07 Şubat 2014
Sayi: KB 2014/06

Düzenin seçim oyununa karşı
devrimci sınıf kavgasına!
Yerel seçimler ve HDP
Mansur Yavaş: Denizler’in “olgunlaşmış” düşmanı
Çözüm düzen ‘sol’unda değil,
devrimci mücadelededir!
Telefon dinlemelerinden rahatsız(mış)!
Ali İsmail Korkmaz davası
Faşist çete Ali İsmail’i istismar peşinde!
Baskı ve asimilasyona son vermek için ileri
AYM kılıfı hak ihlallerinin üstünü örttü
Buzdağının görün(mey)en yüzü... -
D. Umut
“Direndik, kazandık!”
Esenyurt’ta işçiler forumda buluştu
Gebze’de coşkulu açılış
GM’de işten atmalara karşı enternasyonal dayanışma
Devrimci bir DİSK için...
“KESK tabanın sesine kulak vermelidir!”
“Sendikal eylemler böyle yasaklanamaz!”
“Amaç sermayeye hizmeti özgür kılmak!”
Cenevre-2 Konferansı bitti,
pazarlık devam edecek!
NATO’dan medet umanlar
Soçi 2014: “Soykırım” vatanı,
sömürü cenneti! -M. Ak
Devrim Okulu: Aslolan değiştirmektir!
Yeni döneme girerken liseli gençlik hareketi üzerine…
Kanser tedavisinde umut sosyalizmde!
Kürtaj yasağı aynasında kapitalizmin gerici yüzü
“Medya ve Kadın” paneli
İzmir’de Gezi tutsaklarıyla dayanışma etkinliği
Kapitalist bataklıkta büyüyen istismardan kurtuluş sosyalizmle mümkündür!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“KESK
tabanın sesine kulak vermelidir!”

 

KESK İzmir Şubeleri genel kurullara hazırlanırken kamu emekçileriyle süreç üzerine konuştuk...

- KESK genel kurullarına giderken, kamu emekçilerine yönelik kapsamlı saldırılar hayata geçiriliyor. KESK, bu saldırıların karşısına nasıl bir mücadele programı ile çıkacak?

- Kamil Doğan (Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube Sekreteri): Saldırılara karşı bir emek örgütü olarak fiili ve meşru bir mücadele anlayışıyla kamudaki bütün emekçilerle birlikte sermayenin karşısındaki bütün emekçileri ve emek örgütlerini de birleştirerek, sınıfın ve emekçilerin ana kitlesini harekete geçirecek bir mücadele hattına dönmelidir. Aktif yönetici, pasif kitle anlayışı ve bunun sonucu olan emekçilerden ve işyerlerinden tecrit edilmiş protesto eylem anlayışını bırakmalıdır.

- Derya Seçer (BES Karşıyaka Adliyesi İşyeri Temsilcisi): KESK’in kamu emekçileri mücadelesinde tarihsel olarak çok önemli bir yere oturduğu kesin, ancak son yıllarda KESK, kamu emekçilerine yönelik kapsamlı saldırılar karşında tutuk bir haldedir. KESK’e hakim olan siyasal çizgi, iktidarın kapsamlı saldırılarına güçlü bir mücadele örmesine engeldir. KESK bu sadırılara karşı tabanın süreçlere müdahil olduğu, AKP karşıtlığını temel alan bir programı yaratmalıdır.

- Veli Salgın (BES Karşıyaka Adliyesi İşyeri Temsilcisi): Kamu emekçilerine yönelik saldırılar hem iktidar tarafından hem de diğer yandaş sendikalar tarafından yoğun bir biçimde yaşanıyor. Bu saldırıların karşısında mücadele vermek için tabanın sesine kulak verilmesi gerekiyor. Ancak tabandan gelen eleştiriler dikkate alınırsa daha olumlu bir mücadele programıyla karşı durulur. KESK’i idare eden kurullar veya kişiler alacağı her kararı tabanıyla paylaşmalıdır. Örneğin ‘Akil adamlar’ konusunda olduğu gibi başına buyruk ve bireysel hareket etmemeliler. Bence en önemli uyarım bu olur. Çünkü geçmişte çok kan kaybettik. Eğer KESK genel başkanı ‘akil adamlar’ konusunda karar alırken bünyesinde bulunan diğer sendikalara bilgi verip, tabanda tartışarak bir karar alsaydı ve KESK olarak katkı sunsaydı daha yararlı olacağını düşünüyorum. Evrensel olarak baktığımızda bütün bu sorunlara karşı gerek Kürt sorunu olsun gerek sosyal-özlük haklarının kayıplarına karşı mücadele gerçekleştiren en büyük sendika KESK’tir. Tüm bunlar KESK’i hedef haline getiriyor. KESK bu saldırılara karşı daha çok örgütlenmelidir. Ancak saldırıları böyle engelleyebiliriz.

- Çoğunluğu örgütsüz olan kamu emekçilerinin örgütlenmesi için KESK geçmiş dönem boyunca neler yaptı? Önümüzdeki dönem bu alanda neler yapılabilir?

