30 Aralık 2011
Sayı: SYKB 2011/49

 Kızıl Bayrak'tan
2012’de baskı ve teröre, savaş ve saldırganlığa karşı militan-kitlesel mücadele!
Ermeni soykırımı üzerinden
gerici dalaşma..
“Bu tiranlığa teslim olmayacağız”
“NATO ve füze kalkanına geçit yok!”
2011’de sınıf hareketi...
Taşeron işçilerin direniş kararlılığı
21 Aralık grevi kamu emekçileri için
yeni bir başlangıç olmalıdır!
Manisa’da soruşturma protestosu
Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile konuştuk
Birleşik Metal-İş
Merkez Genel Kurulu’nda yaşananlar üzerine
2012’de fırtına daha da büyüyecek!
Avrupa Birliği’nde hegemonya savaşları ve Neo-nazi cinayetleri
Mısır seçimlerinde ikinci tur geride kaldı
Siyonist cellatların “dökme kurşun” vahşeti üçüncü yılında
2011’de gençlik hareketi
Üniversitelerden haberler
Üniversitelerde faşist saldırılar
Aralık katliamları lanetlendi
Maraş’ta anmaya yasak, halka saldırı!
Deri-İş Sendikası Eğitim ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Eren Korkmaz ile konuştuk
HMS işçileri: “Direne direne kazanacağız!”
UPS’de 3 bin üye adına sözleşme
Festus cinayetinin görüntüleri
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Festus cinayetinin görüntüleri

Gözaltında polis tarafından katledilen Nijeryalı Festus Okey’in ölümüyle ilgili görüntü kayıtları ilk kez gün yüzüne çıktı. Okey, 20 Ağustos 2007’de karakola girdikten 19 dakika sonra ağır yaralı halde çıkarılıyor.

Dosyadaki resimlere göre Okey, saat 17.47’de sivil giyimli bir polisin eşliğinde, elleri kelepçeli halde Beyoğlu Polis Merkezi’ne getiriliyor. Saat 18.06’da ise Okey, bu kez iki sivil polisin kucağında, ağır yaralı halde karakoldan çıkarılıyor. Polislerden birinin sanık Cengiz Yıldız olduğu düşünülüyor. Okey, Taksim İlkyardım Hastanesi’nde yaşamını yitirmişti.

İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 13 Aralık 2011 tarihinde görülen karar duruşmasında, sanık polis Cengiz Yıldız’a TCK’nın 85. maddesi gereğince ‘taksirle ölüme sebebiyet vermek’ten 4 yıl 2 ay hapis cezası verilmişti.

Bu karara duruşma savcısı Mehmet Nuri Gür itiraz etti. Savcı Gür bir gün sonra Yargıtay’a iletilmek üzere sunduğu temyiz dilekçesinde, ölümün sanık polisin nezaret kurallarına uymaması ve temkinli davranmamasından kaynaklandığını savunarak ceza miktarının arttırılmasını istedi. Savcı Gür, ‘bilinçli taksir’ uygulanması gerektiğini belirtti.

TCK’daki ilgili madde, verilen cezanın 1/3’ten yarı oranına kadar arttırılmasını öngörüyor. Buna göre 4 yıl 2 ay diye kesilen ceza, 6.5 yıla kadar yükselebilecek.

Mahkeme karar için yıllarca oyaladı

Festus Okey’in öldürülmesinden sonra, atış mesafesini belirleyecek olan eldeki tek delil olan Okey’in gömleği kaybedilmişti. Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 14 Şubat 2008’de görülen ikinci duruşmada, sanık polis Cengiz Yıldız’ın avukatı, “Bunun adı Festus Okey değil, kaçak vizeyle gelmiş, adını Okey koymuşlar” deyince yargılamanın seyri değişmişti. Mahkeme, o duruşmada Okey’in kimliğiyle ilgili Nijerya Büyükelçiliği’nden bilgi alınmasını istedi. Dışişleri Bakanlığı, Nijerya hükümeti ve Beyoğlu 4. Ağır Ceza Mahkemesi arasındaki yazışmalar 3.5 yıl sürdü. Her bir duruşma, Nijerya’dan beklenen evrak dosyaya ulaşmadığı için ertelendi.

Avukata dava, yüzü aşkın kişiye soruşturma

Evrak ulaşmadığı için Okey’i temsilen hiçbir avukat bu davada hazır bulunamadı.

İlk günden beri davayı takip eden Avukat Güray Öz hakkında, mahkemenin tavrını eleştirince, ‘yargıyı etkileme’ iddiasıyla 4.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Ayrıca müdahillik talebinde bulunan üç avukat ve Göçmen Dayanışma Ağı’na üye 100’ü aşkın kişiye soruşturma başlatıldı.

 

 

Bakanlıktan “katil devlet” itirafı

İçişleri Bakanlığı, gözaltında kaybedilen Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşlerin ailesi tarafından açılan tazminat davasına verdiği yanıtta, Efeoğlu kardeşlerin katilinin devlet olduğunu itiraf etti. Bakanlık “İki kardeşin mezar yerleri de İstanbul’da” dedi.

Efeoğlu Ailesi, İHD Bursa Şube Başkanı Avukat Mustafa Yağcı aracılığıyla İçişleri Bakanlığı aleyhine tazminat davası açmıştı. Bursa Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada çocuklarının gözaltında kaybedildiğini ve bunun Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde “insanlığa karşı işlenen suç” olarak tanımlandığını belirtmişlerdi. Efeoğlu Ailesi 800 bini manevi olmak üzere toplam 820 bin lira tazminat istemişti.

