23 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/13 (46)

 Kızıl Bayrak'tan
25 yılın birikimi ile
Açlık grevleri sona erdi
İdris Naim Şahin Alevilere yönelik tehditlere destek verdi
“Ulusal İstihdam Strateji” saldırıları devam ediyor
Oyak Renault’da işten atılan işçilerden Yaşar Kula ile konuştuk
Sağlık alanının kapıları sermayeye açılıyor
31 DHF’li tutuklandı
Emekçiler devrim ve sosyalizm için buluştu!
İstanbul “İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği” etkinliğine
gelen mesajlardan
“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” etkinliğine katılan
işçi ve emekçilerden
“Binlerce Alaattin olacak, sosyalizmi kuracağız!”
TKİP IV. Kongresi
Açılış Konuşması
Alaattin yoldaşın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz
Ekim devrimi ve kadın sorunu
Kadın, şiddet ve şiddetin türleri
İşçi direnişleri ve eylemlerinin
karakteri ve özellikleri
Volkan Yaraşır
Otomotiv sanayiinde kriz yayılıyor
Taksim Meydanı
Yayalaştırma Projesi
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Otomotiv sanayiinde kriz yayılıyor

 

Otomotiv sanayi üretimi Fransa, İtalya, İngiltere ve İspanya’da son 10 yılda ciddi ölçüde geriledi. AB’de GSYİH’nın yüzde 4’ünü karşılayan otomotiv sanayindeki en büyük paya, Almanya ve Fransa sahiptir. Yaşanan daralmaya karşın otomotiv endüstrisi Fransa’nın GSYİH’sı yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor. Almanya’da bu oran bunun iki katıdır. Otomotiv sanayii, Almanya’nın GSYİH’sının neredeyse dörtde birini oluşturuyor. Otomotiv sanayisinde derinleşecek bir krizden doğal olarak en çok bu iki ülke etkilenecektir. Daralan pazar, düşen üretim ve kar oranaları, otomotiv sanayisinin bu iki lider ülkesini daha çok karşı karşıya getirerek, aralarındaki rekabeti keskinleştirecektir.

Otomotiv sanayii küçülüyor

Alman Otomotiv Sanayicileri Birliği Başkanı Matthias Wissmann, yaptığı açıklamada “Avrupa’daki borç krizi, yeni otomobil satışlarını da olumsuz etkiledi” diyor ve ekliyor “yılın ilk 5 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 oranında bir düşüş oldu.” Otomotiv sektöründe Alman tekelleriyle rekabet savaşında geride kalan Fransız tekellerindeki düşüş, ortalamanında üzerinde olmuştur. Fransız otomotiv tekeli PSA Peugeot Citroën Avrupa pazarında bu yıl yüzde 8 küçüdü. Dünya pazarında, Renault’nun Ocak-Nisan ayları arasındaki satışları yüzde 21 düşerken; PSA’daki düşüş yüzde 14 civarında olmuştur. İtalya tekeli Fiat’ın yaşadığı düşüş ise bunlardan çok daha fazladır. Bu yılın Eylül ayı satışlarında yüzde 35 düşüş yaşayan İtalya tekeli Alfa Romeo, pazar daralmasında liste başı olan markaydı. Alman tekelleri, Avrupa’nın rakip tekelleriyle rekabet savaşını kazanmış gibi gözükse de otomotiv sanayinin kaçınılmaz olarak derinleşen krizinden onlar da paylarını alacaklardır.

İstatistikler her zaman doğruyu söylemiyor

Bu konuda istatistiki veriler gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Yayınlanan istatistikler dikkatle incelendiğinde, bu verilerin yaşanan durumu tam olarak yansıtmaktan uzak oldukları görülmektedir. Wissmann “Alman otomotiv endüstrisi yılın ilk 4 ayında cirosunu geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 oranında artırdı’’ derken hileye başvuruyor. Handelsblatt gazetesindeki bir haberde Otomobil Araştırmaları Merkezi’nin (CAR) yaptığı bir çalışmaya yer verildi. Burada “Eylül ayında satılan yeni araçların üçte biri ancak yüksek indirimle tanıtım otomobili ya da şirket aracı olarak alıcı buldu’’ deniyor. Satılan otomobillerin üçte biri, pazar değerinin çok altında ve reklam ya da şirket aracı olarak satılabilmiş.

Lüks tüketim krizden pek de etkilenmiyor

Wissmann, otomobil satışlarında, özellikle düşük ve orta sınıf otomobillerde düşüşün yaşandığını,buna karşın lüks otomobil satışlarında ciddi bir daralmanın olmadığını belirtiyor. Alman otomotiv sanayiindeki daralmanın nisbeten az olmasının sebebi olarak da, “lüks segmentteki’’ daralmanın hemen hemen olmamasına bağlıyor. Wissmann’a göre Almanya dünya lüks otomobil pazarının hâlihazırda yüzde 80’ini elinde bulunduruyor.

Dünyada, asalak burjuvazinin doyumsuz egosuna hizmet eden büyük bir lüks tüketim pazarı olsada, bu pazar kapitalist ekonominin arzını eritmeye yetmemektedir.

