23 Aralık 2011
Sayı: SYKB 2011/48

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist/siyonist güçler adına “harbe hazırlık”
Sert ve zorlu bir
mücadele dönemi
Zulüm dağlarınızın altında kalacaksınız!
“Özgür basın susturulamaz!”
Emekçiler hakları ve gelecekleri için grevdeydi
“Haklarımıza sahip çıkıyoruz!”
Esnek çalışma saldırısı hız kazanıyor
Maltepe Belediyesi'nde direniş
Bütçe: Sermayeye yağma ve talan, emekçiye yıkım!.
Birleşik Metal Merkez Genel Kurulu gerçekleşti.
Partide çalışma tarzı sorunları
Nerden baksan ikiyüzlülük,
nerden baksan katliamcılık!
19 Aralık katliamı lanetlendi, direniş selamlandı!
Gençliğin 19 Aralık etkinliklerinden.
İnsanca yaşanacak ücretsiz yurtlar istiyoruz!
İşkence ve ihlaller sürüyor...
“Katil devlet” itirafı
Tahrir’de direniş sürüyor
Irak’ta emperyalizmin bayrağı dalgalanıyor!
“Karanlığa ışık tut”
TMMOB 2. Kadın Kurultayı gerçekleşti
Enternasyonal yara: Kayıplar
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Esnek çalışma saldırıs hız kazanıyor

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik yaptığı açıklamalarla yeni saldırıların mesajını verdi. Plana göre mevcut İş Kanunu’nun 14. Maddesi’ne, çağrı üzerine çalışma, evden çalışma, uzaktan çalışma, iş paylaşımı ve esnek zamanlı çalışmaya yönelik bir hüküm eklenecek. Böylelikle esneklik saldırısında çok önemli bir eşik de dönülmüş olacak.

Türkiye’de esnek çalışmaya ilişkin uygulamalar ‘80’li yılların sonundan itibaren fiilen başlatıldı. Zaman içerisinde yaygın uygulamalar haline gelen esnek çalışma yöntemleri, AKP hükümeti tarafından 2003 yılında çıkarılan 4857 sayılı iş kanunu ile birlikte yasal bir kılıfa büründürüldü. Bu nedenle çıkarılan iş yasası TİSK ve TÜSİAD gibi sermaye örgütleri tarafından sevinçle karşılanmıştı. Ama bu kadarı da yeterli görülmedi. Çünkü sermaye kuralsızlık ölçüsünde bir esneklik istiyordu.

İş Kanunu’nda yapılmak istenen yeni düzenlemelerle kapitalistler bu taleplerine büyük ölçüde ulaşmış olacak. Çünkü bu yeni düzenlemelerle süresi belirli, kısmi süreli çalışma türlerine uygun iş sözleşmeleri yapabilecekler. Böylece sürekli iş ilişkisi yerine tercih edilen iş ilişkisi sistemi kurulmak isteniyor. Kapitalistlerin elini güçlendirecek olan bu düzenleme ile asıl ve alt işveren ilişkisi yeniden tanımlanacak ve kapitalistlerin ürettiği mal ve hizmetler bölümlere ayrılıp alt işverenlere devredilecektir. 2011 yılı ortası itibariyle 300 bini aşan taşeron işçi sayısı daha da artacaktır.

AKP hükümetinin hedefi kapitalistlerin istekleri doğrultusunda istihdamın parçalanması, belirsizleştirilmesi ve alabildiğine esnekleştirilmesidir. Emeğin kolektif iş ilişkilerini ve bunlara dayanan sendikalarını zayıflatarak, bireysel iş ilişkilerini öne çıkarmaktır. Bu yasa değişikliği ile geçici iş ilişkisi ve esnek çalışma daha da yaygınlaşacak, işçi ücretlerinin minimize edilmesinin yolu açılacaktır. Zaten var olan geçici, taşeron işçilik artacak, bölgesel asgari ücret uygulamasının zemini güçlenecektir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ise bu değişiklikler sayesinde işsizliğin azalacağı iddiasında bulunuyor. Elbette işgücünün sudan ucuz ve “tek kullanımlık” olduğu bir durumda herkes en azından bir günlüğüne işçi olacaktır.