- Kamil Doğan: Öncelikle KESK’in son 3 yılı bürokratik sendikal bir tarzda kayıplarla geçmiştir. Saldırıları püskürtecek, hak kazanacak bir eylem tarzı yaşanmamıştır. Grup duyarlılığı ile günü kurtaracak etkinlikler yapılmıştır. Önümüzdeki dönem mücadeleci sendikal anlayış hattına girilmelidir.

- Derya Seçer: KESK, sınıfın ihtiyaçlarını bir kenara bırakarak, günü kurtaran sonuca gitmeyen, hak almaya yönelik olmayan, protestocu bir tarzı benimsedi, sonuca gitmeyen eylemler ve KESK’in benimsemiş olduğu bu tarz kamu emekçilerinin örgütlenmesinin yolunda engel oluşturdu. Bunun yanında KESK’te mevcut olan bürokratik tavır taban örgütlenmesini zorlaştırdı. KESK önümüzdeki dönem öncelikle ve kesinlikle benisemiş olduğu bürokratik tutumu terk etmeli, çağdaş ve yasalcı sendikacılık düzleminden bakmamalı, 4688 sayılı yasaya sıkıştırılan sendikacılığı bu dar çerçeveden çıkarmalı, tabanına ve sınıfa yakın olmalıdır. Bunun içinde “profesyonel yöneticiliği” reddetmek önemli bir yer tutmaktadır. İlaveten sınıf ile KESK’in sendikaları arasındaki mesafe kapanmalı, sınıf bütünlüklü olarak değerlendirilmeli, sınıfın ihtiyaçları gözetilmeli, sonuca götürecek bir tarz benimsenmeli, işyeri temsilcilikleri oluşturulmalı ve işler hale getirilmeli, tabanın karar mekanizmalarına dahil olunması sağlanmalı.

- Veli Salgın: Geçmiş dönemde yapılan grevler, eylem ve etkinlikler ülkemizde sendikacılığın nasıl yapılacağını gösteren en önemli etkenlerdir. Bu tür hareketlerin örgütsüz arkadaşlarımızın bize katılımını sağladı. Ancak önümüzdeki dönem bunu geliştirerek kamu emekçilerini ve örgütsüz olan kitleyi örgütleyebilir. İl ve ilçelerdeki büyük şubelerin ayrılarak 2 hatta 3 şubeye bölünmesi daha fazla yöneticilik izni kullanılabileceğini sağlayacağından örgütlenmeye daha fazla katkı sağlanacaktır. Çünkü büyük illerde tek şube olduğunda bir şubede bulunan 7 yönetici ile hem merkezde hem ilçelere yetişilemediği için örgütlenme eksik kalıyor. Daha fazla yönetici ile daha fazla örgütsüz emekçiye ulaşmak mümkün olacaktır.

- Yönetim anlayışına dair bir tartışma var mı? Yani taban inisiyatiflerinin oluşturulması, bunların yönetimde söz sahibi olması gibi konular genel kurul sürecinde tartışılıyor mu?

- Kamil Doğan: Sendikal demokrasiyi esas alan karar alma süreçlerine emekçileri katmayı, mali açıklığı ve denetimi esas almayı, kitlelerin gücüne güvenmeyi ilke edinen, bürokratik değil mücadeleci bir yönetim oluşmalıdır.

- Derya Seçer: Tabanda yönetim anlayışına dair ciddi eleştiriler olduğunu düşünüyorum, KESK’te varolan genel kurul süreçlerinde ve daha çok belirleyici olan “grupçuluk” algısı aslında tabanın sendikalardan uzak oluşunun da bir göstergesi. KESK içinde mücadele eden kadroların politik aidiyetlerinin oluşu (grupların oluşu) normal bir durum ancak tüm sınıfsal ihtiyaçların bir kenara bırakılarak genel kurul süreçlerinin sadece gruplar arası ittafak görüşmeleri ve delege pazarlığına ve yönetim belirlemeye indirgenmesi, taban insiyatiflerinin oluşmasına engel bir durum. Bu olumsuz tabloya son vermek için sendika şubelerinde her emekçinin kendini ifade edebileceği ve çalışmaların içinde yer alabileceği ve tüm kurullarda (yönetim, işyeri temsilciler kurulu vs.) görev almaya özendirici platformlar oluşturulabilir. Bulunduğum şubede buna benzer bir örnek mevcut.

