25 Temmuz 2014
Sayı: KB 2014/30

Direnen Filistin halkıyla eylemli dayanışma!
Sorun burjuva cumhuriyetinin başına kimin oturacağı değil, onun nasıl yıkılacağıdır
AKP’nin dilinde Filistin, aklında özelleştirme var!
Rojava ve Filistin’e destek eylemleri
Sınıfa karşı sınıf tutumunu ete-kemiğe büründürelim!
Kent Şeker grevi
kararlılıkla sürüyor!
Yıldız Sunta işçileri
ihanete karşı direniyor!
Şişecam işçileri: Eylemlerimizi sürdüreceğiz!
Bakaç işçileri saldırılara ve sessizliğe rağmen direnişte!
“İşçiler el ele verdiği sürece kazanan taraf olacaktır!”

Jandarma saldırısının emrini Sütaş patronu verdi!

“En az yüzde 50 zam, 35 saatlik çalışma haftası!”

İhanete geçit vermemek için
TİS komitelerinde örgütlenelim!

Devrimci Gençlik Birliği üzerine... / 1
Bir elmanın iki yarısı - K. Toprak
Bürokrasiyi ve tıkanmayı aşmak için
ortak mücadele programına sahip taban inisiyatifleri
“Kızıl Bayrak elimizde bir kılavuz olarak durmaktadır!”
“Kavganın bayrağı kızıldır, Kızıl Bayrak işçi sınıfının elindedir!”
Emperyalist gericilik,
İsrail barbarlığının suç ortağıdır!
Uzlaşmacı çizginin açmazları…
Filistin: Katliamların ve direnişin tarihi
Dünyadan Filistin ve
Rojava için eylemler
İmam hatip okulları kimin ihtiyacıdır?
Çocuk istismarı / 4
Fırtına kuşları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çocuk istismarı / 4

Atılacak en iyi ‘çığlık’ örgütlülüktür!

 

Çocuğa yönelik istismar başlığını daha önceki yazılarımızda ayrıntılı olarak inceledik. Ekonomik, fiziksel, psikolojik boyutu ve ihmali çocuk işçilik ve hapishaneler başlığı ile ayrıntılandırdık. Çocuk istismarının bir diğer boyutu ise çocuğa yönelik cinsel istismardır. Bu başlık açısından İstanbul Tabip Odası’nın açıkladığı verileri de sunacağız. Son dönemde çıkartılan yasanın da ‘cinsel suçlar’ ile ilgili olan kısmını da aktarmış olacağız. Bunu aktarmak bizim için sorunun parçası olanların göstermelik çözüm önerilerini gözler önüne sermek bakımından önem taşıyor. Aynı şekilde temelinde sömürü, zulüm ve istismar olan bir sistemin kurumlarının bu soruna bir çözüm üretmesini beklemenin anlamsız olduğunu biliyoruz.

Çocuk istismarının genel kapsamı

Çocuk istismarının genel tanımına baktığımız zaman şöyle denmektedir: 0-18 yaş grubundaki çocuğun, kendisine bakmakla yükümlü kişi veya kişiler tarafından (ebeveyn, toplum, devlet gibi), zarar verici kaza dışı ve bilinçli ya da bilinçsiz ve önlenebilir bir davranışa maruz kalmasıdır. Tanımda dendiği gibi aslında önlenebilirdir fakat bu, bu sistemde hiçbir zaman mümkün olmadığı gibi, olsa bile garanti altında değildir. Bütün araştırmalar, istatistiki bilgiler bize gerçekleri olduğu gibi sunmasa da ortalama çıkarttığı rakamlar bile bizi ürkütmeye yeterdir. Dünyada 1-14 yaş arası 40 milyon çocuğun istismar veya ihmale uğraması ve desteğe ihtiyaç duyuyor olması bilgisi bile korkunç tabloyu görmek için yeterlidir.

İstismarın türleri ise fiziksel, psikolojik, duygusal, ekonomik, ihmal ve cinsel olarak başlıklara ayrılmaktadır.