Geçmeden belirtmek gerekir ki TÜİK’in işsizlik düştü yalanının arkasında da benzer bir gerçek vardır. Çünkü TÜİK işçi 3 ay çalışıp, 3 ay sonra işsiz kalsa bile, o işçiyi işsizler ordusu içinde göstermiyor. Bu nedenle işsizlik rakamları düşük çıkıyor.

Bu değişikliğin yapılması durumunda işçilerin daha yoğun ve uzun süreli çalışmasının önü açılacaktır. İşçi patrona tam anlamıyla bağımlı hale gelecek ve patronlar işçiler üzerinde birçok tasarrufta bulunabilecektir. Üretim aşamasında ve sonrasında patronların işçiler üzerindeki denetimi daha da artacaktır.

Yapılacak düzenleme 9 yıldır AKP hükümeti sayesinde iyice semiren Türk burjuvazisine sürekli artan işsizlikten beslenme olanağı da sağlayacaktır. Esnek çalışma ile birlikte işçilerin çalışma süresi, çalışma biçimi, ücretleri ve çalışma koşulları “piyasa koşulları”na uydurulacaktır. Piyasa koşulları işçilerin sayısının azaltılmasını, ücretlerin düşürülmesini, ya da çalışma sürelerinin yükseltilmesini gerektiriyorsa, kapitalistler hiçbir engele takılmaksızın istediklerini yapabileceklerdir. Böylece kapitalistlerin muhtemel krizler karşısında, işgücünü istediği şekilde çalıştırarak, ücretlerini düşürerek, ya da işçileri istediği zaman işten çıkararak, kendilerini koruyabilmesinin yolu açılacaktır.

Esnek çalışma saldırısı sınıfın dağınıklığının sürdüğü, Türk-İş ve Hak-iş’in AKP’nin arka bahçesi haline geldiği koşullarda gündeme getirilmesi AKP hükümetinin en büyük avantajıdır. Saldırı karşısında boş iddialarda bulunan sendika bürokratlarının çemberini kıracak adımlar atmaktan geçer.

Bunun için kıdem tazminatı ve esnek çalışma gibi saldırılara karşı emekçilerin taleplerini ortaklaştıran, kararlı ve militan mücadele programı etrafında sınıfın en geniş kesimlerini birleştirmeyi hedefleyen zeminler çoğaltılmalıdır.

Elbette bu tür platformların yöneleceği temel alanlar işyerleri ve fabrikalar olmalıdır. İşçi ve emekçi kitlelerin üretim alanları içinde harekete geçirilmesi hedeflenmeli, sendika bürokrasinin oynayacağı uğursuz rolü boşa çıkaracak inisiyatifler ortaya çıkarılmalıdır. Ancak böylesi örgütlülükler yaratılabildiği koşullarda özelde esnek çalışma saldırısı genelde ekonomik sosyal yıkım programları engellenebilir.

 

 

 

Esnek çalışma tasarısında neler var?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in yönetiminde hazırlanan ve İş Kanunu’nda değişiklik öngören taslakta planlanan uygulamalar şöyle:

- Esnek zamanlı çalışma
l günlük çalışma süresi içinde işveren tarafından belirlenen çekirdek zaman dışında işe başlama ve bitirme saatleri işçi tarafından belirlenecek. İşçi çekirdek zamanın dışındaki çalışma süresini, günlük 11 saati aşmamak koşuluyla kullanabilecek. Haftalık çalışma süresini haftanın ilk 4 günü dolduran işçi, 5. gün tam gün süreyle izin kullanabilecek.

- Çağrı üzerine çalışma: İşçi, kendisine ihtiyaç duyulursa iş görecek. Kısmi süreli bir iş sözleşmesi imzalanacak. Taraflar, hafta, ay veya yıl gibi bir zaman dilimi içinde işçinin ne kadar süreyle çalışacağını belirlemezse, haftalık çalışma süresi 20 saat olarak kararlaştırılmış sayılacak.

