23 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/13 (46)

 Kızıl Bayrak'tan
25 yılın birikimi ile
Açlık grevleri sona erdi
İdris Naim Şahin Alevilere yönelik tehditlere destek verdi
“Ulusal İstihdam Strateji” saldırıları devam ediyor
Oyak Renault’da işten atılan işçilerden Yaşar Kula ile konuştuk
Sağlık alanının kapıları sermayeye açılıyor
31 DHF’li tutuklandı
Emekçiler devrim ve sosyalizm için buluştu!
İstanbul “İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği” etkinliğine
gelen mesajlardan
“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” etkinliğine katılan
işçi ve emekçilerden
“Binlerce Alaattin olacak, sosyalizmi kuracağız!”
TKİP IV. Kongresi
Açılış Konuşması
Alaattin yoldaşın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz
Ekim devrimi ve kadın sorunu
Kadın, şiddet ve şiddetin türleri
İşçi direnişleri ve eylemlerinin
karakteri ve özellikleri
Volkan Yaraşır
Otomotiv sanayiinde kriz yayılıyor
Taksim Meydanı
Yayalaştırma Projesi
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İddialı bir rant projesi:

Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi

 

Yıllardır konuşulan, dönem dönem gündeme gelen ve tartışma konusu olan “Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi” için geçtiğimiz haftalarda somut adımlar atılmaya başlandı. Haziran ayında ilk etabı için ihalesi tamamlanan proje fiilen başlamış oldu. Böylece Taksim Meydanı ve çevresi İstanbullular için her açıdan çileye dönüşen bir şantiye alanı haline geldi. Kentsel mekana yönelik rant projelerini kapsamlı bir “planlama” çerçevesine sokan ve finali de 2023 olarak belirleyen sermaye düzeni bu kapsamda geçmişte çok tartışılan ama bir türlü startı verilemeyen Taksim projesini de önüne çekmiş oldu.

İstanbul 2 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, proje kapsamında gerçekleşecek inşaattan önce İstanbul Arkeoloji Müzesi yetkililerinin çalışma yapması gerektiğini, alanda çıkması muhtemel arkeolojik kalıntıların zarar görmemesi için de kazıların elle yapılması gerektiğini açıklarken Taksim Meydanı için geçmişte bir türlü atılamayan adımlar bir anda hızlandırıldı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay alanın arkeolojik değil kentsel sit alanında olduğunu belirterek projeye son derece bilimsel (!) bir açıklama getirdi ve “Önce arkeologların nezaretinde iş makinesi girecek, kültür varlığına rastlanırsa o zaman arkeologlar elle kazacak” dedi. Bir alana iş makinesi girdikten sonra zarar görmeden bir kültür varlığının kalabileceğine bizleri inandırmaya çalışan Günay’ın açıklamasını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın projenin 8 aydan önce biteceğini duyurması tamamlamış oldu.

Bir yandan yerel bir yandan da merkezi yönetimi ile sermayenin imdadına yetişen düzen temsilcileri, konu “rant” olduğunda ne kadar atik davranabileceklerini bir kez daha göstermiş oldular. Böylece rant odaklı kentsel dönüşüm projelerinde sermaye düzeninin “karar veren, onaylayan ve uygulayan olma”nın sağladığı sonsuz imkanlarını sermayeninin talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda nasıl kullanabildiğinin bir örneğini daha görmüş olduk. Taksim projesinde ihaleyi kazanan ve rant pastasından büyük bir dilim kapmayı başaran Kalyon İnşaat’ın önüne çıkan pürüzler Büyükşehir Belediye Başkanı ve Kültür ve Turizm Bakanı’nın yaptıkları açıklamalarla hızlıca giderilmiş oldu.

Proje ile kent açısından ne değişecek?

Arkeolojik eserlere vereceği zararı bir kenara bırakırsak yayalaştırma projesi adı altında yapılacak dalış tünelleri ile meydanı yayaların kullanması zorlaşacak. Meydan dalış tünelleri ile kapatılacağı için meydan ruhu kaybolacak. Ayrıca Gezi Parkı’nda 1940’lardan sonra dikilmiş, gövde kalınlığı 5-50 cm arasında değişen 500 kadar ağacın beşte biri kesilecek. Gezi parkının yerine de Topçu Kışlası yapılacak. Tarihi yaşatma adı altında pazarlanan bu yapının AVM veya otel olacağını tahmin etmek zor değil. Yeniden inşaası planlanan Topçu Kışlası’nı mimari açıdan değerlendiren mimar Doğan Kuban, Topçu Kışlası için “Daha 2. Mahmut zamanında topa tutularak yıktırılan Taksim kışlası en az bilinen, bir çok kez değişmiş, meydan cephesi ise Türkiye’de hiç geçerli olmamış, Fransız uydurması ‘Style Sarrasin’ (İspanyol ve Kuzey Afrika İslam Mimarisi üslubunda) bir bezeme ile olasılıkla Abdülaziz döneminde yenilenmiş, çok çirkin bir geç dönem yapısıdır. İstanbul’da kalan kışlaları yüzeysel olarak inceleyen herkes bunu görebilir.” tanımlamasını yapmakta.

