12 Nisan 2013
Sayı: KB 2013/15

 Kızıl Bayrak'tan
1 Mayıs alanlarında işçiler birlik, halklar kardeş olmalı!
“Çözüm sürecinin” yeni manevraları ve
temelsiz hayaller
Kürt sorununda “Akil insanlar” sahnede!
Savaş baronlarından Ankara’daki işbirlikçilerine aktif bir rol
Devrimci tutsaklar aldatmalara alet olmayacaklar!
Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayları 4 kentte gerçekleştirildi
DİSK Olağanüstü Genel Kurulu’nun ardından
DİSK’in Olağanüstü Genel Kurulu gerçekleşti
MESS’e karşı eylemler 3. haftasında
PMR Kauçuk’ta direniş sürüyor!
Koç Üniversitesi taşeron işçileri
direndi ve kazandı!
Sermaye elini Emek’ten çek!

Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar... 5
Kürt açılımı ve burjuva gericiliği - H. Fırat

Tarihselliği içinde 1 Mayıs
2013 1 Mayısı: Kavganın rahmi - Volkan Yaraşır
Margaret Thatcher öldü
Kore Yarımadası’nda gerginlik tırmanıyor
Nazi terörü ve ırkçılığa karşı Almanya çapında yürüyüş
“Görünmeyen emeğin” ekonomi-politiği - B. Aziz
Kadının kurtuluşu sosyalizmde!
Devlet katletmeye,
saldırmaya devam ediyor!
Üniversitelerde dinci-gerici-faşist çeteler, polis terörü
Özgürlük ve eşitlik için gençlik buluşması!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Margaret Thatcher öldü...

Burjuva gericiliğinin kudurgan temsilcisi!

 

İşçi sınıfının en büyük düşmanlarından Margaret Thatcher öldü.

Thatcher 1979-1990 yıllarında, iktidarda kaldığı 11 yıl boyunca, ekonomik, sosyal ve siyasal alandaki icraatlarıyla sermaye sınıfının en azgın temsilcilerinden biriydi. Sadece İngiliz işçisine değil, dünya işçi sınıfına dayatılan neo-liberal politikaların en azgın savunucusuydu.

Apartheid rejimini destekleyip, ona karşı mücadelenin sembolü Mandela’yı terörist ilan eden, Şili’de binlerce insanı gözaltında yok eden ve onbinlercesini hapishanelere dolduran faşist Pinochet’nin tutuklanmasından sonra Londra’daki hastanede ziyaretine giden ve serbest bırakılmasını talep eden Thatcher tam bir komünizm düşmanıydı.

İngiliz sermayesinin “Demir Lady”si, İngiliz işçi ve emekçileri arasında, ilkokullarda öğrencilere dağıtılan parasız sütü bile kaldırdığı için “süt hırsızı” ünvanı kazanmıştı.

İktidardaki ilk yıllar:
Özelleştirmeler, tensikatlar ve IRA

1979 yılında İngiliz sermayesinin “milli felaket” çığlıkları arasında süren grev dalgası, İşçi Partisi hükümetinin sonunu hazırladı ve Thatcher’ı iktidara taşıdı. Thatcher’ın ilk işi “ülkesini kurtarmak” için özelleştirmeler oldu, İktidarını borçlu olduğu sermaye sınıfına kamu kurumlarını peşkeş çekti. Kamu kuruluşları özelleştirilmesine kitlesel tensikatlar eşlik etti. İşsizlik 1980 yılında bir milyona çıkmış ve birkaç sene içinde 4 milyona ulaşmıştı.

Hükümet İrlanda sorununda da oldukça sıkışmıştı. 1981 yılında Kuzey İrlanda’da, tutuklu IRA militanlarından Bobby Sands ve arkadaşları açlık grevine başladılar. Açlık grevi 60. gününde Bobby Sands aday gösterildiği kendi bölgesinde Thatcher’dan daha fazla oy alarak milletvekili seçildi. Sands açlık grevinin 66. gününde öldüğünde 27 yaşındaydı. Thatcher Sands ve 9 arkadaşının ölümünü sadece seyretti.

Thatcher’a karşı toplumsal muhalefet büyüyordu.

Falkland savaşı Thatcher’in yardımına koştu

Arjantin’de can çekişen askeri faşist cunta sınıf mücadelesinin önüne geçebilmek için, 1982’de İngiltere’ye ait Falkland adalarını işgal etti. Bu Thatcher için bulunmaz bir fırsattı ve yarattığı milliyetçi atmosfer sayesinde halkın yüzde 80’inin desteğini alarak savaşa girdi. Bölgeye 40 bin kişilik askeri güç gönderdi. 72 gün süren savaş sonucunda Arjantin askerleri adadan çıkarıldı. Savaş Thatcher’ı ikinci kez başkanlık koltuğuna oturttu.

Artık sıra işçi sınıfına gelmişti!

Sandıkta aldığı desteği rakiplerini ve toplumsal muhalefeti ezmek için kullanan Thatcher, ülkenin neo-liberal dönüşümünün önündeki tüm engelleri kaldırmaya girişti. Bunun için önce işçi sınıfı sindirilmeliydi. İşçi Partisi’nin siyasi ve maddi destekçisi olan sendikaları yetkisizleştirilmesi işçi sınıfını savunmasız bırakacaktı.