Sahte Çin pazarı umutları

Kapitalist üretimin içerisine girdiği bunalım, bu bunalımın boyutları, yol açtığı ve açacağı toplumsal ve ekolojik yıkımın boyutları burjuvazi tarafından yayılan bilgi kirliliği ile hep gizlenmeye çalışıldı. Piyasaya sürülen trilyon dolarla krizin aşılacağı yalanına kamuoyunu inandırmaya çalıştılar. Dünya nüfusunun önemli bir bölümünü barındıran Çin pazarı, nüfus büyüklüğünün göz kamaştırıcılığıyla, kapitalist krizin deva bulacağı bir bölge olarak gösterildi. Oysa, ortalama bir vatandaş aynı haber ve yayın araçlarından Çin ile rekabet savaşlarının kızıştığına dair de bolca haber dinlemekte veya okumaktadır. Eşyanın doğası da böyledir. Zira, Çin veya Hindistan denilen ülkeler bir başka gezegende değiller ve bir başka gezegene mal üretmiyorlar. Dünya kapitalist pazarı tek ve bölünmez olduğuna göre her kapitalist tekel de aynı pazara mal sürmektedir. Ve kızışan rekabet savaşı da bu aynı pazara hakim olma savaşının sonucudur.

Almanya-Fransa rekabeti keskinleşecektir

Burjuvazi sahte hayaller yaysa da asıl gerçeği gizlemeye gücü yetmiyor. Otomotiv sanayinde güçlü olan ve aynı pazarlara mal üreten Almanya ve Fransa arasındaki rekabet savaşı giderek keskinleşiyor. Fransa’nın, AB’nin, zor durumdaki otomotiv sanayiine yardım etme isteklerine, Almanya karşı çıkıyor. AMB’nin (Avrupa Merkez Bankası) başkanlığını elinde tutan Fransa’nın zorlamaları şimdilik sonuç verdi. AB’nin otomotivde yenilikler için öngörülen kaynağı 1 milyardan 2 milyar Euro’ya çıkarılacağını açıklamasına, Almanya, tasarufları gerekçe göstererek anında karşı çıktı.

Alman Yeşiller partisinden Avrupa Parlamentosu üyesi Reinhard Bütikofer, “AB Komisyonu’nun öncelikle Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği’ne şunu açıkça belli etmesi gerek: Biz münferit üreticilerin sınaî hatalarının yamacısı değiliz. Avrupa Komisyonu otomobil şirketlerinin sosyal yardım dairesi de değil.” Yeşillerin nispeten “yumuşak’’ diline karşı, Hrıstiyan Demokrat Partili eski Ulaşım Bakanı ve şimdi Alman Otomotiv Sanayicileri Birliği Başkanı olan Matthias Wissmann, “Eğer Euro Bölgesi’nin uzun vadede ayakta tutulması isteniyorsa öncelikle borç krizindeki ülkelerin üstlerine düşen görevleri yerine getirmesi ve kendi orta ölçekli sanayisini ve ekonomisini düzeltmesi gerekiyor. Komşumuz Fransa’da yapıldığı gibi ‘İşleri nasıl yokuşa sürerim’ sorusuyla durmadan meşgul olunmamalı.”

Toplu işten atmalar ve devlet terörü yaygınlaşacak

Otomotiv şirketleri üretim yaparak azami kar marjını, en azından büyük bir piyasa temizliği yaşanmadan elde edemeyeceklerini biliyorlar. Üretim ve yatırım politikalarını da buna göre yapılandırıyorlar. Bunun sonucu ise şirketleri vurgun için daha elverişli alanlara kaydırmanın yanı sıra kitlesel işten atma ve taşeronlaştırma olmaktadır. Bugün yaşananlar da bunlardır.

Tekellerin bu azgın saldırıları işçi sınıfını kaçınılmaz olarak, kendisine karşı harekete geçirecektir, geçiriyor. Otomotiv sanayi tek başına otomotiv sanayi olmadığına göre, bu alanda yayılan bunalım, diğer iş kollarına da hızla yayılacaktır.

Alman Otomotiv Sanayicileri Birliği Başkanı Matthias Wissmann ile PSA-Peugeot Citroen Yönetim Kurulu Başkanı Philippe Varin’in “krizin Avrupa pazarında ağır etkileri olacak” açıklamalarını, Ford’un Genk işletmelerinde yaşanaları ve Alman devletinin Genkli işçilere karşı azgın saldırısını konu alan yazımızda vurguladığımız gibi;

Kriz önümüzdeki süreçde öncelikle otomotiv ve metal sektöründe derinleşerek yaygınlaşacaktır. Köln’de Alman emperyalist devletinin estirdiği devlet terörü ‘istisna’ olmaktan çıkarak, genelleşecek gibi gözüküyor.

Genk işçileri önceden yaptıkları, yetersiz de olsa örgütlenme ve hazırlıklarıyla işçi sınıfına tutulması gereken yolu gösterdiler. Alman emperyalist devleti de, estirdiği devlet teörü ve gözaltına aldığı işçilere karşı takındığı keyfi ve kendi yasalarına göre de yasa dışı olan davranışıyla burjuva devletlere tutulması gereken karşı-devrimci yolun işaretlerini verdi.’’

Kendi komünist partileri etrafında gücünü birleştirerek, kapitalizme ve onun krizine karşı savaşmayı öğrenen işçi sınıfı kendi tarihini yazacaktır.