- Veli Salgın: Kongre öncesinde belli gruplar ortaya çıkıyor, ittifaklar yapılıyor. Bu ittifaklar neticesinde ya bazı siyasetler dışarda kalıyor ya da bazı kurumlar dışarda kalıyor. Bunun önüne geçmek için siyaset sendikacılığı değil, emek mücadelesine, hak ve özgürlükler anlamında katkı koyabilmek için herkesin bu oluşumda temsil edilebilmesi için özgür iradeyi yansıtacak platformlar oluşturulabilir. Kişilerin söyleyecekleri sözlerden yapacakları işlerden bağlı bulundukları siyaset ya da grupların zarar görmemeleri için seçilecek arkadaşlarımız buralarda hiçbir kısıtlılık yaşamadan kendilerini ifade edebilmeliler. Taban inisayatifleri çok uygulanmıyor. Çünkü genelde gruplar üzerinden yapılan ittifaklar, anlaşmalar bir kesimin mutlaka dışarda kalmasını sağlar şekilde yapılıyor. Dışarda kalan arkadaşlarımız da adeta küsüp hiçbir çalışmanın içinde bulunmadığı gibi kendi işyerlerini de örgütlemiyor. Halbuki taban inisayatifi oluşturulabilmiş olsa her siyasetin de, kurumunun da yönetimlerde eşit temsil hakkı bulunsa daha farklı olur. Herkes kendi kendini kontrol etme gereği duyar. Yani yönetimde arkadaşı varsa bunun için gelir mücadeleye katkı sunar. Bu mücadele içerisinde kazanmak-kaybetmek gibi birşey olmamalı hatta her üye ve temsilci bir yönetici gibi çalışmalıdır. Ancak bu şekilde başarı sağlanabilir diye düşünüyorum. Bu tür şeyleri her genel kurul öncesi tartışıyoruz ama hayata geçiremiyoruz.

- Genel kurul sürecinin tamamlanmasıyla başlayacak ‘yeni dönemde’ kamu emekçilerinin önüne nasıl bir mücadele programı konulmalıdır? KESK’in önceliği ve hedefleri ne olmalıdır?

- Kamil Doğan: Sermayeye karşı, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin yanında, iş güvencesi, eğitim ve sağlık hakkı ve kölelik koşullarının kaldırılması için her yönlü birleşik mücadele temelli bir program oluşturulmalıdır.

- Derya Seçer: KESK öncelikle persfektifine AKP karşıtlığını koymalıdır, KESK’in tabanı “Hükümet istifa!” şiarları ile Gezi sürecinde alanlarda olurken, KESK’in tabanının gerisinde kaldığına tanık olduk. “3 milyon kamu emekçisinin sesi” olan KESK’in tabanın sesine kulak vermesi gerekir. Yeni döneme KESK emekçileri örgütleyici nitelikte, daha mücadeleci, daha sınıfsal karakteri öne çıkaran, daha kitlelerle buluşan-vücut bulan bir tarzla sendikal mücadele yürütmelidir. Kamu emekçileri mücadele tarihinin onuru olan KESK’in içinde barındırdığı tüm olumsuzlukları aşarak kamu emekçilerinin gerçek anlamda sesi olacağına inanıyorum.

- Veli Salgın: Önümüzdeki süreçte kamu emekçileri önüne büyük hedefler koymalıdır. Eleştirilen hareketlerden ve taleplerden sonuç alınamadığında bir günlük grev değil daha fazla günlere yayılarak grevler örgütlenmelidir. Çünkü bir günlük grev sonuç alıcı olmuyor. İhtiyaçlar üzerinden yapılacak eylemlerden mümkün olduğu kadar diğer sendikalara da açık çağrı yapılarak katılmadıklarında onların gerçek yüzlerini gösterme imkanı bulmalıyız. Yapılacak merkezi eylemlerin kamu emekçisinin ihtiyaçlarını karşılayacak ve eylemin niteliğini arttıracak eylemler örgütlenmelidir. Ayrıca hükümetin insanları ayrıştırmasının yanısıra emekçileride ayrıştırdılar. Mesela,4/A-4/B-4/C ve taşeron olarak çalışan insanların bütünlüğüne yönelik bir mücadele programı hazırlamalıdır. KESK kendi üye emekçilerinin sorunları dışında diğer güvencesiz çalışanların da sorunlarına çözüm olucu programlar geliştirmeli, taleplerde bulunmalıdır. KESK’in öncelikli hedefi sendikal mücadele ve hak arayışları, çalışanların sosyal ve özlük haklarına yönelik talepler üzerinden çalışmalar üretmelidir. Ancak onun dışında toplumsal olaylara da duyarsız kalmamalıdır. Yaşanan her olumsuzluğa karşı iyi muhalefet olmalıdır. Kürt sorunuyla ilgili olarak yaşananların insanların anlayacağı şekilde paneller, seminerlerle öncelikli olarak yönetici ve temsilciler bilinçlendirilir, bilen kişiler tarafından da bu sorunlar aktarıldığında KESK bünyesinde olup da Kürt sorununa karşı önyargılı olan üyeler bilinçlendirilebilir. Gezi direnişi ve Gezi tutsaklarında, Gezi şehitlerinde, ÇHD’li avukatların tutuklanmalarında KESK kendinden beklenen tutumu gösteremedi. KESK’in bunlarda da sahip çıkması gerekirdi. Gezi şehitlerinin aileleri ziyaret bile edilmedi. Bunlar KESK’in eksik bıraktığı olaylardır. Bundan sonra toplumsal hareketlere daha duyarlı olmalıdır.

 
§