- Uzaktan çalışma: İşçi, mal ve hizmet üretmek için işletme merkezi dışında çalışacak. Bu yöntemde haberleşme ve bilgisayar sistemleri kullanılacak ve işyerine bağımlılık olmayacak. İşyeriyle iletişim kurulacak saatler ve ücretleri sözleşmede yer alacak

 

 

 

AKP döneminde 10 bin işçi öldü

Ölümlü iş kazaları sıralamasında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü olan Türkiye’de 9 yılda 10 bin 297 işçi, iş cinayetine kurban gitti.

İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel’in Çöllolar Kömür Sahası’nda yaşanan iş cinayetiyle ilgili soru önergesi, iş cinayetlerinin korkunç tablosunun açıklanmasına vesile oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in Bakanlık verilerini baz alarak verdiği yanıta göre AKP’nin iş başına geldiği 2002 yılından bu yana 10 bin 297 işçi, iş kazalarında öldü. Yaklaşık 16 bin işçi de sürekli iş göremez hale geldi.

2002 yılından 2011 yılının Ekim ayına kadar 706 bin 608 iş kazası meydana geldi. Ölümlerin 4 bini 2008 yılından bu yana yaşandı. Sadece 2010 yılında ölen işçi sayısı ise yaklaşık 1500. Yine 2010’da 2 bine yakın işçi de iş göremez hale geldi.

2011 yılı verilerine göre, iş kazaları en çok kömür ve linyit madenlerinde ve makine ve teçhizat hariç fabrikasyon metal ürünleri imalatı, ana sanayi ve şantiyelerde yaşandı.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini maliyet olarak gören kapitalistler bunları rafa kaldırırken, devletin de neredeyse hergün yaşanan kazalara kayıtsız olduğu bu soruyla teyit edildi. İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda 16 Ekim 2011 tarihi itibarıyla toplam 901 denetim elemanı bulunuyor. İş sağlığı ve güvenliği yönünden teftiş yapanlar ise, 225’i iş müfettişi ve yetkili iş müfettişi yardımcısı ve 240’ı iş müfettişi yardımcısı olmak üzere toplam 465 kişi.

 

 

 

Avukatlar baroyu bastı

Savunmaya Özgürlük Platformu üyesi avukatlar, 15 Aralık günü İstanbul Barosu’nu bastı. Avukatlar baro yönetiminden, KCK operasyonları kapsamında tutuklanan meslektaşlarına sahip çıkılmasını istedi.

Platform üyeleri, ilk önce İstiklal Caddesi’ndeki İstanbul Barosu önünde bir basın açıklaması yaptı. Avukat Fatma Elveren, tutuklamalar karşısında İstanbul Barosu yönetiminin sessiz kalmasını eleştirerek “Aynı baro yönetimi, Ergenekon soruşturmalarında yönetim kurulu kararı ile tutuklamaya itiraz ederken kendi örgütünün mensubu ve meslektaşları için hiçbir girişimde bulunmamıştır” dedi.

Paris Barosu ve Atina Barosu’ndan bile bu operasyonlara karşı tepki geldiğini söyleyen Avukat Elveren, İstanbul Barosu yönetimini, şoven ve ayrımcı politikalardan ve ‘devlet avukatlığı’ndan vazgeçmeye ve üyelerine sahip çıkmaya çağırdı.

Açıklamanın ardından baro binasına giren avukatlar, baroya bağlı Orhan Adli Apaydın Salonu’ndaki ruhsat verme törenini basarak protestolarını buraya taşıdı. “Baro uyama avukatına sahip çık!” sloganı atan avukatlarla törene katılan meslektaşları arasında zaman zaman gerginlik yaşandı. Avukatlar daha sonra salondan ayrıldı. Tepki karşısında şaşkınlığa düşen Baro Başkanı Ümit Kocasakal ise, “Biz her zaman avukata da vatandaşın hakkına hukukuna sahip çıkıyoruz. Ama bunun dışında başka bir şeylere sahip çıkmamız isteniyorsa o başka” diyerek ırkçı-şoven bir savunma yaptı.