Fiziksel istismar, çocuğa bakmakla yükümlü olan kişilerin elinde fiziksel açıdan zarar görmesi, bedensel bütünlüğünün bozulması anlamına gelir. ‘Çocuğu dövme’ fiziksel bir istismar olmasına rağmen ‘Dayak cennetten çıkmadır’, ‘Kızını dövmeyen dizini döver’, ‘Öğretmenin vurduğu yerde gül biter’ gibi atasözleri bu toplumdan çıkan sözlerdir ve çocuğa toplumda nasıl bakıldığını gösterir.

Psikolojik istismarın genel tanımı; gelişmenin duraklamasına neden olacak sözsel istismarı veya aşırı emirleri kapsayan, çocuğun kimliğini zedeleyen ve bozuk davranışları ortaya çıkaran tavırları içerir. Bu sistem, insanın psikolojisini bozmakla kalmayıp, kendisine yabancılaşan ve çok yönlü saldırılara maruz bıraktığı insanların, çocuklarına da davranışlarının kalitesini belirlemiş olur böylelikle.

Duygusal istismarın genel tanımı; sevgi ve ilgi ihtiyacının karşılanmaması, gereksinimlerinin yok sayılması, sürekli küçümseme, aşağılama, eleştirme, çocuklar arasında ayrım yapma, tehdit etme, reddetme, izole etme, yok sayma, yaşının üzerinde sorumluluklar yükleme, aşırı baskı ve otorite kurma, aşırı koruma, bağırmak vb. birçok sebep duygusal istismar tanımına girmektedir.

Ekonomik istismar; çocuğun gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici işlerde ya da düşük ücretli iş gücü olarak çalışması ya da çalıştırılmasıdır.

İhmal de istismardır ve tanımı şöyledir; çocuğa bakmakla yükümlü kişilerin yükümlülüğünü yerine getirememesi, çocuğu fiziksel ya da duygusal olarak ihmal etmesidir. Beslenme, giyim, tıbbi gereksinimler, duygusal ihtiyaçlar veya optimal yaşam koşulları için gerekli ilgiyi göstermeme şeklindedir.

Çocuğa yönelik cinsel istismar

Cinsel istismarın tanımı ise şöyle; cinsel haz amacıyla çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış cinsel istismardır. Çocuk tam olarak algılayamasa da davranışın erişkinin cinsel uyarı/tatmin sağlayıcı nitelikte olması cinsel istismar kapsamında değerlendirilmesi için yeterlidir. Dokunma olmaksızın yapılan söz atma, cinsel içerikli konuşmalar yapma, dokunmanın yer aldığı öpme, okşama, çocuğun oral, vajinal, anal bölgesine bir başka kişinin penis, parmak gibi bir organıyla ya da yabancı cisimle teması, cinsel sömürü amaçlı kullanım olan çocuk pornografisi ve çocuk fuhuşu cinsel istismarın çeşitleridir. Türkiye çocuk pornografisinde üst sıralarda yer almaktadır.

Aynı yaştaki çocukların aralarındaki cinsel etkileşimler, oyunlar, genital organlarına bakması veya ellemesi, ilişki olmadıkça normal olarak kabul edilir. Fakat Türk Ceza Kanunu’nun 5237 sayılı yeni değiştirilen yasada cinsel suçlarla ilgili olan bölümde yukarıda bahsedilen bilimsel bilgilerin göz önüne alınmayarak değiştirildiği görünmektedir. 15-18 yaş arası gençlerin kendi rızalarıyla giriştiği cinsel eylemlerin cezası arttırılıyor. Flört eden genç kadın ve erkekleri (ve hatta ailelerini), daha uzun sürelerle hapse atma tehdidiyle cezalandırırken, yasaya ‘ani hareket’ kavramı getirerek taciz edeni ceza indiriminden yararlandırıyor. Fakat ani hareketle tam olarak neyi kastettiği bilinmiyor. Yasanın birçok değiştirilen bölümünde belirsizlik mevcut, cinsel suçlara karşı ceza arttırılıyor dense de, yeni eklenen bölümlerle cezaların arttırıldığı değil, bir takım belirsiz kelimelerle indirildiği gözlemleniyor.

