29 Haziran 2012
Sayı: SYKB 2012/26

 Kızıl Bayrak'tan

AKP iktidarı Suriye’yi “düşman” ilan etti

Emperyalizmin maşaları Suriye halkına savaş ilan ettiler
Irkçı-inkarcı devletin Kürt sorunundaki açmazı derinleşiyor

Faşist baskı ve teröre karşı mücadeleyi büyütelim

Kamu emekçilerine tutuklama terörü
KESK operasyonuna sokakta yanıt
Atılım ve ETHA’ya polis baskını
Sivas katliamının hesabını emekçiler soracak!
Katil devletten hesap sorma çağrısı
İzmir’de sınıf seminerleri başladı
DHL Lojistik işçileri direnişte!
MICHA işçileri direniyor!
MESS Grup Toplu Söleşme Süreci ve Görevlerimiz
Taleplerimiz ne olmalı?
Avrupa’da sınıf hareketi radikalleşiyor-Volkan Yaraşır
İspanya’da madenci grevi
Kazanılmış haklarımız ve geleceğimiz için greve-direnişe!
“Hapishanesiz bir toplum istiyoruz!”
BDSP: Kürtaj haktır, Roboski katliam!
‘Düşmanın’ hedefinde öğrenciler var
“İş cinayetlerine karşı mücadele ortaklaşmalı”
Yeni Roboski hikayeleri yazılırken
Sorunların kaynağı olduğu yerde durdukça yara kanamaya devam edecektir!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kazanılmış haklarımız ve geleceğimiz için greve-direnişe!

Opel işçilerine!

Hepinizin basından ve medyadan takip ettiği üzere, GM şefleri aylardır Bochum başta olmak üzere Almanya’daki Opel fabrikalarının üretim kapasitesi ve kar oranlarına ilişkin yalan yanlış açıklamalar yapıyorlar. Hiçbir biçimde gerçeği ifade etmeyen istatistiklere başvurarak Opel’in zarar ettiğini ileri sürüyorlar.

Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, tümüyle yalana dayalı bu kirli manevraya başvurmak GM’un adeta temel bir işletme politikasıdır. Opel patronları bugün bir kez daha bu kirli silaha başvuruyorlar. Onların bir değil birden fazla hedefleri var. Başta GM şefi Strecke olmak üzere Opel patronlarının çok iyi oynadıkları istatistikİlk oyunları eşliğinde ulaşmak istedikleri ilk hedef ise, Opel’in kapatılması ve üretimin daha karlı olduğunu söyledikleri Polonya ve İngiltere’ye taşımak için koşulları olgunlaştırmaktır.

Bu olmazsa eğer, işyerlerinin korunması ve yeni otomobil modellerinin üretiminin mümkün hale getirilebilmesi yalanı eşliğinde, her zaman yaptıkları gibi siz çalışanlarından fedakarlık talep edeceklerdir. Örneğin, ilk elden sizlerden kazanılmış bir hakkınız olan 4,3 % oranındaki ücret artışından, tatil ve yılbaşı paralarından vazgeçmenizi, üretim modeli olarak üç vardiya sistemini kabul etmenizi isteyeceklerdir. Ve dahası, istedikleri sürelerle ve istedikleri sayıda taşeron işçisi çalıştırmayı, başta sendikalar olmak üzere, tüm işçi temsilciliklerine kabul ettirmeye çalışacaklardır.

GM’un yıllardır uyguladığı kirli politikalardan biri de, farklı fabrikalarda çalışan siz işçileri biribirinize karşı kullanma politikasıdır. Bundan böyle Bochum’daki üretimi durdurup, Zafira Modelini Rüsselsheim’a taşıyacakları açıklaması da, işte bu kirli politikanın ifadesidir. Çok açıktır ki, buradaki ilk amaçları, Bochum ve Rüsselsheim’daki siz Opel işçilerini karşı karşıya getirmektir. Daha önemlisi ise bu uygulama ile, Bochum Opel işçilerinin olası direnişini zayıflatmak ve Almanya’daki tüm Opel işçilerinin birleşik militan grevini engellemektir.

Kardeşler!

Opel işçileri olarak sadece kendinizden ve işyerinizden sorumlu değilsiniz. Biliniz ki, birinizin işini kaybetmesi, Opel’e bağlı ütretim yapan diğer işletmelerdeki 9 işçi kardeşinizin işini kaybetmesi anlamına gelmektedir. Keza, Opel’in kapatılması tüm bir Ruhr havzasını etkileyecek, tüm bir bölgenin yıkımı demek olacaktır.

Unutmayın, alınacak hiçbir tazminat yeni bir işyeri yaratmaya yetmeyecektir. Öte yandan,  Opel işçileri olarak sizler en başta çocuklarımızın geleceği olmak üzere, diğer tüm işletmelerdeki sınıf kardeşlerimize ve bu saldırıdan nasibini alan tüm toplumsal kesimlere karşı da sorumlusunuz. O halde buna göre hareket etmelisiniz.

Her zamankinden daha uyanık olmalısınz. Her şeyden önce, politikacılarla ağız birliği içinde bizleri oyalayan, yalan üstüne yalan söyleyen sendika yöneticilerine ve sözde işçi temsilcilerine inanmayın. Sizinle, yani işçilerle birlikte hareket ederlerse ne ala, tersi durumda gölge etmesinler yeter. Yani kaderinizi kendi elinize almalısınız.

Sınıf kardeşleri!

