07 Şubat 2014
Sayi: KB 2014/06

Düzenin seçim oyununa karşı
devrimci sınıf kavgasına!
Yerel seçimler ve HDP
Mansur Yavaş: Denizler’in “olgunlaşmış” düşmanı
Çözüm düzen ‘sol’unda değil,
devrimci mücadelededir!
Telefon dinlemelerinden rahatsız(mış)!
Ali İsmail Korkmaz davası
Faşist çete Ali İsmail’i istismar peşinde!
Baskı ve asimilasyona son vermek için ileri
AYM kılıfı hak ihlallerinin üstünü örttü
Buzdağının görün(mey)en yüzü... -
D. Umut
“Direndik, kazandık!”
Esenyurt’ta işçiler forumda buluştu
Gebze’de coşkulu açılış
GM’de işten atmalara karşı enternasyonal dayanışma
Devrimci bir DİSK için...
“KESK tabanın sesine kulak vermelidir!”
“Sendikal eylemler böyle yasaklanamaz!”
“Amaç sermayeye hizmeti özgür kılmak!”
Cenevre-2 Konferansı bitti,
pazarlık devam edecek!
NATO’dan medet umanlar
Soçi 2014: “Soykırım” vatanı,
sömürü cenneti! -M. Ak
Devrim Okulu: Aslolan değiştirmektir!
Yeni döneme girerken liseli gençlik hareketi üzerine…
Kanser tedavisinde umut sosyalizmde!
Kürtaj yasağı aynasında kapitalizmin gerici yüzü
“Medya ve Kadın” paneli
İzmir’de Gezi tutsaklarıyla dayanışma etkinliği
Kapitalist bataklıkta büyüyen istismardan kurtuluş sosyalizmle mümkündür!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

NATO’dan medet umanlar

 

Önceki gün New York Times (NYT) gazetesine röportaj veren Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, emperyalizme umut bağlamanın “liderleri” ne hallere düşürdüğünün ibret verici bir örneğini sergiledi. İsrail’in ırkçı-siyonist rejimini koruyan, finanse eden, silahlandıran ABD emperyalizminin Filistin sorununu çözeceğini var sayan Abbas, bu çözümden ne anladığını, NYT’ye verdiği röportajla anlattı.

NATO bizi korusun”

Röportajda, Filistin devleti yakında kurulacakmış gibi konuşan Abbas, öne çıkardığı vurgularla hem emperyalistlere mesaj veriyor hem onlardan beklentilerini dile getiriyor.

Filistin devletinin kurulmasının ardından Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te güvenliği ABD liderliğindeki bir NATO gücünün sağlamasını öneren Abbas, gelecekte kurulacak Filistin devletini ordunun değil polis gücünün koruyacağını söylüyor. “Üçüncü bir taraf olarak NATO, İsraillileri sakinleştirip bizi koruma konusunda başarılı olabilir” iddiasını ortaya atan Abbas, İsrail devletinin ordusunu tasfiye etmesini bekleyecek kadar hayal alemine dalmış görünüyor.

Bu sözlerle, “askerden arınmış Filistin devleti”ne “fit” olacakları mesajını veren Abbas, ABD komutasındaki emperyalist ordulara kendilerini emanet etmeye hazır olduklarını da ilan ediyor.

Üçüncü İntifada’ya izin vermeyiz”

Siyonist İsrail devletinin tepeden tırnağa militarize olmasına, hergün Filistinli gençleri katletmesine rağmen, Mahmut Abbas işgale karşı silahlı direnişi mahkum ediyor. Abbas gibi bir lider için bu söylem utanç verici olsa da, umudunu emperyalist güçlere bağlayan burjuva bir politikacının ise bu tür laflar etmesi şaşırtıcı değil.

Üçüncü İntifada’ya izin vermeyecekleri “garantisi” veren Abbas, yeniden doğacak olsa bile silahlı mücadeleye birkez daha dönmeyeceğini söylüyor. Emperyalist/siyonist şefleri rahatlatmaya çalışan Abbas, Filistin silahlı direniş hareketlerinin tasfiye edilmesi için çalışmaya hazır olduğunu da dile getiriyor.

Üçüncü İntifada’ya izin vermeyeceklerini vaat ederek alçaltıcı bir konuma düşen Abbas, ABD güdümündeki “barış görüşmeleri”ne ise, devam etmekten yana olduklarını söylüyor.

Görünen o ki, intifadayı önleme vaadinde bulunma cüreti gösteren Abbas, Filistin halkının bu zırvalara kulak asacağını var sayıyor. Oysa silahlı direnişi meşru kabul eden Filistin halkı, ırkçı-siyonist işgale karşı direnişin tüm biçimlerini savunuyor. 1993 yılında başlayan “Oslo Barış Süreci”nin direnişi tasfiye etmek ve özgürlük özlemini boğmaktan başka bir işe yaramadığını deneyimleriyle öğrenen Filistin halkının büyük bir çoğunluğu, silahlı direnişi de intifadayı da meşru ve gerekli kabul etmektedir.