Çocuklar cinsel istismara uğradıklarını söylemekten korkarlar çünkü; kendilerine inanılmayacağını, damgalanacaklarını, saldırganın kendilerine zarar vereceğini, olayı ispatlayamayacaklarını, saldırganın cezalandırılmayacağını ve gidecek başka bir yer olmadığı düşünebilirler. Fakat birçok cinsel istismar davalarında görüldüğü gibi, istismara uğrayan çocuğu polis, hakim, aile gibi devletin kurumları birçok kere olayı anlattırırlar. Çocuğun yaşadığı travma yetmiyormuş gibi birçok kere aynı anı yaşamasını sağlanır. Çocuğa bir bakıma baskı oluşturulur. Bu sorunun birçok çözümü olmasına rağmen, örneğin; olay anını anlatırken kayda alarak çocuğun bir kez daha yaşadığı kötü durumu anlatmasına gerek olmamasına rağmen devlet yetkileri yüksek duvarlı ‘adalet’ saraylarında çocuğu ezip büker, kravat taktığı için ise sanığa ceza indirimi uygular. Cinsel istismarın en özgün bulguları olan genital kanama, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, beklenmedik cinsel davranışlar ve ruhsal sorunlardır. Bütün bu bulgulara rağmen devlet cinsel istismara uğrayan kişinin ‘bekaretinin’ bozulup bozulmamasına önem verir. Eğer ‘bekareti’ bozulmamışsa, taciz ve tecavüz edenin cezasını indirebilir. Yeni yasada çocuğun ruh sağlığının bozulması cezayı arttıran sebepler arasında değil, çocukta ‘görünmeyen’ ruhsal sorunlar delil olarak sayılmamaktadır.

Neredeyse tacize, tecavüze uğradığı için çocuğu suçlayan devletin, toplumda yarattığı algıda aynıdır. Belki en uç örneği Hüseyin Üzmez vakasıydı. 1952 yılında Malatya’da lisedeyken Vatan gazetesi sahibi Ahmet Emin Yalman’a, “Allah düşmanı” olduğu için altı el ateş ederek ağır yaralamasıyla gündeme oturan Hüseyin Üzmez, yıllar sonra 14 yaşındaki kız çocuğu B.Ç.’ye cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklanması ve yargılanması nedeniyle tekrar gündeme gelmişti. Bu tür örnekler sadece coğrafyamızda değil dünyanın birçok yerinde aynı işlemektedir. Bu senenin Ocak ayında Hollanda’da kurulması planlanan Hayırseverlik, Özgürlük ve Farklılık Partisi (NVD) “Çocukların cinsel ilişkiye girme yaşı 16’dan 12’ye indirilmeli, 16 yaş üstü çocukların porno filmlerde oynamasına izin verilmeli, herkesin halka açık yerlerde çıplak dolaşabilmesine olanak tanınmalı” gibi kimi talepler ileri sürmüştü.

* * *

Cinsel istismar ile ilgili yanlış bilinen bilgileri ve çok karşılaşılaşılanları derleyen İTO’nun verileri şöyle:

* Cinsel istismar yalnızca çocuğun hayal gücünde var olan bir şeydir.

* Çocuklar hikayeler uydururlar.

* Hayal etmiyorsa bile yakın zamanda unutur, bir önemi yoktur.

* Güzel kızlar, kendine güvensiz çocuklar, yaramaz çocuklar daha çok istismar edilir.

* Uslu, akıllı, açıkgöz olmaları istenilirse korunmuş olurlar.

* Şüpheli yabancılardan uzak durmalılar.

* Parklar, umumi tuvaletler, boş sokaklar hele karanlıksa tehlikelidir.

* Kadınlar çocuklara cinsel istismarda bulunmazlar.

Gibi doğru olduğu sanılan birçok yanlış vardır. Peki doğrular ve gerçekler nelerdir?

* İstismar konusunda hikaye uyduran çocuklar çok azdır.

* İstismarın kısa ve uzun dönemde önemli etkileri vardır.