Bekle gör politikasının hiç ama hiçbir yararı yoktur. Oyalanmaya, aldatılmaya, hele hele ölü gözü ile olanları izlemeye hayır! GM şeflerinin 28 Haziran’da ne diyecekleri şimdiden bellidir. Ve zaten GM şefi Strecke baklayı ağzından kaçırmış da bulunuyor. Bize Opel’in kapatılması kararının 2016 yılına ertenmesi karşılığında tüm kazanılmış haklarımızdan vazgeçmemiz dayatılıyor. Yani ölümü gösterip sıtmaya razı olmamızı istiyorlar. Bunu kabul edemeyiz.

Zaman derhal harekete geçme zamanıdır. 2004 yılının direniş ruhunu kuşanalım. Tıpkı Yunanistan’daki metal işçilerinin ve İspanya’daki kömür işletmelerinde çalışan sınıf kardeşlerimizin yürüdüğü yoldan, direniş ve grev yolundan yürüyelim. Biz Opel işçilerine de bu yakışır. GM’un açgözlü patronlarının acımasız saldırısını da ancak grev ve direniş silahına başvurarak püskürtebiliriz.

O halde ileri! Her bir işyerimizin ve kazanılmış haklarımızın korunması ve geleceğimiz için, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, insanın insana kul olmadığı bir dünya ve gelecek için mücadeleye!

Opel işçileri yanlız değildir!

Yaşasın sınıf dayanışması!

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

BİR-KAR-İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu


 

 

Frankfurt'ta İşçi Sempozyumu

Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK), 23 Haziran Cumartesi günü Almanya'nın Frankfurt kentinde Avrupa'da işçi hareketleri ve krize karşı mücadelenin sorunları konulu bir sempozyum gerçekleştirdi. İki bölüm halinde yapılan sempozyuma Almanya'dan Gerd Pfisterer (IG-Metal, BR Başkanı HSP Dortmund) Yunanistan'dan, Avusturya ve Fransa'dan delegasyonlarla Türkiye'den Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin, Belediye-İş 2 No'lu Şube Başkanı Hasan Gülüm ve Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır katıldılar.

Sempozyumun ilk bölümünde yapılan konuşmalarda, Yunanistan, Avusturya ve Fransa'dan gelen delegasyonlar yaşanan küresel mali krize ve kapitalist emperyalist sistemin saldırılarına karşı sınıf mücadelesi ve sendikalar cephesinde yaşanan gelişmeleri değerlendirdiler.

Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin ise, Türk Hava Yolları'nda sürmekte olan direnişin seyri hakkında bilgiler verdi. Grev ve toplu sözleşme hakkının ortadan kaldırılmaya çalışıldığını anlattı.

Grev yasağına karşı eylem yapan üyelerinin işten atıldığını söyleyen Ayçin, bu işçiler işe geri alınıncaya dek mücadele etmeye kararlı olduklarını belirtti.

Ülkemizde sınıf hareketi en sıkıntılı günlerini yaşamaktadır” tespitini yapan Ayçin, AKP dönemindeki yoğun baskı ve sindirme politikalarına işaret etti. Bu dönemde uluslararası desteğe büyük ihtiyaç duyduklarını dile getirdi.

Atilay Ayçin'in ardından Hasan Gülüm söz aldı. Gülüm, sınıfın genel sorunlarına değindi. Belediye işkolunda yaşanan sınıfsal ve sendikal mücadelenin sorunları üzerinden somut deneyimlerini aktardı. Sınıfın çok uzun zamandan bu yana ilk defa müdahaleye ve örgütlenmeye bu kadar açık hale geldiğine dikkat çekti. Bunun önemli bir imkan olduğunun altını çizdi.

IG-Metal Dortmund adına yapılan konuşmada ise, genelde sendikaların durumu, Avrupa'daki krizin yoğunluğuna karşın sınıf ve kitle hareketinde gerekli tepkinin ortay konulmadığı, sendikal cephede yapılacak olanların sınırlarına değinilerek gerçek çözümün sınıf mücadelesinin yükseltilmesinden geçtiği vurgulandı.

Sempozyumun ikinci bölümünde araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır'a söz verildi. Volkan Yaraşır ilk elden, krizle beraber girilen sürecin dünya çapında ve ülkemizde görkemli kitle gösterileri ve sınıf mücadelesi deneyimlerine sahne olduğunu belirtti. Bunun komünistler ve devrimciler için paha biçilmez imkanlar yarattığını dile getirdi. Dönemin sınıf devrimciliği dönemi olduğunu, en önemlisi de dönemin sınıfın devrimci enerjisini açığa çıkartmak ve toplumsal devrimci rolünü oynaması için çok elverişli olduğunu açıkladı. Derhal sınıfın olduğu yerlere, yani fabrikalara gitmek ve taban örgütlülüklerini yaratarak devrimci bir sınıf mücadelesini örgütlemek gerektiğine işaret etti.

Volkan Yaraşır, Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile sınıf hareketinin birliğinin, bu birlik temeli üzerinde, işçilerin birliği halkların kardeşliği sloganının ete kemiğe bürünmesinin ifadesi birleşik devrimci bir mücadelenin yaşamsal öneme sahip olduğunu vurguladı. Volkan Yaraşır sözlerini, “Kriz 15-20 yıl sürebilir, bu sürede ya devrimci imkanlardan yararlanılır devrime gidilir, ya da bundan karşı devrim yararlanır” saptamasıyla sona erdirdi.

Canlı tartışmalara sahne olan sempozyum ilgi ve dikkatle izlendi.

Kızıl Bayrak / Frankfurt