12 Nisan 2013
Sayı: KB 2013/15

 Kızıl Bayrak'tan
1 Mayıs alanlarında işçiler birlik, halklar kardeş olmalı!
“Çözüm sürecinin” yeni manevraları ve
temelsiz hayaller
Kürt sorununda “Akil insanlar” sahnede!
Savaş baronlarından Ankara’daki işbirlikçilerine aktif bir rol
Devrimci tutsaklar aldatmalara alet olmayacaklar!
Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayları 4 kentte gerçekleştirildi
DİSK Olağanüstü Genel Kurulu’nun ardından
DİSK’in Olağanüstü Genel Kurulu gerçekleşti
MESS’e karşı eylemler 3. haftasında
PMR Kauçuk’ta direniş sürüyor!
Koç Üniversitesi taşeron işçileri
direndi ve kazandı!
Sermaye elini Emek’ten çek!

Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar... 5
Kürt açılımı ve burjuva gericiliği - H. Fırat

Tarihselliği içinde 1 Mayıs
2013 1 Mayısı: Kavganın rahmi - Volkan Yaraşır
Margaret Thatcher öldü
Kore Yarımadası’nda gerginlik tırmanıyor
Nazi terörü ve ırkçılığa karşı Almanya çapında yürüyüş
“Görünmeyen emeğin” ekonomi-politiği - B. Aziz
Kadının kurtuluşu sosyalizmde!
Devlet katletmeye,
saldırmaya devam ediyor!
Üniversitelerde dinci-gerici-faşist çeteler, polis terörü
Özgürlük ve eşitlik için gençlik buluşması!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kore Yarımadası’nda gerginlik tırmanıyor

 

Kuzey Kore’nin bugün orta menzilli iki Musuduan füzeyi harekete geçirerek fırlatma sistemlerine yerleştirdiğine dair haberler resmi olarak doğrulanmazken, Güney Kore askeri yetkililerince füze kalkanına sahip iki savaş gemisinin doğu ve batı kıyılarına yerleştirilmek üzere harekete geçirildiği belirtildi. Japonya da, Kuzey Kore’ye karşı ABD ve Güney Kore’yle yakın işbirliği içinde olduğunu duyurdu.

Pasifikte sular ısınıyor

Kuzey Kore’nin, 12 Şubat’ta üçüncü nükleer denemesini yapması üzerine emperyalistlerin sözcüsü işlevi gören BM Güvenlik Konseyi, 7 Mart’ta, Kuzey Kore’ye karşı uygulanacak yeni yaptırım paketini onaylamıştı. Ardından ABD emperyalizminin savaş uçaklarını ve savaş gemilerini bölgeye gönderdiğini, birkaç hafta içinde ise Pasifik Okyanusu’ndaki Guam adasına füze savunma sistemi kurulacağını duyurmuştu. ABD emperyalizminin Güney Kore ile başlattığı ortak tatbikat ve en son Kuzey Kore’nin Güney Kore ile “savaş durumuna” girdiğini, Nükleer Santralı’nı tekrar açacağını duyurması, gerginliği iyice tırmandırdı.

Burjuva medya ve Kuzey Kore

Burjuva medyanın Yugoslavya, Irak, Libya, Mali ve Suriye’yi hedef alan savaşlarda olduğu gibi, kamuoyunu manipüle etmek konusunda tam bir savaş kışkırtıcılığı yaptığına bir kez daha şahit olduk. Şimdilerde de, Kuzey Kore’nin “savaş tehditleri” ile ilgili haberler burjuva medyada ayyuka çıkmış durumda.

