07 Şubat 2014
Sayi: KB 2014/06

Düzenin seçim oyununa karşı
devrimci sınıf kavgasına!
Yerel seçimler ve HDP
Mansur Yavaş: Denizler’in “olgunlaşmış” düşmanı
Çözüm düzen ‘sol’unda değil,
devrimci mücadelededir!
Telefon dinlemelerinden rahatsız(mış)!
Ali İsmail Korkmaz davası
Faşist çete Ali İsmail’i istismar peşinde!
Baskı ve asimilasyona son vermek için ileri
AYM kılıfı hak ihlallerinin üstünü örttü
Buzdağının görün(mey)en yüzü... -
D. Umut
“Direndik, kazandık!”
Esenyurt’ta işçiler forumda buluştu
Gebze’de coşkulu açılış
GM’de işten atmalara karşı enternasyonal dayanışma
Devrimci bir DİSK için...
“KESK tabanın sesine kulak vermelidir!”
“Sendikal eylemler böyle yasaklanamaz!”
“Amaç sermayeye hizmeti özgür kılmak!”
Cenevre-2 Konferansı bitti,
pazarlık devam edecek!
NATO’dan medet umanlar
Soçi 2014: “Soykırım” vatanı,
sömürü cenneti! -M. Ak
Devrim Okulu: Aslolan değiştirmektir!
Yeni döneme girerken liseli gençlik hareketi üzerine…
Kanser tedavisinde umut sosyalizmde!
Kürtaj yasağı aynasında kapitalizmin gerici yüzü
“Medya ve Kadın” paneli
İzmir’de Gezi tutsaklarıyla dayanışma etkinliği
Kapitalist bataklıkta büyüyen istismardan kurtuluş sosyalizmle mümkündür!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Düzenin seçim oyununa karşı
devrimci sınıf kavgasına!

 

Uzun bir süredir Türkiye’de tüm hesaplar 30 Mart yerel seçimleri üzerinden yapılmaktadır. Düzen güçleri ve arkalarındaki emperyalist odaklar için yerel seçimler, AKP’nin ve şefinin aşırılıklarını, daha doğru ifade ile sistem için soruna dönüşen dengesizliklerini törpülemenin ve terbiyeden geçirmenin olanağı olarak ele alınmaktaydı. Zira geçtiğimiz yıl Türkiye ile birlikte Mısır ve Tunus’taki büyük kitlesel patlamalarla yara alan “ılımlı İslam modeli”nin tutmayacağı açığa çıktı. Söz konusu modelin en parlak temsilcisi olarak lanse edilen AKP’nin burjuvaziye sunduğu benzersiz hizmet kapasitesinin sınırları netleşti.

Sermaye kuvvetlerinin seçim umudu

Düzen cephesinde dış politikadaki sarsaklığın-başarısızlığın, bundaki ısrarın, özelde Suriye’deki iflasın bir süreden beridir yarattığı gerilim önemli bir etkendi zaten. AKP iktidarının işçi ve emekçi kitlelere yönelik iktisadi, sosyal, siyasal saldırılardaki başarı ile sermayeye aşırı palazlanma olanağı yaratma becerisi ne olursa olsun, güçlenip iktidar haline geldikçe toplumsal çelişkileri kışkırtan tutumları ve ideolojik-kültürel dayatmaları ciddi bir sorun olageldi. Haziran Direnişi hem bu sorunun altını çizdi, hem de vazgeçilemiyorsa bile AKP iktidarının terbiyeden geçirilmesi ihtiyacını hatırlattı. Dengelerini yitirmiş AKP şefinin emperyalist ve yerli efendileri tarafından gözden çıkarılması, esasta bundan sonradır.

Buradan Haziran Direnişi’nin yerel seçimlere endekslenen hesapların çerçevesini yeniden çizdiği gerçeği kendiliğinden anlaşılabilir. Öncelikle 11 yıllık iktidarlaşmanın kirli ortakları arasındaki güç ve rant dalaşı kızıştı. Tayyip Erdoğan, kendisi için risk haline geldiğini Haziran günlerinde yeniden net bir şekilde gördüğü cemaati öğrenci evleri ve dershaneler gibi kritik bir alandan hırpalamaya başladı. Cemaat ise AKP’den değil ama avenesiyle birlikte AKP şefinden kurtulmanın öldürücü vuruşu olarak 17 Aralık operasyonuyla sahneye çıktı. Böylece dalaşmayı geri dönülmez bir boyuta sıçrattı.

