31 Mayıs 2013
Sayı: KB 2013/22

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfı grev ve direnişlerle çıkış arıyor
MESS Grup TİS sürecinde kritik günler ve olası gelişmeler
Seçim hesapları aynasında “çözüm süreci”
AKP gericiliği topluma egemen kılmak istiyor
Erdoğan’ın Reyhanlı şovu sonuç vermedi
Alaattin Karadağ’ın
katilleri aklandı
Av. Zeycan Balcı Şimşek ve Av. İbrahim Ergün’le Alaattin Karadağ Cinayet Davası üzerine konuştuk
Yasağa karşı eyleme polis saldırısı
Polis tacizlerine karşı açıklama
Bosch direnişçisi
Akan Yılmaz ile konuştuk
Gebze’de metal işçilerine mücadele çağrısı
THY’nin oyunlarına karşı grev kararlılıkla sürüyor
THY’de grev ve mücadele sürüyor
Atilay Ayçin ile
THY grevi üzerine konuştuk
15-16 Haziran’ın yolunu açan işgal, grev, direniş ve özyönetim deneyimleri
Çin çalışma rejimi küreselleşiyor! - Volkan Yaraşır
Dünyanın sokakları hareketli

Fransız emperyalizminin
Afrika politikası

Tetikçileri kurtarma telaşı
Suriye’de yıkıcı savaş ve krizden çıkış arayışları
Rusya: S 300’ler Suriye’ye teslim edilecek!
Bu kuşun kanatlarında
barış yok! - T. Kor
“Marjinal” değil özgürlük ve gelecek isteyen yüzbinleriz!
AKP gölgesini satamadığı tüm ağaçları kesiyor
Deli Dumrul’un sahte cenneti
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Deli Dumrul’un sahte cenneti...

 

Yıl 1942, bir savaş tüm eski dünyayı sarmış Avrupa alev alev yanarken bu ateşin içine giren ABD, “Doolittle baskını” diye anılan Japonya’ya düzenlenen ilk saldırısında Tokyo’yu vurur. Daha sonrasında Hollywood senaryosu da olan saldırı Japonya açısından tam bir şok olmuştur. Japonlar topraklarını vuran saldırının nereden geldiğini anlayamazlar. Japonlara karşı Çin’i kendine kalkan yapmak isteyen Amerika, uçaklarının Çin’de “Shangri-La” kod adlı gizli bir üsten havalandığı açıklamasını yapar ve uçak gemilerinden birinin adını da Shangri-La olarak değiştirir. Böylece aynı zamanda “sahte cennet” anlamında kullanılan Shangri-La artık bir ölüm makinesi olarak hizmet vermeye başlamıştır (Shangri La: James Hilton’un “Lost Horizon” adlı kitabında Himalayalar’da olan hayali bir yer adıdır.) Savaşın arkasından Shangri-La ABD’nin deniz aşırı vurucu gücü, onların tarifiyle barış için yola çıkan, aktiviteleri daha çok Akdeniz’de olan ve karargâhı da İtalya’da bulunan 6. Filo’ya katılır.

Shangri-La: Bir savaş makinesi ve Boğaz’da….

Bizler bu 6. Filo’yu Türkiye’de anti-emperyalist mücadelenin en önemli simgesi olarak biliyoruz. ’60’lı yılların sonunda İstanbul’a demirlemeyi adet edinmiş 6. Filo da Türkiye’deki ‘68 kuşağının simgesi haline gelecek eylemlerin hedefi haline gelmişti. Eylemler 6. Filo’nun ilk gelişiyle başlamıştı. ‘67 Haziran’ında Beyazıt’tan Taksim’e, oradan da Dolmabahçe’ye geçen 10 bin kişi burada dikili olan ABD bayrağını indirir. Ancak asıl sarsıcı eylem 6. Filo ve ona bağlı askerlerin 11 Şubat 1968’de tekrar geldiklerinde devrimci gençlik tarafından denize dökülmeleri ile gerçekleşir. Oysa ki, 6. Filo’yu karşılamak için ne çok hazırlık yapılmıştır. Caddeler temizlenmiş, genelevler boyanmış, yıllardır adı Rus salatası olan mezenin adı bile Amerikan salatası olarak değiştirilmiştir. En geniş çerçevede misafirperverliğini sunmaya hazırlanan işbirlikçiler tam bir hezimet ve hayal kırıklığı yaşamışlardır. Amerikan askerleri de bu üçüncü dünya ülkesinde “tanrı” gibi karşılanmayı beklerken Şubat soğuğunda boğazın soğuk suyunun tadına bakmak zorunda kalmışlardır.

6. Filo eylemleri Türkiye devrimci hareketinde deyim yerindeyse sıçrama noktası olmuştur. Bundan sonrası öğrenci eylemlerinin yerine Türkiye devrimci hareketinin eylemlerinin aldığı bir dönemin başlangıcı olmuştur. Mücadele sertleşmiş, çelikle yoğrulan geleceğin tohumları atılmıştır. Başa, Shangri-La’ya geri dönersek. Söylenti odur ki, denize dökülen askerler Shangri-La gemisinden gelmektedir. Söylenti bir kenara gerçekten o gün Shangri-La Dolmabahçe önünde demirlidir ve İstanbul sokaklarında “âlem yapmak” için inmeye hazırlanan denizciler de içindedir.

Shangri-La: Bir otel ve yine Boğaz’da...