* Çocukların görünüş ya da davranışı istismara neden olmaz.

* İstismara uğrayan çocuk yardım istemeli.

* İstismarcılar %80-95 çocuğun tanıdığı kişilerdir.

* Olay genellikle çocuğun çevresinde ve bildiği mekanlarda gerçekleşir.

Bu durumda ne yapmalı?

* Olay dışı insanların gereksiz şekilde olaya dahil olmalarına izin verilmemeli, ilgisiz insanlarla olayın yorumu yapılmamalı.

* Olaya karşı aşırı umursamaz davranılmamalı yada olay fazla dramatize edilmemeli.

* Çocuk suçlanmamalı, eleştirilmemeli, cezalandırılmamalı.

* Çocuk istismarcı ile karşı karşıya getirilmemeli.

* Çocuğa olanları unutması konusunda baskıcı olunmamalı, onu yaşam için cesaretlendirme ve destekleme dışında yönlendirici olunmamalıdır.

* Çocuk yargılanmamalıdır.

* Tehdit edilmemeli.

* Sorgulanmamalı.

* Teşhis konulmamalı.

* Çocuk sağlıklı bir iletişim için dinlenmelidir.

* ‘Hayır’ denmesi öğretilmelidir.

Çocuk istismarına uğrayan bir çocuk ebeveynlerine, arkadaşlarına, güvendiği bir akrabasına veya öğretmenine, bir hekime direkt ya da dolaylı olarak söyleyebilir. Bu durumda çocuk için rahat bir ortam sağlanmalı, uygun bir dil ve teknik geliştirilmeli, aceleci olunmamalı, yeterli zaman ayrılmalı ve sabırlı olunmalı, çocuğun güveni kazanılarak, iyi bir iletişim kurulmalı, yönlendirici sorulardan kaçınılmalı, özel durumlar hariç olaya yönelik direk sorular sorulmamalı ve hemen bir profesyonele yönlendirilmelidir.

Atılacak en iyi ‘çığlık’ örgütlülük!

Tabi bütün bu önlemler cinsel istismara maruz kalan çocuklara müdahale etmek için yapılması gerekenlerdir. Fakat bu sistem her insana müşteri gözüyle baktığı için, zenginsen özel hastanelerde çocuğuna parayla iyi bir bakım sağlayabilirken, emekçiler için aynı koşulları yaratmamaktadır. İşçilerin, emekçilerin çocukları kötü sağlık koşullarında fazla ilgilenilmeyen çocuk olacaktır. Çözüm noktası bile sistemin yapısal zaaflarına takılıyor ve sınıfsal farklılıkları işaretliyor.

Bunun yanı sıra yapılması gerekenlerde bir madde var ki bu sistemin yapısına taban tabana zıt ve ironik duruyor. Çocuğunuza ‘hayır demesini öğretin’ maddesi... Bütün yaşamı boyunca ‘hayır’ dememesi için yetiştirilen bir çocuğun cinsel istismara maruz kalırken ‘hayır’ demesini veya çığlık atmasını beklemek abartı olacaktır. Keza sorunun çözümü noktasında hiçbir adım atmayan ve attığı her adımda sorunu büyüten sistem karşısında atılacak en iyi ‘çığlık’ örgütlülük, en güzel ‘hayır’ ise bu sistemin tüm sunduklarına hayır demek olacaktır.

Sunulan çözüm önerilerinin altında kalan bir diğer gerçeklik ise cinselliğin öğrenilebilinen bir durum olduğudur. “Heyecanların örgütlü duygulara dönüşmesinin insanda toplumsal bağları doğurduğunu ve bu olgunun aynı zamanda uygarlığın tüm ilerlemesinin ön koşulunu oluşturduğunu, bu sırada yaşamın cinsel davranış olarak adlandırılan bölümü öğrenilmiş ve sonradan dahil edilen davranışların ürünüdür. Cinsel ilişki dahi öğrenilmiş tepkiler sonucu ortaya çıkmıştır.” (Malinowski, İlkel Toplumda Cinsellik ve Baskı).

