12 Nisan 2013
Sayı: KB 2013/15

 Kızıl Bayrak'tan
1 Mayıs alanlarında işçiler birlik, halklar kardeş olmalı!
“Çözüm sürecinin” yeni manevraları ve
temelsiz hayaller
Kürt sorununda “Akil insanlar” sahnede!
Savaş baronlarından Ankara’daki işbirlikçilerine aktif bir rol
Devrimci tutsaklar aldatmalara alet olmayacaklar!
Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayları 4 kentte gerçekleştirildi
DİSK Olağanüstü Genel Kurulu’nun ardından
DİSK’in Olağanüstü Genel Kurulu gerçekleşti
MESS’e karşı eylemler 3. haftasında
PMR Kauçuk’ta direniş sürüyor!
Koç Üniversitesi taşeron işçileri
direndi ve kazandı!
Sermaye elini Emek’ten çek!

Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar... 5
Kürt açılımı ve burjuva gericiliği - H. Fırat

Tarihselliği içinde 1 Mayıs
2013 1 Mayısı: Kavganın rahmi - Volkan Yaraşır
Margaret Thatcher öldü
Kore Yarımadası’nda gerginlik tırmanıyor
Nazi terörü ve ırkçılığa karşı Almanya çapında yürüyüş
“Görünmeyen emeğin” ekonomi-politiği - B. Aziz
Kadının kurtuluşu sosyalizmde!
Devlet katletmeye,
saldırmaya devam ediyor!
Üniversitelerde dinci-gerici-faşist çeteler, polis terörü
Özgürlük ve eşitlik için gençlik buluşması!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Nazi terörü ve ırkçılığa karşı Almanya çapında yürüyüş

 

17 Nisan 2013´te Münih´te “Nasyonal-Sosyalist Yeraltı örgütü” (NSU) isimli faşist örgüt üyesi 5 kişinin duruşması başlıyor.

13 Nisan’da Münih’te antifaşist kurum ve kuruluşlar tarafından kitlesel bir protesto yürüyüşü düzenlenecek. Protesto gösterisine Almanya çapından kitlesel bir katılım bekleniyor.

Hatırlanacağı gibi, Kasım 2011 tarihinde bir arabada iki kişinin intihar(!) etmesinin ardından Beate Zschäpe isimli kadının bir evde çıkardığı yangın, 9 yabancının öldürülmesi ve iki bombalı saldırı ile ilgi belgeleri ve “Nasyonal-Sosyalist Yeraltı örgütü” adlı faşist cinayet şebekesini açığa çıktı.

7 yıldır “döner cinayetleri” olarak lanse edilen cinayetlerde ırkçı ipuçları göz ardı edilmiş, yıllarca ölenlerin aileleri ve yakınları izlenirken, ölenlerin mafya ilişkileri araştırılmıştı. Hatta bir eylemde bir BND (Alman İstihbarat Örgütü) ajanının olay yerinin yakınında görünmesine ve Kassel’deki olayda ise internet kafe sahibinin öldürüldüğü sırada BND ajanının internet kafede bulunduğu ispat edilmesine rağmen...

Skandallar ve derin devlet

Nasyonal-Sosyalist Yeraltı Örgütü’nün suikastlarının açığa çıkmasından bu yana ipuçları yok edilmeye devam ediyor. Cinayetlerdeki polis ve gizli örgüt teşkilatlarının rolünü aydınlatmak için yapılanlar ise bugüne kadar sonuçsuz kaldı.

Ölü bulunan iki faşist ve yakalanan Beate Zschäpe isimli faşist kadının, arandığı sürelerde bile, Anayasayı Koruma Teşkilatı ajanlarının bulunduğu toplantılara katıldığı, gizli servis elemanlarının kullandığı türde kimliklere sahip olmaları, bomba yapımında kullandıkları maddelerin sadece Alman ordusunda bulunduğu, bu kişiler hakkında yapılan ihbarların, haklarında açılan davaların hasıraltı edildiği, bazı dairelerde saklanan ve tahrip edilen dosyalar, araştırma komisyonlarında söylenen yalanlar, araştırmaların daha derinlere inmesini engellemek için bir iki gizli servis elemanının istifası vb… Tüm bunlar “döner cinayetleri” failleri ile Alman “derin devleti” arasındaki bağlantılara işaret ediyor.

Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın geçmişi

1950’de eski Naziler tarafından kurulan bu gizli örgüt, faşizme karşı direnenleri tekrar hapishanelere atmak için faaliyet gösterdi, 60’lı yıllarda öğrenci hareketini ezmek için çaba harcadı, 70’li ve 80’li yıllarda ise sol militanlara karşı meslek yasağı için belge topladı. 2002 yılında Faşist parti NPD’yi kapatma davasının başarısızlığa uğramasının nedeni de bu gizli örgütün ajanlarının NPD’nin en üst yönetim düzeyine kadar tüm sorumlu kademelerde çalışmakta olmasıydı. NSU adlı faşist çete de polis ve Anayasayı Koruma Teşkilatı muhbirleri ile dolu bir örgüttür.