Bu amaçla 1984’te Sendikalar Yasası çıkarıldı. Sendikalar siyasi alandan uzaklaştırıldı, iç demokratik işleyişlerine müdahalenin önü açıldı, sınıf dayanışması yasaklandı.

Büyük maden direnişi

İşçi sınıfı ile burjuvazi 1984-85 Maden Grevi’nde karşı karşıya geldi. İngiltere tarihi 120 bin işçinin bir yıl sürecek grevine ve işçi eylemlerine sahne oldu.

Thatcher hükümete gelmeden önce, işçi sınıfının ve özellikle 1974 yılında hükümeti deviren maden işçilerinin gücünü kıracağına söz vermişti. Thatcher’in 30 bin işçiyi işten çıkarmak için yaptığı düzenleme 50 bin demiryolu işçisisinin greviyle karşılandı. Thatcher hükümeti bu direniş karşısında geri adım atmak zorunda kaldı.

Ulusal Kömür İşletmesi’nin 20 madeninin kapatılacağı ve 20 bin işçinin işten çıkarılacağının duyulmasının ardından, 5 Mart 1984’te maden işçileri greve çıktı. Gezici grev gözcüleri aracılığıyla grev yayıldı.

Thatcher bu büyük grevi bastırmaya kararlıydı. Sendikaların gücünü azaltan ve polis yetkilerini artıran yasaları çoktan parlamentodan geçirmişti. Grev gözcülüğü yasa dışı ilan edildi. Grev polis ablukasına alındı. Böylece maden bölgeleri arasındaki iletişim, grevdeki işçiler ile henüz greve çıkmamış işçiler arasındaki bağlantı koptu.

İşçi sınıfı grevdeki maden işçilerine destek vermeyi sürdürdü. Onlarla dayanışmak için, kömür taşımayı reddetti.

Haziran’da Orgreave’da Çelik Fabrikası’nı kapatmak için giden 6 bin madenciye 10 bin polis saldırdı. Burada yüzlerce işçinin yaralandığı ve gözaltına alındığı şiddetli çatışmalar yaşandı.

Tüm dünyanın işçileri İngiltere’deki bu mücadeleyi izliyor ve madencilerin militan mücadelesinden güç alıyordu.

Bu militan ve kitlesel grevin ezilmesi için polis devleti uygulamaları devreye sokuldu. İşçiler kamera sistemleriyle gözetlendi, greve destek veren işçilerin ailelerine her türlü yardım kesildi, çocuklarına ilaç dahi verilmedi. İşçiler yerel ve sınıfsal dayanışmalarla hayatta kalmaya çabalıyorlardı. Bir süre önce açığa çıkan bir belgeye göre, Thatcher, Sovyetler Birliği’ndeki maden işçilerinin bir milyon dolar tutarındaki bağışının da İngiliz maden işçilerine ulaşmasını engellemişti.

Kışa doğru binlerce işçi grevi bırakıp işe dönmeye başladı. Mart ‘85’te kitlesel işe dönüşler başladı.

Grev süresince maden işçileri, tüm saldırılara karşı militanca mücadele ettiler. Polis saldırılarında 20 bin işçi yaralandı, 2 işçi grev gözcülüğü yaparken öldürüldü, 13 bin işçi gözaltına alındı, bunlardan 200’ü tutuklandı. Binin üzerinde işçi işten atıldı.

Farklı sektörlerde grevde olan işçiler birbirinden yalıtıldı. Grevler başarısızlıkla sonuçlanırken maden işçileri de aynı akibete uğradı. Maden ocaklarının büyük bir kısmı kapatıldı, geriye ancak birkaç bin maden işçisi kaldı.

Kelle vergisi

Thatcher’in maden işçileri karşısında kazandığı zafer, yeni saldırıların yolunu açtı. Kelle vergisi gündeme getirildi. 18 yaşının üzerindeki herkes kayıt altına alınacak ve vergilendirilecekti. Buna karşı İskoçya’da başlayan “sivil itaatsizlik eylemleri” kısa sürede “biz kelle değiliz insanız” şiarıyla tüm ülkeye yayıldı. Londra’da onbinlerin eylemleri giderek yüzbinlerin protesto gösterilerine dönüştü, militan sokak çatışmaları yaşandı. Thatcher hükümeti bu yasayı geri almak zorunda kaldı.

Son söz

1984-1985 yılında yaşanan İngiliz madencilerinin grevi dünyada neo-liberal politikaların uygulanmasında çok önemli bir rol oynadı. Burada çıkarları birbirine zıt iki dünya, uzlaşmaz iki sınıf karşı karşıya gelmiş ve bir yıl sürecek bir irade savaşına girişmişti. İşçi sınıfı ile devlet arasında adeta bir savaşa dönen bu mücadele sadece İngiltere işçi sınıfının değil, Avrupa’daki sınıf mücadelelerinin de seyrini belirledi.  

Bugün işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin yaşamlarında her geçen gün daha fazla hissettikleri, yıkıcı sonuçlarını yaşadıkları neo-liberal saldırılar, kamu hizmetlerinin ve işletmelerinin özelleştirmesi ve kamu harcamalarının kısıtlanması, sendikaların etkisizleştirilmesi, anti-demokratik yasalar, polis devleti ve kirli savaş uygulamalarının mimarları Margaret Thatcher ve Ronald Reagan’dır.

İşçi sınıfı ve emekçi kitleler bu sınıf düşmanlarını asla unutmayacak!