında da yaşanmıştı. İşçilerin üzerinden jandarma ve polis baskısı eksik olmazken, direnişçi işçilerin direniş alanında beklemesini engellemek için fabrika alanına tezek döktürmüştü.

Direnişe yönelik saldırılarında bunlarla da yetinmeyen SÜTAŞ patronu, Tek Gıda-İş’in “Tüketimden gelen gücümüzü kullanıyoruz!” sloganıyla başlattığı SÜTAŞ ürünlerini tüketmeme kampanyasını engellemek için her yolu deniyor.

Kampanyanın toplum geneline yayılmaması için, sendikanın şubeleri polislere baskın yaptırılarak aratılıyor.

 

 

 

 

Sütaş işçilerine destek faaliyeti

 

Metal İşçileri Birliği direnişlerini sürdüren Sütaş işçileri ile dayanışma amacıyla faaliyetlerine devam ediyor.

MİB, direnişlerini sürdüren Sütaş işçilerinin başlatmış olduğu Sütaş’ı boykot çağrısını yayıyor.Sütaş işçilerinin başlatmış olduğu boykot kampanyası kapsamında çıkarttıkları stickerlar Bursa’nın farklı noktalarına ve Sütaş’ın dağıtım kamyonunun üzerine yapıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

 
§