Bu aynı zamanda cinsel istismarın, şiddetin öğretilebildiğini, örgütlenebildiğini, aktarıldığını gösterir. Okuluyla, ailesiyle, sokağıyla yani her yanıyla bu sistem cinsel istismarı uyguluyor, yayıyor ve kabullendirir hale getiriyor. Bunlarla karşılaşıldığında ise sınırlı koşullarda alınacak önlemleri tartışmak bir yanıyla bilgi açısından bir ihtiyacı karşılıyor. Sorunun çözümü için ise fazlasıyla eksik kalıyor.

Bütün bu sorunların kaynağı olan kapitalist sistem değiştirilmedikçe, çocuk istismarı da devam edecektir. Eğer istenilse çözülebilecek bir sorun olan çocuk istismarı, bu sistemde bu devletler, burjuva sınıfı tarafından bu zaman kadar çözülmemiş, hatta arttırılmasına yönelik adımlar atılmaktadır. Vergisini ödemeyen bir insanı hemen tespit edip, cezalandırabilen sistem, ya da devrimcileri tek tek sivil polisleriyle takip ettiren, dinleyebilen devlet kadına yönelik taciz tecavüz, çocuk istismarı konularında aynı hassasiyeti göstermemektedir. Hiçbir zaman göstermeyecektir.

Cinsel suçlarla ilgili cezaları arttırdık!” yalanı

Kötülüklerin temeli kapitalizmdir, sömürü ve katliamların sistemi... İşçi cinayetleri, kadın cinayetleri, çocuk istismarı örnekleri, ırk katliamları, din katliamları vb. her alanda sömürü ve cinayetle kendini var eden bir sistem olan kapitalizm, çocukların da istismar edilmelerinin en büyük sebebidir.

Milyonlarca işçi ve emekçinin sömürüsüne dayanan, devleti ve yasaları elinde bulunduran burjuvaziden çocuk istismarını, kadın cinayetlerini, işçi ölümlerini durduracak yasalar beklemek ölüden gözyaşı beklemekle eşdeğerdir. Nitekim, yeni geçen yasada devletin cinsel suçların artmasına nasıl zemin hazırladığını, suçluların ise cezalarını azalttığını görüyoruz.

Sağlıklı bir toplum, sağlıklı bir işleyiş ile, sağlıklı insanlarla ve çocuklarla olur. Sağlıklı bir toplumun kapitalizm ile olamayacağı yüzyıllardır tecrübeyle kanıtlanmıştır. Emek gücünün sömürüsüne dayanan kapitalist sistemde kadınlar gibi çocuklar da ucuz işgücüdür. Çocuk bakımı bireyler üzerindedir ve bunun da sonucu olan birçok durum yaşanmaktadır. Çocukların ucuz işgücü olarak görüldüğü, kötü çalışma koşullarında çalıştırıldığı, hapse atıldığı, hapiste şiddete, tecavüze, işkenceye maruz kaldığı, oyuncak yerine mayınlarla oynadığı, havan toplarıyla vurulup insansız hava uçaklarıyla bombalandığı, küçük yaşlarda büyük adamlarla evlendirildiği, eşitsiz eğitim sisteminde sınavların arasında sıkıştırıldığı, tiner kokladığı, yetimhanelerde eziyet gördüğü, alınıp satıldığı, para karşılığı bir fiyatının belirlendiği, toplumsal yaşamın her alanında cinsel istismara uğradığı bu sistemde sağlıklı çocukların büyümesi beklenmez.

Çocuk istismarının bir çeşidi olan cinsel istismarın sonuçları üzerinden bir değerlendirmeyi aktardık. Nedenleri üzerinden yürüttüğümüz tüm tartışmalar bizi sınıflı toplumların yapısına götürdü. Sosyalist inşanın bir deneyimi olarak Ekim Devrimi döneminde çocukların durumu ve konumu kapsam açısından önemli bir yerde duruyor. Son olarak çocuklarla birlikte örgütlenmenin önemini vurguluyoruz.

Kartal Emekçi Kadın Komisyonu


 
§