Almanya’da ırkçılık

Irkçılık Almanya’da derin köklere sahip. Almanya’da yabancılara ve sığınmacılara karşı sertleştirilen yasalarla en insani haklar ellerinden alınırken, faşist örgüt ve partiler aracılığı ile sokak ortasında saldırıya ve hakarete uğruyor, Rostock, Mölln, Solingen ve Hoyerswerda’da evleri, kaldıkları yurtlar ateşe veriliyor, Hitler döneminden kalma pogromlar yaşanıyor. 1989’dan bugüne Almanya’da 200’ün üzerinde göçmen, antifaşist, punk ve evsiz öldürüldü.

Bu kirli/kanlı olaylar, Alman burjuvazisinin faşist çeteleri kullanmaktan hiçbir zaman vazgeçmediğini kanıtlamaktadır.

 

 

 

 

Müslüman-Hıristiyan çatışması kışkırtılıyor

 

Mısır’ın başkenti Kahire’de bulunan Hıristiyan Kıptilere ait Katedral’e düzenlenen saldırı ile başlayan olaylarda iki kişi hayatını kaybederken, 90’ı aşkın kişi de yaralandı. Hıristiyanların Mısır’daki en önemli dini kurumu kabul edilen Katedral’in dinci-gerici çeteler tarafından  pervasızca hedef alınması, dinsel çatışma riskini arttırdı.

Çeteler-polis suç ortaklığı

Katedral’in içine Molotof kokteyli atan çeteler, Hıristiyanlar için büyük önem atfedilen bu dini kurumu kundaklamaya çalıştılar. Olaylara tanık olan polis saldırıyı engellemek bir yana, Katedral’e gaz bombaları atarak, çetelerin işini tamamlamaya çalıştı.

Dinsel çatışmaları kışkırtan dinci çetelerin ilk kez sokaklara salınmadığı, Müslüman Kardeşler (İhvan) yönetimine karşı düzenlenen eylemleri, muhalif gazetecileri, greve çıkan işçileri hedef alan saldırılarda da bu tetikçilerin kullanıldığı belirtiliyor.

Bu çetelerin polisle içli/dışlı olduğunu belirten Mısır’daki sol/sosyalist muhalefet, buna rağmen İhvan yönetiminin olayları “faili meçhul” olarak nitelemesini, suç ortaklığının kanıtı sayıyor.

İhvan yönetimi, vaazlarda olayları kınadığını söylüyor. Oysa pratikteki tutum tersine işaret ediyor. Dinci-mezhepçi zihniyeti benimsemesi, İhvan yönetimini failleri korumaya sevk ediyor. Suçlular ortada olmasına rağmen, resmi açıklamalarda olayları kışkırtanların “meçhul” olduğu iddiası, İhvan yönetimi ile dinci çetelerin suç ortaklığının kanıtlarından biri kabul ediliyor.

Tehlikeli gelişmeler

Dinci çeteler-polis işbirliği ile düzenlenen saldırının ardından, Kıpti gençlerin de, savunma gerekçesiyle silahlanmaya başladığı belirtiliyor. Kıptilerin milis oluşturma hazırlığı, Mısır’da Müslüman-Hristiyan çatışması riskinin arttığına işaret ediyor.

Dinci-mezhepçi bir üslup kullanan kökten-dinci çetelerin İhvan yönetimince hoş görülmesi, hatta yönetime bağlı bazı milletvekili veya bakanların da aynı üsluptan mustarip olması ve bu üslubun hem Hristiyanlara hem Sünni olmayan Müslümanlara düşmanca yaklaşması, Mısır’da olası bir dinsel/mezhepsel çatışmanın kimler tarafından kışkırtıldığını gözler önüne seriyor. 

Halkların kardeşliği için…

Dinci-gerici saldırının duyulması ile harekete geçen binlerce kişi, olayı protesto etti. Katedral’in önünde toplanan kitle, Mısır halkının bir bütün ve kardeş olduğunu, rejimin başarısızlıklarını örtmek ve dikkati toplumsal sorunlardan başka yöne çekmek için dinsel çatışmayı kışkırttığı bildirildi.

Halkların kardeşliği için alanlara inenler, Mısır’da olası bir dinsel çatışmayı önlemek istediklerini şiarlarıyla haykırıyorlar. Tersinden ise dinci-gerici çeteler de bu çatışmayı kışkırtmak için uğraşıyorlar. Müslüman Kardeşler’in yönetimde olması ise, kökten-dinci çetelerin işini kolaylaştırıyor.

Bu olaylar, henüz yolun başında sayılan Müslüman Kardeşler yönetiminin, Mısır halklarının başına türlü belalar saracağına işaret ediyor. Dinsel bir çatışma, Mısır halkları için tam bir yıkım olur. Umalım ki, halkların kardeşliği için mücadele eden sol/sosyalist parti ve örgütler ile işçi ve emekçilerin gücü, olası bir uğursuz dinsel savaşı önlemeye yetebilsin…