Rusya’nın sesi radyosu, 30 Mart’ta tarihli yayınında, Kuzey ve Güney Kore’nin savaşla ilgili resmi beyanlarının Batılı haber ajansları tarafından “yanlış” çevrildiği yorumunu yapıyor ve Pyongyang’ın sözlerinin özgün metinde, “düşman provokasyonları durumunda Kuzey Kore savaş döneminin kanunlarına göre hareket edecektir!” anlamına geldiğini belirtiyor. Yani gerçekte Kuzey Kore tehdit eden değil, tehdit edilen konumundadır. Vietnam internet medyasında da geçtiğimiz günlerde Güney Kore’nin Şubat ayında Kuzey Kore sınırına 20 km. mesafede askeri tatbikat yaptığını gösteren ve kimin kimi provoke ettiğini gözler önüne seren fotoğraflara, batı medyasında hiçbir yerde rastlanmadığı gözleniyor.

Kuzey Kore üzerine yazılanlar yazılmayanlar

Kuzey Kore üzerine az şey biliniyor. Burjuva medya döne döne Kore’deki hastalık, kuraklık ve kıtlık ile ilgili haberlerin yanında arz sıkıntısı ve yasadışı silah ticaretini işliyor. Tüm bunların yanında da dünyanın alay ettiği çılgın bir diktatörden söz ediyor.

Oysa Kuzey Kore nadir toprak ve mineral kaynaklar açısından zengin bir ülke. Mevcut kaynakların değerinin 6 trilyon doların üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Tüketici elektroniği ve askeri teknoloji üretimi için gerekli kaynaklara sahip olması da ayrıca ilgiyi üzerine çekiyor.

Kuzey Kore’de demir cevheri, kömür, çinko cevheri, altın cevheri, bakır cevheri, kireçtaşı, molibden ve grafit gibi yaklaşık 200 farklı hammadde bulunduğu tahmin ediliyor. Ayrıca burada dünyanın ikinci manyezit yatakları ve altıncı büyük tungsten yatakları bulunuyor. Asia Times bir haberinde Kuzey Kore’de bulunan hammaddenin işlenmeyi beklediğini belirtiyor.

Kuzey Kore sınırları içinde “nadir” toprak elementleri bulunduğu söyleniyor. Bunlar, rüzgar türbinleri, güneş pilleri, hibrid motorlar, akıllı telefonlar, düz ekran TV, dizüstü bilgisayarlar, arabalar, bilgisayarlar, tanklar, uçaklar, füzeler vs. üretimi için gerekli olan elementler. “Yeni Pasifik Enstitüsü Projesi”ne göre Güney Kore hükümeti tarafından bu hammaddelerin toplam değerinin 6 trilyon ABD doları civarında olduğu tahmin ediliyor.

Çin şu anda nadir toprak elementlerinde dünyanın en büyük ihracatçısı durumundadır. Kanada Montreal gazetesi, Çin’in Pyongyang yönetimi ile birlikte Kuzey Kore’deki doğal kaynakları keşfetmek için çalıştığı yorumunu yapıyor. Güney Kore’de işbirliği için talepte bulunmuştu. Japonya ve Tayvan’lı mikroçip endüstrisinden çeşitli şirketler de... Bunlar arasında Eric Schmidt (Google) gibi batılı şirketler de bulunuyor.

Almanya merkezli FAZ gazetesinin Ocak 2013’te yayınladığı haberde; Kuzey Kore’nin yabancı yatırımcılara sınırlarını açmak istediği ve bunun için Kore’ye Alman ekonomistler ve hukukçular tarafından gizlice danışmanlık sunulacağı bilgisi yer aldı.

Şimdiye kadar, Kuzey Kore öncelikle Çinli yatırımcıları çekmişti. Çinli yatırımcılar da özellikle devasa doğal kaynakları ile ilgilenmişti. “Nadir Topraklar”a gelince, bunlar Çin ve Kuzey Kore’de bol miktarda bulunurken  ABD, İngiltere’de nadir ve diğer batılı emperyalist ülkelerde son derece sınırlıdır.

