23 Aralık 2011
Sayı: SYKB 2011/48

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist/siyonist güçler adına “harbe hazırlık”
Sert ve zorlu bir
mücadele dönemi
Zulüm dağlarınızın altında kalacaksınız!
“Özgür basın susturulamaz!”
Emekçiler hakları ve gelecekleri için grevdeydi
“Haklarımıza sahip çıkıyoruz!”
Esnek çalışma saldırısı hız kazanıyor
Maltepe Belediyesi'nde direniş
Bütçe: Sermayeye yağma ve talan, emekçiye yıkım!.
Birleşik Metal Merkez Genel Kurulu gerçekleşti
Partide çalışma tarzı sorunları
Nerden baksan ikiyüzlülük,
nerden baksan katliamcılık!
19 Aralık katliamı lanetlendi, direniş selamlandı!
Gençliğin 19 Aralık etkinliklerinden
İnsanca yaşanacak ücretsiz yurtlar istiyoruz!
İşkence ve ihlaller sürüyor...
“Katil devlet” itirafı
Tahrir’de direniş sürüyor
Irak’ta emperyalizmin bayrağı dalgalanıyor!
“Karanlığa ışık tut”
TMMOB 2. Kadın Kurultayı gerçekleşti
Enternasyonal yara: Kayıplar
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşkence ve ihlaller sürüyor

19 Aralık 2000’de ‘Hayata Dönüş’ adı altında yapılan cezaevi katliamının 11. yılında cezaevlerindeki hak ihlalleriyle ilgili raporunu açıklayan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), tutuklu ve hükümlülere yönelik fiziki şiddet ve işkencenin sürdüğünü, keyfi uygulamaların da işkenceden farksız olduğunu belirtti.

ÇHD Ankara Şubesi Cezaevleri ve İnfaz İzleme Komisyonu, Sincan 1 ve 2 Nolu F Tipi hapishaneleri ve Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde kalan tutuklu ve hükümlülerle görüşmeler yaparak, hak ihlallerini raporlaştırdı. Aralık 2010’dan bu yana yaşananları kapsayan raporun ayrıntıları şöyle:

* Haftada 10 saat olarak uygulanması gereken sohbet hakkı çeşitli biçimlerde kısıtlanmakta ve bu hak gasp edilmektedir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüleri ise bu haktan tamamen mahrum edilerek, hiçbir şekilde sohbete çıkartılmamaktadır. Sohbete çıkacak kişiler idarenin keyfiyetine göre belirlenmekte, açık görüş haftası, yer ve personel yokluğu gibi gerekçelerle de var olan uygulama aksatılmaktadır.

* Ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüleri ile bir kısım tutukluların tek kişilik havalandırması bulunan tek kişilik hücrelerde tutulması ve havalandırma sürelerinin gün içerisinde bir ile dört saat arasında sınırlandırılması ağır bir insan hakkı ihlali ve işkence niteliği arz etmektedir. Telefon ve ziyaret hakları da 15 günde bir kullandırılmaktadır. Bu şekilde ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüleri açısından tecrit daha da ağırlaştırılmaktadır.

* Üst arama işlemi adı altında birçok hapishanede tutuklu ve hükümlünün onur kırıcı davranış ve kötü muamele ile karşılaştıkları, kapalı ve açık görüş haklarının ellerinden alındığı, disiplin soruşturmalarına tabi tutuldukları tespit edilmiştir.

* Hasta olan birçok tutuklu ve hükümlü hastaneye gidebilmek için aylarca bekletilmektedir. Öncelikle hapishane doktoru tarafından hastaneye sevkleri oldukça yavaş yapılmakta, daha sonra ise kendilerine sıra gelmesini beklemektedirler. Hastaneye gitmek, konserve kutusu gibi havasız, ışıksız ringler nedeniyle tam bir eziyete dönüşmektedir. Muayene sırasında çoğu kez insanlık dışı kelepçeli muayene dayatmasıyla karşılaşmaktadırlar.

* İnfaz idaresine, savcılığa, hâkimlikler ve mahkemelere, parlamento ilgili komisyonlarına verilmek üzere hazırlanan talep ve şikâyet barındırır dilekçeler sansürlenmekte, takibi imkânsız hale getirilmekte, kaybolmakta veya akıbetleri hakkında bilgi verilmemektedir.

* İnfaz hâkimlikleri hapishane idaresinin tüm uygulamalarını onaylamakta, tutuklu ve hükümlülerin ise tüm başvurularını reddetmektedir. İnfaz hâkimliği idarenin işlemlerinin “onay makamı” olarak görülmekte, etkili başvuru yolu olduğu düşünülmemektedir.

