Umut
Meşhur kavgalarım vardır
Dökülür aylara yıllara.
İtaatsiz, umutsuz aşklarım vardır
Solar gider, dökülür sonbahar aylarına.
Hep soğuk iklimler yaşadım
Bir barikatta dövüşerek buldum kendimi
Sokaklar sustu bak
Şimdi ben konuşacağım
Karanlık, soğuk bir esinti var
Zararı yok
Sözlerim aydınlık
Ve zaferdi benim.
Sokaklarda ben
Sokaklarda yoldaşlar haykırıyor
Heyecanlıyım…
Özgür
Ve özgürlük simgesiyiz,
Umutsuz şairler beni dizelerinde yazar
Ve eli kınalı yârim bak
Sevdaları susturdu sevdamız
Birlik, beraberlik ve paylaşmak var sevdamızda
Uyan garip çocuk!
Uyan çirkin çocuk!
Zulme ve haksızlığa karşı başkaldırarak.
Öfke ve kinim duvarlara yazıldı.
Hasreti,
Özlemi yaşadık bağrımızda.
Yoksul ve garip çocukların umutları sönmedi…
Çünkü sokaklar benim,
Sokaklar bizim
Sokaklarda zafer yatar
Onu kazanacak benim,
Sensin ve biziz yoldaş.
Biz ölürsek hak için
Özgürlük için ölürüz
Ve aynı kazandaki çorba
Ne çorba sıcak
İnadına rest çektim alınyazısına
Yoksulu yedim.
Zulme boyun bükenler özgürlük dansına kalkın.
Çünkü isyan
Ve isyankârlar zamanı.
Nam salmışız tüm dünyaya
Sözlerimde yalnızlık sessiz kalır
Saygı duyar.
Ve yoldaşım ben de sana saygı duyarım.
Köşe başında dilenciyim
Derdim bana değil
Sen iyi bilirsin yoldaş
Aynı düşünür ve sanki aynı yoldayız.
Ağlar;
Avluda, bacada, kapıda
Nineler, kuşlar genç kızlar
Zafer ve birlik simgeler yumruklarım.
Bir gece bekler zafer bizi
Ürkmek ve korkmak değil
Üşüdüm anne
Zindanlardayım sanki baba
Baskı var
Üzerime daraldım baş edemiyorum.
Çok zenginler, güvenecek kimsem yok
Yenemiyorum,
Tek başıma gücüm yetmiyor.
Öfke kusuyor kan ağlıyorum.
Her gece sabahlarım,
Güneşe doğar sabaha.
Ağla gökyüzüm ağla
Dağları ağaçları yaprakları şehrini yıka
Zulmü, haksızlığı ayrımcılığı dışlanmayı
Yoksulluğu kötülüğü akı-siyahı.
Ve şiirler yazsın tertemiz yürekler
Masum hücreler boşaltılsın.
Bugün bayram olsun
Halaylara durup, destanlar yazalım.
Türküler söyleyelim…
Ben yeni doğmuş bebelerin yüreğindeyim
Dağlarda esen rüzgâr
Şehirde pankartlarda
Ve bayraklarda kokarım
Ve duygularda, şiirlerde, türkülerde
Ve sen
Hangi sevda ve gönülde yatarsın
Hangi sokak ve caddelerin
Susmuş yerindesin…
Çaresizim,
Çaresiz kalmam
Suskun kalmamdır.
Esenyurt’tan bir metal işçisi
“Basacaklar 30 bin TL’yi...”
Daha birkaç ay önce Tayyip Erdoğan bedelli askerlikle ilgili büyük laflar etmişti. “Bedelli askerlik kesinlikle gündemimizde yok. Zenginin çocuğu parasını verip askere gitmeyip yatacak. Fakirin çocuğu kuzu kuzu askerlik mi yapacak? Öyle bir şey yok” demişti. Kullanılan kelimeler aynen böyleydi. Daha bu konuşmanın dumanı tüterken Başbakan çark etti. Bedelli yasası jet hızıyla meclisten geçti.
Kirli savaşa, sınır ötesi operasyonlara, silah tacirlerine ödenecek paralar için yeni bir kaynak bulundu. Ayrıca başbakanın en çok sevdiği burjuva çocukları, böylelikle koruma altına alındı. Dünden bugüne sınıflı toplumlarda hep böyle olmuştur. Egemen sınıfın çocukları yan gelip yatarken, fakir halk çocukları savaşa yollanırdı. Ezilir, sömürülürdü. Şimdi de öyle…
Bedelli yasası çıkmadan önce gece kulüplerinde, yatlarda bir işçinin bir ayda aldığı maaşı 1 saatte yiyenler sahte çürük raporları alıp askerlikten yırtıyorlardı. Şimdi de basacaklar 30 bin TL’yi askerlikten kurtulacaklar.
Geçenlerde sosyal paylaşım sitelerinden birinde bir video izledim. Lüks arabalarıyla bir bankanın etrafında toplanan bir grup asalak, askerlik çağında olan ve yasadan yararlanan arkadaşlarını “en büyük asker bizim asker” nidalarıyla bankamatike gönderiyorlar. Çocuk bankamatike 30 bin lirayı yatırıp oradan ayrılıyor.
Yoksul aile çocukları 30 bin liraları olmadığı için gidip paşa paşa askerliklerini yapacaklar. Artık sağ mı dönersin, yoksa tabutta mı dönersin o belli olmaz. Yani demek istiyorlar ki; sen sosyete çocuğusun incitme yazıktır ananı, bırak emekçi çocukları kurtarsın vatanı!
Kayseri’den Carrefour üyesi bir işçi
Karayolu işçilerine büyük oyun...
Vahşi kapitalizmin egemen olduğu ülkemizde işçiler, haklarını almak veya mevcut haklarını korumak için mücadele etmek zorundalar. Bugünlerde mücadelede en fazla öne çıkan işçi kesimlerinden biri de taşeron işçilerdir. Anayasa ve yasalarda taşeron işçilerin sendikalı olmasının önünde hiçbir engel olmamasına rağmen, karayollarında çalışan taşeron işçileri sendikalı olma yolunu seçtikleri için işlerinden olma tehlikesiyle karşı karşıyalar.
Karayolu işçileri sendikalı olurken, müteahhitler dava açtılar. Ancak bütün davalar bir bir işçilerin lehine sonuçlandı. Bu gelişmelerden kaynaklı olarak üst işveren olan Karayolları Genel Müdürlüğü telaşa kapıldı. Genel Müdürlük her yıl yaptığı ihaleleri durdurdu.
1 Ocak 2012 tarihine kadar sorun çözülmezse -ki çözülecek gibi durmuyor- Türkiye genelinde karayollarında çalışan 9 bin taşeron işçi işsiz kalacak. Karayollarının merkez ve taşra birimlerinde işlerin yüzde 80’i duracak. Yol bakım, onarım, kar mücadelesi gibi işler önemli oranda aksayacak.
Ey hükümet, ey karayolları bürokratları taşeron işçilerin haklarını gaspetmeyin, sizin deyiminizle kul hakkı yemeyin. Karayollarında çalışan işçiler kurbanlık koyun değildir. Birleşir, tepenize bir balyoz gibi inerler. Taşeron, kadrolu, sözleşmeli tüm karayolu işçileri birleşmeli taşeron işçilerin mücadelesine omuz vermelidir.
Kayseri'den bir karayolu işçisi
|