AKP iktidarı ve şefi karşısında uzun yıllar boyunca özgüven ve moral erozyonu yaşamış düzen partileri, zaten Haziran’dan sonra emperyalist ve işbirlikçi burjuvazi için bir seçenek olmanın telaşındaydılar. Dinci koalisyondaki şiddetli yarılmanın ardından seçenek olma umutları adeta tavana vurdu. Özellikle CHP, yelkenlerini Haziran’dan bu yana süregelen rüzgarla şişirme çabasını eksik etmeden, icazet almasını kolaylaştıracak hamlelere girişti. Düzen-içi cepheleşmenin ister istemez yarattığı “sol oylar cepte keklik” rehavetiyle, sağdan oy getireceğini sandığı adımlar attı.

Düzen güçlerinin cepheleşmesi ve sandık hesapları

Cepheleşmenin şiddeti ne olursa olsun, sermaye güçlerinin hesapları son tahlilde tartışmasız bir şekilde sömürü ve kölelik düzeninin, daha somut görünümüyle de Türk sermaye devletinin bekası içindir. Her bir düzen partisi temsil ettiği sermaye gruplarının çizgisi doğrultusunda, dinci-gerici iktidar güçlerinin kavgasıyla sarsıntılar geçiren burjuva düzene derman olmaya çalışmaktadır. Yeni siyasi kriz, döviz kurlarına rekor üstüne rekor kırdırmakta, burjuva akıl hocaları ekonomik çöküş tehlikesine işaret ederek, iktidar ve rant dalaşının taraflarına sulh telkin etmekteler. Bu ayrıca sermaye düzeninin ve devletinin, dinci-gericilerin kural, ilke, etik vs. tanımayan “it dalaşması” nedeniyle hallaç pamuğu gibi atılan tüm kurumları, işleyişi, sıradan yığınlardaki meşruiyeti vb.ni korumak kaygısının da bir ürünüdür. Zira cemaatle ittifaka rağmen CHP, elle tutulur bir seçenek olmaktan uzaktır ve bu ek bir tahribat faktörüne dönüşmektedir.

Bu dönem boyunca kitlelerde biriken tepkinin düzen içi kanallarda tutulmasının en işlevli aracı, şimdilik alabildiğine kışkırtılan cepheleşme ve kitleleri yatıştırmanın yolu ise yerel seçimlerdir. Düzen cephesi işçi sınıfını, emekçi kitleleri, Kürt halkını, dinci-gerici iktidarın yarattığı atmosferden beslenen erkek-egemen şiddete katlanılmaz boyutlarda maruz kalan kadınları, geleceksizliğe mahkum edilen gençliği seçim sandıklarına bağlamak için toplumsal-siyasal atmosferi elinden geldiğince yerel seçim gündemiyle doldurmaktadır. Hesaplaşma 30 Mart seçimlerine havale edildiği ölçüde, düzenin ortaya saçılan pisliklerinin, onun biçimsel kural ve hukukunu dahi ayaklar altına almada sergilenen hoyratlığın ikinci plana atılması sağlanmakta, kitlelerin tepkisiz kalmasını örgütlemektedir.