Günümüzde emperyalist rekabet ve savaşların temel nedenlerinden biri hammadde kaynakları ve doğal zenginliklerin paylaşımıdır. İşte bu nedenle Kuzey Kore’nin nükleer silah denemelerinden çok, ülkenin maden kaynakları emperyalistlerin iştahını kabartıyor. Tıpkı en son Mali’ye karşı başlatılan emperyalist hegemonya savaşında olduğu gibi…

 

 

 

 

Güney Kürdistan’da petrol gerilimi

Bir gericilik odağı olarak AKP iktidarının izlediği bölgesel politika, son aylarda Irak merkezi yönetimiyle ilişkilerin alt seviyeye inmesine yol açtı. Zira Irak’ın içişlerine doğrudan müdahale eden ve ülkede mezhepsel parçalanma için çalışan güçlere açıktan destek veren AKP iktidarı, kendi sefil çıkarları için -bölgedeki diğer Amerikancılarla birlikte-, bu komşu ülkeyi kirli elleriyle pervasızca karıştırmaktadır.

Irak’la gerilimin temel nedenlerinden biri de, Mesut Barzani yönetimindeki Güney Kürdistan’la kurulan ilişkilerdir. Bağdat’ı bir kenara bırakarak Barzani yönetimiyle işbirliği yapan AKP iktidarının derdi, Irak’ta Şii-Sünni parçalanma yaratarak, işbirliği yaptığı odaklarla birlikte bu komşu ülkede etkili olmak. Bunun yanı sıra, Kerkük petrolleri için salyaları akan Türk burjuvazisi ile onun AKP öncülüğündeki iktidarı, Bağdat yönetimini devre dışı bırakarak, bu pastayı yutmak istemektedir.

Nitekim Tayyip Erdoğan’ın “Kuzey Irak’tan ham petrol sevkiyatı konusunda anlaştık” açıklamasının ardından Erbil’den yüklenen ilk tankerler, Habur kapısından Türkiye’ye giriş yaptı. Ham petrol sevkiyatının başlatılması Bağdat-Erbil ilişkilerinin daha da gerilmesine yol açtı. Ankara-Erbil arasındaki anlaşmanın bizzat AKP şefi tarafından ilan edilmesi ise, Nuri El Maliki yönetiminin rahatsızlığını daha da arttırdı. Zira açıklamayı yapan Tayyip Erdoğan’ın tutumunda, Bağdat yönetimine bir çeşit meydan okuma da var.

Hem Erbil-Ankara anlaşmasına hem ham petrol sevkiyatının yapılmasına tepki gösteren Nuri El Maliki hükümeti, Barzani yönetimini yasadışı işler yapmakla suçladı.

Irak anayasasına göre, Kürt yönetimi, Irak petrol gelirlerinin toplamından %17 pay alıyor. Dolayısıyla, bu anayasaya göre, Erbil yönetimi, merkezi hükümeti göz ardı ederek, ham petrol satma hakkına sahip bulunmuyor.

Bağdat-Erbil gerginliği yeni değil elbet. Son haftalarda hem Kürt milletvekilleri hem kabinede bulunun dört Kürt bakan, parlamento ve hükümeti boykot ediyordu.

Taleplerinin kabul edilmemesi durumunda, “tüm seçeneklerin” masada olduğunu belirten Kürt siyasetçiler, gerekirse Irak’tan ayrılabileceklerini de söylüyorlar. Türkiye’ye ham petrol sevkiyatının başladığı günlerde yapılan bu açıklama, gerilimi tırmandıran bir rol oynadı. Tüm bunlara rağmen, ham petrol sevkiyatı ve AKP şefinin fütursuzluğu, gerilimin tırmanmasında özel bir rol oynuyor.

El Maliki-Barzani ikilisi, sorunları çözmek için müzakereye hazır olduklarını ilan etseler de, bu işin o kadar kolay olmayacağı anlaşılıyor. Zira Erbil-Bağdat ilişkilerini dinamitlemek için çabalayan AKP iktidarı, bu uğursuz politikalarını ısrarla sürdürmektedir.