Ailenin başvurusunun ardından İçişleri Bakanlığı Bursa Asliye Hukuk Mahkemesi’ne iki dilekçe gönderdi. Bakanlık’tan gönderilen her iki dilekçede de “...dava konusu olay, idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmaktadır” ibaresi yer alıyordu. Dava konusu olay iki üniversite öğrencisinin gözaltında kaybedilmesi olduğuna göre İçişleri Bakanlığı iki kardeşin kaybedilmesinin sorumlusunun devlet olduğunu kabul etmiş oldu. Bakanlık, “kayıp olduğu iddia edilen kişilerin kabirlerinin İstanbul’da olması” gerekçesiyle yetki itirazında bulundu. Bu ifade de Efeoğlu kardeşlerin öldürüldüklerinin ve İstanbul’a gömüldüklerinin itirafı oldu.

Avukat Yağcı ise mahkemeye başvurarak davanın kabul edilmesi talebini tekrarladı. Yağcı, Bakanlık’ın yanıtlarını hatırlatarak “Davalı, zorla kaybedilip, öldürülüp, gömülen Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşlerin mezarlarını göstermelidir. Bu ikrar ile de Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşlerin öldürüldükleri anlaşılmaktadır” dedi.

Çarkın da itiraf etmişti

Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Ayhan Efeoğlu 6 Ekim 1992 tarihinde, İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi Ali Efeoğlu da 5 Ocak 1994 tarihinde gözaltına alındı ve kaybedildi. Kısa bir süre önce ise Ayhan Çarkın, Ayhan Efeoğlu’nu bizzat kendisinin gömdüğünü itiraf etmişti. Çarkın, “Cumartesi Anneleri 16 yıl önce kaybolan çocuklarını arıyor. Ölüsünü veya dirisini görmek istiyorlar. Bunlardan Ayhan Efeoğlu’nu bizzat ellerimle gömdüm. Bana şu bombayı imha et diye paket verdiler. Götürdüm içerisinden insan çıktı. Bu şahsın Ayhan Efeoğlu olduğunu öğrendim. Domuzbağı ile bağlanmış bir vaziyetteydi. Onun cesedinin bulunduğu yeri de gösterebilirim” demişti.

 

Füze kalkanı protestosuna polis terörü

Çanakkale Gençlik Derneği Girişimi’nin “Füze kalkanı değil demokratik lise istiyoruz” kampanyası kapsamında üç gün boyunca sürdürdüğü eylemlere polis terörü damgasını vurdu.

Birinci gün; Saat Kulesi önünde pankart açıp çadır kurarak basın açıklaması yapmak isteyen öğrencilere polis biber gazı ve coplarla saldırdı. Saldırı sonucunda Çanakkale Gençlik Derneği Girişimi üyeleri ile onlara destek veren Ekim Gençliği, Demokratik Gençlik Hareketi, Gençlik Muhalefeti ve Yeni Demokrat Gençlik çalışanlarının da bulunduğu 21 öğrenci gözaltına alındı.

Polis saldırısı emek ve meslek örgütleri ile ilerici ve devrimci güçler tarafından yapılan basın açıklaması ile protesto edildi.

İkinci gün; Cumhuriyet Meydanı ve Cuma Pazarı civarında çadır kurulmusı üzerine polis yine gözaltı terörüne başvurdu. Saldırılar sonucunda aralarında YDG ve SGD’lilerin de bulunduğu 13 öğrenci gözaltına alındı.

Üçüncü gün; 60. Yıl Parkı’nda çadır kuran Çanakkale Gençlik Derneği Girişimi üyesi 5 kişi gözaltına alındı. Polis terörü yine pervasızca sürdürüldü. Yaşanan olayların teşhiri için basın açıklaması ve yarım saatlik bir oturma eylemi yapıldı. Aralarında Ekim Gençliği’nin de bulunduğu ilerici ve devrimci kurumların destek verdiğiaçıklama halaylar ve sloganlarla sonlandırıldı.

Dördüncü gün; Saat Kulesi önüne gelen Çanakkale Gençlik Derneği Girişimi üyeleri ve aralarında Ekim Gençliği’nin de bulunduğu destekçi kurumlar, alan kapatma kararının keyfi olduğunu, basın açıklaması yapmanın demokratik ve anayasal bir hak olduğunu ve alanın keyfi bir kararla kapatılamayacağını belirtti. “Yolu kapatmaya devam ederseniz müdahale ederiz” tehdidini savuran kolluk gücü, kararlılık karşısında ablukayı kaldırdı.

Basın açıklaması Saat Kulesi alanında yapıldı. Eylem sırasında sivil bir faşistin provokasyon girişimi de soğukkanlılıkla önlendi.

Olaysız bir şekilde biten basın açıklamasının ardından, alana tekrar gelen Çanakkale Gençlik Derneği Girişimi üyeleri çadırlarını Saat Kulesi önünde kurdular. Yaklaşık 15 dakika sonra çadır kuran öğrencilere müdahale eden polis, 5 kişiyi gözaltına aldı. Çanakkale Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen öğrenciler akşam saatlerinde serbest bırakıldı.

Ekim Gençliği / Çanakkale