Siyonist devlet tahkim edilirken…

Mahmut Abbas’ın akla ziyan sözleri, İsrail devletinin, “ABD komutasındaki NATO tarafından korunma garantisi” karşılığında ordusunu feshedeceği var sayımına dayanıyor. İsrail’in bir “ordu devleti” olduğu gerçeği dikkate alındığında, Abbas’ın varsayımının nasıl da gerçeklikten kopuk olduğu kolayca görülür.

Irkçı-siyonist rejimin icraatları, orduyu feshetmek bir yana, son teknoloji ürünü silahlarla tahkim etmeye odaklı bir politika izlediğini kanıtlamaktadır. Dahası siyonist orduya silah sağlayanların da başında ABD emperyalizmi gelmektedir. İsrail, kitle imha silahları dahil, her tür silahla ordusunu donatmaktadır. Bu militaristleşmeye en büyük katkıyı sağlayanlar ise, Abbas’ın “koruma” talep ettiği ABD’dir.

Irkçı-siyonist projeye göre, İsrail ordusu, Ortadoğu’nun en güçlü ordusu olmalıdır. Emperyalistlerin desteklediği bu projenin gereği olarak, İsrail tam bir cephanelik; (Yahudi kökten dinciler hariç) 20 yaşına varan tüm kadın ve erkekler ise askerdir. Militarize olmuş bir devlet ve toplum gerçeği orta yerde dururken, Mahmut Abbas’ın “silahsızlanmaya hazırız” vaadi, akılalmaz bir aymazlıktan başka bir şey değildir.

Irkçı-siyonist işgale karşı
direniş de isyan da meşrudur

Silah zoruyla gasp edilmiş Filistin toprakları üzerine inşa edilen İsrail “ordu devleti”, ilk günden bu yana yayılmacı/saldırgan bir politika izlemiştir. Filistin toprakları, yasadışı yahudi yerleşimleri kurularak, halen gasp edilmektedir. Uygulamada ise yasa, hukuk, kural tanımayan ırkçı-zorba bir yönetim vardır.

İşgal tarihi, siyonizme karşı tek etkili yolun, tüm yönleriyle direniş ve isyan olduğunu döne döne kanıtlamıştır. Zira direniş hem etkili hem meşrudur. Abbas’ın tuttuğu teslimiyetçi yol ise, bir şey kazandırmadığı gibi, o tuzağa düşenlerin onurlarını yitirmeleri de kaçınılmaz olmaktadır. Zira işgalin ve zorbalığın olduğu yerde direnişe karşı tutum almak, “İntifada’ya izin vermeyiz” türünden sözler sarf etmek, bu çizginin savunucularının onursuz bir duruş sergilemeye başladıklarının da göstergesidir.

İşgalin ve zorbalığın hüküm sürdüğü yerde, halklar çoğu zaman direniş yolunu tutmuştur. Zira sömürü, kölelik, baskı ve zorbalığa karşı emekçilerin ve ezilenlerin en etkili silahları örgütlü ve çok yönlü direniştir.

 

 

 

 

FHKC: Müzakereleri durdurun,
bölünmeye son verin!

 

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), İsrail, ABD ve Filistin Özerk Yönetimi arasında sürdürülen müzakerelerin durdurulmasını istedi.

Dosyanın Birleşmiş Milletler’e devredilmesini isteyen FHKC, sürdürülen görüşmelerin “Filistin’in milli haklarından taviz vermekten başka hiçbir getirisi olmayacağı”nı açıkladı. ABD açıklamada ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin “barış” adı altındaki planlarının kabul edilemeyeceği kaydedildi ve “ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin planı tehlike arz ediyor. Bu plan, mülteci konumundaki Filistinlilerin geri dönüş hakkını iptal edip, bunu bireysel insani çözümler ve tazminat fonlarına dönüştürmeyi içeriyor” denildi.

Açıklamanın devamında Hamas ve El Fetih arasındaki bölünmeye dikkat çekilerek, “Ulusal projenin zayıflamasına sebep olan bölünme son bulmalı” sözleri kullanıldı.

Büyük bir insanlık dramının yaşandığı Şam’daki Yermuk Mülteci Kampı için ise kampın “tarafsızlaştırılması” çağrısı yapıldı. Kampın silahlı kişilerden arındırılması gerektiğini belirten FHKC, açlıktan ölümlerin yaşandığı kamp üzerindeki ablukanın kaldırılması ve insani yardımların girişine izin verilmesi çağrısında bulunuldu.

 
§