Reformist solun sandık gayretkeşliği

Sınıf ve kitle hareketinin verili zayıflığı koşullarında bu çabaların kitlelerde nasıl bir karşılığı olduğunu anlayabilmek için reformist sola bakmak yeterlidir. Zira sınıf ve kitle mücadelesinin demokratik ve sendikal mevzileri en başta bu güçler tarafından tutulmakta, hareketin ileri dinamikleri onların denetimini henüz aşamamaktadır. Düzen içi taraflaşma ve Haziran’dan bu yana yaşanan siyasi gelişmeler, Kürt hareketine yedeklenenler ile düzen soluna medet bağlamışlar olarak iki kampa ayrılmış reformist solun yerel seçim hesaplarına, daha doğru deyimle parlamenter hayallerine zirve yaptırmış durumdadır. “Halkçı demokratik yönetimler”, “yerelden demokratikleşmeler”, “halkçı iktidar alternatifleri”, devrimle tüm bağlarını kesmiş bu odakların “yerel iktidarlaşma” safsatasının cilalanmış şiarları olarak piyasada cirit atıyor. Seçim atmosferinin yarattığı politizasyonu, baharın devrimci atmosferinden yararlanarak hiç değilse kitlesel militan bir mücadelenin dayanağına çevirmek akıllarının ucundan geçmiyor artık.

Politika ustalığı adına parlamentarizm çukurundan dünyaya bakan reformist sol, işçi ve emekçi kitlelerin seçim sandıklarına bağlanmasında, düzen içi cepheleşmeyle asli olanın (sömürü ve kölelik düzeninin gizlenemeyen gerçeklerinin) bir yana itilmesinde en az düzen güçleri kadar gayretkeş davranıyor. AKP’yi sandıkta gömme, genel seçimlerde de en azından bir koalisyon ortağı olarak “sol iktidar” alternatifi çıkarma rüyaları, başka türlüsüne yer bırakmıyor çünkü. Unutulan o ki, tümü de AKP karanlığının ağırlığı altında bunalırlarken, hem de bu her geçen yıl daha da şiddetli hale geliyorken, onları bundan kurtaranın yalnızca ve yalnızca milyonların sokakları ve meydanları zapteden kitlesel militan patlamasıydı. 11 yıl boyunca sandıklar sayesinde hep daha zifiriye dönüşen dinci-gerici karanlık ancak Haziran depreminin sarsıntısıyla yarılabildi. Düzenin kokuşmuşluğunu, çürümüşlüğünü, pisliklerini, tükenmişliğini ortalığa saçan, emekçi milyonlar nezdinde hiçbir gücün başaramayacağı ölçüde teşhir eden dinci-gerici dalaşmayı bile bu büyük sarsıcı direnişe borçluyuz.

İşçi ve emekçi kitlelere politika diye sunulan seçim hesapları, işte bu gerçeklerin karartılmasından ibarettir. Her renkten reformist-parlamentarist sol, yaldızlı yaveleri politika yapmak diye sunup, sınıf ve emekçi kitleleri devrimci militan mücadele yolundan alıkoyarak düzen güçlerinden daha büyük bir hizmette bulunuyor, her tarafından dökülen bu düzene.

Tek alternatif sosyalist işçi-emekçi iktidarıdır!

Biz komünistler ise işçi sınıfına ve emekçi kitlelere çözümün seçimlerde değil, baharı devrimcileştirmekle, kızıl 8 Martlarla, devrimci 1 Mayıslarla, yeni Haziranlarla, sanayi havzalarında, fabrika ve atölyelerde, sel ve çamur baskınlarıyla boğuştuğumuz mahallerimizde öreceğimiz militan direnişlerle yolu döşenecek devrimde olduğunu inatla anlatmaya devam edeceğiz. Yerel seçim atmosferini, işçi sınıfı ve emekçilerin hak ve özgürlükleri için devrimci sınıf kavgasını güçlendirme olanağı olarak değerlendireceğiz. Sömürü ve kölelik düzeni konusundaki gerçekleri karartan, işçi ve emekçi kitlelerin bilincini bulandıran “yerel iktidarlaşma” safsataları karşısında devrim ve sosyalizm bayrağını dalgalandıracağız. Her ulustan işçiler, emekçiler, gençler ve ezilen kadınlar ya kapitalist sömürü düzenini altında “halkın iktidarı ve demokratikleşme”nin bir yalandan, en hafif deyimle bir avanaklıktan ibaret olduğunu unutup sahte alternatiflerle oyalanacaklar ya da gerçek iktidar için devrimci militan mücadeleyi yükseltecekler. Zira gerçek kurtuluşu sağlayacak tek iktidar alternatifi, sermaye egemenliğinin yıkılmasıyla kurulacak sosyalist işçi-emekçi iktidarıdır.

 
§