Kısacası konunun uzmanı mimar ve şehir plancılarının da belirttiği gibi projenin kent planlaması açısından hiçbir elle tutulur yanının olmadığı açıktır. Bir yandan da İstanbul’da meydan denilince ilk akla gelen yer olan, ayrıca toplumsal muhalafetin de kalbi sayılan Taksim Meydanı’nın çehresi planlanan proje ile tamamen değişmiş olacak. Sonuç olarak Taksim Meydanı’nın yerini sermeyenin odakta olduğu bir düzenleme alacak.

Kalyon İnşaat: Rant projelerinden tanıdığımız bir isim

Toplumun ihtiyaçları ve çıkarları değerlendirildiğinde hiçbir yerde durmayan “Taksim Yayalaştırma Projesi”nin sermaye açısından ise iddialı bir rant projesi anlamına geldiği açıktır. 51 milyon 500 bin TL’lik teklifi ile ihaleyi kazanan Kalyon İnşaat pek çok rant projesinden tanıdığımız, AKP hükümetine yakınlığıyla bilinen bir isim.

Kalyon İnşaat’ın 2008 yılında ölen patronu Hasan Kalyoncu siyasi kimliği ile milli görüşün arabulucusu olarak tanımlanırken daha öncesinde pay kaptığı rant projelerine 2007 yılında tamamlanan 40 km uzunluğundaki Avcılar-Kadıköy metrobüs yolunun alt ve üst yapı inşaası örnek olarak gösterilebilir.

Kısacası Taksim Meydanı rant projelerinin tanıdık bir ismine, Kalyon İnşaat’a peşkeş çekilmektedir. Bunun hayata geçmesi için de Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı gibi kurumlarıyla sermaye düzeni seferber olmaktadır. Amaç toplum, kent planlaması ve mimari açıdan hiçbir değer taşımayan ancak sermaye için “rant” demek olan bir kentsel dönüşüm projesini daha hayata geçirmektir.

 

 

 

 

Hey Tekstil direnişçilerinin eli sermayenin yakasında

 

Direnişteki HEY Tekstil işçileri, işten atılarak haklarının gasp edilmesine karşı kararlılıkla mücadelelerini sürdürüyorlar. Defalarca polis saldırısı, gözaltısı ile karşılaşan işçiler ellerini sermayenin yakasından bırakmıyor.

Direnişçiler 15 Kasım günü, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimciler Kolu Başkanı ve HEY Tekstil patronu olan Aynur Bektaş'tan haklarını istemek için TOBB önünde çadır kurmak istedi. TOBB önüne çadır kurulmasına izin vermeyen polis işçilere saldırdı.

İkinci saldırı

19 Kasım günü Levent'te Kanyon AVM önünde buluşan direnişçiler, TOBB önüne yürümek istedi. Polis TOBB binasına giden tüm sokak girişlerine barikat kurarak işçilerin geçişini engelledi.

İşçiler barikat önünde sloganlar atarak, 1 saatlik oturma eylemi yaptılar. Basın açıklaması yapan işçiler direniş süreçlerini anlattılar. Basın açıklamasının ardından işçiler, tekrar Kanyon önüne yürüyüşe geçti.

Önce işçilerin önünü kesen polis, işçilerin arkasına TOMA aracını getirdikten sonra işçilerin önündeki barikatı kaldırdı. Ardından yürüyen işçilere arkadan TOMA aracıyla su sıkarak saldırdı. Basınçlı su ile işçileri yüzlerce metre sürükleyen polis işçilere, insan teninde yanma hissi yaratan, etkisi uzun süre geçmeyen gazla saldırdı. İşçiler Kanyon önünde toplanmaya çalışırken, polis bir kez daha gazla saldırdı. Polis saldırısında Kanyon içerisine girmek isteyen işçilere, Kanyon güvenliği kapıları kapatarak engel oldu. Polis kapıda sıkıştırdığı işçilere tekrar saldırarak gözaltına aldı. Polis gözaltına alınanların görüntüsünü almak isteyen basın çalışanlarına da saldırarak, engellemeye çalıştı.

Polis saldırısında gözaltına alınan 11 işçi, aynı gün ilerleyen saatlerde serbest bırakıldılar.

Direnişçilerden polis saldırısına tepki

20 Kasım günü yine bir araya gelen işçiler, Levent’te bulunan Kanyon AVM önünde bir açıklama yaptılar. Açıklamada, direnişlerinin 284. gününde polisin tazyikli su, biber gazı ve gözaltı terörüne maruz kalmalarını protesto ettiler. Açıklamanın ardından, Kanyon AVM önünden TOBB binasının olduğu sokağın girişine kadar yürüyüş gerçekleştirildi. Sloganlarla bekleyişlerini devam ettiren işçiler, marşlar söyleyerek de coşkularını gösterdiler.

Hey Tekstil direnişçilerinin eylemlerine Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Devrimci İşçi Hareketi, Ekim Gençliği, ÇHD İstanbul Şubesi avukatları, Mücadele Birliği Platformu, Emekli-Sen üyeleri, Roseteks işçileri ve Kiğılı işçisi Didem Sorhun da katılarak destek veriyor.

Kızıl Bayrak / İstanbul