* Basın savcılıklarınca tedbir altına alınmamış, hâkimlik kararı ile yasaklama veya toplatma kararı verilmemiş her türlü süreli yayın ve kitap, cezaevi idareleri tarafından keyfi olarak sınırlandırılmaktadır. Günlük gazeteler için dahi fiili yasak ve engellemeler getirildiği gözlenmiştir.

* Tutuklu ve hükümlülere yönelik fiziki şiddet ve işkence uygulamalarının yaşanmaya devam ettiği gözlenmektedir.

 

 

 

Ali ve Baran’a tahliye yok

İki yıldır tutuklu olan üniversite öğrencileri Baran Nayır ve Ali Deniz Kılıç 20 Aralık günü 5. kez hakim karşısına çıktı. SDP’li öğrenciler bu duruşmada da tahliye edilmedi.

Geçtiğimiz duruşmada tahliye isteyen savcının yerine getirilen yeni savcı, “kuvvetli suç şüphesi”nin devam ettiği gerekçesiyle iki öğrencinin tutukluluklarının devamını istedi. Avukatlar, dosyada bahsi geçen molotoflarda Nayır ve Kılıç’ın parmak izi ve tutuklu kalmalarını gerektirecek herhangi bir delil bulunmadığını belirterek tahliye talebinde bulundu.

Mahkeme heyeti tahliye talebini reddederek duruşmayı 3 Nisan 2012 tarihine erteledi.

Polisten saldırı

Mahkemenin kararını adliye önünde protesto eden öğrencilere ise polis saldırdı. Öğrenciler Beşiktaş Adliyesi’nden Taksim’e yürümek istedi. Polis, yürüyüşe başlayan kitlenin önüne barikatlar kurarak gaz bombalarıyla saldırdı. Çıkan çatışmada gözaltına alınan öğrenciler oldu.

 

 

 

Eylem, marş ve slogan: 14 yıl!

Rıdvan Çelik isimli üniversite öğrenci 14 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Rıdvan Çelik Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “Kapatılan DTP ve devamı olan BDP’nin Diyarbakır’da 2007 ile 2011 yılları arasında düzenlediği dokuz ayrı eyleme katılarak slogan atıp, marş ve şarkılara eşlik ederek alkışlarla desteklediği” iddialarıyla 8.5 aydır tutuklu yargılanıyordu. 16 Aralık’ta görülen son duruşmada mahkeme heyeti Çelik’e, “Örgüte üye olmamak ile birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasıyla 6 yıl 3 ay, “Örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla 6 kez 10’ar ay, “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” ettiği gerekçesiyle ise sekiz kez beşer ay olmak üzere toplam 14 yıl 7 ay hapis kararı vererek ceza yağdırdı.

Çelik’in avukatılığını yapan Meral Danış Beştaş karara tepki gösterdi. BDP Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı da olan Meral Danış Beştaş, müvekkilinin etkinliklere katıldığını inkar etmediğini, dosyadaki fotoğrafta müvekkilinin ağzı açık şekilde görüntülendiğini fakat o esnada şarkı söylediğinin veya slogan attığının anlaşılamayacağını söyledi.

 

 

 

Ankara’da 48 kişiye Hopa davası

Sermaye devletinin Hopa histerisi devam ediyor. Metin Lokumcu’nun katledilmesiyle sonuçlanan polis terörünü Ankara’da protesto eden 48 kişi hakkında 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

AKP İl Başkanlığı önünde 31 Mayıs günü gerçekleştirilen ve polis terörünün hedefi olan eylemle ilgili savcılık soruşturma başlatmış, 22’si tutuklu 28 kişi hakkında “örgüt üyeliği” suçlamasıyla dava açmıştı. 48 kişi hakkında ise dosyaya görevsizlik kararı vererek Basın Suçları Soruşturma Bürosu’na göndermişti.

Basın savcısı Erdoğan Gökçek, 48 kişi hakkında asliye ceza mahkemesinde dava açtı. 45 sanık hakkında “Kamu malına zarar verme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet ve görevli memura direnme” suçlamasıyla 12 yıla kadar, üç avukat için ise “görevli polis memurlarına görevlerinden dolayı hakarette bulunmak” iddiasıyla 3.5 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

İşkence yapanlar iddianamede yok

Dilşat Aktaş’ın “Panzer üzerine çıkarak sopa ile polislere saldırdığı”nın iddia edildiği iddianamede polis terörü ve işkencesine dair hiçbir ibarenin geçmediği görülüyor. Aktaş’ın polisler tarafından kalçasının kırılmasına değinilmezken, polisin göstericilere yönelik şiddetine engel olmaya çalışırken gözaltına alınan avukatlar Pınar Akdemir, Bülent Teoman Özkan ve Duygu Demirel de iddianamede sanık olarak yer alıyor.