O gün kanlı botlarının bu toprakları kirletmesine izin verilmeyen ABD askerleri daha sonra defalarca kez ülkemize geldi. Bu topraklardan üsler, radar istasyonları, limanlar hatta kanlı canlı insanlar aldılar, tabutta verdiler. İşbirlikçileri sırf onlar gelebilsin diye katliamlar yaptılar, cinayetler işlediler, insanları zindanlara doldurdular, işkence tezgâhları ve komplolar kurdular. Ancak şu günlerde Beşiktaş sahilinde herkesi hayrete düşüren “Deli Dumrul” vakası ‘60’ların ortalarından beri yaşananların bir soyutlaması gibi oldu.

Beşiktaş’ta başbakanlık çalışma ofisinin önündeki yol geçtiğimiz haftalarda trafiğe kapatıldı. Kadıköy-Beşiktaş Şehir Hatları Vapur seferlerinin de yapıldığı iskeleyi içine alan yolun kapatılmasının Shangri-La Oteli’ne satılmasının sonucu olduğu ortaya çıktı. Otel, Tanrıverdi Holding ile Çinli Shangri-La Hotels and Resorts ortaklığı ile yapılmış ve 11 Mayıs’ta Tayyip Erdoğan tarafından açılmıştı. Kerry Holding Yönetim Kurulu Başkanı Beau Kuok ve Tanrıverdi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Recep Tanrıverdi’nin ev sahipliği yaptığı açılış törenine Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ile bir dizi “meşhur” da katılmıştı.

Shangri-La Otel Beşiktaş sahilindeki eski tütün deposunun yerine inşa edilirken bilinen tüm yasalar ihlal edilmişti. Başbakanlık ofisinin tam karşısında olan ve tescilli bina konumundaki depo parça parça yıkılmıştı. Daha önce de başbakanın güvenliği gerekçe gösterilerek defalarca kez trafiğe kapatılan yolun bu kez otele satılarak “özel mülk” konumuna geçmesi ile yolun başına konulan bariyerlerle şimdilik araç trafiğine kapatıldı. Yakın zamanda çıkan yangın sebebiyle tamamen yenilenen Kadıköy İskelesi’nin de önümüzdeki günlerde otele devredileceği böylece yolun yaya girişine de kapatılacağı ortaya çıktı. Mevcut hukuk tanımaz AKP icraatlarından alıştığımız üzere yine bir kamusal alan daha sermayeye peşkeş çekilmiş olurken başbakanlık çalışma ofisi de “güvenceye” alınmış oldu.

Tüm bunların yanında ortaya çıkan tablo oldukça “anlamlıdır”.

Şöyle özetleyebiliriz: ABD’nin tetikçisi bir başbakan, onun çalışma ofisinin karşısında hukuka aykırı yapılan süper lüks bir otel, bu otele peşkeş çekilen kamusal alan ve binalar. İlginçtir ki, bu otel Boğaz’ın tam karşısında ve mürettebatı devrimciler tarafından denize atılmış adaşı bir savaş makinesinin demirlediği yeri görüyor. Bütün bu bağlantıları sağlayan benzerliğin sahibi Shangri-La isminin de “sahte cennet” anlamında kullanılması da özetin özeti olmuş gibi gözüküyor. Sahte cennetlerini korumak için silahlanan, yasaklayan, saldıran ve yok edenlerin geleceğinin özeti 6. Filo’nun yaşadıklarında gizlidir.

 

 

 

 

Talan büyüyor!

 

Doğal alanları rant alanına çeviren sermaye, hayata geçireceği yeni uygulamalarla doğada büyük tahribata yol açacak. Sermaye ve devleti, ormanların imara açılması konusunda attığı adım ile Acarkent gibi yapıları yasallaştıracak.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan, Bakanlar Kurulu’nda görüşüldükten sonra TBMM Başkanlığı’na sunulan ‘Orman Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’ ile yapılması öngörülen değişikliklerden bazıları şunlardır:

* Kıyı Kanunu’nun 6. maddesine göre kıyılarda, sadece iskele, liman, barınak, yanaşma yeri, rıhtım, dalgakıran, köprü, menfez, istinat duvarı, fener gibi yapılar yapılabiliyor. Ancak yeni tasarıya göre ‘ihtiyaç duyulması halinde’ imar planı kararıyla kıyılarda ibadethane yapılabilecek. Geçen günlerde Meclis’te kabul edilen torba kanun ile ibadethanelere 100 metre mesafede içki satışı ve tüketimi yasaklanmıştı. Düzenlemenin aynen yasalaşması halinde, kıyılara ibadethane yapılabileceği için, söz konusu ibadethanelere 100 metre mesafedeki alkol satışı ve tüketimi yapılan yerlerin kapatılması gündeme gelebilecek.

* Baraj ve deniz yüzeyinde yapılan balık üretimi için karada yapılması mecburi tesislere Orman Genel Müdürlüğü’nce bedeli alınarak 29 yıla kadar izin verilebilecek. Bu izin, devlet ormanlarında bitki türlerinin tohum ve fidanlarını yetiştirmek üzere fidanlık kurulmasına, arkeolojik kazı ve restorasyon yapılmasına ve bu alanların kullanımına, define aranmasına, odun kömürü, terebentin, katran, sakız gibi işletilmesinde ağaç kullanılan ocakların açılmasına da olanak sağlayacak.

* Tasarıya göre orman olarak korunmasında yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi mümkün olmayan yerler ‘ kentsel dönüşüm ’ çerçevesinde yapılaşmaya açılacak. ‘Orman olarak korunmasında yarar görülmeyen yerlerin’ neresi olduğuna ise Bakanlar Kurulu karar verecek.